Logo

11 yaşında yakalandığı hastalık tüm yaşamını değiştirdi

Kategori: Öne Çıkanlar
Pazar, 15 Nisan 2012 15:13 tarihinde oluşturuldu



Güçlü bir ses, satış rekorları kıran albümler, Eurovision birinciliği, hastalıklardan kurtulup yeniden doğuş… Sertab Erener’in başarısının ve azminin arkasında öğrenmekten ve üretmekten vazgeçmeyen yaşama sıkı sıkıya bağlı çok güçlü bir kadın var. “Bütün hayatımdaki şarkıları bir kağıda döküp baktım. Bunları bir tiyatro çalışır gibi kurguladım” diyen Sertab Erener en büyük keşfinin kendi olduğunu söylüyor.

sertap_erenerŞarkıları dillerden düşmeyen, mesleğinde 20 yılı aşkın süreyi geride bırakmasına rağmen güçlü sesinden ve mütevazılığından hiçbir şey kaybetmeyen Sertab Erener, kariyerine ilk sahneye çıktığı heyecanıyla devam ediyor. Küçük yaşlarda müziğe başlayan ilgisi, güzel enstrümanı sesi, onun için bir tür kendini anlatma yöntemi aslında. İçine Eurovision birinciliğini ve kendi deyimiyle ‘yeniden doğuşu’ sığdırdığı hayatı için, “Ben ‘şanslı’ demek istemiyorum ama yaşadığım her şeyin sahibinin kendim olduğuna inanıyorum” diyen Erener’in içi rahat: “Ne istediysem yaşadım. Pişmanlıklarım yok. Çünkü hepsinden bir şey öğrendim.”

HASTALIĞIM MÜZİKLE TANIŞMAMA VESİLE OLDU
‘Küçük dev kadın’ Sertab Erener’in öyküsü 4 Aralık 1964’te başlıyor. Kendisine her zaman büyük destek olan ağabeyi, annesi ve babası ile geçirdiği mutlu çocukluk zamanlarında müziğe olan ilgisinin ve yatkınlığının keşfedildiğini anlatan Erener, 11 yaşında yakalandığı kolit hastalığının da müzikle tanışmasında büyük rolü olduğunu söylüyor. Eve ilk piyanonu hastalığı döneminde girdiğini vurgulayan Erener o yılları şu sözlerle anlatıyor: “Çok zor bir okulda okuyordum, Işık Lisesi’nde. Bir de içimde müzik yapma isteği vardı. Ortaokul ikinci sınıftayken aileme ‘Ben müzik yapmak istiyorum, beni konservatuara yollayın’ dedim. Yani ben bu kolitle uğraşırken hayatla ilgili heyecanımı hiç kaybetmedim. Sahneye çıkıp şarkı söyledim, her şey devam etti. Enerjimden bir şey yitirmedim. Beni yaşama bağlayan da o oldu.”
Babasının Türk sanat müziğinden söylediği şarkılarla büyüdüğünü söyleyen Erener, “Babaannem Arap soyundan geliyor. Siirtli’dir. O yüzden biz  de ses gani. Olağanüstü bir koloratür sopranoydu benim babaannem. Çayını ince belli bardağa koyar, Köprüden Geçti Gelin türküsünü söylerdi. Ben de onun bembeyaz saçlarını tarardım. O yüzden bizim ev çok müzikli bir yerdi. Babam sonra Zeki Müren'le aynı dönemde Şefik Bey'den dersler almış. Müzisyen olacakken avukat olmuş” diyor.  
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Opera Bölümü’ne girişi ile beraber profesyonel müzik hayatının kapılarını da yavaş yavaş araladığını vurgulayan Erener, kısa sürede güçlü sesi ve yeteneğiyle dikkat çekerek kulüplerde sahne almaya ve reklam jingle’ları seslendirmeye başlıyor. Erener, İstanbul’da sahne aldığı bir caz kulübünde, onu izlemek için oraya gelen Sezen Aksu ve Onno Tunç ile tanışıyor ve bu tanışmanın kariyerinin en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu şöyle ifade ediyor: “Sezen Aksu, beni ilk çağırdığında, 20 yaşındaydım. Bir grubumuz vardı. O yılların neredeyse tüm reklam müziklerini ben söylüyordum. Para kazanıyordum; havalıydım. Vokalist olur musun? diye sorduklarında kabul etmedim. Tuzum kuruydu. Bir yıl sonra tekrar çağırdılar. Bu sefer, Levent (Yüksel) ile gittik. O bas gitar çalıyordu, ben de vokal yapıyordum. Sonra Sezen, beni öne itti. Konserlerinde bana hep fırsat verdi. Sezen konserleri, birden Sertab konserlerine dönüştü.”
sertap_erener_yeniVokalistliğin ardından 1992 yılında Sezen Aksu’nun desteği ile ‘Sakin Ol’ adını verdiği ilk albümünü çıkaran  
Erener, bu albüm sayesinde artık tüm Türkiye tarafından tanınan, şarkıları milyonlarca insan tarafından bilinen bir stara dönüşüyor. İkinci albümü “L’al”in ardından bir yol ayrımına geliyor Erener… Yıllardır mücadele ettiği kolit hastalığından kurtuluyor, hem müzikal hem de özel hayatını değiştiren Demir Demirkan ile tanışıyor.

SERTAB’IN YENİDEN DOĞUŞU…
Sertap Erener için hayatının ikinci dönemini ‘yeniden doğuş’ olarak tarif ediyor. “11 yaşından itibaren hastalıkla yaşayan ve aşklarını da bu hastalıkla beraber yaşayan biri olarak, gerçekten içimde sakladığım, kendi özümde olan esas kadını, kızı yaşayamadım. Üzülen ve ezilen ego yaşamak istiyor. Benim içimdeki ego dedi ki: Artık acı çekmek istemiyorum. Bunu tedavi etmek için, kendi içime doğru bir yolculuğa çıktım. Çıkarken de dünyaya, hayata şöyle bir baktım. Neler yaptığıma, yapmadığıma, ne kadar risk aldığıma, bir sürü şeye… Ben bu değişimle beraber gördüm ki, içimdeki kadın da aşkı başka tanımlıyor. Ben aşkı o güne kadar hep kendini güvende hissetmek, bağımlılık duygularıyla yaşamışım. Hiç ayaklarım yerden kesilmemiş. Oysa değişen Sertab aşık olunca ayakları yerden kesildi. İşte şarkıları da besteleri de bu dönemde yapmaya başladım. Başka bir tarafımı fark ettim. O aşk, beni bir şekilde tedavi etti. Korkularımdan kurtuldum. O ölü toprağını üzerimden attım, nefes almaya başladım.”
Sertab Erener bu değişimin dünya starlığına ve Eurovision birinciliğine giden kapıyı da bir bakıma araladığını düşünüyor. ‘Sertab Gibi’ albümünün ardından, 1999 yılında ‘Vur Yüreğim’ ve 2001 yılında ‘Turuncu’ albümünü çıkaran Erener, albümün hit şarkılarından ‘Zor Kadın’ı 2000 yılında Voice Male grubuyla Akapella tarzında yorumlayarak dünya listelerinde şans arıyor ve aynı yılın yaz aylarında yayınladığı Private Emotion adlı single kapsamında Ricky Martin ile düet yapıyor.

EUROVISION ŞARKISI YARIM SAATTE HAZIRDI
Erener’in kariyerindeki bir sonraki hamlesi ise Eurovision’a katılmak oluyor. 24 Mayıs 2003’te, Letonya’nın başkenti Riga’da “Everyway That I Can” şarkısıyla Türkiye’yi temsil eden Erener yarışmada birinci olarak, Türkiye’ye tarihi bir başarı getiriyor. Şarkı uzun süre Avrupa listelerinde üst sıralarda yer alırken 2005’in Ekim ayında Danimarka’nın başkenti Kophenag’da gerçekleşen Eurovision’un 50. yıl kutlamalarında, 50 yıl içinde yarışmış 1000 şarkı arasında 9. seçiliyor. Erener, “Eurovision Şarkı Yarışması'nda seslendireceğim şarkı için önce Sezen'e gittim, daha sonra da Mazhar Alanson'a... Mazhar Abi, bir şarkı verdi ama benim kafamdaki şarkı o değildi. Yarışmaya iki ay kala hala seslendireceğimiz şarkı belli değildi. Sonra Demir'e sordum ve yarım saat sonra beklediğim parça hazırdı. Eurovision’da birinci olacağımı biliyordum, bunu bilerek gittim” diyor.
Eurovision başarısının ardından 2004 yılının Ocak ayında ‘No Boundaries’ adlı ilk İngilizce albümünü çıkardığını anlatan Erener, ‘No Boundaries’, albümün başta Almanya olmak üzere Hollanda, İsveç, İsviçre, Avusturya, Belçika, İspanya, Yunanistan, İngiltere, Polonya, Çek Cumhuriyeti gibi pek çok Avrupa ülkesinde müzik marketlerde yer aldığını belirtiyor. ‘No Boundaries’in yapım aşamasında, aralarında Sertab Erener’in seslendirdiği ‘One More Cup of Coffee’ adlı şarkının da yer aldığı Bob Dylan albümünü piyasaya çıkaran Erener, albümdeki bu şarkının Amerika’da geniş yankı uyandırdığını ve Penelope Cruz, Jessica Lange, Johny Goodman ve Jeff Bridges’ın başrollerini paylaştığı ‘Masked and Anonymous’ adlı Hollywood yapımı filmde şarkının soundtrack olarak seçildiğini anlatıyor. Bu başarının ardından 2005 yılında ‘Aşk Ölmez’ albümünü yayınlayan Erener, 2009 yılında türkülerin İngilizce seslendirildiği ‘Painted on Water’, 2010 yılında da listelerde rekorlar kıran ‘Rengarenk’ albümüyle müzikseverlerin karşısına çıkıyor. Grammy Ödülü almayı da kafasına koyan Erener, “Eurovision'dan sonra beni F-16'lar karşılamıştı, Grammy'den sonra herhalde savaş gemileri karşılar" diyor.
Müziğin her daim hayatında önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Erener sözlerini şöyle noktalıyor: “Kendimi ‘ben’ diye tanımladığım günden beri müziğe olan eğilimimin altını çizip, parlattım. Müzik hayatımın bir parçası fakat tamamından ibaret de değil. Keyif aldığım ve ilgilendiğim başka alanlar da var. Müziği profesyonel olarak yapmayı bıraktığım gün hayatımı müzik kadar keyifli hale getirecek ve besleyecek ilgi alanlarım var. Yaşadığım süre içerisinde umarım bir okul kurabilirim”

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.