Logo

Çocuğunuzla ilişkinizi zedelemenin beş kolay yolu

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Çarşamba, 20 Ocak 2016 12:38 tarihinde oluşturuldu



Özlem Tokman

aileHepimiz biliyoruz ki disiplin zor zanaat. Hem anne-babalar hem de eğitimciler farklı yaş gruplarından çocukları terbiye ederken güçlükler yaşıyor. Disiplin metotları, yaş gruplarına, çocukların zihinsel ve duygusal gelişimi ile kişilik yapılarına göre büyük farklılıklar gösterse de her birimizin çocuklarımızı terbiye ederken özenle kaçınması gereken davranış kalıpları var. Bu davranış kalıplarının bir kısmını kendi anne ve babalarımızdan, öğretmenlerimizden görerek öğreniyoruz ama çoğunlukla kolaya kaçarak doğal bir içgüdüyle bu yöntemlere başvuruyoruz. Çünkü çocuklarla uğraşırken kendimizi kapana kısılmış, bir kutunun içinde sıkışıp kalmış gibi hissediyoruz. Çoğu durumda tatlı dilin işe yaramadığını görüp daha sert tedbirlere başvurmaktan başka çare bulamıyoruz. Fakat kutunun dışına çıkmak her konuda olduğu gibi disiplinde de alternatif bir bakış açısı sunabilir.

Bu konuyu araştırmak için kolları sıvadığım sırada okuduğum makalelerde, anne-babaların ve eğitimcilerin uyguladığı yanlış yöntemleri, bir anne olarak ben de zaman zaman kullandığımı fark ettim. Yani hepimiz hata yapıyoruz. Ama hatalarımızdan ders çıkarıp, yeni bir bakış açısı arayışına girmek çok önemli. İşte bu yüzden disiplin konusunu yabana atmamak, babadan kalma yöntemlerle vakit kaybetmek yerine araştırmacıların ve eğitim uzmanlarının tavsiyelerine kulak vermek lazım.

Bana kalırsa bu yoldaki ilk adım çocuğumuzla ilişkimizi zedeleyen davranış kalıplarından kurtulmak olmalı. Çünkü gerekli özeni göstermediğimizde çocuklarımızla sağlıksız bir ilişki sarmalına girmek çok kolay. İletişim kanallarını kapatıp, karşılıklı saygıyı yitirdiğimiz an geriye dönüşü imkânsız bir yola girebiliriz. İşte çocuğunuzla ya da öğrencilerinizle olan ilişkinizi berbat etmenin beş kolay yolu;

1.ÇOCUĞUNUZA SÜREKLİ OLARAK POTANSİYELİNİ DOĞRU ŞEKİLDE KULLANMADIĞINI VE SİZİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATTIĞINI SÖYLEMEK

Bu cümle ilkokul, ortaokul ve lise çağında çocukların bulunduğu tüm evlerde ve tabii ki okullarda yasaklanmalı. Bu cümle kadar ebeveyn ve çocuk arasındaki duygusal ilişkiyi temellerinden sarsan ikinci bir cümle düşünmekte zorlanıyorum

Bu cümlenin açıkça verdiği mesaj şudur: Benim için önemli olan okulda ve hayatta gösterdiğin performanstır. Performansını senin mutluluğunun ve refahının üzerinde tutuyorum.

Ebeveynler bu cümleleri sarf ederken arkasındaki gizli anlamı genelde düşünmezler. İstemeden, fark etmeden aynı cümleleri tekrarlayıp dururlar. Bu tür cümleleri sürekli duyan çocuklar içerlemeye, kendilerini yargılayıp sorgulamaya başlarlar. Bir süre sonra ailesinin onun hakkındaki gerçek düşüncesinin bu olduğuna da ikna olurlar. Onları hayal kırıklığına uğratıyorsam, arzuladıkları kadar yüksek performans gösteremiyorsam daha fazla çabalamama ne gerek var, diye düşünmekten kendilerini alıkoyamazlar.

Çünkü potansiyelin var ama kullanmıyorsun demek, çocuğun kafasında muğlak bir yargı yaratır ve zihninde rahatlıkla şu tür bir iç diyaloğa girebilir: Potansiyelim var ama hangi konuda? Akademik başarı elde etmeme yetecek kadar zeki olduğumu mu söylemek istiyor? Ama benim yegâne özelliğim derslerimde başarı gösterecek kadar zeki olmam değil ki? Ben çok yönlü bir insanım ve farklı alanlarda yeteneklerim var. Kimse bunun farkında değil.

Çocuğunuza hangi konuda potansiyeli olduğunu açıklayın. Muğlak ifadelerden kaçının. Onu yetenekli bulduğunuz alanları vurgulayın.

2.ÇOCUĞUNUZA SEVGİNİZİN KOŞULLU OLDUĞUNU HİSSETTİRMEK

Anne ve babaların sık düştüğü hatalardan biri de sevgiyi koşullu ve değişken bir durummuş gibi sunmak. Çocuklarımızı bu dünyaya sevmek, koruyup kollamak için getiriyoruz. Koşulsuz sevgi her çocuğun ihtiyaç duyduğu temel güvencelerden biridir. Eğer onların duygusal olarak sağlıklı, kendine güvenen, hayatı korkmadan yaşayabilen bireyler olarak yetişmelerini istiyorsak, davranışları her ne olursa olsun onları koruyup kollayacağımızın ve sevmeye devam edeceğimizin güvencesini verebilmeliyiz. Çocuklarımız sevilmek ve kabul görmek isterler. Ancak koşullardan bağımsız olarak sevilip kabul gördüklerinde hayatın zorluklarına göğüs gerip başarı gösterebilirler.

Benim için bu konudaki tek kriter, çocuğumla aramda ne geçiyor olursa olsun, gece yatağına uzandığında yanına gidip iyi geceler dilemek ve her şeye rağmen onu sevdiğimi hatırlatmaktır. Çünkü her çocuk uykuya dalmadan önce güvende olduğunu ve sevildiğini hissetmek ister. Çözmemiz gereken sorunlar kesinlikle sabahı bekleyebilir. Çocuğunuza iyi geceler dilemeden onu karanlık odasında uykuya göndermek belki de yapabileceğiniz en büyük hatalardan biridir.

3.ÇOCUĞUNUZU SÜREKLİ ELEŞTİRMEK VE SÖYLENMEK

Anne-babalar çocuklarının küçük yaşlardan itibaren doğru davranış biçimlerini öğrenmelerini, kendilerine, topluma ve insanlığa faydalı bireyler olmalarını isterler. Bu istek her ne kadar doğal ve anlaşılır olsa da, olumlu davranışları pekiştirmek için sürekli eleştirmek ve söylenmek ilişkiyi çıkmaza sokabilir.

Sofra kuralları, yeme alışkanlığı, kişisel hijyen, düzenlilik, çalışkanlık, kibarlık, hobi seçimi, arkadaş seçimi gibi konularda eleştiri ve söylenme, hemen her zaman olumsuz sonuç verir.

Yeni olumlu alışkanlıklar kazandırmak için öncelikle çocuğun hâlihazırda sahip olduğu iyi özelliklere odaklanmak gerekli. Başarılı olduğu alanları ve becerilerini hatırlatırken, abartısız birkaç övgü sözcüğü söylemek en doğru başlangıçtır. Çocuk, olumsuz davranışlarının yanında olumlularına da sahip olduğunun ailesi tarafından bilindiğini fark ettiğinde, olumsuz davranışlarına ilişkin eleştirilere daha sakin ve tarafsız biçimde yaklaşabilir.

Sadece olumsuz davranışları hatırlatmak, çocuğun içindeki değişme isteğini köreltir. Sürekli eleştirilen ve kötü yönleri öne çıkarılan bir çocuk değişim için gerekli olan olumlu enerjiyi kaybeder. Zaten herkes onun ne kadar beceriksiz ve sorumsuz olduğunu bilirken, bu durumu değiştirmek için çaba göstermenin boşa kürek çekmek olduğuna inanabilir.

4.ÇOCUĞUNUZU KÜÇÜMSEYEREK KONUŞMAK

Anne-baba olarak çocuğun hayatının belli bir döneminde her şeyi bilen, yapan, onun hayatta kalmasını sağlayan kişi tabii ki sizdiniz. Onu doyurdunuz, temizlediniz, tehlikelerden korudunuz. İlk adımını atarken elinden tuttunuz, ilk sözcüklerini gözyaşları içinde dinlediniz. Bu dönem çocuğun size bağımlı olarak yaşadığı bebeklik ve erken çocukluk dönemiydi.

Fakat çocuklarımız okula başlayıp, arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle sosyalleşme dönemine girdiklerinde çok daha bağımsız, başına buyruk bireyler haline gelirler. Öğretmenlerinden ve arkadaşlarından, sizin bilmediğiniz yeni şeyler öğrenirler. Bu nedenledir ki pek çok çocuk, okulda bugün neler yaptın sorusunu cevapsız bırakır. Çünkü bu soruyu bir sorgulama olarak görür. Okul hayatı artık ona ait özel bir alandır. Orada yaşadıklarını sizinle paylaşmak istediğinde paylaşacak ya da sohbet arasında size bu yaşantısının ipuçlarını verecektir. Tıpkı sizin, bugün iş yerinde neler yaptın, sorusuna karşı duyacağınız tepki gibi onlar da özel hayatlarının sorgulanmasına tepki duyarlar.

Bu nedenle okul çağındaki çocuklarla konuşurken cümlelerimizi çok daha dikkatle seçmeliyiz.

Hepsi senin iyiliğin için…

Anne-baba olduğunda beni anlarsın…

Sen daha çocuksun…

Hayatla ilgili ne biliyorsun ki…

Ben ne dersem o olacak…

Bunlar gibi çocuğun varlığını, kişiliğini hiçe sayan cümleler yavaş yavaş onu sizden uzaklaştıracaktır. Çocuklara üstünlüğümüzü kabul ettirmeye çalışmak yerine, onları yönlendirmek, zor durumlarda onlara kılavuzluk etmek çok daha doğru bir yetiştirme tarzı olacaktır.

Her konuda çocuğun fikrini de sormak, ona değer verdiğinizin en açık göstergesidir. Bu mesajı alan çocuk, hem kendine hem de size saygı duymayı öğrenir. İnsanoğlu düşüncelerine değer verilmediğini gördüğünde ya kendine olan güvenini ya da karşısındakine duyduğu saygıyı yitirir. Unutmayın ki, karşılıklı saygının mevcut olduğu bir ilişkide çocuğunuz sizin tavsiyelerinize kulak vermeye daha meyilli olacaktır.

5.SORUP DİNLEMEDEN YARGIDA BULUNMAK VE KENDİNCE SONUÇLAR ÇIKARMAK

İlişkilere en çok zarar veren davranış biçimlerinden biri de karşımızdakini dinlemeden bir yargıya varmaktır. Çünkü yargısız infaz onur kırıcı bir durumdur. Karşınızdakinin size güvenmediğini, ne derseniz deyin hakkınızdaki fikrinin değişmeyeceğini gösterir. Çocuğumuz ödevini zamanında bitiremediyse, sınavdan düşük not aldıysa, eve söz verdiği saatte dönmediyse, önce oturup onunla konuşun. Bir yargıya varmadan önce onu birkaç dakikalığına da olsa dinleyin. Bu çocuğunuzla aranızdaki iletişim kanallarının kapanmasını engelleyecektir. Üst üste yaptığınız bir iki yargısız infaz çocuğun size olan güvenini sarsar ve ilişkide sesini duyuramadığı hissine yol açar. Çocuklar bu gibi durumlarda gayet içgüdüsel ve tepkisel önlemler alırlar. Sesim duyulmuyorsa konuşmuyorum gibi. Ne olursa olsun çocuğunuzu dinlemekten vazgeçmeyin. Hiçbir konuyu kestirip atmayın. İletişim kanallarını açık tutmayı becerdiğiniz sürece sağlıklı bir ilişkiniz olacaktır.

Ebeveyn ve çocuk ilişkilerinde hem anne-babalara hem de çocuklara görev düşüyor. Bu ilişkiyi yürütmek tabii ki karşılıklı bir çaba gerektiriyor. Ancak yetişkinler olarak bize düşen sorumluluk çok daha büyük. Onları yetiştirirken yargılayıp sorgulamak yerine yol gösterici olmak, alçak gönüllü ve anlayışlı davranmak, bıkmadan usanmadan onlarla konuşmak ve yolumuza çıkan engeller karşısında her daim cesur olmak birincil görevimizi olmalı.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.