banner

Okullar sıra dışılığı kabul etmiyor




Türkiye’nin ilk zeka testi uygulaması olarak dikkat çeken ASIS’i geliştiren Anadolu Üniversitesi Üstün Zekalıların Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı ve Üstün Yetenekliler Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜYEP) Müdürü Prof. Dr. Uğur Sak, üstün zeka potansiyeli taşıyan pek çok çocuğun eğitim sistemi içinde bu potansiyellerini zamanla kaybettiklerini söylüyor.

ugur_sak_profMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) işbirliğiyle geliştirdiğiniz Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) Türkiye'nin ilk yerli zeka testi olma özelliğini taşıyor. Testin geldiği aşama hakkında bilgi verebilir misiniz? Testin diğer testlere göre farkları nelerdir?
ASİS, iki yıllık AR-GE çalışmalarının ardından 2016 yılı Kasım ayında tamamlanmıştır. İki yılı alan çalışma boyunca 26 ilde 6500’ün üzerinde çocukla uygulamalar yürütülmüş ve testin norma çalışmaları yapılmıştır. 2016 Aralık ayından itibaren test Anadolu Üniversitesi ÜYEP Merkezi’nde tanılama ve değerlendirme amacıyla kullanılmaktadır. Diğer yandan Milli Eğitim Bakanlığı da, rehberlik ve araştırma merkezlerinde deneme uygulamalarını yapmaktadır.
ASİS, diğer zeka testlerine göre bazı farklılıkları da içermektedir. ASİS’in norm grubunu oluşturan örneklemi diğer zeka testlerine kıyasla çok daha büyüktür. Normun bu yönüyle temsil gücünün çok yüksek olduğunu ve testin doğru tanılama kapasitesini artırdığını söyleyebiliriz. Zeka testlerinin uygulamadaki kolaylığı da önemli bir avantajdır. ASİS’in geliştirilme sürecinde bu sorun dikkate alınmıştır. Türkiye’de kullanılan ASİS ile kıyaslanabilecek testler arasında hem uygulama hem de yorumlama bakımından en pratik test ASİS’tir. ASİS’in bir diğer avantajı ise kapsamlı değerlendirme profili verebilmesidir. Çocuğun zeka profili ayrıntılı bir şekilde raporlaştırılabilmektedir.
Zeka testleri kaç yaşından itibaren uygulanabiliyor? Bu kapsamda Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) kaç yaş aralığındaki çocuklara uygulanacak?
İki yaşından itibaren uygulanabilen zeka testleri var. Ancak çok küçük yaşlarda yapılan zeka ölçümlerinin güvenirliği genelde düşük oluyor. ASİS, 4-12 yaş aralığındaki çocuklara uygulanmaktadır.
TANILAMA ÇALIŞMALARI ARTIK 2. SINIFTAN BAŞLIYOR
Dünyada üstün zekalı çocuklar erken yaşlarda tespit ediliyor. Türkiye’de durum nasıl? Ayrıca bu çocuklar nerelerde, hangi zeka testlerine tabi tutuluyor?
Dünya’da üstün zekalı çocukları tanılama yaşı ülkeden ülkede değişiyor. Tanılama yaşı veya sınıf düzeyi tamamen eğitim bakanlıklarının kararına bağlı. Bakanlıkların sistematik tanılamaları kimi ülkelerde anasınıfında, kiminde ise 1. veya 2. sınıfta başlıyor. Ülkemizde son yıllara kadar 4. sınıfta başlıyordu ancak son birkaç yıldır 2. sınıfta tanılamalara başlanmıştır. Yakında 1. Sınıf ve anasınıfının da tanılama kapsamına alınması planlanmaktadır. Bakanlık tanılamaları genelde rehberlik ve araştırma merkezlerinde yapıyor. Öğretmenler tarafından aday gösterilen öğrenciler arasından grupla uygulanan yetenek testleri kullanılarak en yüksek performansa sahip öğrenciler belirleniyor. Daha sonra ise bu öğrencilere bireysel zeka testi uygulanıyor ve üstün zeka potansiyeline sahip çocuklar belirleniyor. Bu süreç MEB’in yürüttüğü bilim ve sanat merkezleri için kullanılmaktadır. ebeveynler isterlerse çocuklarına daha erken yaşlarda zeka ölçümleri yaptırabilmektedirler.
ÜSTÜN ZEKA PONANSİYELLİ 450 BİN ÖĞRENCİ VAR
Türkiye’deki üstün zekalı ve üstün yetenekli birey sayısı ne kadar? Bu sayı nüfusumuzun yüzde kaçını oluşturuyor? Bu bireylerin ne kadarı uygun eğitim olanaklarından yararlanabiliyor?
Dünya genelinde kullanılan ölçütler farklılaşmakta ve bu ölçütler genelde göreli olarak oluşturulmaktadır. Türkiye’de ise her yaş grubunda zeka ölçümlerinde üst yüzde 2.14’lük dilime giren çocuklar üstün zekalı kabul edilmektedir. Her yaşta bir milyon çocuk olduğunu varsayarsak (miktar bundan biraz fazla) 0-18 yaş aralığında yaklaşık 450 bin çocuğun üstün zeka potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yetişkinlik yıllarında baktığımızda bu kadar üstün yetenekli kişinin olduğunu pek söyleyemeyiz. Bu tablo ise üstün zeka potansiyeli taşıyan pek çok çocuğun bu potansiyeli zamanla kaybettiğini göstermektedir. Kayıp özellikle 1. ve 2. sınıfta daha çok olmaktadır. Çünkü üstün zekalı çocuk erken çocukluk yıllarında çok hızlı zihinsel ve akademik gelişim gösterir ve okula başladığında hem öğrenme hızı bakımından hem de sosyal ve duygusal gelişim yönünden sınıfının çok ilerisinde olur. Bu tür ileri gelişim ise normal sınıfta hem akademik hem de sosyal adaptasyon sorunu yaratmaktadır. Esasen sorun çocuğun çok fazla sıra dışı olması değil, okul ortamının sıra dışılığı kabul eder bir niteliğinin olmaması veya bu yönüyle çok zayıf olmasıdır. 3-4 yaşlarında kendi ilgisi ile okuma ve yazmaya başlayan ancak 1. veya 2. sınıfa geldiklerinde okuldan nefret ediyorum diyen pek çok çocukla karşılaştım.
HEDEF SINAVLAR OLUNCA YARATICILIK GELİŞMİYOR
Eğitim sistemimiz zekayı ve yaratıcılığı geliştirebiliyor mu? Zeka ve yaratıcılığı arttırması adına nasıl bir eğitim sistemi olmalı? Eğitim sistemimizin bu konudaki eksiklikleri nelerdir?
Bu soruyu yanıtlamak için sanırım bir veya birkaç kitap yazmak gerekli. Bir önerim şu olabilir: Öğretim programları standart olur ancak standart program içinde bir miktar esneklik olabilmelidir. Öğretmenler bu esnekliği kullanarak yaratıcılığı geliştirebilecek çalışmalara yer verebilirler. Ancak 1. sınıftan itibaren 8. sınıf sınavlarının düşünüldüğü ve bu yönde öğretimin yapıldığı bir ülkede okullardan yaratıcılık beklenmesi rasyonel olmayacaktır. Hedef sınavda başarılı öğrenciler yetiştirmek olunca o yönde öğrenciler yetiştiriyoruz. Öyleyse okullarda yaratıcılığı geliştirebilmek için önce hedefi değiştirmeliyiz.
Özel yetenekli çocukların aileleri ne tür zorluklar yaşıyorlar? Ailelerin çocuklara yaklaşımları konusunda neler tavsiye edebilirsiniz?
Aileler sorunları genelde okul öncesi ve ilkokulda yaşıyor. Okulöncesi dönemde genelde aşırı öğrenme merakı ile uğraşmak zorundalar. Bunu nasıl karşılayabileceklerini bazı aileler bilemiyorlar. Anaokulu ve ilkokulun ilk yıllarında ise çocuklarının uyum sorunları ile ilgilenmek zorunda kalıyorlar. İlkokuldan sonra da münferit vakalar yok değil ama erken yıllara kıyasla yok denecek kadar çok az. Bu orantısızlığın temel nedeni olarak ilkokuldan sonra üstün yetenekli çocukların bir kısmının normal eğitim sistemine körelerek uyum sağlaması, bir kısmının ise başetme stratejilerini geliştirerek uyum sağlaması diyebiliriz.
SORUN LİSELERİN KALİTESİNDE…
Buna bağlı olarak diğer ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye, özel yeteneklerin eğitiminde ne derece başarılı?
İlkokul ve ortaokul düzeyinde yapmamız gereken çok şeyler var, lisede ise kaliteye odaklanmalıyız. Lise türlerinin çeşitlendirilmesi üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi için çok önemli. Türkiye bu konuda iyi durumda ancak sorun liselerin kalitesi. Son yıllarda ilkokul ve ortaokullarda destek eğitim programları oluşturulmaya çalışılıyor. Bu önemli bir gelişme. Ancak bu programlarda verilmesi gereken eğitim belirlenmiş veya geliştirilmiş değil. Tamamen okul yönetiminin ve öğretmenlerin inisiyatifine bırakılmıştır. Bu nedenle yalnızca istekli öğretmenlerin bulunduğu okullarda destek eğitim programlarının açıldığını görüyoruz. Öte yandan ilkokulda destek eğitim alan üstün yetenekli bir öğrenci benzer bir eğitimi ortaokulda bulamamaktadır çünkü programların devamlılığı yok. Bu nedenle üstün yetenekli öğrenciler için programları olan ilkokul ve ortaokullar eşleştirilmeli ve ilkokulda üstün yetenekliler için özel eğitim alan öğrencilerin gidebilecekleri özel eğitim programı olan ortaokullar bulunmalıdır.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.