banner

Davutoğlu’ndan öğretmenlere 10 altın öğüt




Milli Eğitim Bakanlığı’nın ATO Congresium´da düzenlenen toplantıda, aday öğretmenlere hitap eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, mesleğin başındaki öğretmenlere mesleğin sırlarını anlattı.

 

davutoglu_ogretmenlerÖğretmenlerin karşısında kendini tekrar bir sınıfta hissettiğini belirterek konuşmasına başlayan Başbakan Davutoğlu, bir öğretmen olarak yaşadığı ve öğretmenlerinden öğrendiği temel mesleki sırları paylaşacağını ifade etti. 

 1. HER ÖĞRETMEN AYNI ZAMANDA ÖĞRENCİDİR

"Şunu da unutmamak lazım, öğrenci-öğretmen iki ayrı kategori değildir. Her öğretmen aynı zamanda öğrencidir" diyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Her öğretmenin öncelik vermesi gereken şey, haddini bilmek. Her an yeni şeyler öğrenmek ihtiyacı içinde olduğunu bilmek, her öğretmeni öğrenci olarak görmek gerekir. Bazen de öğrenciler size öğretir, hayatın gerçeklerini. Bazen öğrenciler üzerinden tanırsınız insanın en mahrem doğal yönlerini. Bu açıdan bakıldığından sizlere tecrübe ettiğim ve örnek aldığım öğretmenlerden öğrendiğim bu mesleğin sırlarını anlatmak isterim. Birincisi, öğretmenliğin, hocalığın kaynağı unvan değildir, araçlar da değildir, öğretmenliğin kaynağı, sevgidir. Eğer bir öğretmen insanı sevmiyorsa, sevgiyi hayatının ana eksenine oturtmamışsa, doğayı sevmiyorsa, sabah pencereyi açtığında yeni açmış çiçeğe muhabbetle bakamıyorsa, bir kuş cıvıltısı duyduğunda içinde bir var oluşsal haz, bir hürmet duyamıyorsa, öğretmenlik yapamaz." diye konuştu.

 2. EN ASLİ ÖĞRETMENLİK ALANI İLKOKUL ÖĞRETMENLİĞİDİR

Başbakan Davutoğlu, "Öyle bir şey ki bu, ben bir üniversite öğretim üyesi olarak özellikle buradaki öğretmen arkadaşlarıma şunu ifade etmek isterim, en asli öğretmenlik alanı ilkokul öğretmenliğidir. Hiçbir profesör, unvanı ne kadar geniş, yayınları ne kadar fazla olursa olsun, ilkokul öğretmeninin yerini alamaz." dedi. Salonda ilkokul öğretmenlerinin de bulunduğu hatırlatan Davutoğlu, ilkokul öğretmenlerinin, öğrencilerin kurucu, inşa döneminin mimarları olduklarını belirtti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her öğrencinizin, onun kırk sene sonrasını hayal ederek gözlerinin içine bakın´Bir sene ders vereceğim, sonra benden ayrılacak birisi´ olarak bakmayın. O sevgi yüreğinizde varsa siz gerçek öğretmensiniz, o öğrenci de gerçek öğrencidir ama o sevgi yoksa ne yaparsanız yapın, akıllı tahtalar, laptoplar, robotlar, her şeyi getirebilirsiniz ama hiçbir şey gerçek bir öğretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz.”

 3. DERS, EN İLAHİ EN ULVİ VECİBEDİR

Öğretmenlere, "Ders söz konusu olduğunda herhangi bir başka ek unsuru, kaygıyı yanınızda taşımayın." uyarısında bulunan Davutoğlu, "Ders en ilahi görevdir, ders en ulvi vecibedir. Ders söz konusu olduğunda zihninizde başka hiçbir şey olmamalı." dedi.

İki kahraman öğretmenden bahsetmek istediğini belirten Davutoğlu, bunlardan birinin, yolu kapanan Muş´un Kurtuluş mezrasında öğrencilerini sırtında taşıyan Cengiz Sur adlı öğretmen olduğunu bildirdi. Diğerinin ise Silopi´de görev yapan bir öğretmen olduğunu vurgulayan Davutoğlu, operasyonlar sonrasında Silopi´ye yaptığı ziyareti anımsatarak, "Tugay komutanımızdan bilgi alırken, Tugay komutanımızın muhterem eşinin öğretmen olduğunu öğrendim. Operasyonlar sürerken öğretmen hanımefendi derslerine devam etmişti. Bütün programımı bıraktım, dedim ki, ´Bu şartlarda, işte millî birliğimizin mayası burada.´ Beyi operasyon yönetiyor, eşi okula gidip zor şartlarda, roket atışları altında, silah sesleri arasında Silopili çocukları yetiştiriyor." diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, programı değiştirerek okula gittiklerini anlatarak, şöyle devam etti: "Sınıfa girdik ve bütün öğretmenlerimize, özellikle Doğu ve Güneydoğu´daki bütün öğretmenlerimize örnek olması adına zikrediyorum, o çocuklar, Silopili çocuklar, bir anne görmüşçesine hoca hanıma sarıldılar, o da onların başlarını okşadı." 

Bir öğrencinin İstiklâl Marşı´nı okumak istediğini söylediğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti: "Emin olun İstiklal Marşı´nın bütün kıtalarını, biri diğerinden devralarak okudu. İşte özlediğimiz öğretmen bu, her şartta ders yapacak, hiçbir şey, ne kara kış ne terör ne şiddet ne de herhangi bir barikat ya da çukur öğretmenin derse ulaşmasına engel olamayacak. Buradan Doğu ve Güneydoğu´da zor şartlarda görev yapan bütün öğretmenlerimize selam ediyor, milletim adına onların alınlarından öpüyorum."

 4. ÖĞRETMENLİK SADECE DERSLE SINIRLI BİR MESLEK DEĞİL

"Bugün biraz rahatsızım, kendimi iyi hissetmiyorum" diyerek derse gitmeyen öğretmenlerin, mesleğin ruhundan yavaş yavaş kopmaya başladığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, öğrencilere bulaşacak türden hastalıklar dışında hiçbir hastalığın öğretmenleri işinden alıkoymaması gerektiğini söyledi.

Malezya´da akademisyenlik yaptığı dönemde bel rahatsızlığı nedeniyle 2 ay yatağa bağlı kaldığını belirten Davutoğlu, o dönemde dahi yattığı yerden gruplar halinde öğrencilerine ders vermeye devam ettiğini anlattı. Öğretmenliğin ulvi bir görev olduğunu dile getiren Davutoğlu, dersini mazeretsiz şekilde terk eden bir öğretmenden daha fazla mahcubiyet duyduğu ikinci bir şahsın olmadığını kaydetti.

Davutoğlu, öğretmenliğin sadece dersle sınırlı olmadığını, öğretmenin öğrencisinin ders dışı hayatını da kuşatması gerektiğinin altını çizerek, "Karneler alınıp öğrenci sizden uzaklaştığında ilişkiniz kopar. Dersi ihmal etmemenin yanında öğretmenlik mesleğinin niteliğinin ikinci bir unsuru da ders dışında öğrencilerin hayatını kuşatmaktır. Öğrenci, öğretmenini hep yanında hissetmeli. Öğretmenine her an ulaşabileceğini ve onun da kendisine ulaşabileceğini hissetmeli." dedi.

5.ÖĞRENCİ-ÖĞRETMEN İLİŞKİSİ ETNİK, DİNİ TEMELE DAYANMAZ

Öğrenci öğretmen ilişkisinin coğrafi, etnik, dini, mezhebi bir sınırı bulunmadığını aktaran Davutoğlu, öğrencisine dini, dili, mezhebi veya etnik kökenine göre yaklaşan, bu nazarla bakan öğretmenin mesleğine en büyük ihaneti yapmış olacağını ifade etti. Davutoğlu, "Karşınızdaki Müslüman olur, Hristiyan olur. Karşınızdaki Türk olur, Acem olur, Kürt olur, Alman olur, İngiliz olur. Ama hepsi size emanet edilmiş, Allah´ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı en yüce varlıklardır ve size emanettir. Bir tanesine dahi ´şu benim hemşehrimdir, şu benim akrabamdır, şu benim dostumdur, şu benim arkadaşımın çocuğudur özel muamele edeyim´ derseniz, öğretmenlik mesleğini anlamış değilsiniz demektir" değerlendirmesinde bulundu.

6. ÖĞRENCİ ÜZERİNDE KALICI ETKİ BIRAKIN

Öğretmenin öğrenci üzerinde kalıcı etki yapmasının önemli olduğunu aktaran Davutoğlu, "Bir an önce dersi bitirip eve gideyim diyen bir öğretmen, öğretmenlikten nasibini almamıştır. Yine ´şimdi beni Doğu´ya gönderdiler, buradan işimi bitirip de bir an önce eş tayini dolayısıyla Batı´ya veya başka bir yere gideyim´ diye çabalayan bir öğretmen, dikkatini ders vermekten başka bir alana dağıtmışsa öğretmenlik yapamaz" dedi. Başbakan Davutoğlu, medeniyetler arası bir kitabı yazmak için özellikle tercih ederek gittiği Malezya´da tanıştığı öğrencileri ile hala karşılaştığını aktardı. 

 7. ZORLUKLAR KARŞISINDA DİK DUR

Son olarak Duhok´a gittiğinde kendisini karşılayan ve kampı gezdiren valinin de bir öğrencisi olduğunu belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu süreklilik kalıcı etki de bırakır. Öğrenciye mutlaka kalıcı etki yapacak, iz bırakacak sözler söyleyin. Çünkü öğrenci sizin çok önemsiz gördüğünüz, sıradan gördüğünüz bir şeyi dahi zihnine nakşeder, unutmaz ve gereğini yapar. İstanbul Lisesinde hazırlık sınıfına girdiğimde Almanca hocamı hala hatırlıyorum. Yaşlı, 2. Dünya Savaşı´nın çilesini çekmiş olduğu her halinden belli, tecrübeli bir hocaydı. Muhtemelen daha sonra bende ve sınıfta o etkiyi yapacağını bilerek tahtaya geldi, tek kelime Almanca bilmeyen sınıfa bir Alman atasözü yazdı. Hala zihnimden çıkmış değil, ´zorluklar olmasaydı başarı da olmaz.´ İlk ders yazdı, zihnime nakşettim. Her zorlukla karşılaştığımda bu atasözünü hatırlarım. Bir başarıya imza atacaksan, zorlukla karşılaşmaya hazır olacaksın. Zorlukları eğer aşmaya gücün yetmiyorsa başarıyla tanışamazsın.”

8. MEKANİK DEĞİL ORGANİK BİLGİ AKTARIN

Öğretmenlik mesleğinin kaynağının sevgi olduğunu, öğretmenlerin hayatı kuşatıcı bir şekilde ders dışı ilişkiye önem vermesi gerektiğini, coğrafya ve zamanda sınır tanımaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, öğretmenlerin hedefinin bilgi, bilinç ve ahlak inşası olması gerektiğini söyledi. Öğretmen öğrenci ilişkisinin mekanik olmaması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Öğrenci öğretmen ilişkisine her şey yakışır da mekaniklik yakışmaz. Bilgi aktarımını mekanik değil organik yapmak durumundasınız" diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, öğretmenlerin bir bilgiyi öğrenciye mekanik olarak aktarma çabasının mesleğin ruhunu öldüreceğini bildirdi. Organik bilgi aktarımı ile mekanik bilgi aktarımı arasındaki farkı açıklayan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Aktaracağınız bilginin karşı tarafın düşünce yöntemine, karşı tarafın ahlaki anlayışına bir etki yapması, salt bir aktarım değil, bilinçli, kararlı bir zihni formasyon. Biz mekanik meslek sahibi nesiller istemiyoruz, organik aydınlar istiyoruz. Biz kendisine yabancılaşmış ve mekanik bir bilgi aktarımı olarak başka medeniyetlerden kendisine bilgi devşiren aydınlar değil, bilgiyi içselleştirmiş ve o bilgi üzerinde bir dünya inşa etmiş yeni nesiller istiyoruz."

 9. TÜRKÇEYİ İYİ ÖĞRENEMEYEN MATEMATİĞİ DE ANLAYAMAZ

Türkçe öğretmenlerine seslenen Davutoğlu, Türkçenin çok güzel öğretilmesi gerektiğini, matematik  ve Türkçe eğitiminin yan yana gittiğini, matematiksel düşünce öğrenemeyenin dil eğitiminin zayıf olduğunu, dilini bilmeyenin matematiği de bilemeyeceğini çünkü her şeyin kavramsal çerçeveyle anlatıldığını söyledi. 1980´lerde bir grup İngilizce öğretmenin, "Türkiye´de iyi eğitim verilsin, lisanı iyice öğrensin Türkiye´de öğretmenlik yapsın " diye yurt dışına gönderildiğini, ancak istenilen verimin alınamadığını anımsatan Davutoğlu, İngiltere´den gelen raporda ise bu durumla ilgili "Maalesef öğretmenlerinize İngilizce öğretmekte zorluk çektik. Sebebini araştırınca fark ettik ki kendi dillerini iyi öğrenememişler" açıklamasının yapıldığını aktardı. 

Başbakan Davutoğlu, "Bir dili öğrenemeyen diğer dili öğrenemez. Kendi ana dilini iyi öğrenemeyen biri de diğer dillere vakıf olamaz. Onun için tüm bu sütunları sağlam kuracağız, Düşünce yöntemini, bilgiyi, bilince dönüştürmek için hangi araçları kullanacağımızı iyi bileceğiz. Mekanik bir bilgi aktarımı değil kalıcı, bilinçli bir zihniyet aktarımını sağlamamız lazım. Türkiye öyle bir coğrafyadaki, tarih bilinci kuracaksınız, mekan ve çevre bilinci, siyasi anlamda parti bilinci değil ama demokratik bilinç. Kendi şehrini benimsemek, sevmek." değerlendirmesinde bulundu.

10. ZİHİNLERİNDEN HİÇ ÇIKMAYACAK ZARİF DERSLER VERİN

Öğretmenlerden öğrencilerine en ufak fiziki cezalandırma yapmadan, zihinlerinden hiç çıkmayacak zarif dersler vermelerini isteyen şunları kaydetti: "Öğretmenlerimiz öğrencilerine öyle güzel bir ahlak yansıtsınlar ki o öğretmenin öğrencinin zihninde canlandığı her an o öğrenciye bir ahlak dersi olsun. Dolayısıyla öğretmenlik sadece bir bilgi aktarımı değil bir şahsiyet inşasıdır. Bir şahsiyet inşasına çıkmamışsanız öğretmenliğin hakkını vermek mümkün olmaz.”

 

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.