banner

Dinçer, gerçek ücretli öğretmen sayısını gizledi mi?




Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in verdiği ücretli öğretmen rakamlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etti.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın, eğitim camiası için hayırlı olması temennisinde bulundu. Bostan, bugüne kadar yapılan ücretli öğretmen açığı rakamlarının kamuoyuna doğru olarak yansıtılmadığını belirtti.

“Ücretli öğretmen sayısı 69 ilde 57 bin 400’dür”

Bostan, “Öğretmen açığı, ücretli öğretmenler eliyle kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Eski Bakan Dinçer, ücretli öğretmen sayısını 12 bin 37 olarak açıklamıştır. Oysa sendikamızın ücretli öğretmen araştırması bu rakamın yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Sendikamızın İl Valiliklerinden elde ettiği rakamlara göre, 69 ilde ücretli öğretmen sayısı 57 bin 400’dür. Ücretli öğretmenlerin 22 bin 730’u Eğitim Fakültesi mezunu, 23 bin 886’sı lisans mezunu, 10 bin 757’si ise ön lisans mezunudur. En fazla ücretli öğretmen 13 bin 411 ile İstanbul’dadır. İstanbul’u 3 bin 185 ile Ankara, 2 bin 873 ile Şanlıurfa, 2 bin 319 ile Bursa, 2 bin 78 ile Konya gelmektedir. İki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının bile öğretmen olduğu, hatta zihinsel engelliler öğretmenliği yaptığı ülkemizde durumun vahameti yürek burkmaktadır. 69 ilde zihinsel engelliler öğretmeni olarak görev yapan tam 964 ücretli öğretmen bulunmaktadır. Ön lisans mezunu branş öğretmenlerinin sayısı ise 4 bin 251’dir” dedi.

“Bakanlığın Şubat ayında öğretmen ataması yapmaması düşünülemez"

Bakanlığın ağırlığını koyması gerektiğine dikkat çeken Bostan, “Bakanlığın Şubat ayında öğretmen ataması yapmaması düşünülemez. Bakanlık bu konuda dayatmacı ve ısrarcı davranmaması gerekir. Yeni Bakan masaya yumruğunu vurmalı ve ağırlığını koymalıdır. Öğretmenlerin kadro meselesi sadece Maliye Bakanlığı’nın tekelinde midir? Biz, ihtiyaç yoksa yine de ‘atama yapın’ demiyoruz. Ülkemizin öğretmen ihtiyacı olduğunu biliyoruz ve bu nedenle ‘ihtiyaca göre atama yapın’ diyoruz. Öte yandan Başbakan’ın, atama bekleyen öğretmenlerin sorununa duyarsız yaklaşması ve bu sorunu çözmek yerine, polemik yaratan bir üslup tercih etmesi çok acıdır. Başbakanın, bir öğretmenin “Şubat’ta atama olmazsa, size oy vermeyeceğiz” sözlerine karşılık “Al oyunu kendine sakla” şeklinde cevap vermesi manidardır. Kamuoyunda ikinci ‘Ananı da al git’ vakası olan bu diyalog atama bekleyen öğretmenleri çok üzmüştür. Başbakan, bu ülkede yaşayan herkese saygı göstermek zorundadır ve tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede yaklaşmalıdır. Başbakan “Bize kimin oy vereceği belli” diyemez, kendisine tepki gösterenleri kategorize edemez, bir tarafı sahiplenirken, diğer tarafı ötekileştiremez. Bu ülkeyi yöneten Başbakanın herkesi kucaklaması, talepleri ve eleştirileri büyük bir sükûnetle dinlemesi gerekir. Bu gençler ne ideolojik davranmakta, ne de siyaset peşinde koşmaktadır. Onların tek istediği mesleklerini yapabilmektir. Başbakan’ın en azından gençlerin bu talebine saygı duyması gerekir” şeklinde ifade kullandı.

Bostan, “Eski Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in bu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bugünlerde yapılan bu tip taleplerin arkasında siyasi ve biraz da sendika destekli bir muhalefet çabası yattığı kanaatindeyim” şeklindeki sözleri manidardır. Sendikamızı açıkça hedef alan eski Bakan Dinçer, kendisine yönelen bu kadar tepkiyi siyasi olarak görme hevesine kapılmıştır ki, yeni Bakan Nabi Avcı’nın bu hataya düşmemesini temenni ediyoruz. Şayet eski Bakan Dinçer, atama bekleyen öğretmenlerin Şubat atamalarını sekteye uğratmasaydı, öğretmenlerin ailelerine kavuşmasını engellemeseydi, sağlık sorunları yaşayan öğretmenlerimize kucak açsaydı, öğretmenlerin öğrenim hakkının önüne barikatlar koymasaydı bunların hiçbiri yaşanmazdı. Ayrıca Bakan’ın “Şubat ayında atama isteyen kişi on yıldır öğretmenimiz. Şubat ayı ataması onun sorunu değil ki” sözleri de acı vericidir. Başbakan’a tepki gösteren öğretmenimizin eşi atanamamıştır ve Şubat’ta atama talebi hem eşi hem de atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adınadır. Elbette Bakan’ın bu kadar geniş bir perspektiften konuyu değerlendirmesi bizler için büyük yanılgı olurdu. Bunun ardında başka şeyler arayan, son derece insani olan bir talebi siyasi zemine çekmeye taşıyan, ideolojik gören bir Bakanın, zaten Bakanlığı tartışmalıydı ve sonunda görevden alınmasıyla beklenen de oldu” diye konuştu.

Sendika olarak her zaman doğru olanı savunacaklarını ifade eden Bostan, “Sendikamız elbette her zaman doğru bildiğini söyleyecektir. Bu durum siyasi erk’in rahatını bozmuş olabilir, eski Bakan Dinçer’i son derece rahatsız etmiş olabilir. Bunlar bizi hiç ama hiç ilgilendirmez. Eski Bakan, öğretmenlerin tahrik edildiğine karşı saçma sapan iddialarda bulunsa da, sendikamızın hak arama mücadelesi sürecektir. Bu minvalde Türk Eğitim-Sen olarak; Şubat ayında 30 bin, Ağustos ayında 70 bin olmak üzere 2013 yılında 100 bin öğretmen ataması yapılmasını istiyoruz. Bu konudaki ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Ayrıca, neredeyse asal istihdam haline gelen ücretli öğretmenliğe son verilmeli ve tüm öğretmenler kadrolu olarak atanmalıdır. Türk milli eğitiminin ucube, verimi ve kaliteyi düşüren istihdam modelleri ile işi olmamalıdır” şeklinde konuştu.

“Yönetici atamaları ne olacak?” diye soran Bostan, “Milli Eğitim Bakanlığı, yönetici atamalarını henüz yapmamıştır. Oysa Yönetici Atama Yönetmeliğine göre; atamalarının sınava dayalı olarak Ocak-Şubat aylarında yapılması gerekmektedir. Bu konuda Bakanlık, sendikamızın yazdığı yazıya cevap olarak, 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında mevzuatta düzenleme yapıldığını, düzenlemenin tamamlandığında gerekli açıklamanın yapılacağını bildirmiştir. Yani yeni yönetmeliğin ne zaman yayınlanacağına dair elimizde bir bulgu yoktur. Bu yönetmelik Haziran ayında değişirse, yaza kadar yönetici atamaları yapılmayacak mıdır? Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre; yenilenecek yönetici atama yönetmeliğinde, mülakat sisteminin getirileceği söylenmektedir. Ayrıca Başbakan; yönetici atamalarında puan ve sicil baz alınarak üç aday belirleneceğini, o ilin Valisinin bunların arasından bir kişiyi müdür olarak atayacağını belirtmiştir. Bunu eski Bakan Dinçer de doğrulamıştır” dedi.

Okul müdürü atamalarına eleştiri

Bostan, “Sendika olarak mülakat sistemine de, Başbakan’ın ve eski Bakan Dinçer’in tartışmaya açtığı uygulamaya da karşıyız. Şu anda okul müdürlüğüne atamalar puan üstünlüğüne göre yapılmaktadır. Şayet mülki idare amirlerine inisiyatif verilirse, torpil devreye girecek, liyakat ilkeleri yerle yeksan olacaktır. Zira Valilerin büyük bir kısmının siyasi erkin güdümünde hareket ettiğini biliyoruz. Bu durumda Valilerin objektif davranması son derece güç olacak, yönetici atamalarında ideolojik davranılacak, yandaşlar kayırılacak, hak eden değil, hak dilenen atanacaktır. Eğitimi böylesine şaibeli bir konuma getirmek son derece yanlıştır. Yönetici atamalarında mülakat getirilmesi durumunda ise, bunun yargıdan döneceği gün gibi aşikârdır. Sendikamız mülakat uygulamasına karşıdır. Dolayısıyla yönetici atamalarında mülakat getirilirse, yargıya başvuracağımız bilinmelidir. Yeni Bakanın aklı başında yönetmelikler hazırlayarak, torpile, yandaş kayırmaya neden olacak uygulamalardan kaçınması gerekir” diye konuştu.

Öte yandan yöneticilik sınavlarını kazanmış ve atama bekleyen eğitim çalışanları şu anda büyük bir endişe içindedir. Kendilerine sınav kazanmış olmanın yanı sıra ilave şartlar getirileceği yönünde kaygılar taşıyan yönetici adayları, belirsizlik içinde beklemektedir. Kamuoyunda tartışılan uygulamalar getirilirse, mevcut yönetmeliğe göre sınava giren yönetici adaylarının hakları gasp edilmiş olacaktır.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, sözlerini şöyle sürdürdü: Usulsüz atamalar hız kesmeden sürüyor, bu atamalar sona erdirilmelidir. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer döneminde de usulsüz atamalar devam etmiştir. Bunun son örneğini şube müdürlükleri görevlendirmelerinde görmekteyiz. Şöyle ki; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan 2012/44 sayılı genelge ile İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesindeki şube müdürlüklerine belirli şartlarla görevlendirme/atama yapılacağı bildirilmişti.

Bu süreçte sendikamız, şube müdürlüğü görevlendirmelerinin iptali için dava açtı ve görevlendirmeler yerine bir an önce “şube müdürlüğü sınavı” yapılmasını istedi. Hukuki süreç devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı hatanın biraz geç olsa da farkına vardı ve genelgeyi yürürlükten kaldırdı.

Ancak, işin enteresan tarafı, yürürlükten kaldırılan genelgeye dayalı olarak şube müdürlüğü görevlendirmeleri yapılmaktadır. Hatta bu görevlendirmeler, el altından dilekçeler alınarak gerçekleştirilmektedir. İşin ehli olmayan, liyakatten yoksun kişiler ülkemizde şube müdürü olmaktadır.

Sınav yerine, torpil ile şube müdürü olan bu kişiler bu makamları hak edenlerin kızgınlığına neden olmuştur. Bu görevlendirmeleri, Valilikler ve İl Milli Eğitim Müdürleri yapmaktadır. Peki, eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in dönen dolaptan haberi olmaması mümkün müdür? Yeni Milli Eğitim Bakanı torpilli şube müdürlüğü görevlendirmelerini derhal iptal etmelidir."

“MEB, ortaöğretimi felç etmekten vaz geçmelidir”

“MEB, ortaöğretimi felç etmekten vaz geçmelidir” diye ifade kullanan Bostan, “Bilindiği gibi Hükümet, 4+4+4 sisteminin ardından, ortaöğretim sisteminde de birtakım değişikliklere gitmektedir. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklamalarına göre; SBS kaldırılacak, tür olarak liseler akademik, meslek, fen ve özel lise olacak, adrese dayalı olarak öğrenciler Anadolu liselerine kayıt yaptıracak, Anadolu öğretmen liseleri kapanacak, Fen liseleri nüfusu 500 bin olan yerlerde olacak. Tüm bu değişikliklerin hedefinde, aslında dershane sisteminin kaldırılması vardır. Başbakanın, dershaneleri kapatmak konusunda verdiği karar sonucunda sistemde aceleyle değişiklik yapılmaktadır. Bu sistemin sonuçları, tıpkı 4+4+4 sisteminin sonuçları gibi olacaktır. Sınavların kaldırılmasının, dershanelerin kaldırılması sonucunu doğuracağını hesap eden Bakanlık, sırf bu nedenle ortaöğretimi felç etmek üzeredir. Şöyle ki; bir süredir genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülme çalışması vardır. Yeni sistemde bu dönüşüm tamamlanacaktır. Ancak, tüm genel liseler Anadolu liselerine dönüştürülürken, aslındaAnadolu liseleri genel liselere dönüştürülmüş olacaktır. Hepsinin tabelasında Anadolu Lisesi yazacak, ancak, kalite açısından okullarda hiçbir değişiklik olmayacaktır” dedi.

Bostan, “Öğrenci kabulünün adrese dayalı kayıt sistemiyle olması ve nüfusu 500 binin altında olan yerlerde fen liselerinin kapatılması ise zengin-fakir çocuk arasındaki ayrımı daha da belirginleştirecektir. Daha önceleri maddi durumu iyi olmayan ailelerin zeki ve başarılı çocukları sınavla puanı yüksek olan Anadolu liselerine ya da Fen liselerine gidebilirken, kaliteli okullarda okuyabilirken, şimdi bu imkân çocuklarımızın elinden alınmış olacaktır. Başarılı çocuklara ikametgâh adresindeki okullar adres gösterilecektir ya da nüfusu 500 binin altında olan yerlerde yaşayan çocuklar başarılı olmasına rağmen Fen lisesine gidemeyecektir. Kısacası maddi durumu iyi olmayan çocuklara kaliteli ve başarılı okulların kapısı tamamen kapatılacaktır. Anadolu öğretmen liselerinin kaldırılacak olması da son derece yanlıştır. Anadolu öğretmen liseleri kaliteli eğitim veren liselerimizdir. Bu liselerden mezun olan çocuklarımıza, üniversite sınavında Eğitim Fakültelerini tercih etmeleri durumunda ek puan verilmektedir. Öğretmen yetiştiren bu liselerin kapatılması, Türkiye’nin kaliteli, donanımlı, nitelikli öğretmen yetiştirmesine vurulmuş bir darbedir. Bu nedenle, Türk Eğitim-Sen olarak, Anadolu öğretmen liselerinin kapatılmasına karşıyız. Bilindiği gibi Fen ve Anadolu liselerine öğretmen alımı sınavla yapılmaktadır. Sistem değişikliği ile birlikte bu öğretmenlerimizin akıbeti ne olacaktır? Milli Eğitim Bakanlığı, bu sistemle birlikte, özel okullara talebi artırmayı da hedeflemektedir. Evinin yakınındaki okula gitmek istemeyen öğrenciler, özel okullara yönelecektir. Zaten dershaneleri özel okullara dönüştürme projesi de bunun bir parçasıdır. Olan yine maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarına olacaktır” şeklinde ifade kullandı.

Bostan, "Milli Eğitim Bakanlığı plansız, programsız hareket etmekte, bu işi de oldubittiye getirmeye çalışmaktadır. Herkes bilmelidir ki; ortaöğretimde sistem değişikliğinin faturası çok ağır olacaktır. Yeni Milli Eğitim Bakanı bu yanlışı bir an önce düzeltmelidir. Yeni milli eğitim bakanı eğitim çalışanlarının itibar kaybını önlemelidir. Bu eğitim-öğretim yılına damgasını vuran konulardan birisi de öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının yaşadığı itibar kaybıdır. Başta Başbakan olmak üzere, eski Milli Eğitim Bakanı ve bazı Bakanlar sıkça öğretmenleri incitecek sözler sarf etmiştir. Atama bekleyen öğretmenleri yem bekleyen güvercinlere benzeten bir Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlerin az çalışıp, çok tatil yaptığını ifade eden, ‘Al oyunu kendine sakla’ diyen bir Başbakan ve diğer kırıcı sözlerin sahipleri Bakanlar… Atatürk’ün öğretmenlere verdiği değer ne kadar fazlaysa, bugünkü siyasi erkin öğretmenlere verdiği değer bir o kadar azaldı. Mesnetsiz sözlerin sahipleri, öğretmenleri o kadar küçültmüştür ki, öğrenci ve veliler bile onları değersiz görmeye başlamıştır. Bu nedenle yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı öğretmenlerin itibarını iade ile işe başlamalıdır” dedi.

“Öğretmenler ülkemizde yılda 12 bin 415 dolar ile 14 bin 681 dolar arasında ücret alıyor” diyen Bostan, “Saygınlığı azalan öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız, sosyo-ekonomik yönden de gün geçtikçe hak kaybına uğramaktadır. Yüzde 3+3’lük zamma mahkûm edilen öğretmen, hizmetli, memur, teknisyen, şef, daktilograf, veri hazırlayıcı gibi eğitim çalışanlarının maaşları yerinde saymaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapmakta olan personelin görev tanımı yoktur, çalışma saatleri, özlük hakları ve yer değiştirmeleri ile ilgili sıkıntıları vardır. Bu personelin yer değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar açık olarak tespit edilmediği için özürleri bile olsa bu talepleri reddedilmektedir. Yıllardır maaşlarına iyileştirme yapılmayan öğretmen ve akademisyenlerin ek ödemelerine de artış yapılmaması bardağı taşırmıştır. OECD ülkeleri ile kıyaslandığında ülkemizdeki öğretmenlerin maaşlarının ne kadar düşük olduğu daha net görülecektir. OECD 2012 Bir Bakışta Eğitim Raporuna göre, OECD ülkelerinde ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı ortalama yıllık brüt 28 bin 523 dolar, en yüksek derecedeki bir öğretmenin maaşı ortalama yıllık brüt 45 bin 100 dolardır. Ülkeler ayrı ayrı incelendiğinde; Norveç’te ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 32 bin 629 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 40 bin 405 dolar, Amerika’da ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 36 bin 858 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 52 bin 137 dolar, Lüksemburg’da göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 65 bin 171 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 114 bin 988 dolar kazanmaktadır. Aynı raporda Türkiye’de ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı yıllık brüt 23 bin 130 dolar, en yüksek derecedeki bir öğretmenin maaşı yıllık brüt 26 bin 587 dolardır. Ancak bu rakamlar satın alma gücü paritesine göre hesaplanmıştır ve brüt maaşlardır. Ülkemizde öğretmenlerin eline geçen net rakamlar elbette bu şekilde değildir. Söz konusu rapor, Türkiye ile diğer ülkeleri kıyaslamak açısından önemlidir. Ülkemizde öğretmen maaşları yılda 12 bin 415 dolar ile 14 bin 681 dolar arasında değişmektedir. Sefalet ücretlerine talim eden eğitim çalışanlarımız artık sosyo-ekonomik ve itibar yönünden hak ettikleri konuma getirilmelidir. Yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı’ya başarılar dilerken, eğitim çalışanlarına da sahip çıkmasını bekliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.