Logo

Eğitimde yapa boza yapa boza...

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Çarşamba, 11 Haziran 2014 08:20 tarihinde oluşturuldu



Eğitimin son 10 yılı, artıeğitimin tanıklığında yaşandı ve son 10 yıllık eğitim yaşamımız, bu derginin sayfalarına yayıldı. Bir bakıma bu yazıda sözü edilen eğitime dair konular, artıeğitimin eski sayılarında yerini bulmuş olmalı. Eğitim alanında önemli bir yeri olan artıeğitimin 10 yılını kutluyor, yayın yaşamındaki başarılarının devamını diliyorum.

Eğitimin son 10 yılına bakıldığında niceliksel gelişmeler bir yana niteliksel gelişme açısından fazla bir şey değişmediği; buna karşın -diğer alanlarda da olduğu gibi- siyasal iktidarın eğitimi, belirlemeye çalıştığı kendi ideolojik çizgisinde biçimlendirmek için olağanüstü bir çaba gösterdiği; buna karşı olan her engelin etkisizleştirilmesi için bütün imkânların seferber edildiği söylenebilir.

Özellikle son yıllardaki uygulanan eğitim politikaları -MEB’in KHK ile yeniden yapılandırılması, 4+4+4 yasası, dershanelerin kapatılması ve MEB kadrolarının bir kez daha boşaltılması, onlarca kez değişen sınav uygulamaları vb. uygulamalar- bizi bu belirlemeye yöneltiyor. Son 12 yıldır Siyasal İktidarın aynılığına karşın değişen her Bakanla birlikte uygulanan politikaların da değiştiğine tanık olduk.

Bunu doğrulayan örnekleri saydığımızda “eğitim dinamik bir yapıdır değişim onun karakteristik özelliğidir.” dense de bu örnekler, eğitimde tam bir “yapboz” yaşandığının kanıtıdır adeta.

Sözgelimi Sınav sistemleriyle ilgili değişiklikler...

Yükseköğretime geçişte;

•             2003’te üniversiteye girişte katsayı farkı daha da artırılarak 0,3 – 0,8 olarak uygulandı.

•             2009’da Üniversiteye girişte uygulanan ÖSS’nin 1999’dan önceki gibi yeniden iki aşamalı olmasına karar verildi. Yeni sınavların adı Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS), Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) oldu.

•             Mart 2010’da katsayı bu kez, alan dışını seçenler için 0,12 kendi alanlarını seçenler için 0,15 olarak belirlendi. 2010’da sınav bu katsayılarla yapıldı.

•             Kasım 2011’de farklı katsayı uygulaması ikinci kez kaldırıldı ve her aday için 0,12 olarak belirlendi.

Ortaöğretime geçişte;

•             2005’te Liselere giriş sınavı (LGS) yerine Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) getirildi. Sayın Bakan Çelik tarafından, 2007’de tek sınav olan OKS kaldırıldı. 6,7,8. Sınıflarda toplam 3 Seviye Belirleme Sınavı (SBS) uygulanmasına karar verildi. Amaç dershaneye olan ihtiyacı azaltmaktı ancak dershane talebi daha da alt sınıflara yayılarak arttı.

•             6, 7 ve 8. sınıfta uygulanan üç SBS’li sistem, daha sonuçları alınamadan 2010’da  dönemin Bakanı Sayın Çubukçu tarafından kaldırıldı. Yeniden tek sınava dönüldü.

•             Sonraki Bakan Sayın Dinçer, SBS’nin kaldırılacağını açıkladı. Onun ardından gelen Sayın  Avcı SBS’yi kaldırdı, sekizinci sınıfta her dönem iki oturumda uygulanan 6 dersten birer merkezi sınav uygulamasını getirdi.

Bunların yanı sıra şu değişiklikleri de saymak gerek:

•             2004’te üç yıl olan lise eğitimi 4 yıla çıkarıldı.  Anadolu Liselerinin hazırlık sınıfları kapatıldı,

•             2010 yılında düz lise olarak bilinen genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesine başlandı. Bu uygulama eğitim çevrelerinde liselerin adına Anadolu adının eklenmesi gibi bir tabela değişikliği olarak ifade edildi.

•             2012’de 8 yıllık kesintisiz eğitim 4+4+4 seklinde 12 yıllık zorunlu eğitime dönüştürüldü. Meclis gündemine getirilişinden yasalaşmasına yeteri kadar tartışılamayan bu yasanın; okula başlama yaşı, eğitimin kademelendirilmesi, 8. Yıldan sonra AÖL’ye devam... gibi konularında tartışmalar sürmektedir.

Öğretim programları değiştirildi:

•             2005’te ilköğretimde tüm derslerin öğretim programları değiştirildi ve uygulanmaya başlandı. Daha sonra ortaöğretim kapsamındaki öğretim programları da değiştirildi.

•             Bu programlarla ilgili geliştirme ve değerlendirme çalışmaları tamamlanmadan öğretim programları sil baştan yeniden değiştirilmeye başlanmış, bu değişiklikler henüz tamamlanamamıştır.

Bakanlık kadroları dağıtılmış, dershaneler kapanma noktasına getirilmiştir:

•             Bakanlık teşkilatının KHK ile yapılandırılması ve tüm yönetici kadroların havuza alınmasından kısa bir süre sonra bu kez dershaneleri kapatan yasanın içine eklenen maddelerle Bakanlık kadroları, 1 Mart 2014’te kabul edilen yasa ile bir kez daha boşaltılmıştır.

Dershanelerin kapatılması:

Burada sözü Dershanelerin kapatılmasına getirirken bu konunun neresinden bakarsanız bakın ülkemizin eğitim gerçekleriyle bağdaşmayan bir dayatma olduğu, dönüşümden kastın esasen kapatmaya zorlama hatta kapatma olduğu görülür.

Dershanelerle ilgili olarak özellikle son yıllarda toplumun her kesimine kendimizi anlatmak için her platformda görüşlerimiz yansıtmaya çalıştık:

•             Dershanelerin eğitim sistemi içinde edindikleri yer, kendilerine duyulan talebin devam ettiği ve edeceği, eğitim uygulamalarında edindikleri birikim ve deneyimleri,  verdikleri hizmetin eğitim öğretim hizmeti olması, öğrencilere ve ailelere sağladığı fırsat ve olanaklar, sağladıkları ekonomik değer ve istihdam olanakları... önemsenmesi; sistem içinde nasıl daha etkili olabileceklerinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledik.

•             Dershanelere olan ihtiyacı gidermeye yönelik düzenlemeler yapılmadan dershaneleri sistem dışına çıkarmaya dayanan düzenlemelerin hem hak kayıplarına, hem kargaşaya yol açacağını anlattık.

•             Dershanelerin şu ya da bu biçimde dönüştürülmesinin eğitimimizin sorunlarına çözüm getirmeyeceğini, nitelikli eğitime eşitlikçi biçimde erişimde bir katkı sağlamayacağını, dershanelerin ülke eğitiminde, ekonomisinde, sosyal yaşamında oluşturduğu birikimin, yabana atılamayacağını... söyledik. Sesimiz duyulmadı...

Bize göre son 10 yılın en önemli eğitim olayı 4+4+4 ten sonra dershaneleri kapatan, MEB kadrolarını ikinci kez boşaltan 6528 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan Kanun”dur.

Bu Yasa,  14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Dershane tanımını 5580 sayılı Yasadan çıkaran ve dershanelerin 1 Eylül 2015’ten itibaren kapanmalarını hükme bağlayan bu Yasa, kamuoyuna yansıtıldığı gibi bir dönüşüm yasası olmayıp, dershaneleri kapanmayla karşı karşıya bırakmıştır.

Eğitimin dershanelerden kaynaklı olduğu iddia edilen sorunlarına hiçbir çözüm getiremeyeceği açık olan bu Yasanın Meclise gönderilmesi öncesinde, konunun taraflarının memnun olacağı bir düzenleme içereceği basta Sayın Bakan olmak üzere en yetkili ağızlarca dile getirilmesine karşın böyle olmamış, gerek özel dershane kurucu ve çalışanları gerek bu kurumlardan hizmet alanlar şimdiden önemli kayıplara uğramışlardır…

Bu yasa;

•             Dönüşüm imkânı olmayan dershane kurucularının önemli maddi kayıplar yaşamasına,

•             Pek çok kurucunun varlıklarını sürdürmek için adeta dönüşüme zorlanmasına ve geleceği belirsiz riskler almalarına,

•             Yıllarını eğitime hizmette geçirmiş, geleceğini bu alanda planlamış dershane kurucusu, yöneticisi, öğretmeni ve çalışanının temel insan haklarından, vatandaşlık haklarından yoksun kalmalarına,

•             Hayata hazırlanan öğrencilerimizin eğitim haklarının elinden alınmasına,

•             Çocuklarına iyi bir gelecek sunmak isteyen ebeveynleri başka arayışlara sevk ederek maddi, manevi kayıplar yaşamalarına yol açacak;  kısacası bu yasa, toplumun her kesiminde önemli zararlar yaşanmasına neden olacaktır.

Bugün artık açıkça görülüyor/söyleniyor ki dershanelerin kapatılması konusu;  “eğitim sorunlarına çözüm bulmak”, “kolundaki bileziği satmak zorunda kalmaktan” ayrı bir noktaya, tamamen siyasal bir tercihle iktidar paylaşımının bir aracı haline gelmiştir.

Yıllardır eğitimin sorunlarının nedeniymiş gibi gösterilerek “günah keçisi” yapılan dershaneler, bu gün de siyasal iktidarın elinde  “günah keçisi” olmaktan öte topyekûn düşman ilan edilmiş, öğrencilerin dershanelere kayıt yaptırmamaları istenmiş, kara propagandalarla dershanelerin tahsilât yapmaları engellenmiştir.

Öyle ki özel okulları teşvik ve özel okullara dönüşüm olarak yola çıkılan bu sözde düzenlemenin bu gün geldiği nokta, özel okullardan devlet okullarına geçiş kolaylaştırılarak özel okulların boşaltılmasına kadar yönelmiştir.

Bu, sözde dönüşüm sürecinde uğradığımız haksızlıklar ve dayatılan hukuksuzluk karşısında verilen hukuk mücadelesi de yeni bir boyut kazanmış,  Ana Muhalefet Partisinin başvurusuyla Yasanın bazı maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali konusu, Anayasa Mahkemesinin gündemine girmiştir.

AYM’ye taşınan bu Yasanın sadece özel dershaneleri doğrudan ilgilendiren maddelerine ilişkin itirazlar, Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine onlarca kez aykırılık ya da ihlali içermektedir.

Anayasal düzene, evrensel hukuk kurallarına aykırı bulduğumuz kabul edilemez haksızlıklar karşısında duyarlı kamuoyunun, üyelerimizin, dershane kurucularımızın, hukuksal ve siyasal kurumların desteğiyle adaletin yerini bulacağına inanıyoruz. 

ARTI EĞİTİM'İN 10. YILI KUTLU OLSUN!..

‘Artı Eğitim’ 10 yıldır eğitimimizin her kademede, her türde sorunlarına duyarlılıkla yaklaşmış, eğitim dünyamıza ışık tutacak pek çok konuya değinmiş, gerek ülkemizde özel dershanecilik konularına ve sorunlarına yer vermesi gerekse özel dershanelerinin çatı örgütü ÖZ-DE-BİR’in görüşlerine sayfalarını açmasıyla ve de uzun soluklu bir yayın olarak ayrı bir öneme sahiptir; bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaya devam etmelidir Artı Eğitim.

Yayın hayatına başladığı ilk sayılardan bu yana izlediğimiz Artı Eğitim’in 10. Yılını, dergi yönetimini ve çalışanlarını kutlar,  nice yeni sayılarıyla sürekli bir yayın yaşamı dilerim.

Faruk KÖPRÜLÜ

ÖZ-DE-BİR

Özel Dershaneler ve Özel Öğretim Kurumları Birliği Derneği

Yönetim Kurulu Başkanı

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.