banner

Sezai Eyüpoğlu: Türkiye’nin lokomotifi eğitim olmalıdır




3 yıl gibi çok kısa bir süre içerisinde 11 kampüse, 5 binleri aşan öğrenci portföyüne ulaştıklarını belirten ERA Kolejleri CEO’su Sezai Eyüpoğlu, teknoloji ve inovasyon temelinde inşa ettikleri ERA ile eğitimde yeni bir çağı, yepyeni bir devri markalaştırdıklarını söylüyor.

sezai_eyupogluDersanecilikten özel okulculuğa geçişte dönüşüm süreci ile başlayan yeni dönemin altın bir fırsat sunduğunu vurgulayan Eyüpoğlu, “Dünyada 21. yüzyılın lokomotif sektörü eğitimdir. Eğitim ve kalitesi ile ilgili problemler çözülmeden, gelişmiş ülkeler arasında olamazsınız. Türkiye’nin kalkınmasının lokomotifi de eğitim olmalıdır” diye konuşuyor.
Sayın Eyüpoğlu, öncelikle eğitim yaşamınızdan başlayalım. Türkiye’nin geleceğine yön veren bir sektörde yer alıyorsunuz, bize kendi eğitim serüveninizden bahseder misiniz?
Gönül isterdi ki Standford’lar, Harward’lar sıralayabilsin insan. Ancak tıpkı ülkemiz hikayeleri gibi, benim eğitim hikayem de oldukça mütevazı ve Türkçedir. Kastamonu Devrekani’de bir köy ilkokulunda başlayan eğitim hayatımı, birçok farklı lise deneyimini takiben, kararlılık ve sevgiyle tercih ettiğim tarih bölümünde, Niğde Üniversitesi’nde tamamladım. Bugünlerin en popüler şarkılarında rastladığımız “Ne yaparsan yap aşk ile yap” dizelerinin lise yıllarıma tercüme edilmiş haliyle, tarih öğretmenimin “Ne olursan ol, ama en iyisi ol” öğüdü takılmış olmalı ki kulaklarıma; kararlılık ve sevgi, eğitim hayatımın düsturu, eğitim ve eğitimcilik kimliğimin ayrılmaz bir parçası oldu. Bugün halen bir yandan Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji bölümünde bir öğrenci, yönetiminden sorumlu olduğum eğitim kurumunda ise işletme vizyonuyla yol alan bir eğitimciyim.
Benim eğitim hayatım da birçoğumuzunki gibi yönlendirmelerle şekillenirken kendi yönünü buldu, beni de önüne kattı ve halen koşturuyor alnımda yazılı olana doğru... Nenem “Doktor ol evladım” dedi, “Olur” dedim kan tuttu; Babam “Mesleğimi sürdür evladım” dedi, “Olur” dedim, torna tesviye okudum lisede; içimden bir ses kendi kendime “Tarih seviyorsun evladım, tarihçi ol” dedi, üniversitede tarih okudum. Tüm bu farklı beklentilerin ortak paydası olan “Evlat” kelimesi öyle bir yüreğime işlemiş ki, ülkemizin geleceği olan evlatlarımıza eğitimci olarak hizmet vermek nasip oldu.
Bugün eğitim sektörünün en hızlı büyüme ivmesine sahip eğitim zincirlerinden birinin CEO’su konumundasınız. Bize kariyerinizin nasıl şekillendiğini anlatır mısınız?
Profesyonel meslek hayatım tesadüfi bir şekilde, özel bir öğrenci yurdunda idareci olarak başladı. Gencecik bir öğretmen adayı iken, kendimden yaşça büyük birçok insanı idare etmekle yükümlü olduğum ve saçlarıma ak düşüren ağır bir sorumlulukla karşı karşıya kaldım. Öğrencilik hayatımla eş zamanlı olarak sürdürdüğüm bu iki yıllık deneyim, bugünkü yönetsel becerilerimin birçoğunun temellerini hazırlamıştır. İlk idarecilik deneyimim üniversite ile birlikte sona erdi. Artık bir öğretmen adayıydım.
KARİYERİMİN İLK BAŞARISI 3 PERDELİK OYUN OLDU
Ben her ne kadar kendimi daha iyi ifade edebileceğim ve öğrencilerimle bireysel temas imkanını bulacağımı umduğum özel bir kolejde eğitmenliğe başlamak istesem de, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir devlet lisesinde mesleğime başlayabildim. Bin bir ideali gencecik yüreğine sığdıran çiçeği burnunda bir öğretmen olarak, çok kısa bir süre içerisinde Türkiye’nin eğitim gerçeğiyle yüzleştim. Ben koşmak isterken nefesini tüketme diyen deneyimli öğretmenlerin ve her yenilik girişimine karşın engeller yaratan geleneksel yapılanmanın hızımı kestiğini fark eden okul müdürüm, beni motive etmek adına “18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Projesini” organize etmemi önerdi. Tüm coşkumu bu projeye yönlendirerek okul müsameresi tadında bir töreni, kendi kaleme aldığım “Emanet” adlı üç perdelik tiyatro oyununa dönüştürdüm. Kariyerimin ilk başarısı olarak gördüğüm bu organizasyon, eğitim verdiğim okul ile sınırlı kalmayıp, İstanbul genelinde birçok okulda sahnelendi. Devlet okullarındaki eğitim kariyerim doğal olarak çok kısa sürdü.
Bir öğretmen arkadaşımın tavsiyesi üzerine, ideallerimi hayata taşıyabileceğim özel sektörde dersane öğretmeni olarak çalışmaya başladım. Devlet okullarının aksine dersaneden beklentinin somut ve dolayısıyla sektörel rekabetin çok daha güçlü olduğu bu yeni çalışma ortamı, kişiliğime çok daha uygundu. Büyük bir iştah ve merak ile çalıştığım dersane zincirinin Avcılar Şubesi’ndeki 2 yıllık öğretmenlik deneyimini takiben, aynı grubun Gaziosmanpaşa Şubesi’ne yönetici olarak atandım. Eğitim ve idareciliği birlikte sürdürdüğüm 2 yıl sonunda aynı dersane grubunun Genel Müdürü oldum. Genel Müdürlüğüm süresince şube sayısı 40’ı aştı. Genel müdürlük ile birlikte yeni gündemimi portföy yönetimi, idare, planlama, analiz, başarı, finans, hukuk gibi kavramlar işgal ederken; bina, mobilya, sıra, masa, kitap, defter, servis v.b. gibi sayısız detay hakkında sürekli bilgilenir ve kararlar alır hale geldim. Binlerce karar ve deneyim çok doğal bir akıbet içerisinde binlerce merhabaya dönüştü. Binlerce merhabayı her bir güne sığdırmak zorunda kaldığınızı hissettiğiniz an anlıyorsunuz ki, artık gerçek bir yöneticisiniz ve yöneticilik yeniden başlıyor. Sanırım kariyeriniz, kendinizi de yönetmeye başladığınızda şekilleniyor...
sezai_eyupogluDÖNÜŞÜM SÜRECİ ALTIN FIRSAT SUNDU
Yıllarınızı verdiğiniz dersanecilik sürecinin sonunda ERA Kolejleri markasının ortaya çıkması ve kurumsallaşma sürecini bizlerle paylaşır mısınız?
Türk eğitim sisteminin kendine has çizgisinin bir sonucu olan ve sadece akademik başarıya odaklı rekabet, çok doğal olarak dersaneleri örgün eğitimin vazgeçilmez bir dinamiği haline getirmiştir. Yıllar boyunca sınav sistemine öğrenci hazırlamak, çok değişkenli eğitim karneleriyle değil; somutluğu tartışılmaz sınav başarılarıyla değerlendirilmek, ister istemez sektöre yön veren dersanecilerin “öğrenci-veli-başarı” üçgeninde doktora tezi vermelerine yol açmıştır. Hükümet politikalarıyla başlayan dönüşüm süreci, tüm mesleki deneyimlerimizi örgün eğitime aktarabilme altın fırsatını gün gibi ortaya çıkarttı.
Genel yöneticiliğini yaptığım dersane grubunun bağlı bulunduğu eğitim holdinginin yeni bir kolej yatırımı yapma kararıyla birlikte, yepyeni bir süreç başladı. 600 küsur yıl önce Mevlana’nın ön gördüğü gibi, “Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” dedik ve 2013 itibariyle yeniliklere yelken açtık.
Sistem birden dönüşse de, kafaların ve beklentilerin aynı hızla dönüşmesinin zaman alacağından emin olduğunuz bir düzene fark katabilmek, yeni misyonumuz oldu. İşte tam bu noktada inovasyon, yani yenilikçilik kavramı ufkumuzu açtı. Çağın değeri olan inovasyon kavramları, eğitim sistemimizin de temel ihtiyacı olan değişimi sistemde değil, sistemi daim kılan metotların revizesinde sorgulatıyordu.
Bu analiz sürecinde; eğitim uzmanları, psikologlar, pedagoglar ve sosyologlardan oluşan ekibimle birlikte “akademik başarı”yı tekrar masaya yatırarak çalışmaya başladık. Biz Türkler sınava yarışçı gibi hazırlarken birçok batılı ve hatta Uzakdoğulu ülkenin dört dörtlük insan yetiştirme konusunda kat ettiği mesafelerin oluşturduğu deneyim havuzu, bize kendi içimizde başarı kavramını yeniden sorgulattı. Bu sorgulama süreci içerisinde akademik başarıyı bileşenlerine bölmeye ve bizleri her bir bileşeni yeniden temel hedefler olarak tanımlamaya yöneltti. Tüm ekibimizle birlikte; fiziksel gelişim, zihinsel gelişim, sosyal gelişim, psikolojik gelişim ve nihayetinde akademik gelişim başlıklarının her birini özel olarak hedefleyen bir eğitim modeli üzerinde, yani bugünlerde “5G” olarak tarif ettiğimiz 5’li gelişim sisteminde karar kıldık.
Kendinize ait bir modeliniz var ise tabiatıyla işler kolaylaşıyor. Her bir gelişim kaleminin ihtiyaçlarını tespit edip, brieflerimizi profesyonel kurumlara açtık. Önce profesyonel bir kurumsal iletişim ajansıyla değerlerimizi ve markamızın temellerini hazırlayıp, takiben eğitim atmosferimizin inşası için mimari profesyonelleri, çözüm ortaklarımız arasına yerleştirdik. Artık un vardı, yağ vardı, şeker vardı... Ve helva kaçınılmaz oldu! 3 yıl gibi çok kısa bir süre içerisinde bugün 11 kampüse, 5000’leri aşan öğrenci portföyüne ve en önemlisi ivmesini kazanmış bir büyüme potansiyeline sahip olduk. Bir yandan büyürken bir yandan da deneyimlerimizi kurumsallaştırmayı çok iyi başardık.
Sonuç olarak eğitim vizyonumuzun tanımı olan ERA’yı yani yeni bir çağı, yepyeni bir devri markalaştırdık.
YENİ KAMPÜSLERLE TÜRKİYE’YE AÇILIYORUZ
ERA Kolejleri olarak önümüzdeki dönemde hedefleriniz ve yatırımlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Tıpkı ekonomideki özelleşmenin temel dinamikleri gibi; yapıyoruz, işletiyoruz ve yaşatıyoruz. Türkiye’de maalesef birçok işletme hasbelkader yapmayı ve işletmeyi el yordamıyla öğreniyor, sektörün yönlendirmeleriyle de gerçekleştiriyor. İş yaşatmaya gelince, işler ciddileşiyor. Çünkü sürdürülebilir ve denetlenebilir sistemler kurmayı ve yaygınlaştırmayı başarabildiğinizde, artık yaşayan bir eser bırakabiliyorsunuz. Yeni iş ortakları ile çalışmak, tam anlamıyla “kurmak ve işletmek” konusundaki tüm deneyimlerinizi yeniden masaya yatırarak kendi standartlarınızı herkesin anlayabileceği ve yürütebileceği bir kılavuza çevirmek anlamına geliyor ki, bu da kitabı yeniden yazmak ile eş anlamlı.
Bir yandan ERA Kolejleri’nin yeni kampüsleriyle ilgili gelişim planını tamamlıyor, diğer bir yandan ise yeni kampüslerimiz için planladığımız inovasyonların hali hazır kampüslerimize adaptasyonu ile uğraşıyoruz. Henüz çok genç bir marka olmamıza ve franchise ortaklıkları konusunda hiçbir girişimimiz olmamasına rağmen markamızı inceleyen ve bir parçası olmak isteyen yeni girişimcilerin yoğun talepleri karşısında kurumsal değerlerimizi standartlar ile tanımlayıp, Türkiye’nin her bölgesinde yeni iş ortakları için uygulanabilir bir sisteme çevirme gayreti içerisindeyiz.
Hayatta ne başarırsanız başarın, eğer ki eseriniz sadece sizin varlığınız sayesinde yaşayabiliyorsa; benim vizyonum içerisinde, ne başarınız başarı ne de eseriniz eser sayılır. Ne zaman ki yeni bir yönetim ya da yeni bir girişim talebi oluşur, o zaman siz de kendinize kuşbakışı bakmak durumunda kalırsınız.
İşte bugünümü ve gündemimi, evrensel deyimiyle “self kontrol” yani kendi doğrularımızın analizi süreci işgal ediyor. Böylelikle yeniden doğabiliyor, her zaman yeni şeyler söyleyebilme gayretini daim kılabiliyorsunuz.
REKABET VELİ VE ÖĞRENCİYE KAZANDIRACAK
Dönüşüm süreci ile birlikte özel okul sektöründeki büyüme kısa sürede ikiye katlandı ve ciddi bir rekabet ortamı oluştu. Bu rekabetin sektöre etkileri neler olacak? Veliler bu ortamda sağlıklı bir tercih yapabilmek için nelere dikkat etmeliler?
Türkiye’de eğitim son birkaç yıldır bir sektör olarak algılanıyor. Ancak tüm dünyada 21. yüzyılın lokomotif sektörü eğitimdir. Eğitim ve kalitesi ile ilgili problemler çözülmeden, gelişmiş ülkeler arasında olamazsınız. Türkiye’nin kalkınmasının lokomotifi eğitim olmalıdır. Dünya standartlarında özel okulların eğitim sektörü içindeki pazar payı %20’lerde iken Türkiye’de bu oran henüz tek haneli rakamlarda dolaşıyor. Eğitim hizmetlerinin yükü büyük oranda devletin üzerinde. Son yıllarda devlet bütçesinden eğitime ayrılan payda artış olsa da bu oran hala çok düşük seviyelerde. Dönüşüm süreci ile birlikte, sektöre yeni oyuncular katılmıştır. Önemli olan bu yeni oyuncuların, eğitim sektöründe yatırım yapmanın sorumluluğu ile hareket etmeleridir. Tüm sektörler için geçerli olduğu gibi bizim sektörümüzde de rekabet veli ve öğrencilerimize kazandıracaktır. Bunun sektördeki oyunculara ise dinamizm ve üretkenlik katacağı görüşündeyim. Zaten dünya da hızla değişmiyor mu? O hıza ve yeniliğe ayak uydurabilenler, uyum sağlayabilenler hayatta kalıyor. Buradaki temeller, “iyi okumak, iyi analiz etmek ve stratejik planlama” üzerine kurulmalı. Çünkü insanımız artık çocuklarının geleceği için çok daha bilinçli ve eğitime harcadıkları bütçe her geçen gün artıyor. Daha çocuklar bir yaşına gelmeden eğitimleri için yatırım yapmaya başlıyorlar. Gelişimlerine uygun her türlü aktivitenin içinde olmak istiyorlar. Okul seçimi yaparken de çocuklarını tanıyarak ve neye ihtiyaçları olduğunu iyi bilerek konuyu araştırıyorlar. Burada da temel kavramın, gelişim ve bireye odaklılık olduğunu düşünüyorum. Velilerin eğitim kurumunun değişen dünyayı yakalamakta ne kadar aktif olduğunu ve günümüzün kavramları olan “teknoloji ve inovasyon” çerçevesinde neler vadettiklerini iyi değerlendirmeleri gerektiğini düşünüyorum.
sezai_eyupogluADRENALİNİ SEVİYORUM
İş yaşamı dışında neler yaparsınız? Hobileriniz, ilgi alanlarınız nelerdir? Bunlara nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Gençliğim boyunca uğraştığım tekvando sporu, birçok gençlik hayali gibi lise yıllarımla sona erdi. Sanılanın aksine bir dövüş sporundan ziyade derinlemesine incelendiğinde bir savunma sanatı olan tekvando deneyimi, kişisel gelişim sürecime disiplin kavramını yerleştirdi. Halen aynı ivmeyle sürdürdüğüm hayatımda ilgi duyduğum tüm hobilerimi genel bir disiplin içerisinde sürdürmeye çaba harcıyorum.
Bunca rekabetin, sayısız merhabanın arasında bana kalan zamanlarda ruhumu, onu dinlendirirken ufkumu geliştiren şiirlerle ayakta tuttuğumu söyleyebilirim. Bir yandan her fırsatta okuyor, bir yandan da amatörce kaleme sarılıyorum. İletişim çağının bilgi kalabalığı içerisinde en zor şeyin cümleleri kısaltabilmek ve anlaşılır kılabilmek olduğunu düşünüyorum. İşte bu arayış içerisinde, şiirler en güzel rehberiniz oluyor.
Yoğun tempom içerisinde spor uzaklarda kalsa da, bulduğum her fırsatta dalmaya gidiyorum. Geçen yıllarda dalmayı denizlerden gökyüzüne taşımayı deneyimleyip, yamaç paraşütünü de hayatıma katmaya başladım. Sanırım adrenalini seviyorum.
Herhalde tekvando geçmişimi bilen birçok mesai arkadaşımın nükteleriyle “Kızdırmayın Sezai Bey’i, dalar” şeklindeki şakalarını gerçek bir dalışa çevirmeyi başarabildim.
Özel vakitlerimi; ailemle paylaşmaya, çocuklarımla daha çok vakit geçirebilmeye ve bu zamanları artırabilmenin arayışlarıyla değerlendiriyorum. Tıpkı iş hayatımda olduğu gibi, ardımda eserler bırakabilmeye çalışıyorum.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.