banner

Öğretmen Strateji Belgesi eyleme dönüşecek




Son dönemde yapılan kitlesel alımlarla öğretmen ihtiyacının büyük oranda azaltıldığını belirten MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Doç. Dr. Semih Aktekin, bundan sonra önceliğin geniş bir öğretmen adayı havuzu içerisinden en yüksek niteliklere sahip olanların seçilip en iyi şekilde mesleğe hazırlanabilmesi olduğunu söylüyor.

semih_aktekin_meb“Hizmet öncesinde yetiştirme ve mesleğe kabul süreçlerinden meslek içerisindeki geliştirme faaliyetleri ve öğretmenlerin çalışma şartlarına kadar süreç bir bütün olarak değerlendirilmelidir” diyen Aktekin, Bakanlığın sürece yönelik tüm politikalarını içeren “Öğretmen Strateji Belgesi” hazırlandığını ve Yüksek Planlama Kurulunun onayıyla bu eylemlerin gerçekleştirilmesi çalışmalarına başlanacağını dile getiriyor.
Eğitimde kalitesi tescilli ülkeler, öğretmenlerin niteliğine verdikleri önemle dikkat çekiyorlar. Öğretmen yetiştirme sistemlerini ve üniversitelerde öğretmen yetiştirme programlarını hayli sıkı tutuyorlar. Her isteyen ve puanı tutan eğitim fakültelerine kabul edilmiyor. Bu kapsamda Türkiye, öğretmen yetiştirme politikalarında ne kadar başarılı? Bu konudaki eksiklerimiz nelerdir? Nasıl çözümler planlanıyor?
Eğitim fakültelerine yerleştirme puanlarına baraj uygulama düşüncesi Türkiye gündeminde de bir süredir tartışılmaktadır. Ancak önemli olan genel nitelikli bir merkezi sınavdan elde edilen puandan ziyade, öğretmenlik mesleğini başarıyla yürütebilecek öğrencilerin bu programlara seçilebilmesidir. Ayrıca seçilen öğrencilerin uygulama ağırlıklı ve öğretmenlik becerilerini sergileyebilecekleri bir eğitim programı çerçevesinde iyi bir eğitim ve yetiştirme sürecinden geçmeleri gerekmektedir. Bu da öğretmen yetiştiren fakültelerin belirli kalite standartlarını yakalamasıyla mümkün olabilir.
Hizmet öncesinde yetiştirme sürecinin yanı sıra mesleğe kabul şartları da son derece önemlidir. Mesleğe kabul için yalnızca bir sınav yeterli değildir. Adayın süreç boyunca elde etmiş olduğu başarılar, mesleki anlamda tutum ve davranışları ile nihai olarak görev başındaki başarısı da gözlemlenip objektif şekilde değerlendirilebilmelidir. Ancak bu şekilde yüksek nitelikli bir seçme süreci oluşturulabilir. Bu hususta gerekli planlamaları ve çalışmaları gerçekleştirmekteyiz.
Türkiye’de öğretmen yetiştirme politikaları değerlendirildiğinde, özellikle öğretmen yetiştirme ve istihdamı konusunda günümüze değin pek çok uygulamanın gerçekleştirildiği görülmektedir. Ancak Cumhuriyet tarihi boyunca öncelikle yüksek sayıda öğretmen ihtiyacını karşılamaya dönük olarak niceliksel çözümler üretilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda eleme ve seçme sınavı bir yana, farklı kaynaklardan öğretmen istihdam edebilmeye yönelik çalışmalar görmekteyiz. Bu alanda gerçekleştirilmiş çeşitli akademik çalışmalarda da belirtildiği üzere özellikle 1960’lardan sonra; Yedek subay öğretmenler (1960), vekil öğretmenler (1961), barış gönüllüleri (1962), öğretmenlik formasyonu (1970), mektupla öğretmen yetiştirme (1974), hızlandırılmış programlarla öğretmen yetiştirme (1975), öğretmen olarak askerlik yapanlar (1987), yalnızca yükseköğretim mezunu olma koşuluyla öğretmen ataması (1996) bu istihdam denemelerine örnek olarak gösterilebilir. Bu uygulamaların pek çoğunda öğretmenlerimizin başarılı bir meslek öncesi yetiştirme sürecine tabi tutulduğunu söylemek elbette ki çok zor. Türkiye’de öğretmenlerin tamamının en az lisans düzeyinde eğitim almaları ise ancak 1980’li yıllardan sonra sağlanabilmiş bir olgu olarak dikkat çekmektedir.
Son yıllara değin öğretmen ihtiyacının karşılanmasına dönük olarak eğitim fakültelerinin sayıları ve kontenjanları gittikçe artmış ve kamuya büyük ölçüde kitlesel alımlar yapılmıştır. Böylelikle gelinen noktada öğretmen ihtiyacı büyük ölçüde azaltılmıştır. Artık öncelik geniş bir öğretmen adayı havuzu içerisinden en yüksek niteliklere sahip olanların seçilip en iyi şekilde mesleğe hazırlanabilmesidir.
Öğretmen yetiştirme sürecini takip edenlerin de geniş bir uzlaşı içerisinde olduğu temel mesele, öğretmen yetiştirme ve geliştirme sürecinin tüm boyutlarıyla bir bütünlük arz ettiğidir. Gerek hizmet öncesinde yetiştirme ve mesleğe kabul süreçleri gerekse meslek içerisindeki geliştirme faaliyetleri ve pek tabii öğretmenlerin çalışma şartları bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bu anlayışla Bakanlığımızın sürece yönelik tüm politikalarını içeren “Öğretmen Strateji Belgesi” hazırlandı. İnşallah önümüzdeki günlerde Yüksek Planlama Kurulunun onayıyla bu eylemlerin gerçekleştirilmesi çalışmalarına başlanacaktır.
Öğretmenlerin niteliğini artırmak için MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü olarak gerçekleştirdiğiniz projeler nelerdir?
Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu çalışmaların büyük bir çoğunluğu öğretmen niteliğini arttırmaya dönük faaliyetlerdir. Kamuoyunca da bilindiği üzere öğretmenlere yönelik olarak gerçekleştirilen mesleki gelişim faaliyetlerinin tamamı ya doğrudan Genel Müdürlüğümüzce planlanıp yürütülmekte ya da Genel Müdürlüğümüzün koordinasyon ve onayıyla gerçekleştirilmektedir. Ayrıca öğretmenlerimizin sahip olmaları gereken nitelik ve yeterliklerin belirlenmesi ve sürekli olarak geliştirilmesi, adaylık ve yetiştirme süreçleri, performans değerlendirme sistemlerinin geliştirilmesi, kariyer basamaklarının oluşturulması, öğretmenlik mesleğine yönelik algının iyileştirilmesi gibi pek çok önemli görev hâlihazırda Genel Müdürlüğümüzce yürütülmektedir. Tüm bu süreçlerin iyileştirilmesi adına az önce de belirtmiş olduğum “Öğretmen Strateji Belgesi” bizlere önemli bir yol haritası olacaktır.
Hâlihazırda devam eden projelerimize somut birkaç örnek vermek gerekirse; mesleğe yeni başlayan aday öğretmenlerin yetiştirme süreciyle ilgili çalışmalar, öğretmen yeterliklerinin güncelleme çalışmaları, öğretmenlerin sürekli mesleki gelişimlerini sağlamaya yönelik “Okul Temelli Mesleki Gelişim Modeli”nin oluşturulması ve yaygınlaştırılması, TÜBA ile iş birliği içerisinde yürüttüğümüz “Uygulamalı öğretim yoluyla öğretmenlerin kapasitelerinin geliştirilmesi ve öğrenci başarılarının artırılması” projesi, UNICEF desteğiyle yürüttüğümüz Türkiye’deki geçici eğitim merkezlerinde görev yapan Suriyeli öğretmenlerin eğitimiyle ilgili çalışmalarımız, Avrupa Birliği Hibe Projesi kapsamında “Öğretmenlerin ve eğitim yöneticilerin niteliklerinin artırılması” projesi, aday öğretmen ve mevcut öğretmenlerin gelişim ihtiyaçlarının tespitini sağlayacak performans değerlendirme sistemlerinin geliştirilmesi çalışmaları şu anda sürdürdüğümüz faaliyetlerden bazılarıdır.
FATİH PROJESİ KAPSAMINDA BİNLERCE ADAY ÖĞRETMENE KURS VERİLDİ
Günümüzde bilim ve teknoloji hızla gelişiyor ve değişiyor. Eğitim sistemimizin ve sistemin en önemli öğesi olan öğretmenlerimiz bu gelişim ve değişime uyum sağlayabiliyorlar mı? Bu uyumu sağlamaları adına genel müdürlüğünüzce yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Bilim ve teknolojinin gelişimi ve değişimi karşısında eğitim programları ve eğitim öğretim materyalleri bu gelişmelere uygun şekilde Bakanlığımızca sürekli güncellenmektedir. Bunun yanı sıra öğretmenlerimiz bu değişim ve dönüşüme uyum sağlayabilmeleri için çok çeşitli mesleki gelişim faaliyetlerine dâhil edilmektedir. Teknoloji ve teknolojinin eğitimde etkin şekilde kullanımına yönelik 2016 yılı içerisinde 47’si uzaktan eğitim olmak üzere 124 eğitim faaliyeti düzenlenmiştir. Bu faaliyetlerde 4500 kişi yüz yüze eğitim almış, yaklaşık 350.000 kişi de uzaktan eğitimlerimize katılmıştır. Örneğin yalnızca FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme) projesi kapsamında 2016 yılı içerisinde tüm aday öğretmenlere yönelik olarak 6 merkezi uzaktan hizmetiçi eğitim düzenlenmiş olup bu eğitimlerle 65.000 aday öğretmene “FATİH Projesi Etkileşimli Sınıf Yönetimi” kursu verilmiştir.

ÖĞRETMEN AKADEMİSİ ÖĞRETMENLERE NELER SAĞLAYACAK?
Öğretmen Akademisi’nin kurulması ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir? Akademinin amaç ve işlevleri neler olacak? Bu konuda nasıl bir takvim yürütülecek?
Akademinin hayata geçirilmesine yönelik kanun tasarısı çalışmaları çeşitli paydaşların da katkısıyla halen devam etmektedir. Kanun tasarı taslağı, nihai hali verildikten sonra kısa süre içerisinde ilgili makamların onayına sunulacaktır.
Akademi; öğretmenlere, eğitim yönetici ve denetçilerine yönelik hayat boyu öğrenme fırsatlarının oluşturulması, meslekî gelişim programları düzenlenmesi, eğitim-öğretim alanında yurt içi ve yurt dışındaki bilimsel, teknolojik gelişmeleri inceleme, araştırma, proje ve yayın yapılması, Bakanlık personelinin eğitimleriyle ilgili ulusal ve uluslararası bilimsel toplantı, sempozyum, kongre, konferans gerçekleştirilmesi, görev alanına giren konularda danışmanlık hizmeti sunulması, ilgili kanun çerçevesinde yurt dışına gönderileceklere hazırlık eğitimi verilmesi, eğitim kurumlarının standartlarının belirlenmesinde konularında ilgili kuruluşlarla iş birliği içerisinde kendisine tanımlanmış görevleri gerçekleştirmesi amacıyla kurulmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde 18 binin üzerinde sözleşmeli öğretmen ataması yapıldı. Sözleşmeli öğretmenliğe neden ihtiyaç duyuldu? Sözleşmeli öğretmenleri diğer öğretmelerden ayıran unsurlar nelerdir?
Sözleşmeli öğretmenliğe ilişkin usul ve esaslar öncelikle İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda yürütülmektedir. Ancak bu konudaki kişisel görüşümü belirteyim. Kamuoyu tarafından da bilindiği üzere dezavantajlı kimi bölgelerde yer alan eğitim kurumlarında öğretmen istihdamına ilişkin bazı sorunlar bulunmaktadır. Bu bölgelere atanan öğretmenler genellikle eş durumu tayinleri, sağlık ve benzeri özel durumları sebepleriyle yoğun olarak farklı bölgelere tayin istemektedirler. Örneğin Şanlıurfa ilinde bir öğretmenin aynı kurumda çalışma süresi ortalaması 2 yıl 1 aydır. Bu durum sirkülâsyonun ne ölçüde hızlı gerçekleştiğini göstermektedir. Dezavantajlı bölgelerde bu sebeple oluşan öğretmen açığı ücretli öğretmenlik gibi geçici çözümlerle giderilmeye çalışılmaktadır. Bu sorun eğitim öğretim sürecinde sürekliliğin sağlanması konusunda çeşitli sıkıntılara yol açmaktadır ve başta nitelik sorunu olmak üzere pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir.
Sözleşmeli öğretmenler ile kadrolu öğretmenler arasında özlük hakları bakımından önemli bir fark olmamakla birlikte sözleşmeli öğretmenler özellikle sözünü ettiğimiz sorunların giderilebilmesi için 6 yıllık zorunlu hizmetleri döneminde başka bir okula tayin talebinde bulunamayacaktır. Bu sayede özellikle dezavantajlı bazı bölgeler ile imkânların zengin olduğu büyük şehirler arasında eğitimde fırsat eşitliğinin gerçekleştirilmesine katkı sağlanacaktır. Memleketimizin her köşesindeki çocuklarımız kendilerini tanıyan ve güven ilişkisi geliştirmiş olduğu öğretmenleriyle eğitimlerine devam edebilecektir. Bir taraftan bu gelişmeler sağlanırken bir taraftan da Bakanlığımızca buralarda görev yapan öğretmenlerimizin başta fiziki imkânlar olmak üzere çalışma şartlarını iyileştirici çeşitli tedbirler planlanmaktadır.
515 BİN KİŞİ ÖĞRETMEN OLAMAK İÇİN KPSS’YE GİRİYOR
Öğretmenlik mesleğine yönelik gençlerin ilgisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu alanda yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlar var mı? Varsa değerlendirmeleriniz nelerdir?
Öğretmenlik mesleği hâlihazırda öğrenciler tarafından en çok tercih edilen meslekler arasında yer almaktadır. Yükseköğretim Kurulu verilerine göre son on beş yılda eğitim fakültelerinin sayısı 63’ten 92’ye, öğrenci sayısı ise 141 binden 220 bine çıkmıştır. Eğitim fakültesi dışındaki bölümlerden öğretmen olmak isteyen gençlerimizi de göz önünde bulundurduğumuzda sayının daha da arttığını belirtebiliriz. ÖSYM verilerine göre 2014 yılında yapılan KPSS’ye öğretmen olarak atanabilmek amacıyla toplam 314.065 kişi katılmışken 2016 yılı itibariyle bu sayı yaklaşık olarak 515.000 kişidir.
Öğretmenlik gençler arasında hala en popüler meslekler arasında yer almaktadır. Ancak Bakanlığımızın öğretmen ihtiyacının büyük ölçüde azalması sebebiyle eğitim fakültelerinde okuyan pek çok öğrencimizin öğretmen olarak istihdam edilebilmeleri gerçekçi gözükmemektedir. Bu sebeple eğitim fakültesinde okuyan öğrencilerimizin özel sektör ve kamuda başka alanlarda da istihdam edilebilecekleri becerilerle donatılması gerekmektedir.
21. YÜZYILIN ÖĞRETMENLERİNDE HANGİ NİTELİKLER OLMALI?
21. yüzyıl değişim ve dönüşüm yüzyılı olarak adlandırılabilir. Teknik ve bilim konusunda yaşanan ilerlemeler toplumların yapılarını da köklü şekilde değiştirmektedir. Bu değişim kültürlerarası iletişimi daha önce hiç olmadığı boyutlara ulaştırmıştır. Öğretmenlerimizin de bu değişim ve dönüşümler karşısında sahip olmaları gereken yeni bilgi, beceri, tutum ve değerler ortaya çıkmaktadır. Öğretmenlerimizden değişimi anlayabilme ve ona uyum sağlayabilme, bireysel ve mesleki gelişimini önemseme, sürekli mesleki gelişim için yaşam boyu öğrenme bilinç ve gayretine sahip olma, farklılıklara saygı gösterebilme, teknolojiyi etkin kullanabilme, etkin bir iletişim ve işbirliği gerçekleştirebilme, liderlik ve insanları etkileyebilme, problemlere etkin ve rasyonel çözümler üretebilme gibi önemli becerilere sahip olması beklenmektedir.
Sözünü ettiğimiz bu evrensel ve mesleki niteliklerin yanı sıra kültürel varlığımızı koruyarak dünya medeniyetinin şahsiyetli, özgün ve saygın bir parçası olabilmemiz için, nesillerimizi şekillendiren öğretmenlerimizin sorumluluk bilinciyle kültürel ve geleneksel değerlerimizi de korumaları ve yüceltmeleri, gençlerimize her şeyden önce iyi birer rol model olmaları gerekmektedir.
Yukarıda saydığımız tüm hususlarda öğretmenlerimizin farkındalığını artırmak amacıyla, bu yıl hem aday öğretmenlerimizin yetişme sürecindeki programlarına hem de tüm öğretmenlerimizin katıldığı seminerlere çeşitli konular dâhil ettik ve program içeriklerini zenginleştirdik. Bu içeriklerin tüm öğretmenlerimize katkı sağlayacağına inanıyorum.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.