banner

Vizyoner eğitimci ve yatırımcılarla yeni kurumlar açacağız




11 kampüste 20 okul, kurs alanında ise 70 kurum ile eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdüren Doğru Cevap Eğitim Kurumları’nın yönetimine eğitim dünyasının yakından tanıdığı Hami Koç getirildi. Doğru Cevap Eğitim Kurumları eğitim modelinin okul ve kurs modeli olarak ikiye ayrıldığını belirten Doğru Cevap Eğitim Kurumları CEO’su Eğitimci-Sosyolog Hami Koç ile, kurumun yapılanmasını, eğitim modelini ve gelecek hedeflerini konuşurken, özel öğretim sektöründe yaşanan gelişmeleri de değerlendirdik.

 

hami_koc_dogru_cevapKısa bir süre önce Doğru Cevap Eğitim Kurumları CEO'su olarak yeni bir sürece adım attınız. Doğru Cevap Eğitim Kurumları ve hizmet yelpazesi hakkında bilgi verebilir misiniz? 
Doğru Cevap Eğitim Kurumları, 2015 yılında doğru zamanda ve doğru yerde ortaya çıkan bir eğitim markasıdır. Ama bunun öncesinde, markayı kuran arkadaşların resmi ve özel kurumlarda öğretmenlik, kurum müdürlüğü, mali işler sorumluluğu, kurum sahibi olarak eğitim camiasında on yıldan fazla deneyimi olan eğitimciler-girişimciler olduğunu zikretmemiz lazım. Eğitim camiasında birçok markanın o zamanki şartlarda dershanecilik alanından çekilmeye başladığı bir dönemde, dershanelerin kapanması ile kanun gereği ihtiyaca cevap vermesi için Milli Eğitim Bakanlığınca resmi olarak oluşturulan kursçuluk alanında cesur bir adım atarak özel öğretim kursları alanında bir marka kurmuş ve kısa sürede vatandaşın ve öğrencilerin beklentilerini bilen eğitimci ve girişimcilerin güvenini kazanarak 250 şubeye kadar ulaşmıştır. Bu başarısı ile marka, sektördeki yarım asırlık diğer saygın kurumların arasında önemli bir seviyede kendine yer bulmuştur. Belki de Cumhuriyet tarihinin en hızlı büyüyen kurumudur. 2016 yılında özel okul alanında yaptığı ilk yatırımın ardından bugün 11 kampüs ve 20 okulla hizmet veren bir kurum haline geldik. Doğru Cevap Eğitim Kurumları, özel okul, özel öğretim kursları ve kişisel gelişim kursları ile Türk eğitim sistemine olumlu katkılarda bulunmayı kendine hedef olarak belirlemiş bir eğitim markasıdır. Amacımız; bilim alanında doğru çizgiye sahip, milli ve manevi değerlere saygılı ve bu değerleri içselleştirmiş, geleceğe odaklanmış, hoşgörülü, bilim ve teknikten beslenen, teknoloji ile donatılmış ve bilgiyi yönetme gücüne sahip insanlar yetiştirmektir. 

DOĞRU CEVAP BİR SENTEZ MODEL
Doğru Cevap Eğitim Kurumları eğitim anlayışı nasıl oluşturuldu? Nasıl bir eğitim sistemi uyguluyorsunuz? Kurumlarınızı diğer eğitim kurumlarından farklı kılan özellikler nelerdir? 
Doğru Cevap Eğitim Kurumları eğitim modeli okul ve kurs modeli olarak ikiye ayrılmaktadır.
Eğitim modelimiz felsefi bir arka plana sahiptir. Bu konuda ciddi bir akademik çalışma yapıldı ve nihayet hem zamanın ruhuna hem de bizlerin kültür dokusu ve ülkemizin gerçeklerine uygun olarak bir sentez model ortaya çıkarıldı. 19. ve 20. yüzyılın ilk yarısına hakim olan Pozitivist ve modern eğitim modellerinin ve diyalektik olarak bu modelin karşısında bulunan yapılandırmacı post-modern eğitim modellerinin bir sentezini yapmak gerekiyordu. Bu, iki sebepten dolayı zorunlu bir hal almıştı: Birincisi; her iki model de aşırı uçlarda yer alan iki farklı paradigmanın ürünüydü ve tek başına her şeyi ile doğru olamazdı. İkincisi ise içinde bulunduğumuz ve yakın gelecekte birlikte yaşayacağımız çağın ihtiyaçlarını tam olarak karşılamamaktaydılar. Biz eğitim modelimizi oluştururken bu iki temel yaklaşımın bir sentezini yaptık. Bu modelin uygulanmasında başat rolü öğretmen oynayacağı için öncelikle öğretmenin sınıfta, eğitim ve öğretim uygulamalarında hangi pozisyonda bulunması gerektiğini belirleyerek işe başladık. Modern paradigmanın erki temsil eden ve bilgi aktarıcısı öğretmeni ile post modern paradigmanın erksiz ve bilginin yapılandırma sürecindeki figüran öğretmeni sentezleyerek, "Yönetmen Öğretmen-Aktör Öğrenci" prensibini geliştirdik. Bu prensibe göre öğretmen bir bilgi aktarıcısı, bir mutlak otorite merkezi değil, senaryosu yazılmış, kazanım hedefleri belirlenmiş bir oyunu yöneten yönetmen; öğrenci ise rolünü kendi tarzı ile oynayan bir aktör pozisyonuna yükseltilmiştir.
Bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu günümüz dünyasında öğretmeni "Bilgi aktarıcısı" pozisyonundan kurtarmak ve onu bilgiyi kullanma yollarını keşfetmek için öğrencilerine ilham veren bir mentor pozisyonuna yükseltmek olmazsa olmazdı. Öğretmenin ve öğrencinin eğitim-öğretim süreçlerindeki pozisyonunu belirledikten sonra diğer aşamalara geçebilirdik ve modelimizin diğer unsurlarını inşa etmeye başladık.

7D EĞİTİM MODELİ
Okullarımızda 7D Eğitim Modelini uyguluyoruz. Bu model, öğrencilerimizin 7 farklı alanda doğru bilgi ve beceri ile donatılmasını hedeflemektedir. Yakın gelecekte içinde yaşayacağımız bilişim ve yapay zekâ ile donatılmış dönemin üretim tarzlarından, iletişim tarzlarına birçok farklı özelliği olacaktır ve öğrencilerimizi bu yeni çağa en hazır insanlar olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz.
7D eğitim modeli, okullarımızda uygulanan ve öğrencilerin akademik, sosyal, yabancı dil, teknoloji, yetenekler ve etik kurallar gibi farklı alanlarda doğru insanlar olarak yetişmelerine destek olmak amacıyla kurgulanmıştır.
Kurslarımızda ise "Mentorluk" ve "4+1 Kazanım Pekiştirme" modelleri uyguluyoruz. Mentorluk sistemimiz "Öğrenci Tanıma", "Etkin Rehberlik", "Okul Takip ve Geliştirme" ve "Veli Bilgilendirme ve Veliyi Sürece Dahil Etme" gibi süreçleri içermektedir. Kurslarımızda ilk olarak öğrencilerin bilimsel test ve ölçeklerle tanınması için çalışmalar yapılmaktadır. Bu testler sonunda öğrencilerimizin akademik yeterliliklerini kazanım düzeyinde tespit edebiliyoruz. Bunun yanında dikkat düzeyleri ve psikomotor hızlarını, öğrenme stillerini, çalışma davranışlarını, zeka türlerini ve mizaç odaklı testlerle kişilik analizlerini ve mesleki yönelimlerini tespit ediyoruz. Öğrencilerimizi tanımadan, onların bireysel özelliklerinin farkına varmadan onlara yeterince destek veremeyeceğimizi biliyoruz.
Öğrenci tanıma programı sonrasında bireyselleştirilmiş rehberlik destek programını başlatıyoruz. Bu, sezon sonuna kadar devam eden ve sürekli kendini besleyen aktif bir süreçtir. Öğrencimizin bireysel özelliklerine uygun olarak geliştirilen programlarla hem akademik olarak hedeflenen düzeye ulaşmasına destek oluyoruz hem de çalışma davranışı, kişilik özellikleri gibi bireysel farklılıklarından kaynaklanan ve hedefe ulaşmamızı engelleyen faktörleri planlı şekilde ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.

dogru_cevap_topluMEVCUT KURUMLARIMIZI DAHA DA GÜÇLENDİRECEĞİZ
Doğru Cevap Eğitim Kurumlarının kısa, orta ve uzun vadede hedefleri ve büyüme stratejisi hakkında bilgi verebilir misiniz? 
Doğru Cevap Eğitim kurumları ülkemizde her ilde ilçede okullaşmaya sağlam adımlarla devam etmektedir. Bizimle yoluna devam edecek münferit mevcut okullar ve yeni açılacak kurum sahipleri ile görüşmelerimiz hep sürmektedir. Özel öğretim kursları arasında da Türkiye'nin önemli seviyede büyük markasıdır. Yakın gelecekteki planımız, mevcut kurumlarımızın daha fazla geliştirilmesi ve güçlendirilmesi yönündeki stratejilerin uygulaması olacaktır. Eğitim takımımız hemen her hafta Edirne'den Van'a Doğru Cevap ismi altındaki kurumlara çok yönlü olarak hizmet vermeye devam etmektedirler. Bunun yanında şehirlerimizin sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksleri ve eğitim yatırımları ihtiyaç analizleri ışığında markamızın büyüme ve gelişme hedeflerine uygun, güçlü ve vizyoner eğitimcilerle-yatırımcılarla yeni yatırımlar yapmayı planlıyoruz. Gelecek yıl birçok şehrimizde daha fazla ve nitelikli eğitim kurumu sayısı ile öğrenci ve velilerimize hizmet vermeye devam edeceğiz. Her hafta yeni müracaatları değerlendiriyoruz.

Günümüzde başarı kavramı farklı açılardan ele alınmaktadır. Bir eğitim kurumunun başarılı olarak değerlendirilebilmesi için hangi kıstaslara bakılmalıdır? Bu anlamda kurumunuzda neleri ön plana çıkarıyorsunuz?
Meşhur bir hikâye vardır. Bir parti yetkilisi anket yaptıklarını, sonuçların kendi lehlerine %70 çıktığını ve bundan dolayı çok sıkıntılı olduklarını söylemiş. %70 oranın çok iyi olduğunu ve niçin sıkıntılı olduğunu soranlara ise şöyle bir açıklama yapmış; “Anketi parti genel merkezinde yaptık.” Bu durumda başarıyı değerlendirirken birçok farklı kriteri göz önünde bulundurmak gerekir. Sadece akademik başarı üzerinde yoğunlaşmak ve rakamsal ifadelerle sınırlandırılmış bir başarı anlayışı benimsemek doğru değildir. Ölçümün nerede, ne zaman ve hangi şartlarda yapıldığı, değerlendirme kriterlerinin ne olduğu mutlaka göz önüne alınmalıdır. Bizim kurumlarımız açısından gerçek başarı öğrencilere ulaşabilmek, potansiyellerini açığa çıkarabilecek bir öğretim programı uygulayabilmek ve en önemlisi de onlara iyi örnek olabilmektir.    

Kurucu ve yönetici olarak uzun yıllardır sektördesiniz, öncelikle bir eğitim kurumunu yönetmenin zor ve kolay yanları nelerdir? Nasıl bir yöneticisiniz? Yöneticilik vasfınızı belirleyen ilkeleriniz nelerdir?
Yönetim bir bilim dalıdır. Ancak eğitim yönetimi, pozivitist paradigmanın genelleyici ve indirgeyici kurallarıyla sürdürülemeyecek kadar hassas bir alandır ve maalesef eğitim dünyası uzun bir süre yönetim alanından devşirilen kavramlarla idare edilmeye çalışılmıştır. Son yıllarda literatürde daha sık rastladığımız liderlik, eğitim ortamına daha çok uyan bir kavram olarak görülebilir. Artık dünyanın birçok ülkesinde lisans ve yüksek lisans programlarının isimleri “öğretim liderliği” olarak değiştirilmiş ve zihniyet de buna göre revize edilmiştir. Öğretim liderleri öncelikle insanla uğraştığının bilincinde olmalı ve yönetim politikalarını buna göre şekillendirmelidir. İnsanın olduğu yerde kesin kurallardan bahsedilemez ve durumsallık hakimdir. Okullarda teori, uygulama ve tecrübenin bileşiminden oluşan bir yönetim stratejisi belirlenmeli, okul yönetmenin bir fabrikayı yönetmekten farklı bir iş olduğu unutulmamalıdır. Eğitim yönetiminde en anahtar kavramlardan bir tanesi iklimdir. Yöneticinin en önemli işi önce okulda güzel bir iklim oluşturmak, daha sonra amaçları gerçekleştirmek için uygun adımları atmak olmalıdır. İklimin bozuk olduğu bir okulda, eğitim kurumunda amaçlar ne kadar büyük olursa olsun, ulaşmak mümkün olmaz. Şöyle de söyleyebiliriz; Çalışanların motivasyonunu sağlamadan ve aidiyet duygusunu oluşturmadan, hiçbir yönetim teorisi işe yaramaz. Herkesin fikrini rahatça ifade edebileceği bir kurum kültürü oluşturabilirseniz verim artar. Katı bir şekilde uygulanan hiyerarşik kurallar ve esneklikten uzak bir yönetim yaklaşımı eğitimin tabiatına aykırıdır. Yöneticilikte işin yüzde sekseni gönül yapmaktır. Diğer bir deyişle gönül kırmamaktır. Öğretmenlikte, eğitimde işin sırrı sevgidedir. Maalesef sevgi kavramı son yıllarda özgül ağırlığını yitirmiş, baloncuk yapmış her yönden gelen hafif rüzgara göre biçim ve pozisyon almıştır.

KURSLARDA DERS SINIRLAMASI KALDIRILMALI
Dershanelerin kapanmasıyla kurs piyasasında bir belirsizlik durumu oluştu. Bu kurumların kapanması da 1 yıl ertelenmişti. Ancak bu alanda açılan kurum sayısında da patlama yaşandığını biliyoruz. Bu alanda yaşanan gelişmeleri ve Türkiye’de kursların işlevini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kapsamda öneri ve öngörülerinizi alabilir miyiz?
Dersanelerin kapatılması o günkü şartlarda ülke güvenliği açısından önemli bir karardı. Dersane sektöründeki Fetö tehlikesi böylece bertaraf edildi. Dersane yerine gelen kursların işlevi bir ihtiyaçtır. Zaten bu yüzden Anayasa Mahkemesi meşru-alternatif yapı istemişti. Resmi okullarda açılan kurslar ne ölçüde ihtiyacı karşılamaktadır! Japonya ve Kore örneğinde olduğu gibi birçok gelişmiş ülkede bizden daha yüksek seviyede bu kurumlar varlığını sürdürmektedir. İmkanı olan hemen her vatandaş ve eğitimci dahil her meslekten bürokraside çalışan memur ve işçiler büyük oranda bu kurumlardan hizmet almaktadır. Son birkaç yılda kurs sektöründeki zorlaştırma uygulamaları neticesinde, merdiven altı tabir edilen ve hiçbir resmiyeti olmayan kurumların sayısı resmi kurumların sayısının çok üzerinde olduğu söylenmekte ve görülmektedir... Bu işin çözümü resmi olarak açılan kurslarda ders sınırlaması kalkmalı, mevzuat olarak her şey uygulanabilir hale getirilmeli, resmi olmayan yerlere de faaliyet için izin verilmemelidir. Yani gereği yapılmalıdır. Sonra da şayet devlet bu kurumların devamını istemiyorsa ihtiyacı giderecek tedbirler almalıdır. Böylece zaten bu kurumlar da birkaç yılda kendiliğinden varlığını sonlandırır. Bunun en sağlıklı yolu budur. Biz bu konularla alakalı olarak teklif ve düşüncelerimizi yetkililere her platformda arz ettik, etmeye de devam ediyoruz.

Hami Bey, bize eğitim yaşamınızdan da bahsedebilir misiniz?
İlkokulu köyümde bitirdiğimde ilçede ortaokulu okuyacağımın heyecanını yaşadığım haftaları hala bütün sıcaklığıyla hatırlarım. Yazları çobanlık yapardım. İlkokulda yazdığım şiirleri arkadaşlarımın milli bayramlarda okuduğunu bilirim. Ortaokuldan itibaren meslek olarak seçmeyi düşündüğüm üç tercihimden biri öğretmen olmaktı. 80’ler öncesi o dönemin Türkiye’sindeki eğitim ve şartlar bizi pişirdi. Bilen ve farkında olan için şimdi büyük oranda imkân ve fırsatlar çok. Hayatta en sevdiğim işlerden biri kitap okumaktır. Kitap okumaktan zevk almayan bir insan hayattan nasıl, neden zevk alır ki? Bilge kimselerin seminer, konferans, sohbet ve söyleşilerine çok önem verdim. Çünkü onlar yılların birikimini çoğu zaman hiçbir karşılık beklemeden özet olarak size sunuyor. İhtiyacına, karakter ve mizacına göre istifade imkânı var. Sosyoloji okurken dünyanın sosyal-kültürel yapılarını, dünyanın son iki asır tarihi ve sosyo-kültürel değişimini tekrar inceleme imkânım oldu. Eğitim yönetimi üzerine master yaptığım sürede eğitim teknolojilerinin eğitim sektöründeki yer ve ağırlığını çok yönlü araştırma, geliştirme fırsatım oldu. Eğitim yöneticisi olduğum süre zarfında öğretmen ve idari görevdeki takım arkadaşlarımla çok alanda ilklere imza attık. Bir eğitim yöneticisi olarak akademik-sosyal faaliyetler ve sportif faaliyetlerde çok az kimseye nasip olacak başarılar yaşadık. Bunların hemen hepsini dijital dünyada (sosyal medya ağlarında) görmek mümkündür. Doğrusu ben de bazılarına şaşırmışımdır. Çalıştığım ekip arkadaşlarımdan da çok şey öğrendim. Bu husus ve başarı hikayesi bile kitap konusudur. Eğitim-öğrenim yaşamım devam ediyor...

Eğitim sektöründe yer almaya nasıl ve neden karar verdiniz?  Bu kararınızı etkileyen unsurlar nelerdir?
Ben zaten öğretmenim. Birkaç mesleğim, branşım var. Yetkin olduğumu söyleyebileceğim bütün alanları severek isteyerek tercih ettim. Öğretmenlik bir gönül işidir, aşk işidir. Tarihte çok önemli örnekleri var, bunlardan da etkilendiğimi söyleyebilirim. Babam ve dedem yarı öğretmendiler, kanaat önderi durumunda idiler, bunların tesiri olmuştur. Bildiği ile hayat tarzı örtüşen öğretmenlerimin de tesiri olmuştur. En itibarlı meslek ilim ve öğretmenlik işi-meşguliyetidir. Manevi yönü hariç hangi meslekte sermayenizi vererek çoğaltabilirsiniz. İlim verdikçe-paylaştıkça çoğalır. Öğretmenlik beyinlere bilgi koyma mesleği değil gönüllere dokunma sanatıdır.  Son otuz yıldır ülkemizde ve yurt dışında üst düzey yöneticilik yaptım. Doğrusu bu görevlerim için belirlediğim hedefim yoktu. Ama elimden geldiğince işimi iyi yaptım. Amirlerime ve iş arkadaşlarıma hep dürüst ve samimi davrandım. Bulunduğum her pozisyonda kendimi ve menfaatimi kurum menfaati önünde tutmadım. Çalışan kurumunu yaşatmalı ki iş ve icraat imkânı olsun. Kurum yetkilisi de insanı yaşatmalı ki kurum yaşasın.

İş dışında nelerle ilgilenirsiniz? Neler yapmaktan hoşlanırsınız? İlgi alanlarınız nelerdir?
Okumak. Her alanda eğitim faaliyetleri... Yurt içi ve yurt dışında eğitim kurumlarını görmek-incelemek... Spor. Ülkemi bütün özellikleri ile öğrenmeye keşfetmeye devam etmek. İnsanlara faydalı olmak. Muhteşem kültür ve değerlerimizin şifalı antibakteriyel sularından beslenmek... 

VELİLERE TEMİNAT SAĞLAYACAĞIZ DERKEN
ÖĞRENCİLERİN DURUMLARI RİSKE ATILMAMALI
Türkiye’de özel okul sektörünün gelişimi hakkında değerlendirmeleriniz nelerdir? Sektörde yaşanan zorlukları nelere bağlıyorsunuz? Bu sektörün gelişimi için önerileriniz ve sektörün geleceğine yönelik öngörüleriniz nelerdir?
Özel okullaşmanın son yıllarda hızla artması olumlu ve olumsuz gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Sektörde yaşanan zorluklar maalesef son iki yılda ciddi boyutlara ulaşmış ve hepimizi üzen bazı neticeleri olmuştur. Ancak problemlerin temelinde esas olarak şu vardır. Eğitim gönül işidir. Sadece para kazanmak amacıyla kurulan okulların sektöre faydadan çok zararı olmuştur. Bir tekstil fabrikasını yönetir gibi okul yönetirseniz, idealiniz bu ülkeye hayırlı insanlar yetiştirmek olmazsa ve kurum politikalarını sadece sayısal büyüme üzerine temellendirirseniz sonuç hüsran olur. Ve olmuştur da. Türkiye’nin maarif davasına gönül veren insanlar özel okulculuk anlamında büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Ancak eğitimin ruhunu hissedemeyen, bir çocuğun hayatına dokunmanın ne kadar yüce bir şey olduğuna vakıf olamayan insanların özel okulculuk yapması sektörü zor durumda bırakmaya devam edecektir. Dünyanın her yerinde öğretmenlik ve okulculuk diğer sektörlerden farklı bir konuma sahiptir. Okulculuk özveri ve fedakârlık ister. Okul kuran kişiler, kendi kurumlarında eğitim gören çocukların geleceğiyle ilgili bir sorumluluk hissetmeli, derslerde boşa geçen bir dakikanın bile bedeli olduğunu bilmelidirler. Ancak zihniyet çarpık olursa, sonuçların da çok düzgün olması beklenemez. Bakanlık düzeyinde alınması gereken tedbirler vardır elbette. Özel okullar için teminat konusu gündemde. Ancak mevcut kurumların ve bu sene açılacak kurumların zarar görmeyeceği bir politika oluşturulmalı ve velilere teminat sağlayacağız derken öğrencilerin durumları riske atılmamalıdır. Bu konuyla ilgili dernek olarak da ciddi mesai harcadık ve tekliflerimizi bütün ilgili taraflara ve bakanlık düzeyinde sunduk. Son zamanlarda yaşanan üzücü hadiselerin bir daha yaşanmaması için bakanlık icraatlarına başlayacaktır. Ancak hükümet düzeyinde ne kadar önlem alınırsa alınsın, asıl mesele eğitim girişimcisinin, eğitim yöneticilerinin ve öğretmenlerin zihniyeti dönüşümüdür. Zihniyet aynı kaldığı müddetçe, alınan pansuman tedbirler uzun vadede kalıcı bir çözüm getiremez. 

Doğru Cevap Eğitim Kurumları’nı diğer kurumlardan farklı kılan en temel özelliği, bugüne değil, geleceğe insan yetiştirmesidir. Geleceğin nitelikli insan gücü ihtiyacını çok iyi biliyoruz ve hem okullarımızda hem de kurslarımızda bu ihtiyaca yönelik insan yetiştirmeye odaklanmış bulunmaktayız. Bireysel farklılıkların öğrenme ve eğitim süreçlerinde kesinlikle göz ardı edilmemesine olan inancımız ve tüm çalışmalarda bu ilkeyi temel prensip olarak benimsiyor oluşumuz bizleri diğer kurumlardan ayıran en belirleyici özelliğimizdir.”

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.