Logo

İşte matematikte başarısızlığımızın sebebi

Kategori: Röportaj
Pazartesi, 16 Şubat 2015 14:23 tarihinde oluşturuldu



Ünlü matematikçi Prof. Dr. Ali Nesin’e göre, matematikte başarısızlığımızın sebebi; “Matematik zor olduğu için de başarıdan çok başarısızlığı içerir. Üç gün çözümü bulamazsın, sonra aklına bir fikir gelir on dakikada bulursun. Yani üç günlük başarısızlık, on dakika başarı! Sorun öğrencilere zorluğu sevdirmekte. Ama başarıya odaklı bir sistemde bu mümkün değil” diyor.

Matematik, ülkemiz öğrencileri tarafından en sevilmeyen derslerin başında geliyor. Bunun belirgin kanıtı da PISA sınavlarında 65 ülke arasında 44. sırada olmamız. Matematiğin zor olduğunu ancak matematiği güzel  yapanın ve eğlenceli kılanın da bu zorluk olduğunu  söyleyen İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Nesin, “Matematik zor olduğu için de başarıdan çok başarısızlığı içerir. Üç gün çözümü bulamazsın, sonra aklına bir fikir gelir on dakikada bulursun. Yani üç günlük başarısızlık, on dakika başarı! Sorun öğrencilere zorluğu sevdirmekte. Ama başarıya odaklı bir sistemde bu mümkün değil” diyor.

Ülkemizde öğrenciler tarafından en sevilmeyen en korkulan ders olan matematik, sanıldığı kadar zor mudur? Öğrenciler matematiği sevmekte niçin zorlanıyorlar?

Evet, matematik zordur. Hem de bayağı zordur. Matematiği güzel yapan, eğlenceli kılan da zaten bu zorluktur. Matematik zor olduğu için de başarıdan çok başarısızlığı içerir. Üç gün çözümü bulamazsın, sonra aklına bir fikir gelir on dakikada bulursun. Yani üç günlük başarısızlık, on dakika başarı! Sorun öğrencilere zorluğu sevdirmekte. Ama başarıya odaklı bir sistemde bu mümkün değil tabii. Yarışma niteliğindeki liselere ya da üniversitelere giriş sınavında dakikada bir soru çözmen lazım. Yani dakika başı başarı! Daha neler! Bu sistemin yürümesi mümkün değil. MEB, hep başaran öğrencinin hiç başarılı olamayacağını bilmiyor. Başarıyla başarılı olunacağını sanıyor. Einstein’ın kaç teorisi var? İki? Üç? Beş? O kadar işte. Koca yaşama o kadar başarı sığdırabilmiş. Bir yüz metre rekortmeni rekorunu kaç defa kırar? İki? Üç? Beş? O kadar!

PISA sonuçlarına göre Türkiye matematik alanında 65 ülke arasında 44. sırada yer alıyor. Bu sonucun ortaya çıkmasını doğuran sebepler neler? Ülkemizde öğrencilere matematiği öğretemiyor muyuz?

Eğitim sistemi merkezî olduğu sürece, toplu sınavlar yapmak ve test usulü sorular sormak zorundasınız. Bunun başka çözümü yok. Böylece yukarıda söz ettiğim başarı odaklı eğitime saplanırsınız. Demek ki merkezî sistemden vazgeçmeliyiz. Bunun çeşitli yöntemleri var. En kolayı ülkeyi coğrafi bölgelere bölmek ve her bölge için bir akademi kurup eğitimi büyük ölçüde akademilerin sorumluluğuna vermek. Yani eğitimde bölgesel özerklik öneriyorum. Böylece akademiler arasında rekabet oluşur. Rekabet ortamı da kaçınılmaz olarak başarıya götürür.

ÖĞRETMENİN FEN FAKÜLTELERİNDEN YETİŞMESİ ŞART

Matematik eğitimi nasıl olmalı? Türkiye matematik öğretmeni yetiştirme konusunda iyi mi? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Öğretmenler çok zayıf. Bir defa öğretmen konusunda bilgili olmalı. Bunun için de öğretmenin fen fakültelerinden yetişmesi şart. Sonra öğretmen sürekli kendini yenilemeli. Her yıl öğretmenler için sınavlar olmalı ve başarıya göre öğretmenin maaşı artmalı. Çünkü öğretmen zaten mezun olduğunda pek bir şey bilmiyor, daha sonra da eksiklerini kapatması, çağa uyum sağlaması, yeni bilgiler elde etmesi için hiçbir neden kalmıyor. Fen fakültesini bitirdikten sonra eğitim fakültesine gidebilir öğretmen. Master, doktora da yapabilir. Böylece maaşı da daha yüksek olur. Yüksek maaş ve meslekte ilerleyebilme zorunlu olarak öğretmenin kalitesini yükseltir.

Çocukların matematik kaygılarını azaltmak için öğretmenler neler yapmalı? Öğretmenlerin matematiği öğrencilere sevdirmesi için ne gibi metodlardan yararlanmalarını önerirsiniz?

Matematik zaten yeterince güzeldir. Öğretmenin matematiği sevdirmek için yapması gereken yegâne şey, matematiği iyi öğrenmek ve doğru aktarmaktır. Bizim öğretmenlerimiz yarım biliyor, bir aktarmaya çalışıyor. Olmaz. Öğretmen 10 bilecek, bir aktaracak.

Tabii küçük yaşlarda matematik oyunla sevdirilebilir. Bu, bilinen bir şey. Ama daha önemlisi öğretmenin konusunu bilmesi. Bilgi, otoriteyi ve sevgiyi de beraberinde getirir. Bilen öğretmen sevilir, bilen öğretmene saygı duyulur. Bilen öğretmen de daha sevecen olur, komplekslere kapılmaz. Çünkü iyi öğrenciler öğretmenlerinden her zaman daha iyidir. Bundan daha doğal bir şey yoktur. Ben de öğretmenlerimden daha iyiydim, benim iyi öğrencilerim de benden daha iyiler. Bu, ancak sevinilecek bir şey olabilir.

Matematiğin sevilen bir ders olması için oyun bir araç. Peki, sizce oyun ile matematik arasında bir benzerlik var mı?

Tabii ki. Şans oyunlarında da, strateji oyunlarında da matematik vardır. Tabii abartmamak lazım. Oyundan amaç çocuğun ilgisini çekmekte ve yoğunlaşmasına yardımcı olmakta. Matematikte yoğunlaşabilme çok önemlidir. Öğrenci iki saat boyunca yerinden kalkmadan bir soru üzerine düşünebilmelidir. Bu yoğunlaşma kapasitesi yoksa, ne yapsanız boş. Bu yüzden çocuklara matematikten çok yoğunlaşmayı öğretmeli. Bu da kitap okumayla, piyano çalmayla, pul koleksiyonu yapmayla, sıkılana kadar yalnız kalmayla mümkün. Yoğunlaşmanın önündeki en büyük engel de dış dünya. Televizyon ve internet bunların başında geliyor. Çocuk ve genç zihniyle yalnız kalabilmeli ve zihninden zevk alabilmeli. Bunun için de oturduğu mekânı sevmeli ve yalnız kalmak istemeli.

MATEMATİK KÖYÜ’NE BÜYÜK İLGİ VAR

Matematik Köyü hakkında bilgi verir misiniz? Bu köyün kurulması fikri nasıl oluştu? Kimler daha çok ilgi gösteriyor? Bu köy ile hedeflediklerinizi elde edebildiniz mi?

On yıl boyunca Türkiye’nin çeşitli yerlerinde matematik yaz okulları düzenledim. Çok başarılı ve verimli geçiyordu. Ama bu yaz okullarını düzenlemek çok zahmetli oluyordu. Ve pahalıya mal oluyordu. Ayrıca gittiğimiz yerlerde de pek memnun kalmıyorduk. Birileri hemen yanınızda göbek atarken matematik yapmak kolay değil... Böylece köy düşüncesi oluştu.

Köy’e ilkokuldan doktora ve araştırma seviyesine kadar çok geniş bir spektrum ilgi gösteriyor. Dolup taşıyoruz. Büyük ilgi var. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu seviyeye ulaşacağımızı tahmin etmemiştim. Hedeflediklerimizin birkaç yüz katını elde ettik. Bilerek, isteyerek olmadı! Hayat bizi bu yollara sürükledi...

Eğitimde Bölgesel Özerklik

“Merkezî sistemden vazgeçmeliyiz. Bunun çeşitli yöntemleri var. En kolayı ülkeyi coğrafi bölgelere bölmek ve her bölge için bir akademi kurup eğitimi büyük ölçüde akademilerin sorumluluğuna vermek. Yani eğitimde bölgesel özerklik öneriyorum. Böylece akademiler arasında rekabet oluşur. Rekabet ortamı da kaçınılmaz olarak başarıya götürür.”

ALİ NESİN’DEN MATEMATİKTE BAŞARI İÇİN ÖNERİLER

- Merkezî sistemden vazgeçmeliyiz. Ülkeyi coğrafi bölgelere bölmek ve her bölge için bir akademi kurup eğitimi büyük ölçüde akademilerin sorumluluğuna vermek. Yani eğitimde bölgesel özerklik öneriyorum. Böylece akademiler arasında rekabet oluşur. Rekabet ortamı da kaçınılmaz olarak başarıya götürür.

- Öğretmen konusunda bilgili olmalı. Bunun için de öğretmenin fen fakültelerinden yetişmesi şart.

- Öğretmen sürekli kendini yenilemeli. Her yıl öğretmenler için sınavlar olmalı ve başarıya göre öğretmenin maaşı artmalı. Yüksek maaş ve meslekte ilerleyebilme zorunlu olarak öğretmenin kalitesini yükseltir.

- Matematikte yoğunlaşabilme çok önemlidir. Öğrenci iki saat boyunca yerinden kalkmadan bir soru üzerine düşünebilmelidir. Bu yüzden çocuklara matematikten çok yoğunlaşmayı öğretmeli. Bu da kitap okumayla, piyano çalmayla, pul koleksiyonu yapmayla, sıkılana kadar yalnız kalmayla mümkün.










Prof. Dr. Ali Nesin, Matematik Köyü’nde öğrencilere ders verirken...

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.