Türkiye’de 18 milyonu aşkın öğrenci ve 1 milyon 70 bin civarında öğretmen hazırlıklarını tamamlayarak heyecanla okullar açılsın diye tüm hazırlıklarını yaptılar ve 2019-2020 Eğitim Öğretim yılı 9 Eylül Pazartesi günü yapılan törenlerle başladı. Resmi, özel tüm okullarda öğretmenler aslında Ağustos ayı boyunca hizmet içi eğitimler alarak yeni eğitim öğretim yılına hazırlanmışlardı, sınav sürecinde olan 8. Sınıf öğrencileri ile 11 ve 12. Sınıfta okuyan Üniversite adayı öğrenciler de kurslara bu dönemde başladılar. Okul öncesi öğrencileri, ilkokul 1. Sınıf, ortaokul 5 ve Liseye yeni başlayacak öğrencilerin uyum etkinlikleri de 5-6 Eylül tarihinde gerçekleştirildi.
Eğitim sektörü öğrenci, veli, öğretmen dâhil yan unsurlarıyla yaklaşık 50 milyon insanımızı doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor, bu nedenle okulların açılışı büyük bir kitleyi sosyal, kültürel ve ekonomik yönden olmak üzere farklı açılardan etkiliyor.
Bu hareketliliğin yaşandığı bugünlerde eğitim dünyasında çocuk ve gençlerin eğitimini ilgilendiren çok önemli değişimler yaşanıyor. Özellikle 23 Ekim 2018 tarihinde Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk tarafından açıklanan “Eğitimde 2023 Vizyonu” çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığınca gerçekleştirilen değişiklikler, uygulamalar ve yenilikçi yaklaşımlar, son yıllarda eğitim alanında en çok konuşulan konuların başında geldi.
2023 vizyonunun ana çerçevesi ile ilgili olarak Artı Eğitim Dergisinin Aralık 2018 sayısında “2023 Vizyonunun Parlayan Yıldızı “Öğretmen” ler olacağına ilişkin bir yazı yazmış ve Prof. Dr. Ziya Selçuk hocamızın öğretmenlere yönelik kullandığı “Öğrenciler Öğretmenden Öğrendikleri Kadar Öğretmen İçin Öğrenirler” sözünü hatırlatmıştım.
Vizyon belgesinde açıklandığı gibi önemli hedeflerden birisi de öğretmen ve okul yöneticilerinin mesleki gelişimlerini desteklenmesi amacıyla üniversitelerle ve STK’larla eğitim işbirlikleri hayata geçirilmesi idi. Bu yaz hizmet içi eğitim döneminin 2023 Eğitim Vizyon belgesinin öğretmen eğitimlerine ilişkin beklentilerine cevap verdiğini söylemek mümkün. Özellikle resmi kurum öğretmen ve yöneticilerinin bu eğitimlerden yararlandırıldığını gördük. Eğitimlerin sınıfın içerisine ve okul iklimine yansımalarını görmek özellikle de süreci izleme ve değerlendirme açısından ise zamana ihtiyaç var,
Türkiye’deki eğitim sisteminin girdi ve çıktıları üzerinde düşünce üreten, üretilen düşünce ışığında bilimsel araştırmalara dayalı veriler üreten ulusal ya da uluslararası pek çok önemli resmi ya da sivil toplum kuruluşu bulunuyor. OECD’nin eğitim verilerine kaynak sağlayan öğrencilere yönelik gerçekleştirdiği PISA TIMMS sınavları gibi ya da öğretmen ve yöneticilere yönelik uyguladığı Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Anketlerinin (TALIS) yanında ulusal düzeyde MEB ile birlikte Eğitim Reformu Girişimi (ERG), TEDMEM, AÇEV, Eğitim Sendikaları gibi önemli kurumlar bulunuyor.
Haliyle bu kurumların yaptıkları araştırmalarda elde edilen verilerin Millî Eğitimin yeniden yapılandırılmasında rol oynadığını görüyoruz. OECD’nin PISA 2015 kapsamında yaptığı öğrenci refahı araştırmasında Türk öğrencilerin 35 OECD ülkesindeki yaşıtları arasında en mutsuzları olduğuna ilişkin sonucu önemlidir. Yine OECD’nin 3. sünü gerçekleştirdiği 48 ülkenin katıldığı “Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Anketinde” (TALIS) öğretmen ve yöneticilerimizin sınıf içi etkinlikler, disiplin süreçleri ve öğrenciler ile olan ilişkisel tutumlarında diğer ülkelerin sonuçlarına göre arka sıralarda olması yine önemli bir veridir. ERG’nin eğitim izleme raporlarında yer verdiği sınıf içerisindeki öğrenci- öğretmen iletişimsizliği de öğretmenlerimizin mezun olurken ve iş başında sürekli eğitimden geçirilerek yenilenmelerinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Okulu okul yapan, kapsayan ve çevreleyen kendi fiziksel alanı iken (okul binası, bahçesi, sınıfları vs) bu fiziksel alanı canlı, işler ve işlevsel kılan da öğrencilerin ve öğretmenlerin varlığıdır. İşte öğretmenlerle öğrenciler arasındaki bu ilişki, bu bağ insanlığı, sistemleri ve kültürleri dünden bugüne, bugünden geleceğe taşımaktadır. Eğitim sistemindeki kaliteli eğitim sorununun bir ayağında öğrenci ve öğretmen ilişkisi üzerinden yaşanan iletişim ve bağ kurma sorunu gelmektedir. Eğitimcilerin eğitimi bu nedenle hayati derecede önemlidir.
Okullarımız bu çerçevede, eğitim ortamını öğrenci ve öğretmen için uygun hale getirmeli, çevresini öğrenci yararına kullanmalı, programları, etkinlikleri zenginleştirmeli, öğretmenini hizmet içi eğitimlerle beslemeli, öğrencisini desteklemeli, veli okul işbirliğini önemsemeli, sınırlarını ve sorumluluklarını bilerek paydaşları ile iletişim kurmalı, güven ortamını geliştirmeli, sosyal ve kültürel faaliyetlerle artı değer katmalı, güvenli okul olmayı başarmalıdırlar.
Velilerimiz çocuklarını bütün yönleri ile iyi tanımalı, her çocuğun her okulda yapamayacağını bilerek çocuğa uygun tercihlerde bulunmalı, yasaklarla değil sınırlamalarla ve kurallarla yola çıkmalı, okula yeni başlayan çocuğu için sabırlı ve anlayışlı olmalı, ergenlik döneminin zor olduğunu bilmeli, anlamalı ve çocuğuna yakın olmalı, çocuğunu başkalarıyla asla ve asla kıyaslamamalı, başarının da başarısızlığın da göreceli olduğunu unutmamalı ve beklentilerini çocuğunun yetenekleriyle örtüştürmelidirler.
Öğrencilerimiz ise kendilerini geliştirmeleri ve aşmaları, edindikleri bilgileri günlük hayatta kullanmaları, hedeflerini belirlemeleri, kendi geleceği için söz sahibi olabilmeli, zamanlarını verimli kullanmaları, plan ve programlı olmayı başarabilmeleri, yardım istemekten çekinmemeli, aile, okul, öğretmen ve yakın çevrenin kendisi için destek olduğunu bilmeli, sınav odaklı ve ezberci olmaktan uzaklaşmalı ve başkaları için değil kendileri için öğrenmeleri gerektiğini unutmalalılar.
Öğretmen yeterlilikleri açısından bakıldığında da öğretmenlerimizin, alan bilgileri güncel olmalı, sürekli kendilerini yenilemeleri, bilgisini su gibi aktaracak beceriye sahip olmaları, iletişim becerilerinin güçlü ve kişilik özelliği açısından özgüvenlerinin tam olması, kendisinin ve öğrencilerinin motivasyonunu hep yüksek tutması, öğrenilmiş çaresizlik yaşamaması ve yaşatmaması, çalıştığı yaş grubunun gelişim evrelerini bilmeli ona uygun davranması, çocukların dilinden anlaması ve onları görmesi ve duyması gerektiğini düşünüyorum.
Psikolojik Faktörler
Eğitimde öğrencilerin başarılarını etkileyen en önemli faktörlerden birisi öğretmendir. Öğretmenin önemi ve kalitesi kalkınma çabasındaki ülkemizde uzun yıllardır üzerinde durulan önemli bir konu olmuştur. Öğretmenlik kendine has bazı kişilik nitelikleri gerektirir çünkü; sınıfta, sadece öğretmenle öğrenci arasında bilgiye dayalı bir etkileşim değil, öğrenciyle iyi iletişim kurabilme, öğrencinin büyüyüp gelişmesinde ve doğru kararlar verebilmesinde rehberlik edebilme ile uyum yapabilme yeteneğine sahip bireylerin yetişmesini sağlayıcı sosyal ve kültürel bir etkileşim de mevcuttur.
Bu nedenle öğretmenin kişiliği, karakteri olaylara bakış açısı değerleri, ilişkisel tutumları, ön yargıları, sorun çözme becerileri, hayata bakış açıları, kaygı düzeyleri gelecek beklentileri aile yapıları geçmiş deneyimleri tecrübe ya da acemilikleri, iletişim becerileri, hemen hemen kimliğinin bütün yansımaları sınıf ortamında öğrencilerine ve sınıf dışında iletişimde bulunduğu tüm paydaşlarına yansımaktadır.
Bireyin iletişim tarzının gelişiminde, yakın cevredesindeki bireylerin mesajları, aile içindeki iletişim ve öğretmen-öğrenci iletişimi önem kazanmaktadır. Pek çok araştırma da öğretmenin sınıf içi iletişim davranışlarının öğrencilerin davranışları ve başarıları üzerinde etkili olduğu ve öğrencinin dikkatinin daha çok öğretmenden kaynaklanan faktörlerden etkilendiğini göstermektedir. Buna göre;
Sınavların başarı ölçütünün belirleyicisi olmadığı, ezberden uzak, öğrenmeye, anlamaya ve değişime endeksli bir eğitim sistemi gençlerimizi geleceğe hazırlayacaktır. Yeter ki sisteme müdahaleler akılcı ve evrensel değerlere uygun olsun. Tüm öğrencilere, velilere ve eğitime gönül veren tüm paydaşlara başarılar dilerim.
Kaynakça
http://www.turkpdrdergisi.com/index.php/pdr/article/view/354/288
https://tedmem.org/yayin/talis-2018-sonuclari-turkiye-uzerine-degerlendirmeler
Prof. Dr. Ziya Selçuk, 40 Dakikayı Yönetmek., Seminer Notu
YASAL UYARI:
Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.