Logo

Doktor olmayı hayal ederken bankacı oldum

Kategori: Öne Çıkanlar
Cumartesi, 14 Nisan 2012 18:22 tarihinde oluşturuldu



Ekonomi okudu, finans alanında çalıştı, evlenince aile şirketinin kasasını yönetti, KAGİDER’i kurdu. Türkiye’nin en etkili sivil toplum kuruluşu olan TÜSİAD’da iki dönem yönetim kurulu üyeliği yaptı, şimdi başkan. 10 parmağında 10 marifet olan Boyner, kadınlar için dümenin başında olmanın büyük önem ifade ettiğini düşünüyor.
umit_boynerÜmit Boyner bir anne, Boyner Holding’de yönetici ve TÜSİAD Başkanı… Türkiye’nin en güçlü kadınlarından birisi, çeyrek asra yaklaşan iş yaşantısında hep çok çalışmış ama çocukları ve ailesi onun için her zaman ilk sırada yer almış. Çalışan annelerin ortak kaderini paylaştığını söylüyor Boyner ve ekliyor; “Çalıştığım için suçluluk duygusu bol bir anneyim.”
1963 İstanbul doğumlu olan Ümit Boyner, üniversite eğitimini ekonomi üzerine University of Rochester’da okumuş. Özel sektörde finans yöneticisi olarak çalıştığı dönemde, kick boks yaparken tanıştığı Cem Boyner ile evliliği farklı bir hayatın kapısını açmış ona.
Kariyerine bankacılık ile başlamış Boyner. “Eskiden herkes doktor, avukat ya da iş adamı olmak isterdi. Çünkü bu meslekler kabul görürdü ve biz de öyle kodlanmıştık. Ben de doktor olmak istemiştim mesela…” diyen Boyner, ancak finansı sevdiği için kendisini bankacılık sektörünün içinde bulduğunu anlatıyor. Boyner, bankacılıktan sonra özel sektörde çalışmaya başladığında da hep finansman yöneticiliği yaptığını ve hiç pişman olmadığını vurguluyor. Evliliğin ardından biraz da kayınpederinin teşvikiyle Boyner Holding’de yöneticilik yapmaya başlamış. Ümit Boyner, yabancı bir bankadan teklif aldığı zaman kayınpederi, “Çalışacaksan bizimle beraber çalış” deyince başlarda biraz tereddütte kalmış ama sonunda kabul etmiş. Bu durumdan başta rahatsızlık duyduğunu itiraf eden Boyner, göreve başladığında çok çabaladığını ve sorumluluk altını belirtiyor. Boyner, özel statü havası yaratmamak için işten erken çıkmak ve yemekleri yemekhanede yemeye varana kadar her konuya hassasiyetle yaklaşmış. “21 yıllık iş hayatımda en fazla yapmaya çalıştığım şey, karşıdakinin yerine kendini koyabilmek. Bu hayata çok boyutlu bakabilmenizi, insanlara çok boyutlu bakıp daha ılımlı yaklaşabilmenizi sağlıyor” diyen Boyner, çok çalışkan olsa da işkolik olmayacağını esprili bir dille söylüyor.  

İŞ HAYATINDA KADINLARA ÖNYARGILI YAKLAŞILIYOR
Çalışan bir kadın olarak, iş hayatında kadınlara yapılan negatif ayrımcılıklara karşı çok mücadele vermiş Boyner. “Bazen bir pozisyona eleman alınacakken, erkek tercih edildiği oluyor. Çünkü kadınların doğum yapıyor olması negatif olarak ele alınıyor” diyen Boyner bir yönetici olarak bunun mücadelesini çok verdiğine dikkat çekiyor ve bir anısını paylaşıyor: “İşe ilk yabancı bir bankada başlamıştım. Bir gün bana o bankadaki Türk yönetici, ‘4 yıl sonra nerede olmak istiyorsun?’ diye sordu. Ben de ‘sizin yerinizde’ gibi bir cevap vermiştim. Bunun üzerine, ‘Bu öyle kolay kolay olmaz. Türkiye’de hiçbir erkek bunu kabul etmez’ demişti. Ama şimdi gerçekten yönetim seviyesinde çok kadın görmeye başladık. Özellikle servis sektöründe insan ilişkileri kuvvetli olduğu için kadınlar erkeklerden daha başarılı oluyor.”

SUÇLULUK DUYGUSU BOL BİR ANNEYİM
Sabah kalktığında gidecek bir işi olması onu hep mutlu etse de, Boyner için hayatında işinden daha da önemli bir şey var, ailesi ve çocukları... İş hayatı ve özel hayatını olabildiğince dengede tutmaya çalışan Boyner, programını günlük ihtiyaçlara göre şekillendiriyor. En büyük önceliğinin ailesi ve çocukları olduğunu dile getiren Boyner sözlerini şöyle sürdürüyor: “Öldüğünüz zaman yaptığınız işlerden öte, nasıl çocuklar yetiştirdiğiniz ve nasıl bir aileye sahip olduğunuz önemli. Bir insanın bıraktığı en önemli mirasın çocukları olduğunu düşünüyorum. Çocuklarıma ve eşime doğru ve kaliteli bir zaman ayırmaya çalışıyorum. Zor oluyor, ama öncelikleri belirlemek gerekiyor. Sabah kalktığımda gidecek bir yerim olmazsa, ne yaparım bilemiyorum. Gün içindeki hayatım işe göre ayarlanmış durumda. STK’larla ilgili çalışmalarım ya sabah erken saatlerde ya da akşam iş çıkışlarında oluyor. Mümkün olduğu kadar planlı olmaya çalışıyorum. Geri kalan zamanlarımda seyahat ediyorum ve aileme vakit ayırıyorum.”
Boyner, çalışan bir anne olduğu için suçluluk duygusunun da bol olduğunu inkar etmiyor. Bazen çok disiplinli, bazen de çok yumuşak olabildiğine işaret eden Boyner, “Onlarla arkadaş olmaya çalışıyorum. Birlikte spor yapıyoruz. Birlikte dalıyoruz. Kalabalık bir çocuk grubumuz var. Maceradan hoşlanıyoruz. Ayvalık’ta beraber yürüyüş yapmaktan keyif alıyoruz. Eğlenceli ve çocuklarına yol göstermeye çalışan bir anneyim. Bazen gösterdiğim yolu beğenmezlerse, kızıyorum. En büyük çatışma burada oluyor. Sürekli karşılıklı karakter testi yapıyoruz” diye konuşuyor.
Çalışmaktan asla yüksünmese de, emeklilik için şimdiden planlarını yapmaya başlamış Boyner. Emeklilik dönemi için en büyük hayalleri ise seyahat etmek ve su altında çektiği filmlerin rejisörlüğünü yapmak. Ama bir gün bunları yapmaya karar verdiğinde kendisiyle ilgili “Doğru bir insan oldum, doğru şeyler yaptım, doğru çocuklar yetiştirdim, bazı konularda fark yarattım” demek istiyor.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.