banner

Eğitimde dönüşüm ve yeni bir eğitim paradigması




Eğitimde dönüşüm ve yeni bir eğitim paradigması. Neden Eğitimde Dönüşüme İhtiyacımız Var?

Başarılı ve sürdürülebilir bir eğitim dönüşümü; (1) sürekli gelişmeyi destekleyen eğitim politikalarını, (2) müfredatı, kazanımları, değerlendirme strateji ve araçlarını, (3) sürdürülebilir mesleki gelişim çabalarını, (4) bilgi ve iletişim teknolojilerini, ve (5) mevcut araştırmaları bir araya getiren kapsamlı bir yaklaşımı gerektirir.

Bu öğeler başarılı bir şekilde biraraya getirildiğinde ve uygulandığında, gerçek anlamda eğitim dönüşümü meydana gelir. Böylelikle sürdürülebilir bir “21. Yüzyıl Eğitimi”ni genç nesilllere sağlayabiliriz. Rekabetçiliği arttırabilir, sosyal uyumu iyileştirebilir, ve okul katılımını arttırmak, cinsiyet ayrımını azaltmak ve yüksek vasıflı bir iş gücü hazırlamak gibi birçok yolla daha kapsamlı amaçları hedefleyebiliriz. Bu yaklaşım birçok alandaki en iyi uygulamalardan faydalanmamızı sağlar: (1) Eğitim reformu ve teknoloji kullanımı için politika geliştirme imkanı sunmak, (2) müfredatı, mesleki gelişimi, ölçme ve değerlendirmeleri, öğretmenlerin akademik başarıyı desteklemede, bireysel ve ulusal başarıları arttırmada teknolojiyi kullanmalarına yardım edecek şekilde geliştirmek, (3) bilgi ve iletişim teknolojilerinin hedefleri desteklemede nerede ve nasıl kullanılacağını belirlemek, (4) bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarındaki bireysel ve ulusal başarıları, ekonomik gelişme için hayati önem taşıyan diğer alanlardaki çalışmaları iyileştirmek. Bir başka deyişle eğitim dönüşümü sadece teknoloji kullanımından ibaret değildir. Bu durum, öğrenciler için, ekonomiler için ve toplumlar için fırsatları genişletmek anlamına gelmektedir.

Yeni bir Eğitim Paradigması Tasarlamak

Eğitimde dönüşüm ihtiyacı, hem eğitimciler, hem de eğitim araştırmacıları tarafından vurgulanmaktadır. Günümüzde eğitim sistemlerinde, öğrencilerin kendi eğitimlerinin ve öğrenme süreçlerinin belirleyicisi olmalarına imkan sağlayan küçük değişimler gözlemleyebiliyoruz. Ancak bugüne kadar, bu değişimler özellikle ilk ve orta öğretimde asgari düzeyde kaldı.  Hepimiz eğitim paradigmasının yönünü değiştirmenin ve önemli paydaşların zihniyetlerini değiştirmenin kolay olmadığının farkındayız. Endüstri çağının gereklerine göre eğitilmiş ve bu tür bir zihniyete alışmış öğretmenlerden ve öğrencilerden, sınıfta bambaşka bir rol oynamasını istemek, zahmetli ve zorlayıcı olabilir. Bu süreci hem öğretmenler hem öğrenciler için, daha kolay bir hale nasıl getirebiliriz? Teknolojinin bu karmaşık problemin çözümündeki rolü nedir?

21. Yüzyıl’da, hem toplum hem de işgücü, mezunların kendi kendini idare eden, problemleri çözen, paydaşları ile güçlü işbirlikleri yapabilen, ve bilgi tüketen yerine bilgi üreten olmalarını gerektirmektedir. Bu beklenti, eğitim sistemlerinin; öğrencilerin mezun olduktan sonra toplum içinde başarılı bir şekilde var olabilmeleri için hazırlanma sürecini değiştirmelerini gerektirir.

Yeni bir eğitim paradigması tasarlarken kullanabileceğimiz bakış açılarından biri, öğrenme deneyiminin 3R’sidir. İngilizce orjinali, Rigor, Relevance ve Relationship kelimelerinden gelen bu kavram,  öğrenmede Derinlik, öğrenme ile İlişki, ve öğrenme ortamı ile Bağ Kurmak olarak özetlenebilir. Bu yeni bakış açısında, öğrenmenin, geleneksel eğitimden daha derin olması beklenilir (rigor). Ayni zamanda öğrenciler içeriğe özgü yeterlilikleri çok daha yüksek bir düşünme düzeyinde gösterebilmelidirler. Gerçek bir öğrenme deneyimi sağlamak için derin öğrenme, öğrencilerin sadece içerik tüketmelerini değil aynı zamanda öğrencilerin öğrendiklerini sorgulamalarını, öğrendikleri üzerine düşünebilmelerini, ve tüm bunlardan kendi bilgi üretimlerini yapabilmelerini gerektirir. Öğrenme ile ilişki (relevance) ise 21. Yüzyıl’da öğrenme ortamının diğer bir yönüdür. Öğrencilere okulda öğrendikleri ile kendi hayatları arasında bir ilişki kurma olanağı sağlar. Öğrenciler kendi ilgi ve isteklerine göre tasarlanmış öğrenme deneyimi yaşarlar. Böylece öğrenme deneyimleri bireysel öğrenciler için kişiselleştirilmiş olur. Son olarak, öğrenme deneyimlerinin; öğrencilerin öğretmenleri, okul arkadaşları ve diğer okul çalışanları ile güçlü bağlar (relationship) kurmasına imkan sağlaması beklenir. İşbirliği ve iletişim, 21. Yüzyıl’daki öğrenciler için kilit beceriler olduğundan; öğretmenlerin ve öğrencilerin güçlü ilişkiler kurması, öğrencilerin diğer öğrencileri rakip yerine paydaş olarak görüp ortak çalışmaları; ve öğretmenlerin, rehber-danışan ilişkisi çerçevesinde  öğrencilere akademik ve psikososyal destek sağlamaları amaçlanır.

Bu makalede bahsedilen öğrenme  deneyimlerini hedefleyen birçok farklı eğitim yaklaşımı bulunmaktadır. Bu yaklaşımlardan öğrenen-merkezli, proje-tabanlı öğrenme bazı açılardan öne çıkmaktır. Proje- tabanlı öğrenmede, öğrenciler aktif olarak kendi projelerinin tasarım sürecine katılırlar. Bu şekilde öğrencilerin, yapacakları projelerin kendi ilgi ve isteklerine uygun olmasını sağlarız. Aynı zamanda kendilerine rehberlik eden ve gerekli akademik kazanımların  sağlanmasına yardımcı olan öğretmenlerle ve diğer öğrencilerle yakın bir şekilde çalışabilirler. Sonuç olarak, teknoloji bu senaryoda nerede  duruyor? Biz teknolojiyi bu tür bir öğrenme deneyiminin gerçekleştiricisi olarak görüyoruz. Öğrenci becerilerini, ilgilerini ve öğrenme biçimlerini, kişisel proje yönetimini içeren, ve öğrencilere ihtiyaç duydukları kişiselleştirilmiş zengin içeriği sağlayan bir eğitim paradigması teknoloji kullanımı olmadan gerçekleştirilemez.

 

 

 

 

 

 

 

Sinem Aslan, Ph.D.

Baş Uzman Araştırmacı

Intel

 

 

 

 

 

 

 

Sabine Huber, Ph. D.

Global Eğitim Uzmanı

Intel

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.