banner

‘Önyargısız bir dünya için kültürlerarası eğitim çok önemli’




Uluslararası bir toplantı için Türkiye’ye gelen Dr. Geert Hofstede, “Önyargısız bir dünya ve Türkiye için kültürlerarası eğitim programları çok önemli” olduğunu belirtiyor

Dr. geert_hofstedeUluslararası bir toplantı için Türkiye’ye gelen Dr. Geert Hofstede ile kültürler arası eğitim çalışmalarının öğrenciler üzerindeki etkileri üzerine konuştuk. 1970’li yıllardan bu yana kültürler arası farklılıklar üzerine yaptığı araştırmaları küresel boyutta kabul gören Dünyaca ünlü Hollandalı sosyolog Hofstede, çocuk ve gençlerin önyargılarını aşabilmeleri ya da bu önyargıların hiç oluşmaması için kültürler arası eğitim programlarının oldukça önemli olduğuna dikkat çekiyor.

Kültürler arası eğitim nedir? Bu kavram neleri kapsar?

Kültürlerarası eğitimin orta eğitimden itibaren-ama muhtemelen daha da erken yaşlarda-çocuklara yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Farklı yerlerden gelen insanlar farklı duygulara, heyecanlara ve değer yargılarına sahip olabilir ve farklı davranışlar gösterebilirler ama bunda bir terslik yoktur. Hepimiz, geçmişte neler öğrenmişsek onlara göre tepkiler veririz. Bu da nereden geldiğimize bağlıdır. Ünlü bir Fransız özdeyişi vardır, sanırım 17. Yüzyıldan kalma, “Vérité en-deça des Pyrénées, erreur au-delá” der. Anlamı şudur: “Pirenelerin bu yanındaki doğrular, diğer yanındaki yanlışlardır”. Yani aslında dağların ardındaki insanlarda hiçbir yanlışlık yoktur ama bir yandaki doğrular, diğer yanda yanlış görünebilir demektir. Seyahat etmeye ve diğer taraftan gelen insanlarla ilişkiler geliştirmeye başladığınızda, bunları erken yaşlarda öğrenmişseniz çok işinize yarar. Bu demek değildir ki gerçeklerle ilgili görüşlerimiz değişecek. Sadece şunu demek istiyorum ki, öteki insanlarla ilişkiye giriyorsak onların bizden farklı görüşlere sahip olduğunu kabul etmemiz gerekir ve eğer birlikte çalışacaksak her ikimizin de kendi görüşlerimizi koruyabileceğimiz bir çalışma sistemi bulmamız gerekir.

Aslında herkes bunu yapsaydı şu anda daha barışçı bir dünyada yaşıyor olmaz mıydık?

Evet! Hatta sadece daha barışçı bir dünyanın ötesinde, aynı zamanda daha üretken bir dünyada yaşıyor olabilirdik, tabi bu da üretimden ne anladığınıza bağlı. Burada sözünü ettiğim kitlesel üretim değil, muhtemelen düşünce üretimi artacaktır, muhafaza etmek istediğiniz şeyleri muhafaza etme olanaklarınız da daha fazla olacaktır. Ama bütün bunlar, farklı yerlerde doğmuş ve büyümüş insanlar arasındaki faaliyetler, bütünü güçlendirir ve bu yüzden farklı… Burada değerler kelimesini kullanacağım ama aslında bunlar, duygular, kanaatler ve davranış biçimleri.

Türkiye, birçok kültürü bir arada barındıran bir ülke. Araştırmalarınızdan edindiğiniz, Türk halkına veya öğrencilerine, Türk komşuları ve iş arkadaşlarıyla ilişkileri üzerinde düşünmelerine yardımcı olacak ve bizimle paylaşabileceğiniz bilgiler var mı?

Bunlardan birinin, Türklerin çeşitli kesimleri arasındaki farkların neler olabileceğiyle başlamak olabileceğini düşünüyorum. Bunların bazıları, diğerlerine göre daha az hassas konular. Şehirde yaşayanların kanaatlerinin bazen kırsal bölgelerde yaşayanlardan farklı olması, sanırım çoğu kişiyi şaşırtmaz. Bu genel kabul gören bir konu. Türkiye siyasetine girmek istemiyorum. Yapabileceğim bir öneri, şu soruyu sormaktır: “İnsanların doğup büyüdüğü yer, düşünme biçimlerini ne ölçüde etkiler?” Bu çok normal ve her yerde geçerli ama işbirliği yapabilmenin yolu nedir? Tabii ki insanlar ülkenin farklı bölgelerinde yetişmiş olsalar da paylaştıkları şeyler vardır. Bizim en son araştırmamız, ülkelerin kendi içindeki farklara da bakılabilen bir veri tabanına dayanıyor ve ortaya çıkması beklenen farklılıklar konusunda bir de makale yazdık. Araştırma, ülkelerin kendi içindeki farklı grupların ortak bir yanı olduğunu gösteriyor. Ülkelerin kendi içindeki farklılıklar, hemen her zaman ülkeler arasındaki farklılıklardan daha küçük. Hatta bazen tahmin etmeyeceğiniz ölçülerde, örneğin dini alanlarda bile. Türkiye’ye yakın bir örnek vereyim. Mısır gibi bir ülkede, büyük bir Hıristiyan azınlık var ve Müslüman çoğunluk çok daha büyük ama dini kimliklerinden ayrı olarak kültürel değerlerini ele alırsanız farklılıkların çok az olduğunu görürsünüz. İki bin yıldır aynı ülkede yaşıyorlar ve paylaşıyorlar. Hepsi Mısırlı ve Mısırlı olmanın bir parçası da bu ikisinden birisi olmanız gerektiği bilinci, ya Müslüman olursunuz ya da Hıristiyan ve bu çok ciddi bir konu ama aynı şeyi Belçika gibi bir ülkede de bulabiliyorsunuz. Orada da nüfusun yarısı Fransızca, diğer yarısı Hollandaca konuşuyor ve bu iki yarı arasında değerler açısından çok az fark görebiliyoruz. Bunun tek istisnası ise her iki yarının da dilin çok önemli olduğuna inanmaları.

O zaman şunu sormak istiyorum, kültürel farkların eğitime etkisi nedir? Vurgulamak isteyeceğiniz olumlu ya da olumsuz sonuçları var mı?

İsterseniz soruyu farklı bir şekilde sormayı deneyelim ve diyelim ki, “Eğitimin kültürel farklara etkisi nedir?” Çünkü bence öğretmenlerin, kültürel farkların ve bunların etkilerinin kökenleri konusunda bir kavrayış edinmeleri oldukça önemli. Çocuklara ön yargıların aşılanması veya aşılanmaması konusunda öğretmenlerin çok önemli bir rolü var. Öğretmenleri ve diğer bir grup olarak da gazetecileri söyleyebilirim. Öğretmenler ve gazetecilerin kültürel farklılıkların nasıl ortaya çıktığı ve farklı kültürler arasında işbirliğinin nasıl mümkün olabileceği konusunda bir anlayış geliştirmeleri çok yararlı olurdu. Bütün dünya bunu yapıyor. Bazen etrafımızda gördüğümüz farklılıklara çok fazla takılıyoruz ve çok daha büyük farklılıkların varlığından bile haberdar olmuyoruz ve kurumlar için uygun bağlamları oluşturarak çok kolay bir şekilde farklılıkları birleştiren köprüler kurabiliyoruz.

Farklı bir ülkeye gittiğinde, en çok hangi ülkenin öğrencileri adapte olma sıkıntısı çekiyor ve neden?

Bu genel olarak iki şeye bağlı ortaya çıkan bir durum. Birincisi nereden geldiğin, ikinci olarak da nereye gittiğinle ilgili bir konu… İki ülke arasındaki farklılıklar ve benzerlikler, söz konusu deneyimin ne kadar zorlu olup olmayacağını belirliyor. Spesifik programlar söz konusu olduğunda ise yanında konaklayacağınız ailenin de bu konuda önemli bir rol oynadığını söyleyebilirim. Bu nedenle doğru aileyi bulma konusunda da titizlenmek gerek.

TÜRKİYE’DE KÜLTÜRLERARASI EĞİTİMİ VURGULAMANIN ZAMANI GELDİ

Türk öğrencilerle örneğin, İngiliz, Alman, Fransız veya İtalyan öğrenciler arasında bir karşılaştırma yapar mısınız? Benzerlikler ve farklar nelerdir?

Bu sorduğunuz şey çok geniş kapsamlı. Çünkü size benim incelemekte olduğum kültürel farkları anlatmam gerekecek. Şu ana kadar altı başlıkta konunun altı boyutunu inceledik. Birçok boyutta doğru olan bir gerçek, Türkiye’nin hiçbir zaman aşırı uç noktada olmadığıdır. Bu, belki aynı zamanda Türkiye’nin çok karışık bir tarihe sahip bir ülke olmasından da kaynaklanıyor olabilir, yani Doğu’dan ve Batı’dan gelen etkilerden. Bu yüzden diğerleri hakkında aşırı hisler beslemek biraz zordur ama diğer yandan bunun bir anlamı da ülke içindeki merkezi konumun etrafında bir tür sarkaç hareketi meydana gelmesidir. Kültürler arası öğrenme etkinliği hakkında bence hem destekle, hem de dirençle karşılaşabilirsiniz. Bazı insanlar bunu tehlikeli bulurken, bazıları da harika olduğunu düşünüyor. Bu Türkiye’ye özgü bir durum da değil, başka birçok yerde de oluyor. Eğer bir ülkede genel olarak refah artıyorsa, bunun gerçekleşme olasılığı da artıyor. Türkiye’de son yıllarda ekonomik açıdan işler oldukça iyi gittiğine göre, kültürler arası eğitimi vurgulamanın zamanı belki de gelmiş demektir. Hepimiz gibi Türkiye’nin de hem ekonomik, hem de siyasi açıdan diğer ülkelerle söz konusu alışverişlere giderek, daha bağımlı hale gelecek. İnsanlarla bu kavrayış üzerinden kurduğunuz bir ilişki deneyiminiz varsa ve insanların nasıl düşündüğünü ve davrandığını incelemişseniz, bu sizin için büyük bir artı değer olabilir.

Eğitimtercihi

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.