banner

Türkiye’de hayat boyu eğitime katılım oranı yüzde 2.5




Sürekli Eğitim Merkezlerinde verilen eğitimlerinin kalitesini artırmak gerektiğini vurgulayan TÜSEM Konseyi Başkanı Prof. Dr. Eser Yıldırım Sözmen, üniversitelerde verilmekte olan sertifika eğitimlerinin kalitesini artıracak ve güvence altına alacak proje çalışmaların en kısa sürede yaşama geçirilmesi bu alanda kaliteyi olumsuz etkileyen uygulamaları ortadan kaldıracağını söylüyor.

esra_sozmenÜniversitelerin Sürekli Eğitim veya Yaşam Boyu Öğrenim merkezlerinde verilen eğitimlerin kalite güvencesini sağlamaya yönelik çalışmalara katkı sağlamak ve ortak sorunlar için çözüm önerileri üretmek üzere kurulmuş bir çatı kuruluşu Türkiye Üniversiteler Sürekli Eğitim Merkezleri (TÜSEM) Konseyi’nin kuruluş kararı, 30 Nisan-1 Mayıs 2010 tarihlerinde İzmir’de düzenlenen “Ulusal Sürekli Eğitim Merkezleri Toplantısı’nda prensip olarak alınmış. 17 Aralık 2010 tarihinde ODTÜ’de düzenlenen toplantıda, Rektörlüklerinin onayını alan 27 üniversitenin ortak kararı ile TÜSEM Konseyi kurulmuş. TÜSEM Konseyi’ne şu anda 100’ün üzerinde üniversitenin üye olduğunu ve tüm üyelerin TÜSEM Konseyi Genel Kurulunu oluşturduğunu belirten Türkiye Üniversiteler Sürekli Eğitim Merkezleri (TÜSEM) Konseyi Başkanı ve Ege Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (EGESEM) Müdürü Prof. Dr. Eser Yıldırım Sözmen, konseyin, Avrupa Üniversiteler Sürekli Eğitim Ağı, kısa adı EUCEN olan kurumun üyesi olarak yurt dışındaki paydaşlarıyla da sürekli iletişim halinde olduğunu dile getiriyor.

Üniversitelerin sürekli eğitim merkezlerinin sorunları nelerdir? Bu sorunlara yönelik ne gibi çözümler üretilmelidir?
Üniversitelerimizde sürekli eğitim/yaşam boyu eğitim alanında çalışan bölümler, merkez adı altında kurulmuş olmakla birlikte verdikleri eğitimlerin sayısı ve çeşitliliği, her yaştan ve eğitim düzeyinden öğrenciye hizmet vermeleri, üniversitelerin halka dönük yüzü olmaları nedeniyle araştırma ve uygulama merkezlerinden çok farklı bir misyon ve görev üstlenmektedirler. Bazı dönemlerde üniversitenin örgün eğitimdeki öğrenci sayısına yakın sayıda öğrenciye ulaşan bu kurumlarımızın pek çoğunun kendine ait eğitim salonu ve yeterli personeli bulunmamaktadır ve araştırma uygulama merkezlerinin tabi olduğu yasal mevzuata göre çalışmak zorundadır. Bu yasal mevzuat sürekli eğitim/yaşam boyu eğitim merkezlerinin döner sermaye gelirlerinin kullanılmasında önemli zorluklara yol açmakta, alanında yetkin uzman kişiler tarafından verilecek eğitimlerde eğiticiye ödeme yapılamamakta, öğretim elemanlarına yapılan ödemelerde döner sermaye kapsamında makul seviyenin üstünde kesintiler nedeniyle öğretim elemanlarına düşük ücretler ödenmekte, ağırlama giderleri ödenememektedir. Sürekli Eğitim/Yaşam Boyu Öğrenme Merkezlerinin yapılanması, üniversite içindeki konumları gözden geçirilmeli ve kurumsal kimlik kazandıracak yasal düzenlemeler yapılmalı ve döner sermaye mevzuatı, öğretim elemanlarının sürekli eğitim veya yaşam boyu öğrenim merkezlerinde kurslar vermesini teşvik edici şekilde yeniden düzenlenmelidir. Merkezlerde verilen eğitimlerin kredi sistemine dahil edilmesi ile ilgili politikaların oluşturulması bu eğitimlere katılımı teşvik edecektir.

Bir başka konu sertifika verilen eğitimlerin kalitesidir. Üniversitelerde verilmekte olan sertifika eğitimlerinin kalitesini (Sertifika eğitimlerinin süreleri, içerikleri, eğitim verecek kişilerin akademik yeterlikleri, eğitim mekanlarının eğitimler için uygunluğu vb.) artıracak ve güvence altına alacak proje çalışmaların en kısa sürede yaşama geçirilmesi bu alanda kaliteyi olumsuz etkileyen uygulamaları ortadan kaldıracaktır.

Sürekli Eğitim Merkezlerine gün geçtikçe ilgi artıyor. Sürekli eğitim hangi ihtiyaç sonucu ortaya çıkmıştır? Bu ihtiyacın giderilmesi noktasında yeterli olabiliyor mu?
Yaşadığımız yüzyılda hızla değişen dünyada başarılı olabilmek, gelişen teknolojiye, yeniliklere ayak uydurabilmek için bilgiye ulaşmak ve bilgiyi sürekli yenilemek çok önemli bir hale gelmiştir. Yaşam boyu öğrenme, adalet, eşitlik, haklar gibi değerlerin yanı sıra çevreye duyarlılık ve geleneklere saygı bilincinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Toplumda yaşam boyu öğrenme bilincini geliştirmek ve her yaştan her kesime yönelik eğitim olanakları sağlamak görevini üstlenen Sürekli Eğitim Merkezlerinin sorumluluğu da gün geçtikçe artmaktadır.
Çalışmak zorunda olmak, ekonomik ve/veya sosyal nedenler gibi herhangi bir nedenle örgün eğitime katılamayan veya bırakmak zorunda kalan kişilere üniversitelerin sürekli eğitim ve yaşam boyu eğitim merkezlerinde, esnek eğitim zamanlarında yüz yüze eğitim veya internet üzerinden uzaktan eğitim alma olanağı sunulmaktadır. Bu eğitimlerle bilgi ve becerilerini geliştirmekte, çoğunluğu da bu eğitimlerle iş bulabilmekte veya kariyerinde gelişim sağlamaktadırlar. Sürekli Eğitim veya Yaşam Boyu Öğrenim Merkezlerinin ülkemizin ihtiyaçlarına gerçek anlamda cevap verebilmesi için en kısa sürede kalite güvence sağlayacak olan çalışmaların başlatılması önem arz etmektedir.

Dünyadaki örnekleri ile karşılaştırıldığında ülkemizdeki sürekli eğitimin geleceği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Avrupa Topluluğu’nda yaşam boyu öğrenme “nitelikler elde etme, bilgi ve anlayışı genişletme, yeni beceriler ve yeterlilikler kazanma ya da kişisel gelişimi zenginleştirme” olarak tanımlanmıştır. 1973 yılında OECD tarafından yayınlanan yaşam boyu öğrenme strateji raporunda, yaşam boyu eğitim/öğrenme kavramı ilk kez gündeme gelmiştir. 1996 yılı Avrupa’da yaşam boyu öğrenme yılı ilân edilmiştir. 2001’de Prag’da yapılan toplantıda, Bologna Süreci’ne “Yaşam Boyu Öğrenimin Teşvik Edilmesi” hedefi eklenmiştir. Avrupa Üniversiteler Sürekli Eğitim Derneği/Ağının kurulduğu 1991 yılında ülkemizde bir üniversitede sürekli eğitim merkezi kurulmuştur. Bugün dünyada yaşam boyu öğretim enstitüleri hatta üniversiteleri vardır. Eurostat 2010 verilerine göre Avrupa Birliği ülkelerinde hayat boyu eğitime katılım oranı %9.1 iken ülkemizde bu oran oldukça düşüktür (%2.5). Sonuç olarak ülkemizde bu alanda yapılacak çok iş var ve üniversitelerin sürekli /yaşam boyu eğitim merkezlerine önemli sorumluluklar düşmektedir.
Ülkemizde yaşam boyu eğitim alanındaki en önemli sorunlardan birisi, sertifikalı eğitim veren pek çok kamu veya özel kurumun olması ancak verilen bu eğitimlerin standardizasyonu ve sertifikaların geçerliliği ile ilgili gerekli yasal düzenlemelerin, kontrol mekanizmalarının bulunmamasıdır. Eğitim veren kurumların kalitesinin artırılmasına yönelik uygulamaların ve yaygın öğrenme programları hazırlanması için özendirici politikaların geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
İleriye dönük plan ve projelerinizde hangi konular ağırlıklı olarak gündeminizde yer alıyor? Üniversitelerin Sürekli Eğitim veya Yaşam Boyu Öğrenim Merkezlerinde verilmekte olan eğitimlerin kalitesine yönelik çalışmalara önceliklidir. Ekim ayında Adana’da sürekli eğitimde standardizasyon konulu bir sempozyum düzenledik, bu alanda çalışmaya devam edeceğiz. Üniversitelerin Sürekli Eğitim ve Yaşam Boyu Öğrenim Merkezlerinde verilmekte olan eğitimlerin kalitesinin korunarak ülke genelinde yaygınlaştırılması, döner sermaye mevzuatında öğretim üyelerinin yararına olacak düzenlemelerin yapılması bundan sonraki hedeflerimizdir. Türkiye’deki merkezlerin katılımı ile ortak programlar düzenlemek, projeler gerçekleştirmek uluslararası ilişkilerimizi artırmak da 2016 yılı hedeflerimiz arasında yer alıyor.
Son yıllarda Avrupa Birliği ülkelerinde üzerinde en çok çalışılan ve en önemli konulardan birisi de önceki öğrenmenin tanınmasıdır. Henüz ülkemizde bu alanda yasal mevzuat oluşturulmamış, politika ve süreç tanımlanmamıştır. TUSEM Konseyi’nin bu süreçte önemli görevler üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz ve bu alanda aktif görev almayı planlıyoruz.

SÜREKLİ EĞİTİM YAŞ AYRIMI GÖZETMİYOR
Sürekli eğitimi meslek lisesi ve ön lisans eğitimlerinden ayıran farkları nelerdir? Karşılaştırma yapıldığında sürekli eğitimin avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Meslek liselerinde ve meslek yüksekokullarında verilen eğitimler belli bir alanda yeterlilik kazandırmaya, meslek edindirmeye yönelik örgün eğitim programlarıdır. Meslek liselerinde eğitim süresi 4 yıl, meslek yüksekokullarında ise 2 yıldır. Sürekli Eğitim veya Yaşam Boyu öğrenim merkezlerinde verilen eğitimler meslek edindirmeye yönelik olabileceği gibi çok farklı konularda ve sürelerde olabilmektedir. Sürekli Eğitim ve Yaşam Boyu Öğrenim merkezlerinde verilen eğitimlere yeterli bilgi ve beceri altyapısına sahip olmak koşulu ile herkes katılabilir. Sürekli eğitim merkezlerinin meslek edindirme eğitimi açısından en önemli avantajı her yaştan ve eğitim düzeyindeki kişilerin bu eğitimlerden yararlanabilmesi ve eğitim günlerinin/saatlerinin esnek olmasıdır. Bu şekilde örgün eğitimden ayrılmış, ara vermiş kişiler hangi yaşta olursa olsun bu programlardan yararlanabilmektedir. Ayrıca eğitimler hafta sonu veya mesai sonrasında olabileceği için çalışan kişilerin de bu eğitimlerden yararlanması mümkün olmaktadır.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.