banner

TÖDER, okullardaki öğrenme ortamlarını masaya yatırdı!




TÖDER tarafından düzenlenen “Pozitif Okul İklimi Konferansı ve Çözüme Yönelik Uygulamalar Sertifika Programı” nda eğitim kurumlarında verimli öğrenme ortamları tartışıldı.
TÖDER Pozitif Okul İklimi KonferansıKonferansta; okul ikliminin, eğitim kurumlarındaki verimli öğrenme ortamlarının okul yöneticisi tarafından belirleneceği görüşü benimsendi.
Eğitim kurumlarının temel amacı; öğrencilerini en iyi şekilde geleceğe hazırlamak. Bu kurumların kalitesi değerlendirilirken hâlihazırda kullanılan tek ölçüt ise öğrencilerin yapılandırılmış sınavlarda aldığı puanlar. Oysa öğrencilerin başarısını ortaya çıkaran, o okuldaki iklim yani öğrenme ortamı. Eğitim kurumlarındaki verimli öğrenme ortamlarını ortaya çıkarmak için New York’tan sonra ülkemizde de önemli adımlar atılmaya başlandı.
TÖDER tarafından dün Terakki Vakfı Okulları Şişli Terakki Lisesi’nde eğitim kurumlarındaki verimli öğrenme ortamlarının nasıl ortaya çıkarılacağına yönelik “Pozitif Okul İklimi Konferansı ve Çözüme Yönelik Uygulamalar Sertifika Programı” düzenlendi. Toplantıya, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürü Ömer Balıbey ve çok sayıda öğretmen ve yönetici katıldı.

 

Ömer Balıbey: Pozitif okul iklimi önemli!
Toplantıda bir konuşma yapan Balıbey, Milli Eğitim Bakanlığı’nın önemli üç sacayağı olduğunu belirterek, bunların öğretmen-öğrenci ve okul olduğunu söyledi. Balıbey, pozitif okul ikliminin, eğitim kurumlarındaki verimli öğrenme ortamlarının okul müdürlerine yayılması gerektiğini savundu. Balıbey, TÖDER tarafından düzenlenen toplantıların Milli Eğitim Bakanlığı tarafından desteklendiğini ve 2023 yılında Türkiye’nin daha güçlü bir şekilde dünyada söz sahibi olacağını vurguladı.
TÖDER Genel Başkanı Enver Yücel ise, kuruluşundan bu yana TÖDER’in pek çok çalışmaya imza attığını belirterek, çok sayıda çalışmaya önderlik ettiklerini söyledi. Yücel, “Eğitim kurumlarındaki okul iklimi konusunu çok önemsiyorum. Amerika’dan sonra ülkemizdeki eğitim kurumlarında da bu uygulamanın yaygınlaşması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Çünkü eğitim kurumlarında okul ikliminin iyi olması demek o okuldaki öğrenci, yönetici, öğretmen ve hatta velinin de çok daha iyi, mutlu ve sağlıklı iletişim içinde olacağını gösterir. Bir okulun, binası, müfredatı çok iyi olabilir ama öğrenci okulun iklimini yakalayamazsa orada başarıda olmaz. Bugün bu konferansta konuyla ilgili çok değeli bilgiler paylaşılacak. Ülkemizde de kısa sürede okul iklimi algısının yerleşmesini umut ediyorum.” şeklinde konuştu.

 

Selçuk Şirin: Okul iklimi iletişimin niteliğini belirler
Konferanstaki konuşmasında eğitim kurumlarındaki öğrenme ortamlarına dikkat çeken New York Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Selçuk Şirin, eğitim kurumlarının amacının öğrenciler için verimli bir öğrenme ortamı sağlamak olduğuna dikkat çekerek, bir okuldaki öğrenme ortamının niteliğine literatürde ‘okul iklimi’ adının verildiğini söyledi. Doç. Dr. Selçuk, bir okulun ikliminin o okuldaki öğrenci, öğretmen ve ebeveynler arası iletişimin niteliğini, öğrencilerin aktif bir şekilde öğrenme sürecine katılımını, akademik beklenti düzeyini ve okuldaki herkes için güvenli ve saygın bir atmosferi işaret ettiğine dikkat çekti.
Doç. Dr. Şirin, pek çok çalışmanın, verimli bir okul ikliminin akademik açıdan öğrencilerin öğrenme ve performans becerilerini çok ileri derecede belirlediğini gösterdiğini belirterek, verimli iklime sahip olan okullarda öğrenciler gerek derslere katılımları bakımından gerekse de akademik performans bakımından pozitif anlamda farklılıklar gözlendiğine dikkat çekti. Şirin, öğretmenlerin de beklentilerinin üst düzeyde olması ve okul-aile iletişiminin de aynı amaçlar etrafında şekillenmesi sonucu akademik başarının artmasının sürpriz olmadığını vurguladı.
Aynı kaynaklarla çok pozitif bir iklim yaratılabileceği gibi çok negatif bir iklim de yaratılabilineceğine dikkat çeken Şirin, “Kaynak belirleme ve kullanımında okulların hizmet verdikleri öğrenci gruplarının özel ihtiyaçlarının iyi bir şekilde belirlenmesi esas olmalıdır. Örneğin iyi bir öğrenme ortamı yaratmak kırsal bir okulda farklı çok yeni göç alan bir kent okulunda farklı oturmuş bir kent okulunda farklı kaynak kullanımına ihtiyaç vardır. Bu nedenle, esas olan yalnızca kişi başına düşen harcama değil bu harcamanın hem insan hem de yapısal kaynaklar bakımından nasıl kullanıldığına dikkat etmek gerekmektedir” dedi.

 

“SES okul başarısında en belirleyici faktör”
Kaynakların okul iklimini etkilediği ortaya konulmuş olsa da, bunların etkisinin okulun hizmet ettiği öğrencilerin ihtiyaçlarıyla da doğrusal bir bağı olduğunu söyleyen Şirin şöyle devam etti; “Okul ebeveynlerinin sosyo-ekonomik durumu (SES) ile özel ihtiyaçları olan öğrencilerin genel okul nüfusuna oranı gerek kaynakların tahsis edilmesinde gerekse de okul ikliminin genel anlamda algılanışında önemli bir rol oynamaktadır. Daha önce yaptığım bir meta-analitik değerlendirmede okul bazındaki SES’nin okul seviyesindeki akademik başarıya ilişkin en iyi belirleyicilerden biri olduğunu ortaya koymuştum (Sirin, 2005). Eğer bir okul yoğun bir şekilde dar gelirli ailelere hizmet ediyorsa ya da yoğun bir şekilde yeni göçmen gruplarına hizmet veriyorsa o okuldaki kaynaklar bu kesimlerin özel ihtiyaçları göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Bu yüzden, okula sunulan kaynakların okul iklimi üzerindeki etkilerini değiştirebilmek için okulun öğrenci profilinin özel ihtiyaçları da dikkate alınmalıdır. Örneğin, düşük gelirli ailelere sahip öğrencilere hizmet veren okulların, yüksek gelirli ailelerden gelen öğrencilere hizmet veren okulların aksine, pozitif okul ikliminin muhafaza etmede daha fazla güçlükle karşılaşması olasıdır. Eşit kaynak dağılımı bu anlamda sorunu çözmekten ziyade okullar arası farkları pekiştirmekte hatta arttırmaktadır.”

 

Özge Hacıfazlıoğlu: Teknoloji eğitimi yöntemlerini değiştirdi
Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu ise “Okullarda Teknoloji Liderliği” konulu sunumunda “Teknolojinin hızlı gelişimi, eğitime küresel bakış ve eğitim politikalarındaki değişiklikler gibi çeşitli etkenler, eğitim üzerindeki yaptırımların ve okuldan beklentilerin artmasına; okullar arasında sıkı rekabete; yeni eğitim yaklaşımlarının doğmasına ve okul yöneticilerinden beklenen rollerin gittikçe karmaşıklaşmasına ve çeşitlenmesine yol açmaktadır. Okullardan, daha etkili ve verimli öğrenme toplulukları oluşturmaları beklentisi arttıkça okul müdürlerinin teknolojiyi kullanma ve uygulama konularında liderlik rollerinin bilincine varmaları da önem kazanmaya başlamıştır” dedi.
Hacıfazlıoğlu, son bir yıl içinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan önemli projelerden birinin Fatih projesi olduğunu belirterek, bu proje çerçevesinde okullardaki teknoloji entegrasyonun tüm Türkiye çapında sağlanmaya çalışacağını vurguladı. Proje ile birlikte gerek akademisyenler gerekse uygulamacılar tarafından farklı görüşlerin ileri sürüldüğünü hatırlatan Hacıfazlıoğlu “Teknolojinin okullarda entegrasyonunun sağlanması ve maksimum düzeyde yayılımı önemlidir. Ancak bu sürecin çok dikkatli bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bu süreçte teknolojinin bir “amaç” değil “araç” olduğu da unutulmamalıdır” şeklinde konuştu. Teknolojinin, eğitimle her alanda bütünleşmesiyle, okul yöneticilerinin bazı yeterliliklere sahip olmaya zorlandığını belirten Hacıfazlıoğlu, okul müdürlerinden teknoloji kullanımında yetkin olmaları ve yönetsel, öğretimsel ve öğrenmeyle ilgili uygulamalarda teknoloji kullanımına ilişkin liderlik yapmalarının beklenmeye başladığını söyledi.

 

Matthew Diemer: Kariyer danışmanlığı sonuç veriyor
Michafan State Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Matthew Diemer’de "Kariyer Danışmanlığında Beş Kritik Faktör” konulu bir sunum yaptı. Doç. Dr. Diemer, “2000’den önce, yapılan birçok analizden kariyer danışmanlığının etkili olduğunu biliyorduk. Bilmediğimiz şeyse kariyer danışmanlığının nasıl etkili olduğuydu. Şimdi bildiğimiz şey ise kariyer danışmanlığında sonuç yaratan ve etkili beş kritik faktör olduğudur. Bunları ise şöyle sıralamak mümkün, çalışma kitapları veya yazılı egzersizler, bireyselleştirilmiş yorumlar ve geri bildirim, iş dünyasından veriler, model yaratma fırsatları ve seçenek yaratmada sosyal desteğin önemi. Bu faktörlerden en az üçünü içeren danışmanlık çalışmaları çok daha etkili olmaktadır” dedi.
Doç. Dr. Diemer konuşmasına şöyle devam etti; “Kariyer danışmanlığı çalışmalarıyla elde edilmek istenen çeşitli sonuçlar üzerinde pozitif etki yaratan beş kritik faktör, ‘Beş spesifik danışmanlık çalışması, danışmanlık çalışmalarının nasıl yapıldığına, kimin katıldığına, grup veya birebir çalışma olup olmadığına bakılmaksızın kariyer seçiminde çok kritik olabilir.’ Plan ve uygulama sonuçları: Meslek rehberliği ve kariyer danışmanlığı çalışmaları maksimum etki için bu beş spesifik çalışmadan en az üçünü içermelidir. Beğenilen veya hali hazırda kullanılan diğer çalışma türlerini kullanmaya devam edebiliriz! Türk okullarında kariyer danışmanlığı haftada 1 saat ‘geliştirme çalışmaları’ olarak yapılmaktadır. Bu beş kritik faktör okullarınızda yapılan ‘kariyer danışmanlığı’ çalışmalarına nasıl dahil edilebilir? Bu beş kritik faktörden hali hazırda hangilerini kariyer danışmanlığı çalışmalarınızda kullanıyorsunuz? Bu beş faktörden herhangi birini çalışmalarınızda uygulama işini nasıl yapabilirsiniz? Bu sorulara mutlaka cevap aranması gerekmektedir.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.