banner

Görmeyen, duymayan, konuşmayan kalmadı, MEB hariç




Alpaslan Dartan / Eğitim Danışmanı – PDR uzmanı 

alpaslan_dartanPerşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir; Kriz

Kendisi de özel okul sahibi olan Milli Eğitim Bakanımız Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk’un bakan olarak atanışının üzerinden tam olarak 17 ay geçmiş yani bir buçuk yıla yakın bir zamandır kendileri bakanlık koltuğunda oturuyorlar. Zamanın hızlı geçtiğini hepimiz biliyoruz, bu köşede Ziya Hocamızın dile getirdiği sözler, niyetlendiği eğitim paradigmalarının değişimine neden olacak hedefler, 2023 vizyonuna ilişkin sitem değişikliklerini de öngören planlamalar, veriye dayalı politikalar izleneceğine ilişkin tespitler ve “gören” bakan olacağına ilişkin dile getirilen tüm söylemleri tarafımdan zaman zaman konu edildi.

Bir politikacı olmamasına rağmen görev, yetki ve sorumlulukları gereği dile getirdiği tüm vaatleri eğitim camiası ve toplumun tüm kesimlerincde tarafından dikkatle takip edilir oldu. Hele ki eğitim camiasının içerisinden gelen her kesimin saygı duyduğu, önerilerine ve görüşlerine inandığı bir isim olunca da beklentiler oldukça fazlalaştı, doğal olarak zaman geçtikçe de olumlu ve olumsuz eleştiriler çoğaldı. Peki, işler yolunda gidiyor mu? gitmiyor mu? buna bugün evet diyen de var hayır diyen de var ama hem devlet hem de özel sektörde sıkıntıların çokça konuşulur olduğu bir döneme girdiğimiz görülüyor.

Dünyanın pek çok ülkesinde öğrenciler okul öncesinde aldıkları temel eğitim ile evrensel ölçülerde belli başlı küresel etkileşim dinamiklerini öğreniyor, bunların kendilerine kazandırdıkları değerleri ve edindikleri sorumlulukları yerine getirebilecek temel bilgi ve becerilerle donanıyorlar. Bu okul öncesinden başlayan ve hayat boyu öğrenmelerle de devam eden bir süreç haline geliyor.

Türkiye’de ise temel becerilerden yoksun, performans göstergelerine özellikle de sınava ve sonuçlarına odaklı bir eğitim anlayışı sürdürülürken eğitimde reform sayılabilecek değişim ve dönüşümü gerçekleştirmek gerekiyor. Özellikle günlük hayatla bütünleşmiş, problem çözme becerisi yüksek, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmiş, iletişim becerileri yüksek, yaratıcı ve entelektüel meraka sahip, eleştirel düşünme becerisini edinmiş, bilgiye ulaşabilme yollarını bilen, kendisine ve çevresine duyarlı sorumluluk sahibi bireyler yetiştirebilmek için eğitim kalitesinin, niteliğinin öne çıkarılması gerekmektedir. İşte bu nedenle niceliksel tanımlamaların amaç değil araç olarak kullanıldığı, eğitime erişimin sorun olmadığı, okullar arasındaki eğitim kalitesinin ve bölgesel farklılıkların konuşulmadığı dönüştürülmüş bir eğitim anlayışına ihtiyacımız var.

Milli Eğitim Bakanlığının her yıl “Millî Eğitim İstatistikleri Örgün Eğitim 2018-2019 Verileri” başlığı ile bir önceki yılın örgün eğitim istatistiklerini yayınlıyor, bu yıl da raporu 06 Eylül 2019 tarihinde yayınlandı. Aynı dönemde “2018 Yılı İdari Faaliyet Raporu” nu da bizzat bakan ve bakan yardımcılarının imzası ve irade beyanları ile yayımladı. Her iki raporda da önceki yıllar ile günümüz eğitim istatistikleri eğitime erişim, okullaşma oranları, öğretmen sayıları, eğitimi terk oranları ve performans göstergeleri gibi pek çok veriye dayalı değerlendirmelere ve projeksiyonlara yer veriliyor.

Bu verilerden de anlaşılacağı üzere ülkemizde son 20 yılda okulöncesi eğitimde ve ortaöğretimde öğrenci sayıları giderek artarken eğitime erişimde devlet okulları ile özel eğitim kurumları açısından farklılaşmaları görüyoruz. Özel okulöncesi eğitim kurumlarında öğrenci sayısının son yıllarda yaklaşık % 30 oranında arttığını, resmi okullarda ise bu artışın ancak % 10 civarında kaldığını, benzer biçimde, ortaöğretimde de özel okullara yönelimin arttığını görebiliyoruz. Genel ortaöğretimde özel okullara devam eden öğrenci sayısı yıllar içerisinde % 20 civarında bir artış görünürken resmi kurumlarda bu sayının % 12 civarında azaldığı görünüyor.

Velilerin tercihlerine bakıldığında giderek daha fazla ailenin çocuklarının eğitimleri için özel öğretim kurumlarına yöneldiğini görüyoruz. Bu yönelimin pek çok nedeni olabilir. Özel okul sayısının dershanelerin kapatılması sonucu artması, ücretlerin makul seviyelere inmesi, bu yıl kaldırılsa bile önceki yıllarda devletin velilere verdiği teşvikler, özel okulların çok dilli bir dünya vatandaşı yetiştirdiği algısı, sosyal etkinliklerin içeriğinin zengin ve çeşitli olması, yurtiçi ve yurt dışı projelerle öğrenci değişim programları yürütmeleri, öğretmenlerin niteliği, sınıflarda öğrenci sayısının azlığı, güvenli okul duygusu ve benzeri pek çok gerekçe bu sebepler arasında sayılabilir.
Bu verileri destekleyen açıklamalar da Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri tarafından her ortamda yapılıyor. Hemen hemen tüm raporlarında değişik teşviklerle özel okula devam eden öğrenci oranını 2023 yılına kadar %15’e çıkarılma hedefinden söz edilmektedir. Bugünün verileri ve yasal mevzuata bakıldığında bunun gerçekleşmesi çok da mümkün görünmüyor, bunun gerçekleşebilmesi için çok daha iyileştirici ve özendirici tedbirler alınması gerekmektedir.

Yayınlanan raporlara göre, Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde, 9 milyon 394 bin 125'i erkek, 8 milyon 714 bin 735'i kız olmak üzere toplam 18 milyon 108 bin 860 öğrenci örgün eğitim alıyor. Örgün eğitimdeki öğrencilerden 15 milyon 88 bin 592'si resmi okullarda, 1 milyon 440 bin 577'si özel eğitim kurumlarında, 1 milyon 579 bin 691'i ise açık öğretim kurumlarında okuyor. Türkiye'de 6 bin 710 olan özel okul sayısı 4 yıl içerisinde 12 bin 500'e çıkmış, özel okuldaki öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranı %2-3’lerden % 8.72'ye ulaşmıştır. Bu oranlar da %15’e ulaşmanın o kadar da kolay olmadığını gösteriyor.

2023 vizyon belgesi temelli, niteliği önceleyen, insan odaklı ve 21. Yüzyılın gerektirdiği becerilerle donanmış bir nesil yetiştirebilmek için elbette bir ülkenin kendi milli eğitim anlayışını oluşturması, eğitime erişimi kolaylaştırması, cinsiyet ayırımını ortadan kaldırması ve öğrenen ile öğrenme rehberliğinde ona yolculuk eden öğretmenleri donanımlı hale getirmesi gerekmektedir. Bunu gerçekleştirirken Bakanlığın devlet ve özel sektör ayrımı gözetmeksizin eğitimin tüm paydaşlarına eşit mesafede durması hatta gerekiyorsa eğitime katkı sunan her türlü girişime artı destek vermesi gerekmektedir. Özel eğitim kurumları da bunlar arasında önemli bir yer tutmaktadır. Yani hedef olarak özel okulculuğu geliştirme hedefi olacak ama bunun yanında destekleyici yasal ve mali düzenlemeleri yapmaktan kaçınacaksınız, bu böyle olmamalıdır

Bu çerçevede şimdi bu yazımızın başlığında yer alan özel eğitim camiasının üç maymunu oynama haline gelelim. Türk Dil Kurumunun 1945’ten beri yayımlanan Türkçe Sözlük’ünün son güncel sürümünde “üç maymunu oynamak” gördüğü ve duyduğu bir olay hakkında görmemiş, duymamış ve söylememiş olduğunu belirtmek anlamına gelmektedir. Aynı şekilde “Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir” de bir işin sonunun nasıl olacağı şimdiki gidişinden belli olur` anlamında kullanılan bir söz olarak tanımlanmaktadır.

Bu benzetmeleri kullanma nedenim son bir iki yılda darda ve zorda olan özel eğitim kurumlarının bir kısmının iflas etmesi ve kapısına kilit vurması sonucunu doğuran gelişmelerdir. Bu sıkıntılar eğitim camiası, kurucular, ortaklar, CEO’lar, yöneticiler, öğretmenler, öğrenci ve velilerin hemen hemen hepsinin bildiği sıkıntılardı ve kimsenin açık seçik paylaşmadığı kaçınılmaz sona götüren gelişmelerdi.

Son dört beş yılda sayıları 6 bin 500'den 12 bin 500'e kadar çıkan özel okullarda yaklaşık 1,5 milyon öğrenci, 175 bin öğretmen ve 50 bine yakın hizmet gören personel çalışıyor. Eğitimin girdi ve çıktısı insan olunca sektördeki hızlı büyüme bakanlığın yeterince denetim yapmaması ve güven ortamı yaratamaması neticesinde arz-talep dengesizliğinin yaşanmasına ve sürdürülebilir bir ortam yaratılmasına engel oldu.

Son iki yılda 250’ye yakın okulun ya el değiştirdiği ya da kapandığı bilgisi konuşuluyor. Bugün süreç çok şubeli okulları da çemberine almış gibi görünüyor. Ekonomik krizin her sektör gibi eğitimi de etkilemesi normal gibi görünse de bu süreci hızlandıran okul kurucularının hesap-kitap işlerini belemeyişleri kadar tüm süreci takip etmesi gereken bakanlığın gereken sorumluluğu üstlenmemesi olmuştur.

15 Temmuz hain Fetö girişimi nedeniyle dershanelerin hızla kapatılması ve dönüştürülmeleri, kapanan özel okullar, devletin verdiği ve sonradan kaldırdığı devlet teşviki gibi nedenlerle eğitim sektörü karlı ve cazip hale geldi. Zincir okullar hızla yeni okullar açmaya, bireysel girişimciler de yeterli sermayeleri olmadan şanslarını denemeye başladılar. Tüm bu süreçte MEB yetkilileri mevcut yasal düzenlemeleri yeterli görerek şekle bakıp işletmenin sürdürülebilir mali kaynaklarını es geçtiler.

Özel okulların ekonomik zorlukları bugünün sorunu değildir. Bir iki yıl öncesine dayanan ekonomik daralma sektörü zorlamaya başlamış, büyük zincir okulların sahip değiştirmeleriyle, başka iş insanlarına devir edilmeleriyle başlamıştır. Bireysel girişimciler de yeterli maddi kaynakları olmadan bu işe girmiş olmalarının bedelini kriz dönemlerinde ödemek durumunda kalmışlardır.

Şaşılacak şey göz göre göre bu sonun geldiğidir. MEB bu süreci maalesef iyi yönetememiştir ve okullar eğitim ve öğretimin sürdüğü bu dönemlerde satış, devir veya kapanma noktasına gelmiştir. Özellikle özel eğitim camiası üst yönetimleri neredeyse hepsi sektördeki gelişmeleri yakından takip ederler ve kimin ne yaptığını bir şekilde bilirler. Öğretmenler de farklı sayılmaz bir okulda maaşların eksik ödendiğini ya da hiç ödenmediğini mutlaka eş, dost ya da yakın çevrelerinden duyarlar. Yani duyulmayan, bilinmeyen ve konuşulmayan konular olmamıştır bu sıkıntılar.

Bugün yaşanan gelişmeler özellikle de öğretmen maaşlarının düzenli ödenememesi, SGK primlerinin yatırılamaması ya da okul binasının kirasının ödenememesi gibi durumlar geçen yılın ortalarından beri camianın küçük olmasından dolayı hemen duyulmuştur.

MEB 2018 Yılı İdare Faaliyet Raporu’nda sonuç niteliğinde öneri ve tedbirlere de yer verilmiştir. Her bireyin hakkı olan eğitime ekonomik, sosyal, kültürel ve demokratik farklılık ve dezavantajlarından etkilenmeksizin eşit ve adil şartlar altında ulaşabilmesi ve bu eğitimi tamamlayabilmesine yönelik politikaları da içeren bu öneriler arasında aşağıda yer alan iki madde önemlidir ve bugünün gerçekleriyle de örtüşmemektedir. Şöyle ki ;
• Özel sektörün eğitim ve öğretimdeki payını artırmak amacıyla teşvik uygulamalarının geliştirilmesi, geliştirilen teşvik ve finansman uygulamalarının izlenmesi ve değerlendirilmesi,
• Rehberlik ve denetim faaliyetleri, yapılacak izleme ve değerlendirme sonuçlarına göre risk tespit edilen okul ve kurumlar önceliğinde yürütülmesi, emsallerine göre başarı gösteren okul ve kurumların ödüllendirilerek örnek uygulamaların yaygınlaştırılması,

Sektörün kendi içerisindeki rekabetin getirdiği tüm sıkıntılara rağmen ortak paydada MEB’den bekledikleri kolaylıklar da aşağıda yer alıyor.
• Veli teşviklerinin yeniden gündeme gelmesi,
• KDV oranının yüzde 8'den yüzde 1'e düşürülmesi,
• Maliye Bakanlığı'ndan krizdeki birçok sektöre verdiği desteği özel okullara da vermesi,
• Özel okul açmanın kolaylıkları ve zorlukları eğitim bilim ilkelerine göre ayarlanması,
• Tekelleşme ve zincir okulların denetimlerinin önceliklendirilmesi
• Özel okullarda vergi, SGK ve denetim yükünün ağır olması,

Kaynakça:
https://sgb.meb.gov.tr/www/quotmeb-2018-yili-idare-faaliyet-raporuquot-yayinlanmistir/icerik/343
https://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2019_09/30102730_meb_istatistikleri_orgun_egitim_2018_2019.pdf

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.


Alparslan Dartan İstanbul PDR Şube Başkanı

27.Şub.2024

Özel okul velisi, öğretmeni ve okul sahipleri: Sesimizi duyan var mı?

 Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Türkiye’de temel becerilerden yoksun, performans göstergelerine özellikle de sınava ve sonuçlarına odaklı bir eğitim anlayışı sürdürülürken eğitimde niceliksel...

06.Şub.2024

MEB’in ortak sınavlarının sonuçları hakkında neyi, ne kadar biliyoruz?

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Millî Eğitim Bakanlığı, geçen yıl Eylül ayında öğrencilerin gelişimini takip etmek, müfredatın işlenmesinde okullar arasında bütünlük sağlamak ve...

06.Kas.2023

Cumhuriyetin 100. Yılında Eğitim: Toplumcu mu, Bireyci mi?

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR UzmanıMerak, kendi kendine öğrenme, deneysellik, keşif ve sorgulama, modern eğitimin ayar damgası olmalıdır. Bu tür bir eğitim yaratıcılığı...

24.Eyl.2023

Yeni dönem başlarken; Öğrenciler, Ebeveynler ve Öğretmenler

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Okullar açılırken öğrenciler, öğretmenler ve anne babalar için heyecanlı, endişeli bir süreç de başlamış oldu. Türkiye’de farklı yaş...

01.Eyl.2023

Hayat hep seçimlerden / tercihlerden ibaret midir?

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı  İnsanoğlu normal koşullarda doğar, büyür, gelişir, gençleşir, olgunlaşır, yaşlanır ve nihayetinde ölür, doğanın yasası böyle, elbette buna diyecek...

21.Tem.2023

LGS ve YKS: Ulusal Sınavlar ve Sonuçları Üzerine

Alpaslan Dartan – PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi Haziran ayında gerçekleştirilen ve ulusal sınavlarımız dediğimiz LGS ve YKS’nin bu yıl deprem gibi yaşanan acı deneyime ve...

03.Tem.2023

Yeni Bakan Yeni Umut olacak mı?

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Milli Eğitim Bakanlığına atanan Prof. Dr. Yusuf Tekin, aslında Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü alanından bir profesör....

27.May.2023

Liseler Neden 4 Yıl?

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Eğitim sistemimizdeki belirli dönemlerdekisistem değişikliklerinin genel hayat üzerinde olumlu/olumsuz etkilerini ve uzun yıllar silinmeyecek izleri görebiliyoruz. Son yıllarda Liselerde...

27.Nis.2023

YÖK değişir mi ya da üniversiteler nicelikten niteliğe doğru değişir mi?

Alpaslan Dartan / Eğitim Yöneticisi - PDR Uzmanı Uzunca bir süre seçimlerin tarihine endeksli olarak ne zaman yapılacağı belirsiz olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı seçim tarihinin öne...

31.Mar.2023

Eğitim ülkemizde ‘Bir Ülke Meselesi’ olamadı!

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı 1920 yılından bugüne geçen 98 yılda 66. Milli Eğitim Bakanı olarak görevini sürdüren Prof. Dr. Mahmut Özer de...

27.Şub.2023

Deprem / Büyük Felaket Travmaların Nedeni

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Türkiye, yüzyılın felaketi olarak adlandırılan Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsıldı. İlki 7,7 ikincisi 7,6 büyüklüğündeki deprem; Kahramanmaraş,...

28.Ara.2022

Yükseköğretim Kurulunda Girdi Esaslı Düzenlemelerin Yansımaları

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Yükseköğretim Kurulu (YÖK), yükseköğretimdeki eğitim kalitesini yükseltmek için “süreç odaklı düzenlemeler ve çıktı esaslı düzenlemeler" olmak üzere üç...

22.Kas.2022

Eğitimde kurumsal hafıza ve sürdürülebilir politikalar özlemi

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Evet, ana başlıkları ile çok değil son üç Milli Eğitim Bakanı’nın öğretmen yetiştirme politikalarından, öğretmenlerin özlük haklarına ve öğretmenlik mesleğinin...

28.Eki.2022

Cumhuriyetin 99. Yılında Tarihi Okullar

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Okullar, bir toplumun sosyalleşmesinde ve değerlerinin bireylere aktarımında en önemli kurumlardan birisidir. Puzzle’ın her bir parçası toplumun tüm...

26.Eyl.2022

EĞİTİMİN PANORAMASI

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı   Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022 verileri ışığında   EĞİTİMİN PANORAMASI 2022 -2023 eğitim ve öğretim yılı, 12 Eylül 2022 Pazartesi günü...

22.Ağu.2022

Öğretmenler ayrıştırılıyor mu?

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Son zamanlarda öğretmenler arasında Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı “Uzman Öğretmenlik / Başöğretmenlik Eğitim Programı ve Yazılı Sınav Takvimi”ne...

18.Tem.2022

Üniversite Yaşamı ve Çoklu Kariyer Fırsatları

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Çocukken büyüklerimiz hepimize “Büyüdüğünde ne olmak istersin?” sorusunu sorardı. Bizler o zamanlar neredeyse ezberlemiş gibi hep aynı cevapları...

25.May.2022

Eğitimde Demokratik ve Katılımcı Bir Yönetim

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Günümüzde teknolojik gelişmelere ve dijitalleşen dünya düzenine rağmen eğitim ve öğretim faaliyetleri ve eğitim liderliği etkileşim ve psikolojiye...

06.May.2022

Dondurulmuş gençliğin YKS Sınavı

Alpaslan Dartan - PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi artı eğitim dergisinin bundan önceki sayısında eğitimin gündemini oluşturan Yükseköğretim Kurulu’nun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı TYT...

14.Mar.2022

Yükseköğretimin Nicelik değil Nitelik sorunu var!

Alpaslan Dartan - PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi Yükseköğretim Kurulu’nun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırılması son yıllarda yapılan...


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.