Logo

MEB’de yeni yılda “Gören” Bakan dönemi

Kategori: Alparslan Dartan
Salı, 18 Eylül 2018 10:57 tarihinde oluşturuldu



Apaslan Dartan / Terakki Vakfı Okulları/Yönetici., PDR Uzmanı., Eğitim Danışmanı / Eğitim Gazetecileri Derneği YK üyesi, PDR İst. Şb. Bşk. (2012-2017)

alpaslan_dartanSayın Prof. Dr. Ziya Selçuk, ülkemizde 1920 yılından bugüne geçen 98 yılda 65. Milli Eğitim Bakanı olarak yakın bir tarihte (10.07.2018) göreve başladı. Onun son 30-40 yılda kendisinden önceki bakanlar içinde iktidarı ve muhalefetiyle, ilgili ilgisiz tüm paydaşlarda ortak bir duygu yaratan, birleştirici ve uzlaşmacı yapısıyla öne çıkan ilk bakan olduğunu görüyoruz. 

Eğitimin içinden gelen geçmişi, devlet geleneğini bilmesi, özel sektör deneyimi ve akademisyen kimliği ile yakaladığı rüzgâr ve toplumun geniş bir kesiminden aldığı destek hem Milli Eğitim Bakanlığı için bir şanstır. Eğitim dünyası için de “4 Yapraklı Yonca Şansı” denilebilir. "Dört yapraklı yoncanın her yaprağının bir anlamı vardır deniliyor, inanç, umut, aşk, şans." Her birinin anlamı hayatını eğitim camiası içinde geçirmiş olan Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk’un şahsında geniş kitlelere iyi gelecek ve bir umut aşılamıştır. 

Her öğretim yılı bir önceki eğitim ve öğretim yılında nelerin yapılıp nelerin yapılamadığının tartışıldığı birbirini tekrar eden kısır ve verimsiz tartışmalarla gündeme gelir. Bu yıl tatile denk gelen bir dönemde yeni hükümet sisteminin hayata geçirilmesi ile buna paralel nasıl bir milli eğitim bakanlığının oluşacağı önemliydi. MEB’in başına sürpriz bir isim olarak Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk’un atanması geçmişin tüm eksikliklerinin ve yanlışlarının bir anda unutulmasına gelecekle ilgili olarak da eğitim adına umutlu bir havanın oluşmasına neden oldu. 

Ama zaman hızla akıyor ve geri gelmiyor ve hayat gerçekleri hep yüzümüze vuruyor. Sayın Bakanımızın da dile getirdiği gibi devasa bir topluluğun devasa da sorunları oluyor. İnsan olmanın mucizevi çözümlere yetmediğini zamana ihtiyaç duyulduğunu hem bizler hem de kendisi ifade ediyor. 

Bugüne kadar hep bir, yapboz tahtası gibi ya da mehter marşı gibi iki ileri bir geri giden MEB politikaları aslında bir sorunlar yumağı. Bu sorunlar eğitimin hem iç dinamiğini hem de dış dinamiklerini olumsuz etkiliyor. Okullarımız ve milli eğitim yapımız içsel ve dışsal dört temel taş üzerine oturuyor. Öğretmen-öğrenci-veli iç dinamiği, bu yapıyı destekleyen yasa, kanun ve yönetmeliklerle belirlenen koruyan ve işlevsel kılan yasal hükümler, eğitim ve öğretim için gerekli tüm donanımların var olduğu fiziki olanaklar ise dördüncü ve kapsayıcı unsur olarak dış dinamiği “çatıyı” ifade ediyor. 

Ana başlıklarıyla iç dinamikleri ve çatı dinamiği olarak eğitim dünyasının sorunlarına bakıldığında; okullaşma oranları, kız çocuklarının eğitime erişimi, mevsimlik işçi çocuklarının eğitimi, okul öncesi eğitimin zorunlu olması, ikili öğretim, ulusal ve uluslararası sınavlar, LGS-YKS, öğretmen yetiştirme, teknolojik donanım eksiklikleri, okul bütçeleri, atanamayan öğretmenler, öğretmenlerin hizmet içi eğitimleri, okulların güvenlik sorunları, depreme dayanıklılık durumları, psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerine bakış, ölçme ve değerlendirme hizmetleri, fiziki koşulların iyileştirilmesi gibi çok sık tekrarlanan sorunlar öncelikli olarak karşımıza çıkıyor. 

Bunun yanında yeni öğretim yılında kamuoyunda en çok tartışılan konunun ulusal sınavların bugünkü hali olacağı kesin gibi duruyor. Ama temelde öğrenci odaklı ve öğretmen niteliği ile ilgili olan eğitim sorununun öncelikli olarak ele alınacağı izlenimini de bakanımızın konuşmalarından anlıyoruz. Öğrenciye dokunan ve onu gören-geliştiren bir yapıda doğal olarak öğretmenlerin bilgi ve becerilerinin artırılması pedagojik ve psikolojik bilgi birikimlerinin artırılmasına öncelik verileceğini düşünüyorum. 

Bu çerçevede yukarıda belirtiğim dördüncü unsur olan ana çatının sağlam oluşturulması durumunda esas olanın, öğretmen yeterliliklerinin geliştirilmesi ile okul aile işbirliğinin sağlanması olduğunu düşünüyorum. En büyük sorunlardan biri bu bağın kopukluğudur. Okul öncesi ve İlkokulda kısmen geliştirilebilen bu ilişki ve iletişim ağı ortaokul ve lise düzeyine geldiğinde neredeyse kopma noktasına geliyor. 

Yeni bakanımız Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk’un tüm bu sorunlara bir bilen ve bir gören olarak vakıf olması önemlidir. Ona tanınan zaman ülkemizin eğitim sistemimizin iyileştirilmesine tanınan zaman demek olacaktır. Hızlı ve kararlı adımlar atarken eğitim camiasının önemli paydaşlarından destek almak görüşlerine başvurmak işini hem kolaylaştıracak hem de çok sesliliğe verdiği önemi gerçek kılacaktır. 

2018-2019 eğitim ve öğretim yılının ülkemizin geleceği gençler, onları yetiştiren öğretmenlerimiz ve de tüm eğitim camiası için başarılı geçmesini dilerim.

 

 

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.