Logo

Geleceğin anahtarı okul öncesi eğitimde saklı

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Çarşamba, 14 May 2014 08:28 tarihinde oluşturuldu



0-6 yaşlar arası gelişim ve öğrenmenin en hızlı olduğu ve hayata ilişkin temellerin atılmaya başladığı dönemdir. Bu dönemde kazanılan beceri ve alışkanlıklar ile edinilen bilgiler yaşam boyu unutulmamakta ve bir anlamda bireyin kişiliğini ve yaşamını şekillendirmektedir. Bu dönem ilköğretimden önce olan dönem olması nedeniyle de “okul öncesi dönem” olarak adlandırılmakta ve bu dönemdeki eğitime de “okul öncesi eğitim” denmektedir.

Peki, okul öncesi dönem neden önemlidir? Yapılan araştırmalar göstermektedir ki insan zihni, karakteri ve istekleri, büyümeyi şekillendiren okul öncesi yıllardaki kadar hızla bir daha asla gelişememektedir. Bloom’un (1964) yaptığı çalışmaya göre, on yedi yaşında ölçülen zekâ düzeyinin %50’si hamilelikle dört yaşına kadarki süre arasında, %30’u ise dört-sekiz yaş arasında meydana gelmekte olup sekiz-on yedi yaş arasında sadece %20’lik kısmı gelişmektedir. Bu durum da bize erken dönemden itibaren beyin gelişiminin desteklenmesinin önemini göstermektedir. Beyin gelişimi ile ilgili yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlar; yaşamın okul öncesi dönem olarak adlandırılan ilk yılları beyindeki, bağlantıların güçlü biçimde oluşması için son derece önemli olduğunu göstermektedir. Bebeklikten itibaren beyindeki sinir yapılanması incelendiğinde, bebeklerin düşünme, görme, duygu gibi beyin fonksiyonlarından sorumlu yaklaşık 100 milyar sinir hücresi ile doğdukları ve hayatın ilerleyen dönemlerinde ise bu doğuştan gelen 100 milyar sinir hücresinin üzerine yenilerinin üretilmediği görülmüştür.

Sinir hücrelerinin sinaps adı verilen küçücük boşluklarla birbirlerine bağlanarak beynin çeşitli fonksiyonlarını yerine getiren kümeler oluşturması doğumdan sonraki ilk sekiz ay boyunca son derecede hızlıdır. Sekiz ayın sonunda beyinde oluşan bu bağlantılar, günlük yaşamdaki ihtiyaçlara ve uyaranlara göre korunmakta, uyaran almayan ve kullanılmayanlar ise zamanla kaybolmaktadırlar. Bu süreç ise yaklaşık olarak 10 yaşa kadar devam etmektedir (Porter, 1997). Bu durumda yaşamın ilk yıllarından itibaren çocuklara bol uyaran ile uygun eğitim verilmesi beyindeki sinir hücrelerinin güçlenmesini sağlar.

Okul öncesi yıllarda çocuklar, yakın çevrelerine karşı çok duyarlıdır ve hareketli, meraklı, araştırıcı kişilik özellikleri sergilerler. Hayalleri çok güçlüdür. Günlük yaşamda karşılaştıkları olayların nedenleri ve sonuçları arasında ilişki kurmaya çalışırlar ve sürekli soru sorarlar. Birey, yaşamı boyunca, hiçbir dönemde 3-6 yaşlarında olduğu kadar aktif değildir. Bu dönemde büyük bir enerjiye sahiptir. En önemli işi öğrenmektir. Çevresindeki tüm canlı ve cansız objelerin, algıladığı bütün olayların ne olduğunu sorgular ve büyük bir hızla kendisine mal eder. Çocuğun araştırma, problem çözme ve yeniliklere uyumu kuvvetli, güven duygusu gelişmiş ve kendini ifade edebilen, doğru kararlar alabilen girişimci bireyler olarak yetiştirilebilmeleri açısından okul öncesi eğitim çok önemlidir. Bu dönemde sağlanan eğitimle, çocuğun doğru alışkanlıklar kazanmasına, ihtiyacı olan davranışları edinmesine ve öğrendiklerini uygulamada özgürlük ve cesaret kazanmasına olanak sağlayacaktır (Poyraz ve Dere, 2003; Aral, Kandır ve Yaşar, 2001).

Çocuğun okul öncesi dönemdeki çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilmek, bugünkü bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı imkânlarla artık yalnız başına ailenin başarabileceği bir konu olmaktan çıkmış durumdadır. Evde ailenin çocuğa sağlayamadığı eğitim imkânlarını vermek ve düzenli bir öğretim programına başarı ile katılmaya hazırlamak da özellikle eğitimciler ve okul öncesi eğitim kurumlarının işidir. Okul öncesi eğitim kurumları, ailelere gerekli eğitim desteğini sağlayan, yol gösteren, çocukları en doğru yöntemlerle ve oyunu temel alarak eğiten temel kuruluşlar olarak çok önemli bir işlevi yerine getirmektedirler.

Okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanan programlar ve çocuğa sunulan ortam planlı, sistemli, çocukların yaş ve gelişim özelliklerini destekleyici nitelikte olduğundan kurumlarda verilen okul öncesi eğitim önem taşımaktadır. Okul öncesi eğitim; küçük yaştaki bireylerin gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun olmalıdır. Zengin uyarıcı ortamlar sağlaması ve onların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişimlerini destekleyerek kendilerini toplumun içerisinde birer birey olarak ifade etmelerine fırsat vermesi ve ilkokula hazırlaması açısından, onların bu gelişim süreçlerinin en önemli parçası olarak büyük önem kazanmaktadır. Okul öncesi eğitim dönemini kapsayan 3-6 yaş arasındaki öğrencilerin yetenek ve becerileri, sistemli bir okul öncesi eğitimi ile hızlı ve etkili bir biçimde gerçekleştirilebilir. Yaşamın ilk yılları çocuğun gelişimi ve eğitimi açısından çok önemlidir. Temel bilgi, beceri ve alışkanlıkların kazanıldığı bu kritik yıllarda, eğitim tesadüflere bırakılmamalıdır. Bu nedenle okul öncesi dönemindeki eğitim bilimsel ve sistematik bir şekilde yürütülmelidir (Oktay, 2000).

Diğer yandan okul öncesi eğitim aracılığıyla; çalışan annelere destek vermek, her çocuğun bireysel farklılıklarını göz önüne alarak onların sosyal, zihinsel, duygusal, fiziksel, cinsel vb. gelişim alanlarında destek olmak, çocuğun çevresiyle iletişimi sağlayarak duyarlı davranışlarını geliştirmek ve doğal gelişimini temel alarak kendi vücudunu kontrol etme, kendi denetimini bağımsız olarak yapma, konuşma, öğrenme, dil vb. gibi becerilerin gelişimini sağlama da mümkün olmaktadır.

Nitelikli Bir Eğitim Neleri İçermelidir?

Erken yaşlardan itibaren kaliteli bir okul öncesi eğitim kurumunda çocukların bireysel özellikleri dikkate alınarak eğitim verildiği takdirde de çocuk kendisini daha güvende ve rahat hissedebilmekte, okul öncesi eğitim alan çocuğun gelişimi eğitim almayan yaşıtlarından daha ileri düzeyde gerçekleşebilmekte ve bu çocuklar ileriki yaşlarda hem akademik hem de sosyal yönden daha da başarılı olabilmektedir (Tietze, 1987).

Çocuklara yeni şeyler keşfetme heyecanını yaşatan, rutin alışkanlıkları kazandıran (tuvalet, uyku vb.) ve beş duyuyu uyarmaya yönelik materyaller sunan; tüm bu etkinlikleri esnek (çocuğun bireysel özelliğine uygun) bir çerçevede gerçekleştiren okul öncesi eğitim kurumları “kaliteli eğitim” veren kurumlar olarak nitelendirilebilir.

Okul öncesi eğitim kurumları denince akla;

• Çocukların gelişimine uygun,

• Bireysel özelliklerini ve özgüvenlerini destekleyen,

• Ezberci, didaktik ve zorlayıcı olmayan

• Eğlenceli bir ortamda eğitim sunan kurumlar gelmelidir (Curie, 2001). 

Genel olarak bu okullarda;

• Çocukların önceden kazandıkları becerileri yeni öğrenme ortamlarıyla birlikte destekleyerek çeşitli proje çalışmaları yoluyla karma yaşlarda ve farklı becerilere sahip çocukların bir araya gelerek ürün oluşturmalarını ve deneyim kazanmalarını sağlayan,

• Dil gelişimini destekleyen ve okuma alışkanlığı kazandırmayı hedefleyen,

• Okul-aile iş birliği içinde olan,

• Gerek büyük gerek küçük gruplar, gerekse bireysel olarak gerçekleştirilebilecek etkinlikleri dengeli bir biçimde sunan,

• Çocukların gelişimlerini belirli aralıklarla değerlendiren ve sistemli şekilde kaydeden,

• Çocukların sosyal gelişimlerini ve problem çözme becerilerini destekleyen çalışmalar yapılmalıdır.

Okul Öncesi Eğitimcisi Nasıl Olmalıdır?

Yukarıda sıralanan özellikleri yaşama geçirecek kilit noktada elbette eğitimciler bulunmaktadır. Her çağda büyük önem gören öğretmenlerin eğittikleri ve çevrelerinde bulundukları kişilerin yaşamına kattıkları beceriler ve sahip oldukları rolleri tartışılmaz. Ancak eğitim basamaklarında en küçük ve de en hızlı gelişim gösteren yaş grubuna eğitim veren öğretmenlerin, yani okul öncesi öğretmenlerinin, etki ve katkısı diğer yaş gruplarına eğitim verenlerden biraz daha fazladır. Bunun nedeni; yaşamın en değerli ve kritik önemdeki yıllarında eğitim veriyor olmalarıdır. Bu yaş grubuna eğirim veren öğretmenlerin üzerilerine aldıkları sorumluluk bilinciyle niteliklerinin çok yüksek olması gerekmektedir (Gürkan, 2007).

Okul öncesi öğretmenlerinin; yaratıcı, enerjik, neşeli, hoşgörülü, duyarlı, özgüvenli, tutarlı, iletişim becerileri yüksek ve diksiyonu düzgün, açık fikirli, yenilikleri takip eden, çocukların ve ailelerin bireysel özelliklerini de dikkate alan birçok özelliğe sahip olması ve küçük yaştaki çocuklarla çalışmaktan keyif alarak kendini her zaman geliştirecek bilince sahip olmalıdır.

Aileler İçin Son Söz

En değerli varlıklarımız olan çocuklarımızın geleceğe daha sağlam adımlarla ilerlemesi, kendilerine güven duyması ve yaşamlarının en değerli zamanlarının boşa geçirilmemesinde elbette ailelere büyük rol düşmektedir. Anne babaların çocuklarını bebekliklerinden itibaren evde desteklemeleri, ancak bu desteği sunmak için de okul öncesi eğitim veren profesyonellerden, yani okul öncesi eğitim kurumları ve okul öncesi öğretmenlerinden destek almaları önemlidir. Anne babaların çocuklarını iki-üç yaşlarından itibaren yarım gün ya da haftanın belirli günlerinde olabilecek biçimde okul öncesi eğitim kurumlarına göndermeleri onların tüm gelişim alanlarında gelişmelerini sağlayacak ve sağlıklı alışkanlıklar ve temel beceriler edinmelerine olanak tanıyacaktır.

Tüm bu yazılanlardan hareketle; erken dönemde çocuklara eğitim olanakları ve bol uyarıcılı, zengin bir çevre sunmak, onlarla olumlu etkileşim içine girmek geleceği şekillendirmede kritik bir önem taşımaktadır. Bu nedenle de okul öncesi eğitim en gerekli eğitim alanıdır. Sadece çocukların bireysel gelişim boyutunda değil, hem çocuklarımızın hem de ailelerimizin bilinçli olmasını sağlamada ve toplumsal olarak gelişmemizde de okul öncesi eğitimin önemsenmesi gerekmektedir.

Kısaca denilebilir ki; okul öncesi eğitim geleceğe yönelik en iyi ve en ucuz yatırımdır. Bu nedenle sadece gelişim boyutunda değil ekonomik boyutta da ülkemize katkılar sağlamakta ve geleceğin yetişkinlerinin sağlam temeller üzerinde yükselmesinde önem taşımaktadır. Ülkemizin daha gelişmiş bir ülke haline gelmesi, tüm alanlarda kalkınması için de geleceğin anahtarı okul öncesi eğitimde saklıdır.

Doç.Dr. Elif Çelebi Öncü

Kocaeli Üniversitesi

Eğitim Fakültesi

Kaynaklar

Aral, N.; Kandır, A.; Can Yaşar, M. (2001). Okul Öncesi Eğitim 1. İstanbul Ya- Pa yayınları. S.15.

Bloom, B. (1964). Stability and Change in Human Characteristics, Willey, New York.

Curie, J. (2001). Early Childhood Education Programs. Journal of Economic Perspectives. 2, 213-238.

Gürkan, T. (2007). Öğretmen Nitelikleri, Görev ve Sorumlulukları, Okul Öncesi Eğitimde Güncel Konular (A. Oktay ve Ö. Polat Edt.), Morpa.

Oktay, Ayla. (2000). Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem. İstanbul: Epsilon Yayınları. S. 189-192.

Poyraz, H.; Dere H. (2003). Okul Öncesi Eğitiminin İlke ve Yöntemleri, Ankara: Anı Yayınları.

Tietze, W. (1987). A Structural model fort he Evaluation of Preschool Effects. Early Childhood Research and Practice, 2. 133-153.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.