banner

24 Kasım öğretmen sorunları için tarihi bir fırsat




Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün, öğretmenlerin yaşadığı sıkıntıları anlatmak için iyi bir fırsat olduğu görüşünde

24 Kasım’ı öğretmenlerin problemlerini anlatmak adına bir fırsat olarak değerlendirdiklerini söyleyen Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Türk mili eğitiminin o kadar çok problemi var ki, bunları sıralamak dahi mümkün değil. Çünkü, muhatap olduğumuz sıkıntıların hemen hepsi de aciliyet arz eden ve ivedilikle çözülmesi gereken hususlar. Eğitim sürecimizi etkileyen unsurlar birbirleriyle ilintili hususlar olduğu için, mekanizmanın bir parçasında yaşanan sorun bütün  sisteme dolayısıyla öğretmenlerimize olumsuzluk olarak yansıyor” dedi.

 24 Kasım: Öğretmenlerin problemlerini anlatmak için bir fırsat tarihi

Ülkemizdeki eğitim sisteminin değerlendirilmesini 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’tan istedik. Öğretmenlerin sorunlarının çok yoğun olduğunu ve sıralamanın mümkün olmayacağını belirten Koncuk, Sendika olarak sundukları çözüm önerileri hakkında bizleri bilgilendirdi.

Ülkemiz 2012-2013 eğitim-öğretim yılını 4+4+4 sistemi ile karşıladı. Büyük tartışmalara rağmen kabul edilen sistemin getireceği sorunlarla ilgili neler söyleyeceksiniz?

4+4+4 sistemi büyük tartışmalara ve karşı çıkışlara rağmen kabul edilerek, yeni eğitim-öğretim yılında uygulanmaya başlandı. Bu sistem eğitimin ihtiyaçları düşünülmeden, ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla hareket edilerek, konunun muhataplarının görüşleri alınmadan ihdas edildi. Bu sistem birçok açıdan arazlı. En önemli sorunlardan birisi okula başlama yaşının öne çekilmesi. Farklı yaş gruplarını, farklı fiziki ve zihinsel gelişimdeki çocukları aynı dersliklere yerleştirmek, onların aynı anda öğrenmesini beklemek kadar garabet bir uygulama olamaz. Bu konudaki tüm karşı çıkışlarımız görmezden gelinmiş, inatçı bir tutum sergilenmiştir.  Okula başlama yaşının öne çekilmesi sınıf mevcutlarını artırırken, ilkokul birinci sınıflarda yığılma oluşturdu.  Ülkemizde derslik açığı zaten büyük bir sorun iken, okullarda fiziki imkanlar yetersiz iken, yeni sistemle birlikte bu sorunların daha da artması eğitim-öğretimi baltaladı.

SINIF ÖĞRETMENLERİNE BÜYÜK YIKIM

4+4+4 sistemi sınıf öğretmenleri için tam bir yıkım oldu. On binlerce sınıf öğretmeni norm kadro fazlası oldu. Büyük bir kısmı alan değiştirmek zorunda kaldı. Oysa sendikamız bu yasa ilk gündeme geldiği andan itibaren sınıf öğretmenlerinin yüzde 20’sinin norm kadro fazlası olacağını dile getirmişti. Hatta bu olumsuzluğu öngördüğümüz için sistemin 1+5+3+4 şeklinde olmasını istemiştik. Bakanlık ise ısrarla bir tane bile sınıf öğretmeninin mağdur olmayacağını söyleyerek, 5. sınıflara da sınıf öğretmenlerinin gireceğini iddia etmişti. Hükümete yakın sendika da bu konuda Bakanlığı desteklemişti. Bugün gelinen noktada sendikamızın ne kadar haklı olduğu görülüyor. Keşke biz haklı çıkmasaydık. Diğer yandan sınıf öğretmenleri norm kadro fazlası olurken, branş öğretmeni ihtiyacı da arttı.  Alan değiştirmek zorunda kalan sınıf öğretmenleri ise büyük bir bocalama yaşıyor. Yıllardır sınıf öğretmenliği yapan öğretmenlerin birden bire alan değiştirip, matematik, teknoloji ve tasarım ya da zihinsel engelliler öğretmeni olması ne kadar doğru? Yıllardır sınıf öğretmenliği yaptığı için yan alanlarına tam anlamıyla hakim olamayan öğretmenler şu anda çok mutsuz.  Kısacası bu sistem faydadan çok zarar getirdi, eğitimi bilinmezliğe sürükledi.

Eğitim sistemimizin ve öğretmenlerimizin öncelikli sorunları sizce neler?

Türk mili eğitiminin o kadar çok problemi var ki, bunları sıralamak dahi mümkün değil. Çünkü, muhatap olduğumuz sıkıntıların hemen hepsi de aciliyet arz eden ve ivedilikle çözülmesi gereken hususlar. Eğitim sürecimizi etkileyen unsurlar birbirleriyle ilintili hususlar olduğu için, mekanizmanın bir parçasında yaşanan sorun bütün sisteme olumsuzluk olarak yansıyor. Öğretmen ve derslik açığı, okullarımızdaki teknik ve fiziki alt yapı imkanların yetersizliği, atama bekleyen öğretmenlerin dramı, öğretmenlerin itibarsızlaştırılması, okullarda yaşanan güvenlik sorunu, norm kadro fazlası olan sınıf öğretmenlerinin durumu, özür grubu tayinlerinin yapılamaması, öğretmenlerin ve diğer eğitim çalışanlarının yaşadığı maddi sıkıntılar, eğitim çalışanlarının özlük ve sosyal haklarının gün geçtikçe tırpanlanması gibi daha sayabileceğimiz onlar mesele, eğitim hayatımızın önemli sorunlarından. Dile getirdiğimiz ve daha ifade edemediğimiz düzinelerce problemin her birisi de eğitim sistemimiz için ehemmiyet arz eden meseleler.

Türkiye’de öğretmen başına ne kadar öğrenci düşüyor? Gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda nasıl bir oranla karşılaşırız?

 MEB’in verilerine göre İstanbul’un genelinde orta öğretimde öğretmen başına 16 öğrenci düştüğü söylenirken,  örneğin Sayın Başbakanın Kasımpaşa’sında 85 kişilik sınıf mevcudu olan liselerin varlığını biliyoruz. Ya da aynı İstanbul’da binlerce ücretli öğretmenin okullarımızda görevlendirildiğini de çok iyi biliyoruz. Bırakın kırsal bölgeleri, büyük metropollerimizin büyük çoğunluğunda dahi öğretmenlerimiz 30-35 kişilik sınıf mevcutlarını gördüklerinde şükrediyorlar. Ülkemizde halen binlerce okulumuzda birleştirilmiş sınıf uygulaması devam ediyor. Daha da ötesi bu ülkenin Başbakanı bile 120 bin öğretmen ihtiyacından bahsediyor. Hal böyleyken sayılarla oynayarak ülkemizin gerçeklerini olduğundan farklı göstermek doğru değil.

YÖK SİYASİ İRADENİN BİR UZANTISI

Türk Eğitim Sen’in öğretmenler adına devletten beklentileri neler?

Ülkemizde öğretmen maaşları yıllık 11 bin 800 dolar ile 13 bin 800 dolar arasında değişiyor. Bu gerçeklere rağmen ülkeyi yönetenler öğretmenlerin az çalışıp, çok maş aldığını iddia ediyor.  Öğretmenler ile diğer meslek gruplarını karşı karşıya getirme çabası da dikkatimizden kaçmıyor.  Oysa bu ülkenin öğretmenleri ne az çalışıyor, ne de çok para kazanıyor. Öğretmenlerin ek ödemelerine bile artış yapılmadı, öğretmen maaşları en düşük memur maaşı seviyesine geriledi. Hal böyleyken sendikamızın öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının maddi, özlük ve sosyal hakları noktasındaki mücadelesi dün ve bugün olduğu gibi yarın da devam edecek. Bu noktada Türk Eğitim-Sen, olarak her türlü eylemi meşru görüyoruz.

Yeni yükseköğretim yasa tasarısı konusunda sendika olarak önerileriniz neler?

Eğitim-Sen olarak, YÖK’ün şimdiki yapısı ve yetkileriyle özerk ve demokratik üniversite oluşumunun önünde bir engel olduğunu, siyasi iradenin YÖK üzerinden üniversiteleri kontrol ve yönlendirme amacını güttüğünü iddia ediyoruz. Böylesi bir yüksek öğrenim organizasyonu, 21. yüzyıl Türkiye’sine hem hiç yakışmıyor hem de ülkemizin ilerlemesi önünde tıkaç oluyor. 

TERÖRE KARŞI ÖĞRETMENLERİMİZ KORUNMALI

Maalesef son günlerde terör yine öğretmenlerimizi hedef aldı. Bu konudaki değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

PKK özellikle son aylarda eğitimi hedef alıyor. Okulları yakıyor,  öğretmenleri kaçırıyor, öğrencilerin eğitim almasına engel olmaya çalışıyor. Terörün eğitim-öğretim hizmetlerini aksatmak, öğretmenleri, eğitim çalışanlarını yıldırarak korkutmak, onları bölgeden uzaklaştırmak, bölgedeki çocukların eğitim-öğretim almasını engellemek için yaptığı bu tür eylemler tedbir alınmadığı takdirde son bulmayacak. PKK her geçen gün eylemlerinin şiddetini ve dozunu artırıyor. Devletimiz ivedilikle öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının kaçırılmasına karşı tedbir almalı, onların can güvenliğini sağlamalı, okullara yapılan saldırıları engellemeli.

KARŞIYIZ ÇÜNKÜ….

Türk Eğitim- Sen’in 4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili değerlendirme raporundan bölümler:

•             Zorunlu eğitimin 8 yıldan, 12 yıla çıkarılması olumlu bir gelişmedir. Ancak, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması yeterli değildir. Zorunlu eğitim okul öncesi ile birlikte 13 yıl olmalıdır. Yasa teklifinde fiziki alt yapının yetersiz olması gerekçesiyle okul öncesinin kapsam dışı bırakılması büyük bir hatadır.

•             Türk Eğitim-Sen olarak, zorunlu eğitimin kesintili olmasına karşı değiliz. Ancak bu model 4+4+4 şeklinde değil; 1+5+3+4 şeklinde olmalıdır. Çünkü; 4+4+4 şeklindeki model 50 bin sınıf öğretmenini norm fazlası durumuna düşürecektir. Öğretmen ihtiyacının bulunmadığı illerde bu öğretmenlerin istihdamın edilmesi büyük sorun olacaktır.

•             Kesintili eğitim öğrencilerin mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmesi açısından olumlu sonuçlar doğurabilecektir. Çünkü ülkemizde mesleki eğitime gereken önem verilmemekte, mesleki eğitim son sıralarda yer almaktadır. Öğrencilerin mesleki anlamda istediği okula gidebilmesi olumlu bir yaklaşımdır. Ancak ilköğretim 4’üncü sınıftan sonra öğrencilerin eğitimlerine açık öğretim yoluyla devam edebilmesine yönelik bir düzenleme yapılmasını doğru bulmuyoruz.

•             Bu düzenleme kız öğrencileri okula gitmesi önünde büyük bir engel olacaktır. Bilindiği gibi bazı bölgelerde aileler çocuklarını okula göndermemek için elinden geleni yapmaktadır. Çocuklarını okutmak yerine tarlada çalıştırmak ya da evlendirmek onlar için en büyük seçenektir. Bu durumda kız çocuklarının okula gönderilmesi için bugüne kadar yapılan kampanyaların hiçbir anlamı kalmayacaktır. Çocuk gelinlerin sayısı hızla artacak, çocuk işçiliği dolaylı olarak meşru zemine kavuşacaktır.

•             Diğer yandan eğitim-öğretim okulda yapılır. Eğitim öğretimi sadece ders kitaplarından ibaret görmek sağlıklı bir yaklaşım değildir. Öğrencilerin okul havasını soluması, arkadaşları ile birlikte olması, eğitimini yüz yüze ve öğretmenlerinin gözetiminde sürdürmesi, sosyalleşebileceği bir ortama sahip olması gibi unsurlarla birlikte eğitim öğretimi değerlendirmek gereklidir.

EĞİTİMTERCİHİ

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.