banner

Kadınların 100 yıllık üniversite mücadelesi bu sergide




Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu ile İstanbul Kadın Müzesi'nce hazırlanan "Kadınların Üniversitede 100 Yılı-İnas Darülfünunu/Kadın Üniversitesi 1914-1919" sergisi, yüksek eğitim hakkını elde eden kadınların şekillendirdiği bir tarih sürecini gözler önüne seriyor

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu ile İstanbul Kadın Müzesi'nce hazırlanan "Kadınların Üniversitede 100 Yılı-İnas Darülfünunu/Kadın Üniversitesi 1914-1919" sergisi, taleplerini Kadınlar Dünyası dergisiyle duyurarak, yüksek eğitim hakkını elde eden kadınların şekillendirdiği bir tarih sürecini anlatıyor.

Türkiye'de kadınların üniversiteye girebilme hakkını kazanmaları ile 1913'te Ulviye Mevlan'ın bir grup kadın hakları aktivistini bir araya getirerek kurduğu Osmanlı'nın ilk feminist dergisi olan Kadınlar Dünyası'nın yakın ilişkisi bulunuyor. Ulviye Mevlan'ın servetini kullanarak bir grup kadın hakları aktivisti ile 4 Nisan 1913 ve 21 Mayıs 1921 arasında çıkardığı dergide, "Biz de maarif vergisi veriyoruz" yazan kadınlar, yüksek eğitimden yararlanmayı kadının en doğal hakkı olarak tanımladı. 

Yüksek eğitim taleplerinin entelektüel ve siyasi otoritelere iletildiği, devletin eğitim siyasetine yön verme stratejisinin izlendiği dergide, yükseköğrenim hakkının kadınlara tanınması için her kesimden kadının katıldığı bir kampanya başlatıldı. Dergideki tartışmalar ve etkili lobi çalışmaları, 7 Şubat 1914'te Darülfünun tarihinde ilk kez kadınlar için konferanslar düzenlenmesini sağladı. Konferanslar, Türkiye'de kadınların yükseköğrenime katılmaları sürecinin başlangıcı oldu. Çalışmalar sonucunda 12 Eylül 1914'te Kadın Üniversitesi açıldı.

İnas Darülfünunu ilk mezunlarını 1917'de verdi. Edebiyat Bölümü'nden 7, Tabii Bilimler'den 8 ve Matematik Bölümü'nden 3 kadın öğrenci mezun oldu. Sergide, İnas Darülfünunu'nun ilk öğrencileri ve ilk mezunlarının yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu dışında üniversite eğitimi alan ilk kadınlara ve ilk kadın akademisyenlere de yer veriliyor. 

Hatice Sabiha Görkey, Ayşe Meliha Ulaş Ekeman, Kadın Üniversitesi'nin ilk mezunları arasında yer alırken, Şükufe Nihal Başar ise İstanbul Darülfünunu'nu Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü'nün erkek öğrencileri bölümüne geçerek bitirdi ve Erkek Üniversitesi’nden mezun ilk kadın öğrenci oldu. 

Fani Kohen Motola, 1938'de Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak, ilk Yahudi kadın avukat, Sabiha Rıfat Gürayman ise İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nün ilk kadın mezunu oldu. Süreyya Ağaoğlu 1925'te Hukuk Fakültesi mezunu ilk Müslüman kadın avukat, Arşaluys Kayır da 1996'da Türkiye'nin ilk kadın Ermeni psikoloji profesörü unvanlarını aldı.

"Kadınların Üniversitede 100 Yılı-İnas Darülfünunu/Kadın Üniversitesi 1914-1919" sergisi, Sismanoglio Megaro'da 21 Aralık'a kadar görülebilecek.

"Kadınların hem üniversiteye girmek hem de kendilerini ciddiye aldırmak için özel çaba göstermeleri gerekiyor" 

Serginin küratörü Meral Akkent, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Kadınlar Dünyası dergisinin taleplerinden birinin "kadınların üniversiteye girmeleri" olduğunu ve kadınların, "Yüksek eğitim hakkımız yok", "Biz de vergi veriyoruz" diyerek, kadın yüksek eğitim hakkı için taleplerini dile getirdiğini aktardı.

Akkent, "Talepler son derece iyi düşünülmüş şekilde dile getirilmiş. Bunu gerekçelendiriyorlar, kendilerine destekçi sağlıyorlar, politik karar vericileri ikna etmek ve dönemin entelektüel çevrelerini kazanmak istiyorlar. Son derece modern bir lobi çalışması yapıyorlar" dedi.

Kadınlar için açık konferanslar başladığında konferans salonunun 700'ü aşkın kadınla dolup taştığını kaydeden Akkent, şunları anlattı:

"Tüm kadınlar yüksek eğitimin kendileri için öneminin farkındalar. Yapılan araştırmalara göre, kadınların bir bölümü 'Yüksek eğitim alıp meslek sahibi olup çalışacağım, para kazanacağım', diğer bölümü 'Genel kültürümü geliştirmek istiyorum' diyerek üniversite eğitimi almak istiyor. 12 Eylül 1914 tarihinde Kadın Üniversitesi, edebiyat, matematik, tabii bilimler bölümleriyle eğitime başlıyor. Kadın Üniversitesi öğrencileri, 1919'da kapatılıncaya kadar büyük bir ciddiyetle derslerine devam ediyorlar. Her ne kadar basında kadın öğrencilerle ilgili olumsuz ifadeler çıkıyorsa da kadın öğrenciler okuyor, ödevlerini yapıyor ve dersleri, üniversiteyi ciddiyetle takip ediyor. Aslında kadınların hem üniversiteye girmek hem de kendilerini ciddiye aldırmak için özel çaba göstermeleri gerekiyor." 

40 üniversitede kalıcı sergi olacak

Kadın Üniversitesi'nin sınav kazanarak kayıt yaptırmaya hak kazanan 22 öğrenciyle eğitime başladığını dile getiren Akkent, şu bilgileri paylaştı:

"Birçok öğrenci mezun olamıyor devamsızlık nedeniyle kayıtları silinen öğrenciler var. İkincisi, kadın öğrenciler üniversiteye girerken bir anlaşma imzalamak zorundalar. Anlaşmaya göre onları verilen görevleri yapmak için Osmanlı İmparatorluğu'nun neresinde olursa olsun gitmek zorundalar. Mecburi hizmet gibi. Birçok kadın öğrenci üniversite eğitimi almak istiyor, anlaşmayı imzalıyor fakat vazgeçiyor. Erkek öğrencilere ise bu uygulanmıyor, sadece kadın öğrencilere. Mezun olanlar, mecburi hizmetleri olduğu için okullara müdür, müdür yardımcısı olarak gönderiliyor. İdari görev alıyorlar, kendi okudukları bölümlerde ders veren öğretmen olarak çalışıyorlar. Kadın üniversitesi mezunları eğitimci ve yönetici olarak eğitim alanında kalıyor." 

Her ülkede ekonomik kriz döneminde en önce kadın projelerinden vazgeçildiğini belirten Akkent, I. Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun maddi kriz içinde olması nedeniyle Kadın Üniversitesi'nin de bütçesinin kesildiğini ve kapatıldığını söyledi.

Akkent, "Profesörlerin maaşları verilmiyor ve bakan, 'Bundan sonra karma eğitim yapacaksınız' diye emir gönderiyor. Darülfünunun Müdürü Ahmed Naim, 'Ben kadın erkek öğrencileri diz dize oturtmam' diyerek, karma eğitim yapmıyor. Erkek öğrencileri sabahtan, kadın öğrencileri öğleden sonra derslere sokmak istiyor fakat erkek profesörler de 'Biz iki defa ders anlatmayız çünkü bize maaş verilmiyor' gerekçesini sunuyor. Daha sonra karma eğitime geçiliyor" diye konuştu.

Akkent, Kadın Üniversitesi öğrencilerinin kendi rozetlerini taşıdığını ve Kadın Üniversitesi derneği kurmak için de çabaları olduğunu dile getirerek, İnas Darülfünunu'nun 1914-1919'da 53'ü mezun olan 129 kadın öğrencisi bulunduğunu kaydetti.

Serginin kadınların şekillendirdiği bir tarih sürecini anlatmak istediğine işaret eden Akkent, serginin Türkiye'de ve dünyada hangi üniversite hangi kurum isterse, kalıcı sergi olarak sergileyebileceğini ve şu ana dek talep eden 40 üniversitede kalıcı sergi haline getireceğini söyledi.

"Türkiye'de kadınlar, 1920'lerden itibaren üniversitelerde ders vermeye başlıyor"

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu Direktörü Sibel Irzık da sergi hazırlanırken, forum olarak 15 ülkeden akademisyenlerin katılımıyla toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda somut öneriler, stratejiler geliştirebilecek uluslararası bir sempozyum düzenlediklerini anlattı.

Irzık, sempozyumun ardından strateji ve politika belgesi yayımlanacağını dile getirerek, "Türkiye'deki yüksek öğrenimde toplumsal cinsiyet konusunun ayrıntıları yeterince araştırılmamış. Türkiye'yle ilgili araştırma yapmak ve verileri bir araya getirmek gerekiyor. Sempozyum sonrası geniş veritabanı oluşturma girişimine başlayacağız. Türkiye'de ulusal çapta ağ ve işbirliği oluşturmak gerekiyor" diye konuştu. 

Türkiye'de kadınların 1920'lerden itibaren kadınların üniversitelerde ders vermeye başladığını belirten Irzık, Osmanlı İmparatorluğu'nda yurtdışına giderek üniversite okumuş kadınların eğitimli olarak döndüğünde, üniversite taleplerine öncülük eden kadınlar olduğunu söyledi.

Türkiye'deki 180 üniversitenin 14'ünde kadın rektör bulunduğuna değinen Irzık, şu bilgileri paylaştı:

"Kadın rektör oranı yüzde 7, dekan oranı yüzde 9 civarında bulunuyor. YÖK'ün 30 kişilik yönetim kurulunda sadece 1 kadın yer alıyor. Üniversite yönetiminde kadınlar kesinlikle temsil edilmiyorlar. Öğretim elemanları açısından bakıldığında Türkiye üniversitelerindeki öğretim elemanlarının yüzde 42-45'i kadın. Bu da mükemmel bir oran değil anca Avrupa, ABD'de de bu oranlarda. Yönetimde kadın oranlarında ise Türkiye, aşağı yukarı Avrupa ülkelerinin çoğuna yakın gibi. Bazı özel çaba göstermiş üniversitelerin oranları biraz daha yüksek. Genelde durum kötü olsa da sayısal bakımdan Türkiye'deki üniversitelerinin durumu kötü gözükmüyor."

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.