Logo

Bütçe görüşmelerine bu sözler damga vurdu

Kategori: Gündem
Çarşamba, 17 Aralık 2014 18:00 tarihinde oluşturuldu



MHP Ankara Milletvekili Topcu, "AKP'nin yeni Türkiyesi'nde sınavın yerini torpil, adaletin yerini kayırma almıştır, diploma yerine ise, parti üyeliği aranır hale gelmiştir" dedi. 

TBMM Genel Kurulu'nda 2015 yılı bütçe görüşmelerinde eğitimde yaşanan gelişmeler tartışıldı.

MHP milletvekilleri, TBMM Genel Kurulu'nda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) ile üniversitelerin bütçelerinin görüşülmesi sırasında söz aldılar.

MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu eğitime ayrılan bütçenin az olduğunu savundu. Topcu, şöyle konuştu:

"Sayın Başbakan 2015 bütçesinde şu ifadeyi kullandı; 'Hiçbir cevher insandan daha kıymetli değildir'. Sayın Başbakan'a bu cümlenin karşısında sorulacak o kadar çok soru var ki. O zaman, neden belli bir sistematik, sürdürülebilir eğitim politikası uygulanmadı on iki yılda? Neden 5 tane farklı programları uygulayan Milli Eğitim Bakanı geldi? Ve gençler arasındaki işsizlik hala yüzde 20'lerde, üniversite mezunlarında yüzde 25'lere doğru yükseldi. Ve özellikle de KPSS'ye girip de atanamayan gençlerin çığlığını acaba cevheri değerlendirme olarak bahseden Sayın Başbakan duyabiliyor muydu? Özellikle, bakanların, üst düzey bürokratların ve yöneticilerin akrabalarının ve yakınlarının sınavsız atandığı böyle bir durumda acaba nasıl cevap verebilecekti?"

Milli Eğitim’deki en önemli problemlerden birinin de müdür atamaları olduğunu belirten Topcu, "Okul müdürleri yerlerinden edilmiş ve nitelikleri memurun değil iktidarın çıkarına göre yandaş sendika üyesi olan isimler müdür olarak atanmıştı. İşte, AKP'nin yeni Türkiyesi'nde sınavın yerini torpil, adaletin yerini kayırma almıştır, diploma yerine ise, parti üyeliği aranır hale gelmiştir" diye konuştu.

Kürtçe eğitim veren okullar bulunduğunu, bunun anayasa aykırı bir durum olduğunu ifade eden Topcu, "Bu nasıl bir garabettir? Bir bebek katiliyle yapılan pazarlıkların sonucu olarak kimse görmüyor, kimse konuşmuyor, kimse de duymuyor. Hali bu iktidarın" dedi.

AK Parti'nin ahlaka format attığını söyleyen Topcu, okullarda ahlaki değerler dersi verilmesine değindi. Topcu, şunları söyledi:

"Bu dersler verilirken özellikle hırsızlık kavramlarının, çalma, çırpma, günah gibi kavramların özellikle güncel örneklerle desteklenmesi gereğini de buradan vurguluyoruz. Değerler eğitimi dersinin anaokulundan itibaren verilmesi, bu dersin içinin doldurulması ve iyi yetişmiş hocalar tarafından yapılması gerekiyor. Bizim teklifimizde iktidara teşekkür ediyoruz. Özellikle konulardan bir tanesinin de 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftasının örnek olay olarak bu değerler eğitimi dersine konmasını da biz teklif etmek istiyoruz."

Eğitimde 90 yılda yapılamayanların onlarca katını yaptık

Ak Parti Ardahan Milletvekili Orhan Atalay, eğitimde 90 yılda yapılamayanların onlarca katını başardıklarını söyledi. Atalay, "Tam anlamıyla bir kimlik ve anlam bunalımıyla geçirdiğimiz 100 yılın sonunda gördük ki dil ve din başta olmak üzere, medeniyet değerlerimizle her türlü rabıtayı kesmek için verdiğimiz onca çabaya rağmen, yine de muasır medeniyet seviyesine çıkamamıştık. Son yıllarda milli eğitimde bir anlamda öze dönüş olarak da tanımlayabileceğimiz değişimler, esasında bizi bizle buluşturmak gibi son derece anlamlı bir çaba olduğu yeterince açık değil mi? Bir toplumun kendi kültür mirasıyla buluşması kadar tabii ne olabilir? Osmanlıca, bu coğrafi havzada yüzlerce yıl boyunca vücut bulmuş devasa kültür mirasımızın ana dilidir. Ana dili bilmemek demek kişinin anasıyla konuşamaması demektir, başka bir ifadeyle kökünden beslenemeyen dal demektir. Kişinin anasıyla konuşmasını zinhar yasaklamış olmak gibi yıllar boyu işlenmiş yüz kızartıcı ayıptan henüz kurtulmuş iken gelin, dedemizin mezar taşını okuyamama mahcubiyetinden de arınalım" diye konuştu.

AK Parti Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu da Osmanlıca tartışmasına işaret ederek, Osmanlıca’nın, Osmanlı döneminde kullanılan Türkçe'nin adı olduğunu, Osmanlıların Türk ve Müslüman coğrafyaya hakimiyetinden sonra dünyanın büyük çoğunluğunda yüzyıllarca kültür ve medeniyet dili olduğunu söyledi. Aydınlıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kadar geniş bir coğrafyada kullanılan kültür dilimizi bilmediğimiz için maalesef kültürümüzü ve geçmişimizi öğrenemediğimiz gibi, arşivlerimizdeki metinleri ve eski Osmanlı arşivlerini bile tercüme ettirecek uzman bulmakta maalesef zorlanıyoruz. Atatürk'ün nutku ve söylemleri de Osmanlıca’dır. Ünlü dil bilimci Nihat Sami Banarlı şöyle der: 'Türkçe bir dil değildir. Türkçe bir milletin dili değildir. Türkçe bir medeniyetin dilidir.'  Medeniyet ve kültür

dilimiz olmuş olan Osmanlıca'nın imam-hatip okullarında mecburi ders olarak okutulmasından daha doğal ne olabilir ki? Bu ülkede her birimiz ilkokul 3'üncü sınıftan itibaren üç yıl ortaokulda, üç yıl lisede, dört yıl üniversitede İngilizce okumamıza rağmen Allah aşkına hangimiz İngilizceyi ana dilimiz gibi okuyabiliyor ve konuşabiliyoruz? Keşke İngilizceyi, Osmanlıcayı, Türkçeyi ana dilimiz gibi okuyor ve yazıyor olabilseydik.”

"YÖK'ün yetkisini azaltmalıyız"

AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam, yeni üniversiteler açmak kadar yeni anlayışla yönetilmelerinin önemli olduğunu belirterek, üniversite giriş sisteminin gurur verecek seviyeye ulaştığını savundu. Sağlam, üniversite sayısı artırılırken öğretim üyesi yetiştirmenin en önemli sorun olarak karşılarında olduğunu anlatan Sağlam, bunun için ilgili kurumların işbirliğiyle öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirme kampanyası yürütüldüğünü söyledi.

AK Parti Zonguldak Milletvekili Ercan Candan, YÖK bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de yükseköğretim tartışmalarının bitmediğini ifade ederek, siyasal ve ideolojik ayrışmaların ve kavgaların merkezinde olduğundan dolayı sorunun çözümünün ötelendiğini. iyileştirmenin sürekli önünün tıkandığını savundu. Mevcut haliyle YÖK'ün  halen aşırı merkeziyetçi olduğunu ileri süren Candan, "YÖK'ün yetkisini azaltmalıyız, eş güdüm ve planlamadan sorumlu bir üst kurula dönüştürmeliyiz. Rektörlük seçimleri büyük bir sıkıntı, üniversitede ciddi yaralara neden oluyor, bunun önüne geçmeliyiz. ÖSYM sınavında iyileştirmeler yapmalıyız. Öğrencileri yarış pistine sokmadan, sadece müfredattan ve bunun yanında, sosyal etkinliklerinin de kişisel becerilerinin de dikkate alındığı bir sınav mekanizmasını geliştirmek zorundayız" dedi.

“ÖSYM, soruları korunmalı”

AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara, ÖSYM bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, sınav sorularının ölçme, değerlendirme aracı olmaktan çıkarılıp soru tacirlerinin eline düşmemesi için korunmaya devam edilmesi gerektiğini belirtti.  Ölçmeye zeka, beceri ve psikoteknik ölçümlemelerin de eklenmesini öneren İncekara, "Fen lisesi ve benzeri okullarda farklı ve ağır eğitim alan öğrencilerin projeleri puanlamaya eklenmeli, eşitsizlikten kurtarılmalı. Özellikle kamuda görevlendirmelerde mesleki yeterlilikler öncelenmeli, çocuğa yakın olan alanlarda özellikle beş yılda bir psikoteknik ölçüm yapılmalı. Ölçme ve değerlendirmede günün şartlarını takip edecek, sınav soru ve değerlendirme üzerinde akademik çalışmalar yapacak ve kuruma yol gösterecek Ölçme Değerlendirme Enstitüsü kurulmalı. Üniversitelerimiz bu konuda daha fazla kafa yormmalı" diye konuştu.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.