Logo

Kitlesel Eğitimde Sona Doğru mu?

Kategori: Gündem
Çarşamba, 05 Aralık 2018 16:29 tarihinde oluşturuldu



Prof. Dr. Sinan Alçın, İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi, Danışman

sinan_alcinMilli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk tarafından 23 Ekim’de açıklanan “2023 Eğitim Vizyonu” belgesi her ne kadar somut hedef ve uygulama takvimi içermese de yeni eğitim felsefesinin deklere edilmesi nedeniyle önemli bir belgedir.
Belgede “2023 Eğitim Vizyonu Felsefesi” başlığındaki bölümde şöyle bir kısım var:
“Son yıllarda ise “21. yüzyıl becerileri” diye adlandırılan ve bugün olmazsa olmaz küresel bir norm olarak görülen eğitim yaklaşımı; yaratıcılık, iletişim, takım çalışması, eleştirel düşünce gibi “yumuşak becerilerin kazanılması” adı altında, insanın maddi dünyada başarabildikleri ışığında, gelişimi ve olgunlaşması anlayışını dayatmaktadır. Hatta bu anlayış artık dünyanın her köşesine ithal edilen bir stratejik kavramsal çerçevedir. Tam da bu noktada kadim çağlardan modernleşmeye, sanayi devriminden dijital çağa, teknolojik gelişmelerin vardığı son nokta olan siber-fiziksel sistemlerin her alanda konuşulmaya başlandığı günümüze uzanan bu devamlılıkta, eğitim ve felsefe arasındaki bağın irdelenmesi çok daha önemli bir hâl almıştır.”

Belgedeki bu ifade ile Sayın Bakan Ziya Selçuk’un geçtiğimiz ay bir toplantıda Eğitim 4.0 üzerine söylediklerini de dikkate alırsak aslında daha net bir resim ortaya çıkıyor:
“… ‘insanlık’ denildiğinde sadece kendi toplumunu anlayan bir uygarlık ile karşı karşıya olunuyor. Biz, 'insanlık' dediğimizde, endemik bitkilerimiz dâhil hepsini çocuklarımız, evlatlarımız olarak görüyoruz. Bütün insanları, çocukları, göz pırıltılarını hanemize kaydediyoruz. O sebeple, bizim insanlık olarak neden bahsettiğimizi yeniden tasavvur etmemize ihtiyacımız var". Aynı konuşmada eğitimin sadece endüstrinin ihtiyaçlarına odaklanmaması gerektiğini vurgulayan Bakan, "Endüstri 4.0 veya Eğitim 4.0 diyorlar. Eğer biz insanlığı bu şekilde algılarsak, eğitim sadece endüstrinin ihtiyaçlarını içerirse, endüstrinin ihtiyaçlarını eğitimin beceri seti diye kurgularsak, Eğitim 4.0 da, Eğitim 5.0 da deseniz, bu sadece eğitimin kaç sıfır yenik olduğunu gösterir" diyerek konuşmasını sürdürdü.

2023 Eğitim Vizyonu Felsefesi belgesine tekrar dönersek ‘insan’ vurgusu biraz daha belirgin hale geliyor:

“2023 Eğitim Vizyonu’nun en temel felsefi önermesi, insanın ontolojik birlik ve bütünlüğü içinde yeniden ele alınması gerektiğidir. İnsanı tekrar hak ettiği biçimde eğitimin gündemine taşımaktır. Medeniyetimizin kutsallık atfettiği insan düşünen, sosyal bir canlı sınırlarına hapsedilmekten azat edilmeli; somato-psikospiritüel (beden-psişe-ruh) fıtratıyla kabul görmelidir. 2023 Eğitim Vizyonu, insanı maddi manevi tüm varlık unsurlarıyla bir bütün olarak gören bakışı temsil etmektedir. Zira insan; duyumsal, duygusal ve bilişsel ihtiyaçları olan bir beşerdir. Beşerin evrensel bilince ulaştığı insana erme, insan olma yolculuğunun başkahramanıdır.”

Yunanlılar için bilimin amacı olguların metafiziksel “niçin”ini sormaktı. Bacon ise bilimin olguların “nasıl”ına adanması gerektiğini düşünüyordu. Descartes’e göre ise Dünya karmaşa değil, bir kesinlik taşımaktadır. İnsan doğaya hükmedip onun efendisi olabilir fikri Descartes ile birlikte yaygın bilim anlayışının temelini oluşturmaya başladı. Aslında insanın doğayı dönüştürerek bir yönüyle kendi doğasını ortaya çıkarttığı bu süreç sanayi devriminin de temel itici gücünü oluşturdu.

Bilim ile tekniğin eşsiz biçimde bir araya geldiği mühendislik, bilimi bir “yapma” aracına dönüştürürken bilimin çıktılarının da en geniş kesimlere ulaştırılması ödevini ortaya çıkarttı. Sanayi devrimiyle birlikte kitlesel çalışmanın olanaklı olduğu fabrikaların işçileri asgari düzeyde de olsa temel okuma-yazma ve temel bazı teknik bilgilerle donanmalıydı. İşte batıdan başlayarak kitlesel ya da yaygın eğitimin ortaya çıkışı için sanayi devrimi bir milattır.

Günümüz ekonomileri ve geleceğin ekonomik ilişkilerinin çerçevesini çizen Sanayi 4.0 süreci ise kitlesel eğitim ile bireyin bilgisine sahip olamayacağı bir derinlikte. Üniversite diplomalarının kullanım süreleri hızla kısalırken, yaşam boyu öğrenme modelleri gün geçtikçe artıyor. Yerinizden bile kalkmadan M.I.T.’de bir hocanın dersini takip edebilir ya da İngilizce dil pratiğini bir telefon uygulamasıyla çözebilirsiniz. Eğitim teknik ve araçlarının bu kadar geliştiği bir dönemde kitlesel eğitimin ‘tek araç’ olarak kalması elbette beklenemez. Belki belgede de vurgu yapıldığı gibi merkezinde insanın olduğu yeni bir eğitim anlayışına ihtiyaç var. Böyle bir ihtiyaç var ama bu ihtiyacı temel becerileri kazandırmaya yönelik teknik ağırlıklı eğitimden uzaklaşarak nasıl karşılayacağız?

Belgede bir yandan ‘modern’ eğitimin açmazları sıralanır ve bu eğitim sisteminin bilinçli biçimde emperyal devletler tarafından ihraç edildiği vurgulanırken diğer yanda ‘dijitalleşme’ vurgusu içerisinde büyük ölçüde çelişki barındırıyor.

2023 Eğitim Vizyonu belgesinde ‘Öğrenme Süreçlerinde Dijital İçerik ve Beceri Destekli Dönüşüm’ başlığında, dijital veri tabanının oluşturulması, öğretmenlerin dijital öğretim yetkinliklerinin artırılmasına yönelik meslek içi eğitime tabi tutulacakları ve öğrenciler için de 3D destekli tasarım uygulamalarının geliştirileceği vurgulanıyor.

Belge içerisinde öne çıkartılan yeni eğitim felsefesi bir yandan insanı odağına alacağını söylerken öte yanda dijitalizasyon üzerinden öğrenme becerileri tanımlaması esasen ‘insan dijital bir varlık mı?’ sorusunu akla getiriyor.

Kabaca sıfır (0) ve bir (1) olarak ifade edilen dijitlerin farklı kombinasyonlu yazılımıyla elde edilen dijital kodlar ile gerçek yaşamda somut olarak gördüğümüz ya da hissettiğimiz resim, görüntü, ses ve doküman kayıtları internet aracılığıyla sınırsız ve zamandan bağımsız bir biçimde dolaşıma giriyor. Dijitalleşmenin ve dijital verilerin dolaşım hızının eriştiği seviye gerçekten baş döndürücü boyutta.

İyi ama dijitlere indirgenmiş bir yaşam içerisinde beşer nerede durmaktadır?

2023 Eğitim Vizyonu belgesinde bir taraftan sanayinin, modernleşmenin, dijital çağın unuttuğu insana vurgu yapılırken diğer taraftan bu sarmaldan çıkış için yeniden dijitalizasyona referans verilmesi bu konuda toplum olarak henüz zihnimizin net olmadığını gösteriyor.

Eğitimi insanın kendini tanıma süreci olarak yorumladığımızda, modern yaşamdaki insanın ‘işin gerektirdiği’ becerileri kazanması da önemsiz olarak düşünülebilir. Öyleyse eğitim sistemimize ilişkin gelecek tahayyülünde kitlesel eğitimden vazgeçmeyi mi düşünüyoruz?

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.