Logo

Merkezi ortak sınavlarda (TEOG), kaygılar ve yaşananlar…

Kategori: Alparslan Dartan
Cuma, 14 Şubat 2014 08:44 tarihinde oluşturuldu



Milli Eğitim Bakanlığında tam bir yılını tamamlayan Sayın Nabi Avcı’nın bu bir yıl içerisinde uygulamaya koymak istediği en önemli kararlar arasında iki uygulama dikkat çekici olmuştur. Bunlardan birincisi Ortaöğretime Geçiş Sistemi yani TEOG’un uygulanması diğeri de dershanelerin kapatılması sürecidir. 

Dershane süreci henüz gelişimini tamamlamadı ve seçim sonrasına bırakıldı. Ancak Ortaöğretime Geçiş Sistemi hayata geçirildi ve sistemin ilk basamağı olan sınavlar Kasım ve Aralık aylarında uygulandı. Milli Eğiti Bakanlığı, Milli Eğitim Şuralarında bile dile getirilemeyen bir gerçekle eğitimin temel göstergelerinin iyileştirilmesi uğraşısı yerine sınav sistemi üzerinde oynamalara giderek eğitimi iyileştirmeye çalışmayı tercih etti.

Yaklaşık 20-25 yıldır sınavlar üzerinde oynamalar yaparak geliştirmeye çalıştığımız eğitim sistemimizin hem ulusal hem de uluslararası sınavlarda gösterdiği performans ortada iken TEOG sınavları sonrası yaşanan tartışmalar da bundan önceki ortaöğretime geçiş sistemlerinde olduğu gibi eğitim sisteminin sınavlarla iyileştirilmesinin gerçekçi olmadığını göstermektedir. Buna rağmen okullar arasındaki nitelik farklılıkları ve ortaöğretime geçişte iyi okulların önündeki yığılmalar bir ölçüt bulma zorunluluğunu da ortaya koymaktadır.

Bilindiği gibi bu gerçekle yaklaşık 1.290 bin ortaokul 8. sınıf öğrencisi Matematik, Fen ve Teknoloji, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Türkçe, Yabancı Dil, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük olmak üzere altı dersten Kasım ve Aralık aylarında TEOG'un ilk sınavlarına girdiler. 40 dakika süren oturumlarda öğrenciler her dersten 20’şer soru yanıtladılar, bu sınavlara katılamayan ve geçerli mazereti olan yaklaşık 46 bin öğrenci için ise 14-15 Aralık’ta mazeret sınavları düzenlendi.

Bu sınavlar öncesi yeni sistemin ve çoklu sınavların öğrenciler üzerindeki kaygıyı ve stresi artırabileceği görüşü ağırlık kazanmıştı. Ancak ilk sınavlarda görüldü ki kendi okullarında sınav olmak, tanıdık yüzler görmek çocuklar üzerinde güven duygusu yaratmış ve kaygı düzeyleri de pek yükselmemişti.

Öğrencilerde sınav heyecanı ve sınav algısı çok değişmemekle beraber bu algıyı olumlu kılacak güzel uygulamalar da oldu. Sınavların ilk kez hafta sonu değil de hafta içi uygulanışı, çocukların sınavlara kendi okullarında ve kendi arkadaşlarıyla birlikte girmeleri oldukça olumluydu ve normalleşme adına kaygı ve stresi azaltan bir etkisi oldu.

Eğitimcilerin ve velilerin kuşku duyduğu bir husus da sınavın güvenliği konusu olmuştu. Sınavın Türkiye’de olumlu hava koşullarının olduğu günlere denk gelmesi, sınavla ilgili herkesin işini kolaylaştırdı. İlk kez denenmesine rağmen belli bölgelerde küçük sorunlar olsa da basına yansıyan ve büyük krizlere neden olabilecek büyük güvenlik sıkıntıları yaşanmadı.

Sonucu geleceğinizi ilgilendiren bir sıralama ve yerleştirme için kullanılacaksa sınavın önemi de artar, kaygı ve stres de. Sınava iddialı hazırlanan çocuklar için hazırlık süreci hiç değişmedi ama yanlışların doğruyu götürmemesi nedeniyle çocuklarda yanlış yaparsam korkusunun oldukça azaldığını ve da pek çok çocuğun ve velinin bu uygulamadan memnun olduğu görüldü.

Müfredatın tüm ülkede aynı anda yetiştirilebilir mi endişeleri de vardı. İlk sınavlar için söylemek gerekirse, hemen hemen tüm derslerden ya bir ya da iki üniteden soru çıktığı için bu endişeler yersiz kaldı hatta okulların bazılarında tekrarlar bile yapılabildi.  Bu ilk sınavlar için müfredat dışı soru sorulmadığı da söylenebilir, sınav sonrası bu konuda çok az şikâyet ortaya atıldı.

Sınav için çocuklara tanınan zaman fazlasıyla da yeterliydi. Hemen hemen bir ya da iki konudan sınav olunması, sınavda çoktan seçmeli 20 soruya karşılık her soru için ortalama 2 dakika süre verilmesi güven artırıcı, pozitif uygulamalar oldu.

Zorluk dereceleri açısından Türkçe ve Matematik soruları önceki yılların bir benzeriydi. Fen Bilgisi biraz zorlayıcı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularından 4-5 tanesi de bilgi ağırlıklı ve ayırt edici nitelikteydi. Bazı sorularda çeldiricilerin güçlü olmasına rağmen çocukların ortalama 30-35 dakikada sınavı bitirdiği ve erken çıkmaların olduğu da görüldü.

Polislerin sınav salonlarında bulunmaması, olağan dışı hareketliliklerin yaşanmaması, okula geç kalma sorunu yaşanmaması ile girişte üst aramalarının olmayışı da kaygı ve stresi azaltan durumlardandı. Seçme ve sıralama için yapılan bu tür sınavlar tüm normalleşme çabalarına rağmen normalin dışına taşmaktan kurtulamazlar. Önemli olan mevcut düzen ve koşullar içerisinde çocukları ve velileri rahatlatabilmek olmalıdır ki TEOG’un ilk basamağında bunun bir ölçüde başarıldığını söyleyebiliriz.

Sonuçlar Üzerine Değerlendirmeler ve Öneriler

Ancak, sınav sonuçlarının açıklanması sonrası yaşanan tartışmalar tüm bu olumlu gelişmeleri geride bırakır oldu. Milli Eğitim Bakanlığı ortak sınav sonuçlarını Ocak ayının ilk haftasında açıklayacağını duyurmasına rağmen karne tatiline girileceği hafta olan 20 Ocak 2014 tarihinde açıklayabildi. Bu tarihten sonra özellikle sınavda iptal edilen sorular, puan hesaplamaları, din dersine ilişkin ortaya atılan iddialar gündemi meşgul etti ve hala da etmeye devam ediyor.

Bakanlık bu gecikmenin nedeninin 8 Milyon kağıdın okunması olarak açıkladı ama neticede sınav okumak bir teknik iş olduğundan sonuçların daha erken açıklanması gerekirdi. Öğrenciler okullarında oldukları sınavların sonuçlarını 2 hafta içinde öğrenebiliyorlar ve sonuçları üzerinden kendilerini bir sonraki sınava daha iyi hazırlama şansları bulabiliyorlar. Ancak öğrenciler TEOG'da girilen 6 sınavın sonuçlarını ancak tüm notların verildiği bir dönemde yani karnelerin alınacağı hafta öğrenebildiler bu da pedagojik açıdan doğru olmadı.

Bakanlığın sonuçları e-okul sisteminden açıklamasıyla 3 soru yerine toplamda 5 sorunun iptal edildiğini öğrendik. Açıklamaya göre Matematik dersine ait 2 soru, Fen ve Teknoloji dersine ait 1 soru, görme engelli öğrenciler için hazırlanan 1 Matematik sorusu ve İtalyanca dersine ait 1 soru iptal edilmişti.

Sonuçlar gösteriyor ki Bakanlığın soru hazırlayan Akademik Kurulu ile Ölçme ve Değerlendirme birimi uzmanları daha titiz çalışmalı. Özellikle 2 -3 üniteden hazırlanan sorular içerisinde dahi iptal edilebilen 5 soru çıkıyorsa Nisan ayında neredeyse tüm konuları kapsayan bir sınavda daha çok hata yapma riski olabilir. Bu nedenle MEB, ikinci sınavlarda mutlaka hatasız soru sorulmasını sağlamak zorundadır, Bunu başarabilecek bir zamanı da vardır. Bu hataların tekrarlanması durumunda hukuksal anlamda bugünden daha fazla telafisi zor sonuçlar ortaya çıkabilir.

Eğitim görülmesi gereken 180 iş günü ve sınavlar nedeniyle Kasım ve Nisan aylarında okulların 2’şer gün tatil edilmesi, hangi düzeyde okulların tatil edileceğinin İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerince net kararlaştırılamaması nedeniyle zorluklar yaşanmıştır. Bu konuda önerim pek çok özel okulun uyguladığı gibi MEB de bir hafta erken açılarak ve bir hafta geç kapanarak eğitim ve öğretim dönemini 2 yerine 4 döneme çıkarabilir. Ara tatil dönemleri de çocukların sınava gireceği tarihlere denk getirilir. Pedagojik açıdan pek çok yararı olan bu uygulamanın bir öneri olarak değerlendirilmesinde fayda görüyorum.

TEOG ile ortaöğretime geçişte % 30 etki edecek olan diğer dersler ile performans ödevlerinin sonuçları üzerinde tartışmalar bundan sonra hız kazanacaktır. Puanlama işlemi nedeniyle oluşan okul notları açısından şişirilmiş olan notlara dikkat etmek gerekir. Özellikle ilk dönem notları şimdiden belli olduğundan olası şişirilmiş notlara e okuldan üzerinden çok rahatlıkla erişilebilir ve bunun denetlemesini yapabilir.

Ana sınav ile mazeret sınavlarına giren çocukların iptal edilen veya edilmeyen sorular nedeniyle puan değerlerinin değişikliğe uğradığı ve bunun da haksızlığa neden olduğu da görülmüştür. 28-29 Kasım’da yapılan TEOG’da öğrencilere her dersten 20’şer soru yöneltildi ve değerlendirmenin, öğrencilerin yanlış cevapları dikkate alınmadan 100 tam puan üzerinden değerlendirme yapılacağı, her sorunun değerinin de 5 puan olduğu açıklanmıştı. Ancak, Matematik testinden 2, Fen ve Teknoloji testinden de 1 soru iptal edildiğinden Fen ve Teknoloji dersi için 100 puan 19’a, matematik içinde 18’e bölündü. Böylece soruların puan ağırlıkları 5’in üzerine çıkmış oldu. Ancak, telafi sınavında herhangi bir dersten soru iptali olmadığından tüm soruların ağırlıkları 5 puan olarak kaldı. Ortaya çıkan sorun MEB’in iptal edilen soruları herkes için doğru saymasıyla aşılabilecekken bu yapılmamış ve haksızlığa neden olmuştur. Nisan ayında gerçekleştirilecek sınavların sonucunda bu durumla karşılaşmamak için MEB’,n önünde iki seçenek kalıyor. Ya hatalı soru sormayacak, ya da hata olursa iptal edilen tüm soruları herkes için doğru kabul edecek. Birincisini yapıyor olmak daha adaletli olacaktır.

Bu arada Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf olanlarla olmayanların puan hesaplamalarındaki tartışmalar da hala sürüyor. Özellikle azınlık okullarına gitmeyip, herhangi bir devlet ya da özel okulda okuyanlar için puan hesaplamalarındaki tartışmalar da devam ediyor.

Duyum ya da gerçek, sınavların yanlışlıkla başka okullara gönderilmesi, çalınması, sınav sorularının yanlış günlerde gönderilmesi, bu nedenlerden ötürü sınavların geç başlatılması ve geç bitirilmesi veya hatalı soru yazımı gibi yanlışlıkların önüne geçilmesi gerekir. Bu duyumlar sınav güvenliği konusunu daha bir önemli hale getiriyor.

İkinci dönem ortak sınavları 28-29 Nisan 2013 tarihlerinde mazeret sınavları da 10-11 Mayıs 2013 tarihlerinde yapılacak. Bu dönem hava ve mevsim koşullarının daha sert olduğu bir dönem ve alınması gereken tedbirlerin bunu gözetmesi gerekir. Milli Eğitim Bakanlığına, öğretmen ve yöneticilere kolaylıklar dilerken işlerinin ilk sınavdan daha zor olduğunu söylemek isterim.

Alpaslan Dartan

Terakki Vakfı Okulları

Türk PDR Derneği İstanbul Şube Başkanı

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.