banner

‘Üniversiteler AR-GE ve sanayi için insan yetiştirmede daha etkin olmalı’




Türk gıda sanayinin %95’inin KOBİ ölçekli işletmelerden oluştuğunu ve bu firmaların araştırma konusunda yatırım yapma olanaklarının bulunmadığını belirten Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş, “Olanakları olanlar bile kaynak israfına yol açıyor. Dolayısıyla bu araştırmaların en doğru adresi üniversiteler olmalı. Bunun yanında üniversiteler gıda mühendislerine girişimci formasyonu vererek gıda sanayimizin daha yenilikçi olmasına katkı yapabilir” diyor.

Türkiye’de milyonlarca insana hizmet veren ve gittikçe büyüyen gıda sektörü, kalifiye elemana ihtiyaç duyan son derece hassas sektörlerden biri konumunda bulunuyor. İnsanın en temel ihtiyacı olması, sağlık ile doğrudan ilişkili olma durumu ve alt dallarıyla diğer sektörlerden ayrı tutulması gereken gıda sektörünün beklentileri, gelişen teknoloji ve artan nüfus doğrultusunda her geçen gün artıyor. Nitelikli işgücünün olmazsa olmaz koşullarından birinin eğitim olduğunu düşünürsek, sanayi-üniversite işbirliği bu noktada ön plana çıkıyor. Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş, sanayi-üniversite işbirliği konusundaki sorularımızı yanıtladı.

 

Türkiye’de hızla yükselen gıda sektörünün iş gücü konusunda genel olarak ihtiyaçları nelerdir? Sektöre ilişkin kalifiye iş gücü sorunu yaşanıyor mu?

2011 yılı rakamlarını veri aldığımızda, gıda sanayi, Türkiye’de 75 milyon yerleşik nüfusu ve ülkeye giriş yapan 36 milyon turist ile toplamda 111 milyon kişiye hizmet veren bir sanayidir. Gıdanın çeşitliliğini dikkate alırsak, uluslararası sınıflandırmalara göre gıda sanayi 14 alt sektöre sahip. Sektörde insan gücü başlıca üretim faktörlerinin en önemlisi. Söz konusu bu insan gücünün yetiştirilmesi ve talep anında hemen karşılanması kolay değil. Bu nedenle gıda sanayini, diğer üretim faktörlerinden ayrı bir yere koymak gerekiyor. Gıda sektörü iş gücü konusunda genel olarak mesleki bilgi ve becerilerle donanımlı, öğrenmeye açık, mesleki etiğe saygılı ve iyi iletişim kurabilen çalışanlara ihtiyaç duyuyor. Sektöre ilişkin kalifiye iş gücü sorunu yaşandığı genel olarak dile getirilmekle beraber, kişisel olarak ve 40 yıllık işletme deneyimime dayanarak ülkemiz şartlarında kalifiye iş gücü karşılanabilirliğinin hayal olduğunu söylemeliyim. Sizin istediğiniz özelliklerin karşılanması ancak işletmenizdeki eğitimle (in house training) mümkün olabilir. Bunun en ekonomik çözümü asgari 3 aylık eğitim süresinin devlet tarafından finanse edilmesidir.

 

Türkiye’de üniversite – gıda sanayi işbirliğine yönelik nasıl bir yol izleniyor ve ne gibi sonuçlar alınıyor?

Ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişimlerinin temelinde, insan gücüne yapılan yatırım bulunuyor. İnsan gücüne yatırımın en önemli aracı ise eğitimdir. Ülkemizde üniversite-sanayi işbirliği gerekliliğinin geç de olsa farkına varıldı. Önceleri, hem sanayi hem de üniversiteler kendi sınırlarında kendilerini tutsak hale getirmişti. Şimdi ise her iki taraf da beraber iş yapmaya, paylaşmaya ve bu sayede refah artırmaya yönelmiş durumdalar. Güven ve sağlıklı iletişim kurabilmek bu paylaşımda en önemli faktörler. Bunlar sağlandığında özgün projeler üretmek, bilim insanlarının desteklenmesine olanaklar oluşturmak, bilgi ve deneyimleri paylaşmak kolaylaşıyor.

 

TÜGİS olarak üniversitelerle ortak gerçekleştirdiğiniz projelerden ve beklentilerinizden söz ederek önümüzdeki döneme ilişkin projeler hakkında bilgi verebilir misiniz?

TÜGİS olarak çalışma hayatı (endüstriyel yaşam) ve gıda sanayi olmak üzere iki temel alanda faaliyet gösteriyoruz. Yani uzmanlık alanı gıda olan sanayi yaşamı bizim faaliyet alanımız. Durum böyle olunca üniversitelerle olan ilişkilerimiz de çeşitlilik gösteriyor. Biz bunu şu şekilde disipline ettik; endüstriyel yaşam ile ilgili projelerde bir üst kuruluşumuz TİSK ile birlikte çalışıyoruz. En son üniversite ile yürüttüğümüz ve içinde TÜGİS’in de bulunduğu komitenin projesi Ekonomik Anayasa çalışması oldu. Çalışma TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Bizim için istihdam ve eğitim arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Bireylerin bilgi ve beceri seviyesinin işgücü piyasası talepleri doğrultusunda artırılması, mesleki yeterlilik standartlarının belirlenmesini gerekli kılıyor. Bu amaçla hükümet tarafından Mesleki Yeterlilik Kurumu kuruldu ve faaliyet gösteriyor. Gıda sanayindeki ulusal mesleki standartlarının hazırlanmasına talip olacağız. Maddi olarak karşılıksız bir çalışma olan bu faaliyetin gıda sektörünün geliştirilmesine büyük katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. TÜGİS olarak bizler de bu konuda bir şeyler yapabilmenin yollarını araştırıyoruz. Örneğin şu anda bir üniversitemiz ile beslenme ilkeleri ve obezite konulu bir proje yürütüyoruz. Böylece obezite konusunda beslenme alışkanlıklarımızın doğru ve yanlışlarını öğreneceğiz.
 

Sendika olarak üniversitelerden beklentileriniz neler? Gıda sektörünün hangi alanları ve alt dallarında üniversitelerin katkıları daha yoğun olabilir? 

Üniversitelerin araştırma – geliştirme ve sanayi için insan yetiştirme fonksiyonlarının etkinliği beklentilerimizin önceliğini oluşturuyor. Türkiye’deki gıda sanayinin yapısı %95 KOBİ niteliklidir. Dolayısıyla araştırma konusunda yatırım yapma olanakları yok, olsa dahi kaynak israfına yol açıyor. Bu araştırmaların en doğru adresi üniversiteler. Burada beklenti, üniversitenin gelen başvuruya gösterdiği esneklik, bir başka ifadeyle zaman ve çözümün uygulanabilir olması. Üniversitelerden diğer beklentimiz, gıda mühendislerine girişimci formasyonu vermeleridir. Böylece gıda sanayimiz daha yenilikçi olacaktır. Üniversitelerin katkı yapacağı alt sektörlerden söz etmek yerine, gıda bilimi ve teknolojisi konusunda yeterli bilgi ile donanımlı, uygulama beceri ve cesaretine sahip, girişimci insanlar yetiştirmeleri çok daha faydalı olacaktır.
 

HER YIL 3200 GIDA MÜHENDİSİ DİPLOMA ALIYOR

Üniversiteler gıda sektörünün ihtiyaçlarına uygun eleman yetiştirebiliyor mu? Akademik eğitim gıda sektörüne nasıl adapte oluyor ve sendika olarak bu konuda önerileriniz nelerdir?

Eğer son altı ay içinde bir gelişme olmadıysa şu an Türkiye’de 54 gıda mühendisliği bölümü var. İkinci öğretim yapan kısımları hariç. Bu bölümlerden her yıl 3200 gıda mühendisi diploma alıyor. Etkili bir mesleki eğitim, iş dünyasının talepleri ile uyumlu olmalı, bu talepleri tam anlamıyla karşılamayı amaç edinmelidir. Kaldı ki iş dünyası talepleriyle örtüşen bir mesleki eğitim arzının, sadece iş dünyasına değil, toplumun tamamına hizmet edeceği de açıktır. Eğitim – öğretim süreçlerinin topluma olan faydası, ekonomik hayatın ihtiyaçları ile ne ölçüde örtüştüğüyle doğru orantılı olarak artacaktır. Dünyanın her yerinde işverenin, eğitim ve öğretim süreçlerine, hem politika yapımında hem uygulama aşamasında dahil edilmesi teşvik ediliyor. Bizde ise şimdiye kadar “Biz gıda fakültesi açıyoruz talepleriniz nedir?” diye soran olmadı. Son yıllarda fakülte danışma kurullarında sanayiciler yer almaya başladı, bu sevindirici bir durum. Ancak akademisyenlerin de sanayiyi tanımalarına olanak oluşturulmalıdır.

 

İşgücünün globalleşmesinden söz ediliyor, bu anlamda Türkiye’de gıda sanayindeki işgücünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küreselleşen dünyamızda para ve emtia hareketleri sınır tanımaz hale geldi, artık hızla hareket edebiliyor. İşgücüne gelince bunu söylemek hem kolay olayıp hem de mümkün değil. Ancak günümüzde kalifiye işgücü hareket bulmuş olmalı ki, gelişmekte olan tüm ülkeler beyin göçü dediğimiz bu süreci engelleyecek tedbirlerini güçlendiriyorlar. Küreselleşme bağlamında Türkiye’de gıda sanayinde işgücünü mavi yakalı ve beyaz yakalı çalışanlar olmak üzere ikiye ayırmak gerekiyor. Mavi yakalı çalışanlar, gelecek 5 yıl içinde mesleki yeterlilik sınavına tabi tutulup ehliyetlerini aldıklarında herhangi bir AB ülkesinde çalışma imkânına sahip olabilecekler. Yani akredite olmuş kuruluşların verecekleri mesleki yeterlilik diplomaları bu şartı sağlayacaktır. Beyaz yakalı çalışanlar genelde gıda teknikerleri ve gıda mühendisleridir. Gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin duraksama göstereceği önümüzdeki 10 yılda böyle bir talebin olması beklenemez. Bunun yerine bu gençlerimize girişimcilik şansı ve becerisi verebilirsek, ürettikleri gıda ürünleri ile küreselleşerek ülkelerine hizmet etmiş olurlar.

 

Gıda sektörü ve üniversiteler arasındaki işbirliğinin önündeki engelleri açıklayarak bunların çözümüne ilişkin öneri ve beklentileriniz nelerdir?

Güven konusuna birkaç kez değindim, önemli ve hassas bir konu. KOBİ niteliğindeki şirketlerin üniversite ile işbirliğinin yolu, STK’lar, meslek odalarına katılmaları yoluyla olabilir. Örneğin TÜGİS kendi üyeleri için bu yolu açıp gelişmeleri hızlandırılabilmektedir. Dolayısıyla günümüzde kurumların tek başına zorlandıkları sorunların çözümü veya ulaşamadıkları kazanımlara ulaşmaları güç birliği yaptıkları organizasyonlarla kolaylaşmaktadır.

Üniversiteler sanayi ile işbirliğini geliştirecek yapısal değişikliklerini hızla tamamlamalıdırlar. İşbirliği bireysel ilişkiden kurumsal şekle dönüştürülmeli. Karşılıklı güveni sağlayacak sosyal ortam yanında yasal düzenlemelerin  geliştirilmesi önemli. Üniversitelerin iktisadi işletme kurarak kendi buluşlarını ticarileştirerek sanayinin faydalanmasına sunacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
 

GIDA SEKTÖRÜNÜN YAPISI İŞBİRLİĞİ ÖNÜNDE ENGEL

Türkiye’de gıda sektörünün yüzde 95’ini KOBİ’ler oluştururken geri kalan yüzde 5’lik kısmı büyük işletmeler oluşturuyor. KOBİ’lerin yarısını mikro işletmeler olduğunu belirten Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş, “Gıda sektörü ve üniversiteler arasındaki işbirliğinin önündeki en büyük engel gıda sektörünün yapısından kaynaklanıyor. Büyük işletmeler ve üniversiteler arasındaki işbirliğinin önünde, üniversitenin hizmet sunum esnekliği ve zamanı hızlı kullanma becerisi engeli var” diyor.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.