banner

İstanbul Arel Üniversitesi’nin 7/24 işbaşındaki rektörü




Her sabah 5’te kalkıp, 8’de işbaşı yapan, günde yaklaşık 13 saat çalışsa da 24 saat kapısını öğrencilerine açık tutan bir rektör o…

arel üniversitesi “Bütün öğrencilerimde telefon numaram vardır, mezun olsalar bile günün her saati beni çekinmeden ararlar” diyen İstanbul Arel Üniversitesi Vekil Rektörü Prof. Dr. Nihat Küçüksavaş, çalıştığı şirkette maliyet muhasebesi konusunda sıkıntı yaşayan bir öğrencisinin gece 3’te kendisini aradığını ve birlikte sorunu çözerek işten atılmasını önlediklerini söylüyor.

Kısa bir süre önce İstanbul Arel Üniversitesi’nin vekil rektörü olarak yeni görevine başlayan Prof. Dr. Nihat Küçüksavaş, doktor olma hayali kurarak adım attığı üniversite hayatında kendini önce Hukuk ardından da İksitadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde bulan, yaşadığı tüm aksiliklere rağmen akademisyen olarak kariyer yapmaya karar veren bir isim… Çukurova Üniversite’sindeki görevi esnasında torun özlemine dayanamayıp İstanbul’a yerleşen Küçüksavaş’ın yolu Arel Üniversitesi ile Şubat 2009’da kesişmiş. Erken emekli olduğuna üzülürken, İstanbul’a adım atışının ikinci günü üniversiteden teklif alan Küçüksavaş, hocalık ve rektör yardımcılığı görevlerinin ardından akademik hayatını en üst makamda sürdürmenin gururunu yaşıyor.

Rektörlüğün yoğun temposuna rağmen derslere girmeye devam eden Küçüksavaş için en büyük mutluluk kaynağı öğrencileri ile geçirdiği zamanlar. Öğrencilerine duyduğu sevgiyi “onların çocuklarımdan bir farkı yok” sözleriyle tarif eden Prof. Dr. Nihat Küçüksavaş, bu ay Rektörün Odası bölümümüzün konuğu oldu… 

Öncelikle İstanbul Arel Üniversitesi Rektörü olarak sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Nerede doğdunuz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz, aile yaşantınızdan söz eder misiniz?

1950, Kahramanmaraş/Göksu doğumluyum. Ancak ‘geç doğan’ bir çocuğum. Bu yüzden de ailem okula, askere erken gideyim diye beni bir sene erken kaydettirmiş…  Genelde çocukluk yıllarından şikayetçi olanların sayısı çoktur, ancak benim çocukluğum gerçekten çok güzel geçti. Tek çocuktum, amcalarımın da çocuğu olmadığı için beni biraz nazlı büyüttüler diyebilirim. Biraz da bu durumdan olsa gerek, ortaokula kadar oldukça haylaz bir çocukmuşum. Fakat ortaokuldan sonra dünyanın en uslu çocuklarından biri oldum. Çocukluk döneminde kimseyle kavga bile etmedim.

Öğrencilik yıllarınızda ne gibi zorluklar yaşadınız?

İlkokulu, köyde Doğantürk İlköğretim Okulu’nda okudum. İlkokul öğretmenimle hala görüşüyorum. Okumamıza vesile olduğu için de her daim kendisini minnetle anıyorum.

O zamanlar şartlar daha zordu. Kazamızda tek bir ortaokul vardı. Annem öğrenimime nerede devam edeceğim konusunda tereddütte kalınca, Adana’da bir akrabamızın yanına gittim ve Kadirli Ortaokulu’nda okudum. Ailenin tek çocuğu olduğum için ailem de benimle beraber Adana’ya geldi. Sonrasında lise dönemi için tekrar Kahramanmaraş’ın yolunu tuttuk… 

İSKELETİ GÖRÜNCE DOKTORLUKTAN VAZGEÇTİM!

Çocukluk yıllarında hayalini kurduğunuz meslek hangisiydi?

Köylerde büyüyen çocuklar genellikle kaymakam, hakim, doktor gibi mesleklerin hayalini kurarlar. Ben de bu mesleklerden birini istiyordum. O yıllarda üniversiteye tek bir sınavla giriliyordu, aldığınız puana göre üniversitelerin ilan ettiği mülakatlara katılıyordunuz. Merkezi sınav puanım çok yüksekti. Ankara Tıp Fakültesi’ne kaydımı yaptırmaya gittiğimde, okulun girişinde gördüğüm iskeletten çok etkilenerek kayıt olmaktan vazgeçtim.

Sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdım. O yıllarda öğrenci olayları had safhadaydı. Takriben bir ay kadar okuduktan sonra çıkan bir çatışma nedeniyle senatonun kararı üzerine üniversite süresiz olarak kapatıldı. 

Adana İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde kontenjanlar dolmadığı için öğrenci alımı devam ediyordu. Ben öğrenimime burada devam etme kararı aldım, tahminime göre fakültede puanı en yüksek olan öğrenci bendim. İlk senemi geç kayıt olmama rağmen düşük not almadan bitirmeyi başardım. Hatta Başkan’dan bir teşekkür yazısı bile almıştım. Onu hala bir anı olarak saklıyorum.

TORUNUM İÇİN ERKEN EMEKLİ OLDUM

İstanbul Arel Üniversitesi ile buluşmanız nasıl oldu? Rektörlüğe uzanan yoldaki süreçten söz eder misiniz?

Mezuniyetimin ardından yüksek lisans eğitimi için Almanya’ya gittim. 2.5 yıl boyunca Heidelberg Üniversitesi’nde İktisat üzerine okudum. Orada özel sektörde çalışmak yerine akademisyen olmak istediğimi anladım. Doktora çalışmalarına başladığımda tez konum Türkiye üzerineydi. Bu nedenle ön çalışma yapabilmek için Türkiye’ye geri döndüm. Kısa bir süre özel sektörde çalışıp, askerliğimi de yaptıktan sonra kendimi Erzurum’da asistan olarak buldum.14 yıl Erzurum’da çalıştıktan sonra, 1991 yılında Çukurova Üniversitesi’ne geçiş yaptım. Farklı birimlerde yöneticilik ve Enstitü Müdürlüğü gibi birçok görevde bulundum. 2009 yılında oğlumdan bir telefon aldım. Torunum olacaktı, bu nedenle oğlum annesiyle benim yanında olmamı istedi. Yaş haddinden emekliliğime 9 yıl olmasına rağmen torunumuz için İstanbul’a taşınmaya karar verdik. Geldiğimizin ertesi günü de Arel Üniversitesi’nden hocalık teklifi aldım. Kemal Bey ile tanıştıktan sonra sözleşmemi imzalayarak görevime başladım. Çeşitli görevleri üstlendikten sonra da rektör oldum.

Rektör olduktan sonra öğrencilerinizle ilişkilerinizde ne gibi değişiklikler oldu?

Ben öğrencilerini çok seven bir hocayım. Onlarla birlikte olmaktan, ders vermekten çok büyük keyif alıyorum. Rektör olduktan sonra da ders vermeyi bırakmadım. Ders saatlerim eskisi kadar yoğun olmasa da, hala derslere giriyorum. Akademide 3 sene üst üste derse girmediğiniz zaman ders verme hakkınız elinizden alınıyor.Bu nedenle ders vermeyi hiçbir zaman bırakmadım.

NİTELİKLİ ÖĞRENCİLERİMİZ VE TECRÜBELİ KADROMUZLA GÜÇLENİYORUZ 

İstanbul Arel Üniversitesi’nin bugün ulaştığı noktaya yönelik olarak neler söyleyebilirsiniz?

Üniversitenin başarılı olması için üç şeye ihtiyacımız var. İlk sırada fiziki imkanlar geliyor. Bu açıdan İstanbul’daki en iyi vakıf üniversitesi olduğumuzu söyleyebilirim. İkinci faktör ise öğrenciler… Rektör olarak iyi bir öğrenci profilimiz olduğuna inanıyorum. Anadolu terbiyesi, kültürü almış, çok donanımlı öğrencilerimiz var. Üçüncü nokta ise iyi bir kadro… Vakıf üniversitelerinin sayısının fazla oluşu nedeniyle hocaları iyi seçerek, güçlü bir kadro oluşturmak hiç de kolay olmuyor.

Kadromuzu oluştururken kendimize göre kriterler geliştiriyoruz. Dil bilen, doktorasını yurtdışında yapmış hocaları tercih ediyoruz. Bunun yanı sıra hocalarımızın Türkiye koşullarını iyi bilmesi gerekiyor. İlk kuruluş yıllarında çok fazla hocaya ihtiyaç duyulduğundan fazla seçici olamıyorsun. Ama süreç ilerledikçe akademisyen seçiminde daha iyi bir noktaya gittiğimizi söyleyebilirim.

Rektörlük görevini üstleneli henüz kısa bir süre oldu ama gündeminizde ki projeleri ve üniversite adına nasıl bir gelecek tasarladığınızı bizimle paylaşır mısınız?

Rektör olduğunuz zaman hayallerinizi somutlaştırma şansına da sahip oluyorsunuz. Üniversitemizin daha iyi noktalara taşınması için düşündüğümüz önemli açılımlar, projeler var. Tabi ki bunları bir günde gerçekleştirme imkanımız yok. Kesin sonuç alabilecek duruma geldiğimizde teşebbüse geçmemiz gerekiyor. Projelerimizin çerçevesinin yılsonuna doğru daha net çizilmiş olacağını söyleyebilirim.

ADAPTASYON SÜRECİNDE SIKINTI YAŞAMADIM

Mesleki kariyerinizde olmak istediğiniz noktada mısınız? Rektör olduktan sonra sizin için ne değişti?

Rektörlük onurlu bir görev... Hayatımın hiçbir döneminde kendime yönetici olmak için hedefler koymadım ama yöneticilikten de kurtulamadım. Mütevelli Heyet Başkanı’nın bana böyle bir teklifle gelmesi benim açımdan çok gurur verici…

Rektör olduktan sonra aslında hayatımda çok da fazla değişiklik olmadı. Her sabah 5’te kalkıp, 8’de işimin başına oluyorum. Neredeyse 12-13 saat çalışıyorum, bu tempoda da devam edeceğim. Üç yıl boyunca yaptığım Rektör Yardımcılığı’nın da yeni görevime uyum sağlamam da büyük etkisi oldu. Yönetimi ve hocaları tanıdığım için adaptasyon sürecinde sıkıntı yaşamadım.

EŞİMLE HER HAFTA SİNEMAYA GİDERİZ

Üniversitenin yoğun programında kendinize vakit ayırabiliyor musunuz? Hobileriniz neler?

Ben çocukluğumdan beri spor yapardım, son altı aydır yapamıyorum. Yüzmeyi hemen hemen hiç aksatmazdım. Onun dışında kitap okumaya gayret ediyorum. Son olarak Steve Jobs’un biyografisini okudum. Eşimle her hafta bir filme gitmeye çalışıyoruz. Son olarak Fetih ve Dedemin İnsanları’nı izledim.

Müzik konusunda ise seçici değilim. Ama Türk Halk Müziği’ni çok severim. Klasik Batı Müziği’ne karşı çocukken mesafeli olsam da, lisede öğretmenim sayesinde çok sevdim. Doktora döneminde ev sahibimin kızı Berlin Senfoni Orkestrası’nın şefiydi. O da klasik müzik konusunda çok yardımcı oldu.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.