banner

Öğretmenlerin en büyük sorunu 'güvencesizlik'




Ülkemizde öğretmenlerimizin sayısız sorunla boğuştuğunu belirten Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, öğretmenlerin yaşadığı en büyük sorunun ‘güvencesizlik’ olduğunu  belirtti

Ülkemizde öğretmenlerimizin sayısız sorunla boğuştuğunu belirten Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, “Öğretmenin ucuza ve güvencesiz çalışmasını ilke edinen ve bugüne kadar süregelen politikalar,  AKP hükümeti ve MEB tarafından da benimsenip, sürdürülüyor. Eğitim sistemi içinde iş güvencesiz olarak çalışma yaygınlaştırılarak; ücretli, vekil öğretmenler, dershane öğretmenleri gibi her türlü mali, sosyal ve özlük haklarından yoksun güvencesiz eğitim emekçisi kitlesi yaratıldı” dedi.  

Öğretmenlerin en büyük sorunu: Güvencesizlik

Güvencesizlik öğretmenlerin başında Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün yaklaştığı şu günlerde, Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, eğitim sisteminin en temel sorunlarının başında gelen güvencesiz ve esnek çalışma modelinin öğretmenlerimizi yıprattığını, ücretli öğretmenliğe razı etmek için ise işsizliğin bir tehdit unsuru olarak varlığını sürdürdüğünü söylüyor.

Öğretmenlerimizin öncelikli sorunları arasında ilk 5 sırada neler yer alır?

Ülkemizde öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin içinde olduğu sayısız sorun bulunuyor. Bunların çoğu da “yapısal” diye nitelendirebileceğimiz sorunlar. Sorunuz doğrultusunda bunları 5 başlık altında gruplandırabilirim. Öncelikle, güvencesiz ve esnek çalışma öğretmenlerin başında Demokles’in kılıcı misali sallanıyor.  Güvencesiz çalışmaya, örneğin ücretli öğretmenliğe razı etmek için işsizlik bir tehdit unsuru olarak varlığını sürdürüyor. Atamalar ve öğretmen işsizliği bunla da ilişkili olarak, özellikle de genç öğretmenleri intihara değin sürükleyen ikinci sorun olarak karşımızda. Eğitime yapılan yatırımların azlığı ise tüm eğitim bileşenleri kadar öğretmenler için de önemli bir sorun.  Öğretmenler, Bakanlık tarafından görev yaptıkları okula kaynak yaratmak zorunda olan kişiler olarak görülüyor.  Öğretmen okuldaki maddi ve akademik eksikliklerin sorumlusu olarak gösteriliyor, öğretmenden kendisini aşan sorunlara çözüm bulması bekleniyor.  Bu da bir diğer sorun başlığı olan öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılması ile yakından ilişkili. Bakanlık politikası öğretmeni performansa dayalı olarak çalışmaya, öğrenci başarısızlığının yegâne kaynağı olarak göstermeye devam ettikçe, öğretmene şiddet olarak geri dönen itibarsızlaştırma süreci devam edecek. Öğretmenler tüm bu sorunların içinde bir de düşük ücretlerle ve kötü koşullarda çalışıyorlar.  Bu da öğretmenin mesleğini rahat bir biçimde, öğrencilere en yararlı olabilecek şekilde yapmasının önünde önemli engel teşkil eden bir sorun.

Atama sorunu sizce nasıl çözülür?

Bu sorunu yaratan aslında öğretmenin ucuza ve güvencesiz çalışmasını ilke edinen ve bugüne kadar süregelen politikalar.  AKP hükümeti ve MEB tarafından da benimsenin bu politikalar varlığını sürdürdükçe bu kangrenden kurtulamayız. Bugün 300 bini aşkın ataması yapılmamış öğretmen bulunması “fırsata çevirerek” ücretli öğretmenlik uygulamasını bütün illerde, özellikle yoksul, emekçi ailelerin yaşadığı şehir ve semtlerde yaygınlaştırılıyor. Eğitim sistemi içinde özlük haklarından yoksun olarak çalıştırılan büyük bir güvencesiz eğitim emekçisi kitlesi yaratıldı. 

KPSS KALDIRILMALI!

Sorunun çözümü bizim açımızdan net. Okullara insanca ve sağlıklı koşullarda eğitim yapılabilmesine yetecek sayıda öğretmen atanması, ücretli öğretmenlik uygulamasının kaldırılarak, öğretmenlerin iş güvencesini temel alan bir model çerçevesinde istihdam edilmeleri ve böylece okullarda nitelikli eğitim hizmetinin üretilebilmesi. Bunun için KPSS’nin kaldırılarak atama bekleyen tüm öğretmenlerimizin güvenceli koşullarda istihdam edilmesi, öğretmen yetiştirme ve istihdam politikalarının mezunların iş güvencesi esas alınarak yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Gündemde olan yeni yükseköğretim yasa tasarısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle henüz bir yasa tasarısı söz konusu değil. Elimizdeki sadece genel gerekçeyi andıran bir çerçeve metin. Metin üniversitelerin kapısını güvencesiz ve performansa dayalı çalışmaya ardına kadar açan bir nitelik arz ediyor. Üniversiteleri, kurumsallaşmış ve kurumsallaşmamış gibi ayrımlara tabi tutarak, her biri için farkı yönetim biçimleri öngörüyor. Şirket statüsünde “özel üniversiteler” kurulabilmesinin ve “yabancı yükseköğretim kurumlarının” Türkiye’de fakülte enstitü ve meslek yüksek okulu açabilmesinin planlandığı görülüyor. Üniversiteleri “üniversite konseyi” denen mütevelli heyetlerinin yönetmesini istiyor. Üniversite yönetimine üniversite dışı bileşenleri, örneğin kasap da olsa, üniversiteye en fazla bağışta bulunanını ya da ilin en çok vergi verenini de dahil ediyor. Üniversitelerin gelir getirici etkinliklere yönelmesi teşvik ediliyor. Kendi kaynağını arayan şirket mantığı ile işleyen ancak, araştırma yapma, eğitim hizmeti üretme ve bilgiyi toplumsallaştırma temel niteliklerine sahip olması beklenmeyen bir üniversite modeli söz konusu. Aslında üniversitelerde çoktan başlayan piyasaya açarak ticarileştirme ve güvencesiz çalıştırma uygulamalarını kural haline getirecek bir düzenleme bu. 

ÖĞRETMENE BİR DARBE DE 4+4+4 İLE VURULDU

İmkânsızlıklar içerisinde boğuşan okul ve öğretmenlerimizin sayısı oldukça yüksek diyebilir miyiz?

2011–2012 Eğitim-Öğretim Yılı’nda Türkiye genelinde 10 bin 413 ilköğretim okulunda “birleştirilmiş sınıf” uygulaması yapıldı. Bu uygulamanın daha çok kırsal kesimde söz konusu olduğu söylenebilir. Zaten imkânsızlıklar içerisinde boğuşan bu öğretmenlerimize bir darbe de 4+4+4 uygulaması ile vuruldu. Okul öncesi eğitimi ilköğretimin ilk yılına sıkıştırmaya çalışan uygulama bu öğretmenleri daha da mağdur etti. Örneğin ilkokul 1. sınıf ders kitaplarında ilkokul öğretmeninin bahçede 1. sınıflarla oyun oynaması bekleniyor. Öğretmen buna uysa derslikte kendisini bekleyen diğer sınıflar ne yapacak? Bu uygulama ile farklı yaş grupları zaten 1. sınıfta bir araya gelmişken, süren birleştirilmiş sınıf uygulamaları öğretmenleri daha da zor duruma sokuyor.

4+4+4 modeline temel itiraz noktalarınız neler?

4+4+4 uygulaması öncelikle, ilkokula başlama yaşını tüm bilimsel itirazlara rağmen 1 yıl geriye çekti. Ne müfredatın ne de öğretmenlerin hazırlıklı olduğu bu duruma bir nesli adeta kurban etti.  Okullarda prefabrik sınıf uygulamalarından tutun da müdür odasının dahi sınıfa çevrilmesi gibi bir dizi skandal yaşanmış, bundan “göndermeyin” çağrımıza rağmen çocuklarını 5,5 yaşında okula gönderen velilerimiz ve çocuklarımız zararlı çıktı. Birçok okul zoraki olarak imam hatip ortaokuluna dönüştürüldü, bu okulların öğrencileri belirsizler içine sürüklendi.  Düzenleme mesleğe yönlendirme aşamasını da erkene çekti. Adeta çocuk emeğini işyerlerine peşkeş çeker hale gelen meslek liselerine giriş daha erken bir yaşta olacak.  Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardığını söyleyen bakanlığın açık lise uygulamasını ise nasıl düzenleyeceği hala muamma. Bu düzenleme çocuk gelinler sorununu çözümsüz bırakmaktır. Kısacası eğitim biliminin gereklerine göre değil, iktidarın belirlediği siyasi önceliklere göre yapılan bir düzenlemedir. Birçok yerde zorunlu hale gelen seçmeli din dersleriyle, eğitimin her kademesi imam hatipleştirildi. Eğitim biliminin ve temel insan haklarının en önemli ilkesi “anadilinde eğitim talebi” yok sayıldı.

ANA DİLDE EĞİTİMİ SAVUNUYORUZ

Sendika olarak devletten beklentileriniz neler?

Eğitim Sen eğitimin parasız, bilimsel, demokratik ve laik ilkelere göre düzenlenmesini esas alan bir sendika. Çocuklarımızın anadillerinde eğitim alma haklarını savunuyoruz. Bizler eğitime ilişkin düzenlemelerin bu ilkeler temel alınarak yapılması için mücadele veriyoruz. Okullarımıza yeterli sayıda öğretmen, eğitime bütçe ve yatırım istiyoruz. Öğretmenlerimizin insanca yaşayacak ücretlerle, güvenceli istihdam edilmelerini istiyoruz. Bunlar nitelikli eğitimin sacayaklarıdır diyebiliriz. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için olmazsa olmaz koşulları.

İç spot: YÖK aslında kaldırılmıyor, adı değiştirilerek piyasa ihtiyaçlarına daha uyumlu hale getiriliyor. Üniversiteleri kontrol mekanizması ajanslar gibi yeni araçlarla çeşitlendiriliyor. Hazırlanmakta olan yeni yükseköğretim yasa tasarısı demokratik-özgür üniversite hedefiyle uyuşmaktan uzaktır. Bizim isteğimiz üniversitelerin tarihine geri dönüp bakılarak üniversiteyi üniversite yapan noktaların tekrar hatırlanması.

Eğitim-Sen'den 4+4+4 raporu

Eğitim-Sen İstanbul Şubeleri 4+4+4 sistemiyle uygulanmaya başlamasının ardından aylık raporunu açıkladı:

* Fiziksel yetersizlikler göz ardı edilerek uygulamaya sokulan yeni düzen ile sınıf mevcutlarında geçtiğimiz senelere oranla çok ciddi bir artış yaşandı. Bazı okullarda 30’u aşkın birinci sınıf açıldı. Ama mevcutları azaltmaya yönelik bu çabalar üst sınıfların mevcutlarını şişirdi.

* Binlerce öğretmen norm kadro fazlası durumuna düştü, yaşadığı bölgeye uzak semtlerdeki okullara görevlendirildi. Birçoğu bu mağduriyet nedeniyle zorunlu olarak tayin istemek ve alan değişikliği yapmak zorunda kaldı.

* Alan değişikliği nedeniyle okul değiştiren sınıf öğretmenlerinin yerine ücretli öğretmeler çalıştırılmaya başlandı.

* 72 aylıktan küçük çocukların birinci sınıfa başlamaları nedeniyle henüz oyun çağında olan bu çocuklar okul ortamına uyum sağlamakta güçlük çekiyor. Okula bebek mamasıyla gelen, sınıf arkadaşına abi diye seslenen, tuvalet alışkanlıklarındaki aksaklıklar nedeniyle sorun yaşayan, kalem tutma ve benzer motor becerilerde sıkıntısı olan, birçok çocuğun problemleri önümüzdeki senelere de etki edecek.

* Aceleye getirilen bu uygulama nedeniyle pek çok okul daha inşaatı devam ederken eğitim öğretime başlanmak zorunda kalındı. Aynı binayı farklı yaş grup çocuklarının kullanmak zorunda bırakılması, ulaşım sorunu gibi farklı sorunlarla veliler, öğrenciler ve eğitimciler baş başa bırakıldı.

* Seçmeli ders belirlemede okulların tamamına yakınında bütün seçimlik dersleri öğrenci ve velilerin seçebilmesine olanak yaratıldı. Öğrenci ve veliler okul idarelerince belirlenen paket dersleri seçmek zorunda bırakıldı. Seçmeli derslerin çoğu öğretmen yok gerekçesiyle listelerden çıkarılırken dini içerikli derslerle ilgili böyle bir sorun yaşanmadı.

* Artan ders saati ve öğrenci sayıları nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı çoğu okulu ikili eğitime dönüştürmek zorunda kaldı. Okullarda sabah karanlığında başlayan dersler akşam karanlığına kadar sürüyor.

* Birçok okulda teneffüs saatleri 5 dakikaya indi. Bu durum öğretmenleri dinlenmek için öğretmenler odasına öğrencilerimiz temiz hava almak için bahçeye ulaşamadan ders zilinin çalmasına yol açıyor.

EĞİTİMTERCİHİ

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.