Logo

Eğitim ekosistemini okulun sınırlarının ötesine taşıyoruz

Kategori: Spot
Salı, 05 Şubat 2019 18:19 tarihinde oluşturuldu



Türkiye’de özel okulculuk alanında birçok İLK’i başlatarak sektörün öncü markaları arasında yer alan İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın başarısının mimarlarından biri de Ful Akıngüç Över… 59 yıllık bir geleneğin temsilcisi olarak kurumu daha ileriye taşımayı hedefleyen İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Ful Akıngüç Över ile, kurumun dünden bugüne geldiği noktayı ve özel okul sektörünü konuştuk.

ful_akinguc_overİstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın Türkiye’de özel okulculuk geleneği içindeki yeri ve önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Kültür, Türkiye’nin özel okulculuk alanındaki öncü markalardan biri... Yalnızca kuruluş olarak değil öğrenciye, öğretmene ve eğitim uygulamalarına yaklaşımıyla da alanında örnek çalışmalara imza attı. İlk servis uygulaması, rehberlik uygulaması, bilişim merkezi, lise düzeyinde ön kuluçka merkezi gibi uygulamalar, özel okulculuk alanında yarattığımız en önemli fark. Ancak bir eğitim yöneticisi olarak, büyük resme baktığımda Kültür’ün Türkiye’de özel okulculuk geleneğine ilişkin önemi ve yeri hakkında şunu söyleyebilirim: Kültür Koleji’nin; aile, eğitimci ve veliyle kurduğu iletişim şekli, Türkiye’de özel okulculuğa ilişkin algısını baştan sona değiştirmesidir. Kurumsal tarihimizde eğitimin felsefesini ve gerçeğini içselleştirmemiş kimseyle yola devam etmedik. Bu bizim en büyük farkımız.

EĞİTİMDEN KAZANDIĞIMIZI EĞİTİME YATIRDIK

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın dünden bugüne gelişimini değerlendirdiğinizde öne çıkan özellikleri neler olmuştur?

Kültür, ilkeleriyle ön plana çıkan bir eğitim kurumu. Belli konularda kırmızı çizgilerimiz var. Örneğin kalite, karşılığı ne olursa olsun ödün vermeyeceğimiz konulardan biri. Dünden bugüne gelişimimizde, rekabet koşulları ne kadar keskin olursa olsun, Franchising uygulamasına asla katılmadık. Eğitim kademelerimizi, anaokulundan üniversiteye tamamladık ancak markamızı alınıp satılabilir bir metaya dönüştürmedik. Bir diğer özelliğimiz de eğitimden kazandığımızı eğitime yatıran, öz kaynaklarıyla ayakta duran bir eğitim kurumu olmamız. 60’ıncı yılımıza adım adım yaklaşırken, öne çıkan pek çok ayrıntı verebilirim; ders içerikleri, yerleşke ağımızın gelişmesi, bilişim ve iletişim teknolojilerini uyarlama hızımız ve kalitemiz gibi. Ancak Kültür markasının aldığı yaş gereği biraz daha duygusal düşününce sanırım, öne çıkan özelliğimiz, kuşakların okulu olmamız. Kuruluşumuz 1960. Basit bir hesap yaparsak ilk öğrencilerimiz Babyboomer kuşağı. Bir diğer deyişle radyo dinleyen kuşaktan akıllı telefonla dünyayı takip eden ve hatta yapay zekâyı tartışan kuşağa kadar geçtiğimiz dört nesli kucakladık. Bu bizim öne çıkan en önemli özelliğimiz.

HEDEFİMİZ EĞİTİMİ HER YERDE YAŞANILABİLİR KILMAK

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın yatay ve dikey büyüme stratejisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu çerçevede önümüzdeki dönemde hedefleriniz, planlarınız ve kurumun öncelikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Kültür Koleji olarak yatay büyüme stratejimiz içinde en önemli başlığımız eğitim ve öğretim etkinliklerini; kapsam olarak geliştirmek. İkinci hedefimizse eğitimi geleneksel tüm materyallerden bağımsız, çağın gereklerine uygun olarak zaman ve mekânın ötesine taşımak. Eğitimi her yerde yaşanılabilir kılmak.

Bu noktada sınıf, Kültür Koleji için çok uzun süredir sembolik bir anlam taşıyor. Eğitim ekosistemini okulun belirlenmiş sınırlarının çok ötesine taşıyoruz. Kolej-üniversite sinerji modeliyle öğrencilerimiz ve eğitim kadromuz, akademiyle birlikte eğitim faaliyetlerini zenginleştiriyorlar. Ek olarak okullarımız içinde açmış olduğumuz İnovasyon ve Bilim Merkezleri ile öğrencilerimiz için yeni düşünsel ve deneysel alanlar oluşturduk. Yatay büyüme stratejimizin bir diğer ürünü de yeni bir medya olarak İnovasyon Kültürü Dergimiz oldu. Ek olarak internet üzerinden yayın yapan Radyo Kültür de eğitimi yaşam içine taşıdığımız bir araç. Öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz dergimizin içeriğinde aktif rol alıyorlar. Eğitim faaliyetlerimizde motivasyon unsurlarını çeşitlendirmeye de ağırlık veriyoruz. Dikey stratejimizden biraz söz etmek gerekirse; İstanbul Kültür Eğitim Kurumları uzun zamandır başarısını öğretmenlerine yaptığı yatırımla sağlamış bir kurum. Bu noktada KÜGEM (Kültür Koleji Eğitim ve Geliştirme Merkezi) dikey büyüme stratejimizde en güçlü ortağımız. KÜGEM’le birlikte eğitimin hedef kitlesini öğrenciden öğretmene yönetim kademelerinden ebeveynlere yayarak ilerlemeye çalışıyoruz.

EĞİTİM KURUMU YÖNETİCİSİ NASIL OLMALI

Uzun yıllardan bu yana bir eğitim kurumunun tepe yöneticisi olarak görev yapıyorsunuz. Bir eğitim kurumunu yönetmenin keyifli ve zor yanları nelerdir? Bu çerçevede, tecrübeleriniz ışığında bir eğitim kurumunun yöneticisi nasıl olmalıdır? Neleri göz önünde bulundurmalıdır?

Eğitimcilik, anlam duygusu çok yoğun bir iş. Her yıl okul açılışı ve mezuniyeti olur. Karşıdan bakan ve bu heyecanı yaşamamış biri için, söz konusu döngü bir rutin gibi algılanabilir. Ancak işin içine girdiğinizde aslında kucaklayarak karşıladığınız ve uğurladığınız öğrencilerin dönüşümünü, değişimini, büyüdüğünü görmek müthiş bir haz. Öte yandan, sorumlulukları büyük ve yer yer ürkütücü. Eğitimcilik, adalet, denge, farkındalık, güç kontrolü, yüksek empati, değişim karşısında çeviklik gerektiren bir alan. Bir öğrenciye hem bağımsızlığı öğretecek hem de onu koruyacak sistemi, ortamı oluşturmalısınız. Bu, başlı başına bir ekonomik, sosyal, psikolojik, siyasal yönleriyle dikkatle yönetilmesi gereken bir konu. Aynı şekilde veliyle hem duygudaş olmalısınız hem de okul olarak duygulara belli bir mesafeden bakıp çocuğun birey olma yolculuğunda gelişimi için gereken rasyonel aklı korumalısınız. Dolayısıyla işin en zor tarafı, dengeyi kurmak ve dengede sürdürülebilirliği sağlamak diyebilirim. Eğitim kurumunun yöneticisi nasıl olmalı sorusuna gelirsek… İşin bütün güzel ve zorlu yanlarını içselleştirmiş, sadece yöneticilik değil liderlik vasıflarına da hakim, eğitimin tüm bileşenlerinin; okulun, öğretmenin, ailenin ve öğrencilerin ihtiyaçlarını bilen, eğitim bilimle işletme bilimin gereklerini uygulayabilecek disiplinlerarası eğitime sahip olmalı.

Günümüzde başarı kavramı farklı açılardan ele alınmaktadır. Bir eğitim kurumunun başarılı olarak değerlendirilebilmesi için hangi kıstaslara bakılmalıdır? Bu anlamda kurumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eğitim işletme bilimiyle eğitbilimin kesiştiği bir alan. Bu yönüyle ele alırsak eğitimde, işletme biliminin kâr ve kazanç gerçeği eğitimin felsefesi ve etik kodlarının önüne geçmemeli. Bu da kurumsallaşma ile mümkün. Dolayısıyla başarı kriterlerine bakarken, eğitim kurumunun kurumsallaşmanın gereklerini ne ölçüde yerine getirdiği, bu yönde gösterdiği çaba ve uygulamalar temel kriter denilebilir. Eğitimde başarının çekirdeğini ise öğrenci mutluluğudur. İşletme bilim ve eğitim bilim arasındaki sağlıklı denge, öğrenci mutluluğunu da beraber getirir ki Kültür Eğitim Kurumlarını bu bakış açısıyla değerlendirdiğimizde; kurumsallık bizim üzerinde önemle durduğumuz konu. 60’ncı yıla adım atarken eğitim kurumlarımızın yönetim fonksiyonlarında da kurumsallığın gereklerini yerine getiriyoruz. Eğitbilim ile işletme arasındaki dengeyi korumak yolunda kuruluşumuzdan bu yana gösterdiğimiz hassasiyet de çıktılarını 60 yıllık yolculuğun farklı kademelerinde gösterdi. En temel gösterge de bize göre, öğrenci memnuniyeti ve sağladığımız güven oldu ki Kültür Koleji’nin ilk mezunlarının bugün torunlarını yine Kültür’e kayıt ettirebilmeleri sağladığımız güvenin ve mutluluğunun en temel göstergesi.

59 yıllık bir geleneğe sahip olan İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın tepe yöneticisi olarak, nasıl bir sorumluluk içinde hissediyorsunuz kendinizi? Köklü bir eğitim kurumunda olmak öğrencilerinizi, velilerinizi ve çalışanlarınızı nasıl etkiliyor?

Kendimi bir eğitim yöneticisi olarak hem geçmişe hem bugüne hem de geleceğe karşı sorumlu hissediyorum. Hem zor hem de onur verici. Köklü bir eğitim kurumu olmanın öğrencilerimizdeki, velilerimizdeki ve çalışanlarımızdaki yansıması ise güven. 60 yıllık bir kurumda çalışmak ya da okumak, sizi ülkenin dünyanın gündemindeki değişimlere ya da mücadelelere karşı daha güçlü kılıyor.

Türkiye’de özel okul sektörünün gelişimi hakkında değerlendirmeleriniz nelerdir? Son dönemde tartışılan teşvikler konusuna nasıl bakıyorsunuz? Bu sektörün gelişimi için önerilerinizi alabilir miyiz?

Gelişime ilişkin değerlendirmeyi nitelik ve nicelik olarak yapabiliriz. Evet, Türkiye’deki özel okul sayısında ciddi bir artış var. Bu artış, nitelikli eğitim hizmetini beraberinde getiriyor mu? Bu konu esas tartışmalı yön. Gelişim konusuna gelince. Eğitimin evrensel etik ilkeleri, genel geçer kuralları var. Eğitim bir insan hakkı ve ihtiyacı. Sektöre adım atacak eğitim girişimcilerinin bunu iyi hesap etmesi gerekiyor. Özel okulların kuruluş ve kalite standartlarının net sınırlarla belirlenmesi gerekiyor. Yalnızca öğrencinin değil eğitimi oluşturan tüm unsurların, ailenin, okulun, öğretmenin ihtiyaçlarını dikkate alan yaşayan ve güncellenebilen stratejik planlar gelişimi sağlayacaktır ki 2018 yılında Milli Eğitim Bakanlığının bu konudaki yaklaşımı umut vaat edici.

Bir eğitim kurumunun yöneticisi olmanın yanı sıra annesiniz… Kendi çocuklarınızın eğitimleri konusunda nelere önem verdiniz? Bu konuda bir anne olarak kendinizi başarılı buluyor musunuz?

Çocuklarımın eğitiminde onların kararlarına ve isteklerine saygı duymak benim temel ilkemdi. Seçim süreçlerine müdahil olmak yerine ihtiyaç duydukları ya da ihtiyaçlarını sezdiğim noktada dahil olmaya çalıştım. Başarılı annelik sorunuza gelirsek… Anneliği bir kariyer olarak yorumlamadığım için ebeveyn olmayı performansla ya da başarı kelimesiyle pek de yan yana getiremiyorum. Ancak bence bu soruya en iyi yanıtı, sanırım çocuklarım verebilir.

İş dışında nelerle ilgilenirsiniz? Neler yapmaktan hoşlanırsınız? İlgi alanlarınız nelerdir?

Eğitim yaşamın tüm alanına sirayet ediyor aslında. Bu noktada hobisi iş olan şanslı azınlıktan olduğumu söyleyebilirim. Ancak eğitimden sonra en büyük ilgim yeni yerler ve kültürler keşfetmek. Bir de tempo gereği iş dışında fırsat buldukça aileme ve dostlarıma zaman ayırıyorum.

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.