Logo

Naci Atalay: Ortak bir akla ulaşabildik mi?

Kategori: Gündem
Perşembe, 11 Ocak 2018 15:53 tarihinde oluşturuldu



Naci Atalay / ÖZDEBİR Yönetim Kurulu Başkanı

naci_atalay_ozdebirYeni bir yıla girdiğimiz şu günlerde her yeni başlangıçta olduğu gibi bu yıla da yeni umutlarla, güzel dileklerle başladık ve diliyoruz ki yeni yıl: ülkemize bütün iyiliklerini sunsun; huzur, barış, birlik beraberlik, kardeşçe bir yaşama açsın bütün kapılarını…

2017’nin son günlerinde, 26 Kasımda topladığımız Genel Kurulumuzda, Kurumumuz ÖZDEBİR’de bir nöbet değişimi yaşandı. Eğitimimize, sektöre önemli katkıları olan ve Derneğimiz çalışmalarına da gerek üye, gerek yönetim kurulu üyesi ve başkanı olarak uzun yıllar emek vermiş, önemli hizmetler gerçekleştirmiş Değerli dostum Faruk KÖPRÜLÜ, bundan sonrasında dernek üyesi olarak kalmayı uygun bulmuştur. Deneyimlerini, düşünce ve görüşlerini bizlerle bundan sonra da paylaşacağını, yan yana duracağımızı biliyoruz. Yeni yönetim kurulu olarak üstlendiğimiz sorumluluğun farkındayız. Bu duygu ve düşüncelerimi buradan da ifade edebilme fırsatı için de Artı Eğitim’e teşekkürler.

2017’de yaşananları anlamak için dünyada, bölgede, ülkemizde olanlara da bir göz atmak gerekli olsa da bu yazının sınırları içinde eğitimimize ve özel öğretim alanımıza genel bir bakışla bakmak daha doğru olacaktır.

EĞİTİMDE NELER YAPTIK?

Eğitime bilimsel bir bakış açısıyla yaklaşabildik mi? Evrensel ve ulusal değerlerimizle bütünleştirebildik mi eğitimimizi? Alınan kararlara toplumun geniş kesimlerini, akademik çevreleri ve eğitim paydaşlarını katabildik mi? Eğitimdeki nicel gelişmeleri niteliksel gelişmelerle destekleyebildik mi?

4+4+4 zorunlu eğitime geçişle birlikte başlayan eğitimdeki dönüşüm bizi nereye götürüyor? Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz? Eğitim felsefemiz nedir?

Yetiştirdiğimiz insan gücümüz kendine ve ülkeye iyi bir gelecek hazırlayacak donanıma sahip mi, Onlara gerekli istihdam koşullarını sağlayabiliyor muyuz? Eşit fırsatlar yaratabiliyor muyuz, barınma sorunlarını çözebildik mi? Öğretmen yetiştirmede nerelerdeyiz, eğitim yöneticilerini atamada ne durumdayız? Ailelerin çocuklarının gelecekleriyle ilgili kaygıları ne kadar giderilebildi? Çağdaş, uygar Dünya içinde eğitimimizin yeri nerelerde? Her şeyin çok hızla değiştiği bir dünyada bizim attığımız adımların hızı nedir? Bu ve benzer sorularda, bunlara vereceğimiz yanıtlarda toplumsal bir uzlaşı sağlayabildik, ortak bir akla ulaşabildik mi?

Bu ve daha pek çok soruyla sorgulayabiliriz eğitimimizi ve keşke bütün bu sorulara “evet, iyi durumdayız” gibi olumlu yanıtlar verebilecek bir yere gelmiş olsa eğitimimiz…

VE ÖZEL ÖĞRETİM ALANINDA NELER OLDU?

Burada, bu soruların içindeki kimi konularla ve kendi alanımız özel öğretimle ilişkili olan bazı konulara kısa kısa değinmek uygun olacaktır…

Hatırlanacağı gibi Özel Dershanelerin Dönüşüm Süreci’nde 1200’ü aşkın temel lise açılmış, Anayasa Mahkemesinin "Dershanelerin Kapatılmasına İlişkin Kararı"  sonrasında yönetmelik ve yönerge değişiklikleriyle etüt eğitim merkezleri için 12 yaş sınırı kaldırılmış, temel liselere de mezun öğrenciler için kurs verme imkânı ve 3 dersle sınırlı özel öğretim kurslarının açılması sağlanmış, üç  bilim alanı sınırlaması ilgili Danıştay kararı sonrasında da 5’e çıkarılmıştı...

15 Temmuz 2016’da yaşanan hain darbe girişimi ve ardından gelen olağanüstü hal (OHAL) ilanı, tüm ülkede olduğu gibi eğitim sektöründe de - malum yapının kurumlarının kapatılması bir yana - farklı önlemler alınmasına neden oldu.

676 sayılı KHK (R.G.29.10.2016/29872) ile özel öğretim kurslarının bilim grubu sayısı bire düşürülerek bu kurumların durumlarını bir yıl içinde buna uygun hale getirmeleri hükme bağlandı.

Özel öğretim kursları ile ilgili böylesi bir düzenlemenin ardından o günlerde sayıları 2000’i bulan etüt eğitim merkezlerinin bir özel öğretim kurumuna dönüşmeleri dönüşemeyenlerin kapatılması kararıyla karşılaştık (687 sayılı KHK - R.G: 9 Şubat 2017 Sayı: 29974).

Bugün özel öğretim kurslarında faaliyet alanının tek bilim dalına indirilmesi, etüt eğitim merkezlerinin kapatılması karşısında özel öğretim kursları ve kişisel gelişim kurslarının sayılarının önemli büyüklüklere ulaştığını görüyoruz. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlük verilerine bakıldığında Özel Öğretim Kurslarının sayıları geçen yıla oranla yüzde yüzü aşkın artış göstermiş, 2000’i aşmış (2099); 1000’i aşkın (1047) kişisel gelişim kursu açılmıştır.

Bu durum, tek bilim dalına indirme ve kapatma ile ilgili kararların sonuçlarına ilişkin anlamlı ve sorgulanması gereken bir olguyu yansıtmaktadır.

Dönüşüm sürecinin bu aşamasında 1000’e yakın (Güncel sayı 986) temel lise eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Özel Anadolu, fen, sosyal bilimler liseleri gibi 2500’e yakın lise içinde temel liselerin payı % 40 oranındadır. Temel liseler hem lise programını uygulama hem üniversiteye hazırlık olanağı sunmaları nedeniyle özellikle 11 ve 12. Sınıf öğrencileri için tercih edilen kurumlar olmuştur.

Yükseköğretim lisans programlarına yerleşme oranlarına bakıldığında; temel liselerin başarı ortalaması fen liselerinin ortalamasına yakındır.

1.9.2016 itibariyle ÖSYS’ye başvuran lisans bölümlerine yerleşen lise çıkışlı adaylar arasında bir karşılaştırma yapıldığında durum aşağıdaki tabloya yansıtılmıştır. (Kaynak: MEB 2016-17 Örgün Eğitim İstatistikleri)

LİSE TÜRÜ

BAŞVURAN

LİSANS YERLEŞEN

YERLEŞME ORANI %

SosyalBilimler Lisesi

2266

1533

67,65

ÖzelFenLisesi

7167

4651

64,89

FenLisesi

17167

9340

54,41

YabancıDilleÖğretimYapanÖzelLise

63273

33361

52,73

ÖzelTemelLise

108126

56088

51,87

Lise Çıkışlılar Toplamı

 

1 105 686

310 905

28,12

 

Temel liselerin, özel öğretimin eğitimdeki payını artırmaya katkıları ve yükseköğrenime geçişte elde ettikleri başarı ortadadır. Buna karşın uzun vadede varlıklarını sürdürmede de önemli sorunlarla karşı karşıyadırlar. 

Yasa gereği 2018-2019 öğretim yılı sonunda statüsü sona erecek temel liselerin, özel okula dönüşmeleri sürecinde teşvik edilmeleriyle ilgili özellikle arsa tahsisi ve bina kiralama gibi teşvik tedbirlerinde bu güne kadar beklenen gelişme sağlanamamıştır. Bu durum, temel liselerin çok önemli bir bölümünün taahhüt ettikleri özel örgün öğretim kurumlarına dönüşememeleri sonucunun en önemli nedeni olacaktır.

Bu nedenle taahhütlerini yerine getiremeyecek temel liselerin 2018-2019 öğretim yılı sonunda kapatılmaları; gerek Milli Eğitim Sistemimiz gerek milli ekonomimiz gerekse bu kurumların kurucu, yönetici, öğretmen ve öğrencileri açısından büyük kayıplar oluşturacaktır.

2017-2018 Öğretim yılı başlarında kademeler arası geçiş sınavları bir kez daha gündem oldu. Konu, geçmişte de olduğu gibi kamuoyunda, medyada geniş yer buldu. Sonuçta, ayrıntılar bir yana sınavlara ayrılan zamanın ve soru sayılarının azaltılması dışında bir değişiklik yapılamadı. İki TEOG yerine bir Merkezi Yerleştirme Sınavı; beş günde altı oturumda yapılan YGS/LYS yerine iki günde üç oturumda TYT/YKS yapılacak.

Sınav sistemlerinde yapılan bu son değişiklikler, sınavlara girecek öğrencilerin destek alma taleplerini azaltmamıştır ve bu alandaki ihtiyaç ortadan kalkmamıştır.

Son yıllarda bu ihtiyacın giderilmesi için resmi ve özel okullarda hafta sonları açılan destekleme ve yetiştirme kursları da giderek yaygınlaşmakta, buna karşın özel öğretim kurumlarında yürütülen kurslara olan talep de azalmamaktadır. Bu talep göz ardı edildiğinde yasal olmayan ve denetlenemeyen yapılar daha da artmakta, yasal kurumlar aleyhine haksız bir rekabet ortamı oluşmaktadır.

Bu ihtiyaçla ilgili olarak hem veli ve öğrenciler açısından hizmete erişim hem de özel öğretim girişimcileri açısından hizmetin sunumunda kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılması, izinsiz faaliyet yürüten/yasal olmayan yerlere talebi de ortadan kaldıracaktır.

Son yıllarda eğitimde yapılan değişikliklerin en geniş kesimlerce paylaşılarak, tüm paydaşların katılımıyla ve geniş zaman dilimlerine yayılarak yapılması eğitim sektörünün tüm bileşenlerinin dileği olsa gerek. Değişim süreçlerini, eğitimcilerimizin, ebeveynlerin ve öğrencilerimizin olumsuzluklar yaşamayacakları şekilde yönetmek eğitim sistemimiz içinde yer alan her kurumun ve idarecinin sorumluluğudur.

Toplumsal ihtiyaçlarımıza uygun, bilimsel temellere dayalı bir sistemi hayata geçirmek hepimizin ortak görevidir ve eğitime, eğitimimizin sorunlarına dair söylenecek çok söz vardır.

Terörle mücadele, Ortadoğu’da yaşananlar,  ekonomik sorunlar ve eğitim öğretimdeki tüm sorunları geride bırakmış olma umudumla şahsım ve temsil ettiğim Kurumum adına yeni yılı kutluyor, mutlu yıllar diliyorum.    

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.