banner

Kayhan Karlı’dan ‘Bir varmış, Bir de yokmuş’




Kayhan Karlı

kayhan_kari_animSon iki ayda yazı yazmadım, yazamadım. Aslında ülkemizde eğitimin içinde bulunduğu hale baktığımızda yazı yazmak ne kadar içinden gelebilir ki insanın. İşte bu nedenle biraz ara vermek dinlenmek istedim. Öte yandan bu süre içinde daha çok gözlem yapmaya çalıştım. Bu ay biraz onları paylaşmak istedim.

İlk olarak MEB tarafına bakalım. Bu dönemde gerçekten önemli bir karar alarak yeni atanmış olan öğretmen adayları, bir deneyimli öğretmenin yanına yetişmek üzere gönderiliyorlar. Bu karar bir deneyim mesleği olan öğretmenliğin başlangıcında deneyimli olan meslektaşlardan öğrenilmesi adına son derece önemli ve kutlanması gerekli. Son yıllarda ısrarla altını çizdiğimiz bu yaklaşımın diğer doğru fakat uygulaması yanlış değişiklikler gibi güme gitmesi kaçınılmaz. Bir kaç neden ile bunu kolaylıkla açıklayabiliriz;

• Yanına öğretmen gönderdiğimiz deneyimli öğretmenler öğretmenlikte deneyimli ancak yetişkinlere deneyim aktarmada hiç bir deneyimleri yok. Öğretmen adaylarını rencide edecek söz ve davranışlarla onları daha başında meslekten soğutma veya yanlış yöne sevk etme olasılıkları çok yüksek. O halde yapılması gereken bu kararı aldığımızda ilk adımımız deneyimli öğretmenlere mentörlük eğitimi vermek olmalıydı.
• Eğitim fakültelerinde dahi öğretmenlik deneyimi olan eğitimciler ve akademisyenlerle karşılaşmamış olan bu öğretmen adayları teorik olarak çok bildiklerini düşünerek yanına gittikleri deneyimli öğretmen ile kuracakları ilişkide çok zorluk yaşayacaklardır. O halde yapılması gereken bu yeni atanan öğretmene bu konuda en azından 2 haftalık temel eğitim verdikten sonra onları eşleştirmek olmalıdır.
• Bu şekilde yetiştirilen öğretmenler gittikleri okullarda ekip çalışması olmadığını gördüklerinde ne olacak? Aynı okulda çalışan öğretmenlerin en azından iki haftada bir kez zümre olarak bir araya gelerek planlama dahi yapmadığı, dersi bitenin okuldan ayrıldığı okullarımızda meslekdaşlık düzeyi sıfırın altında. Bu yeni öğretmenler aslında böyle çalışmaya mı hazırlanacaklar yoksa gerçekten 21. yüzyıl becerisi olan işbirlikçi çalışma ortamlarına mı hazırlanacaklar? Kısacası okuldaki mevcut sistemi geliştirmeden yeni öğretmenleri geliştirmenin herhalde anlamı yoktur… O halde yapılması gereken bireylerden çok sistemlerin yani okul sisteminin gelişmesine odaklanmalıyız! Diyeceğim şu ki; ¨Yıldız öğretmenlere değil yıldız okullara/takımlara ihtiyacımız var.¨

İkinci olarak Özel okullar tarafına göz atalım, tam kayıt döneminin başladığı bu dönem gerçekten inanılmaz tablolar var. Velilerin baskısından şikayet eden ve bu yüzden işlerini yapamadıklarını iddia eden pek çok okul sahibi ve yöneticisine rağmen ben sorunun velilerde değil okullarda olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki;

• Reklamlarına baktığımız zaman neredeyse tüm özel okulların öğrenmeyi öğrettiğini görebiliyoruz! Nerede bu öğrettiğiniz çocuklar, nesiller? Öğrenmeyi öğrettiğinizi nasıl anlıyorsunuz? Nasıl ölçüyorsunuz? Daha basit bir soru soralım; Öğrenmek ne demektir siz nasıl tanımlıyorsunuz? Aslında işin özü reklam şirketlerinin ağzı ile kayıt yapan kurumlar eğitimcilerin sırtında boza pişiriyorlar, aynı zamanda nasıl yapılacağını bilmediklerini yapmaya zorlayarak. Kısacası özel okullarında aynı reklamlar ile kayıt yapmaya çalışmaktan vazgeçerek kapasitelerini ve hedef kitlelerini tanıyarak gerçek noktalarda kendilerini anlatmadıkları sürece bu sarmaldan çıkma şansları olmayacaktır.
• Özellikle kentli ebeveynler, çocuklarını verdikleri okulların çalışanlarına ne kadar yatırım yaptıklarını, onların gelişim ve özlük haklarını nasıl yönettiklerini de araştrımaları gerekiyor. Büyük kentlerimizde bunu yapan velilerin çok arttığını gözlemliyorum. Artık eğitim kurumları/şirketleri de sektör olmak istiyorsa, diğer sektörlerde olduğu gibi çalışanların geliştirilmesi konusunda inisiyatif almak zorundalar. Diğer sektörlerde çalışan başına düşen yıllık eğitim gün sayısı ve bütçesi eğitim kurumları için de konuşulmaya başlarsa ülkemizde bir eğitim sektöründen söz edebiliriz. Aksi halde kendimizi kandırmayalım henüz sektör yok ortada…
• Özel okulların regülasyonu amacıyla her gün yapılan değişikliklerin yatırımcıyı ve eğitimciyi inanılmaz zorluklar altına sokması da ayrı bir vakıa. Kurumların yönetsel ve akademik işleyişlerini derinden etkileyecek olan kararların şeffaf ve değişime fırsat verecek süreler içinde alınması ancak kurumları rahatlatacaktır. Bu koşullar altında sektör olmaya çalışan özel okulların, özel okulculuğa devam etmeye çalışmalarını da ayrıca yürekten tebrik ederim.

Özet olarak, bu ülkede eğitimci olmak, ebeveyn olmak, eğitim yatırımcısı olmak ve daha da özü bugünlerde her şey çok zor. Bu nedenle biraz sakin, daha yalın, odağı belli günler yaşamakta ve topladığımız tecrübeyi öğrenmeye dönüştürmekte fayda var diyorum. Bu çelişkileri yaşadığımız bu dönemlerde Descartes´ın şu sözüne kulak vermek gerekir.

¨ Tüm zorlukları, onları çözmeniz için mümkün ve yeterli olacak kadar çok parçaya ayırın.¨

Kayhan Karlı
YÖM-Yenilikçi Öğrenme Merkezi Kurucusu
@kayhankarli

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.