Logo

Eğitimin Sıcak Gündemi

Kategori: Alparslan Dartan
Çarşamba, 24 Haziran 2020 14:40 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslan dartanİçinde bulunduğumuz Haziran ayı toplumun çok büyük bir kesimini doğrudan ilgilendiren gelişmelerle dolu bir ay olma özelliğini taşıyor. Bildiğiniz gibi dünyanın içerisinde bulunduğu Covid-19 salgını nedeniyle tüm ülkeler sosyal, kültürel ve ekonomik bir sıkışmışlık yaşıyor. Bu sıkışmışlık duygusunun ana merkezinde pandemi koşulları nedeniyle toplum sağlığı yer alırken ekonomi ve eğitim sektörü diğer boyutlarıyla da iç içe bu gelişmelerden oldukça etkileniyor.

Yıllar önce ve gençken Yüksek Lisans eğitimimde rahmetli hocam Prof. Dr. Muhsin Hesapçıoğlu “Eğitim Ekonomisi “ dersinde ülkelerin kalkınmışlıklarında eğitim ve ekonomi ilişkisinin önemini vurgularken tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan çıkar benzetmesiyle eğitim ve ekonomi arasında sıkı bir bağ olduğunu, eğitim tarihi ve önemli iktisatçıların teorilerinden alıntılarla aktarmıştı. Günümüzde salgın nedeniyle bu ilişkinin realitesini yaşıyor bu ikili kavrama Sağlık gibi üçüncü bir halkanın eklendiğini görüyoruz.

Covid-19 salgını koşulları hayatımızda yeni yeni var olurken ve ülkemizde 0 ölüm ve 4 yeni vaka tespit edilmişken alınan doğru bir kararla okullar kapatılmış ve sağlık koşulları uygun hale geldiğinde başlamak üzere örgün eğitime ara verilmişti. Yaklaşık 3 ay sonra örgün eğitime başlama tarihi bakanlık tarafından açıklandı ve okulların Eylül ayında eğitime başlayacağı açıklandı.

SINAVLAR/LGS VE YKS (TYT_AYT)
Haziran ayı bu açıklamaların gölgesinde hem ortaokuldan hem de Liseden mezun olacak olan 8 ve 12. Sınıf öğrencilerinin girecekleri ulusal sınavların LGS ile YKS (TYT ve AYT) gerçekleştirileceği bir ay. Mayıs ve Haziran aylarında içerisinde bilinmezlikleri de barındıran bu sınavlarla ilgili alınan kararlar sınava girecek olan adayları ve ebeveynleri güç durumlara düşürdü. LGS sınavının tarihinin zamanında yapılamaması ve ileriye ertelenmesi, YKS sınavının önce Temmuz ayı sonuna ertelenmesi sonra turizm sezonu nedeniyle bir ay kadar öne çekilmesi yönetilemeyen bir süreç izlenimi oluşturdu. Bu kararların yanında YKS/YTY ’de 30 dk ek bir süre verilmesi ve baraj puanın 180’den 170’e düşürülmesi yine adayların yoğun tepkisine neden oldu.

Haziran ayında her iki sınav da yapılacak ama adaylarda ve ebeveynlerdeki yoğun kaygıyı azaltacak tedbirlerin henüz ne aşamada giderildiği bilinmiyor. Özellikle sınavların 20 kişilik sınıflarda yapılacak olması sağlık açısından güvenlik kaygısını artırıyor, sosyal mesafe kuralına uyulamayacağı endişesi, sağlık gerekçeleriyle de olsa maske kullanımının sınav esnasında esnetilmesi, özellikle de sağlık ve pandemi koşulları kapsamında endişeleri haklı çıkarıyor.

COVID-19 VE UZAKTAN EĞİTİM
Mart ayının ortasından itibaren örgün eğitime verilen aranın ardından yaklaşık 13 Milyon öğrenci ve bir milyona yakın öğretmen hiç de alışık olmadıkları bir gerçekle karşı karşıya kaldılar. Okulu okul yapan fiziksel mekandan ve temastan uzak, ortak kullanım alanlarının olmadığı, kullanırken bile zorlandığımız ama zorda kalınca da öğrenebildiğimiz bir dijital dönüşümün içerisinde bulduk kendimizi. Sadece öğretmen ve öğrencilerimiz mi ebeveynler de dâhil tüm ülke insanı “uzaktan/eğitim, uzaktan/çalışma” kavramı ile tanıştı.

Dokuz ay kadar süren bir eğitim ve öğretim yılının son 3 ayı yani 1/3’ünü öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz evde uzaktan eğitim yaparak geçirdi. Ve bu süreç öğrenme yetimizin ihtiyaç hissettiğimiz zaman ne kadar güçlü olduğunu bize hatırlattı. Nesiller ve kuşaklar arasında köprü görevi gören eğitim ve öğrenme süreçlerimizin, Z kuşağının güçlü olduğu bir dilin öğrenilmesini bizler açısından da olanaklı ve mümkün kılabildiğini göstermiştir. Resmi ve özel eğitim kurumları zamandan ve mekândan bağımsız öğrenme araçlarını uzaktan eğitim için kullanırken eğitim paradigmalarını da ters yüz etmeye çalıştılar.

Bunu da iyi yapıp yapmadıkları tartışılabilir ama yoğun bir çaba gösterildiğini kimse inkâr edemez. Dünyada ekonomik dengelere, sosyal ve kültürel iklime ve eğitimin işlevsel yönüne bakıldığında dün ile bugünün kıyası mümkün değildir. Aynı suda yıkanamayacağımız gibi aynı koşullarda bir eğitim yapılanmasından da söz edemeyeceğimiz ortada. Çok fazla olmasa da dünyada ve Türkiye’de uzaktan eğitim sürecinin değerlendirilmesine yönelik çalışmalar bulunuyor. Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV’in) devlet okullarında okuyan öğrenci velileri ile gerçekleştirmiş olduğu bir araştırma bunlardan birisidir.
Çalışmada, Covid 19 Uzaktan eğitim döneminde, sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı olan bölgelerde ailelerin ve çocukların eğitim faaliyetlerine önem atfettikleri ve uyum sağlamaya çalıştıkları görülmüştür. Ancak öğrencilerin çoğunlukla EBA’yı televizyon üzerinden takip etmekte ve öğretmenlerinin telefonla gönderdiği ödevleri tamamlamakta; yarıya yakının sanal sınıflara yüklenen materyalleri kullandığını ya da diğer dijital ve kitap kaynakları kullanarak özellikle konu tekrarı yapmakta ve test çözdükleri anlaşılmıştır. Bunların yanında, öğretmen ve sınıf ile canlı etkileşim yüzdesi çok düşük bulunmuş öğretmeni ile nadiren iletişim kuran çocukların oranı da %20’lerde bulunmuştur. Bu çerçevede Covid19 döneminde yoğunlukla tecrübe edilen ve başarılı sonuçlar alınan model “senkron yüz yüze eğitim, canlı sınıf” olarak ortaya çıktığı ve velilerin de bunun ihtiyacını vurguladığı görülmüş.

Bir diğer araştırma da Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) hazırladığı ‘Covid-19 Salgınında Eğitim' raporudur. Rapora göre, Türkiye'de öğrencilerin yüzde 67'si uzaktan eğitim için ancak bilgisayara erişebiliyor. Türkiye'de pek çok öğrencinin internet üzerinden yapılan dersleri takip etmek için koşullarının yeterli olmadığı, Türkiye’nin bu alanda 77 ülke arasında 64'üncü sırada olduğu bilgisi yer almış. Bunu destekleyen diğer bir sonuç da ülkemizde internet bağlantısı olanların oranının yüzde 76’larda kaldığı bulgusudur. Türkiye'de sosyo-ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerin gittikleri okullarla diğer okullar arasındaki farkların da oldukça yüksek olduğuna raporda yer verilmiş. Örneğin bilgisayara erişim sıralamasında ‘dezavantajlı' okullarda oran yüzde 40'ken, ‘avantajlı' okullarda bu oran yüzde 85'i bulduğu bilgisine yer verilmiş.

OKULLARIN AÇILMASI VE YÜZ YÜZE EĞİTİM
Yeni normal de denilen eski yaşantımıza ya da yeni normale dönüş hazırlıklarında okulların ne zaman ve nasıl açılacağı sorusu herkesi ilgilendiren bir konu olarak gündemdedir. Hükümet ve bakanlık ve yakın bir zamanda okulların beklenildiği gibi Haziran ayında değil Eylül ayında açılacağını açıkladı. Özellikle özel okula çocuğunu gönderen ebeveynlerin ısrarlı baskıları nedeniyle de yüz yüze eğitime devam edilemeyen 3 aylık sürede eğitim ücretlerinin iadesi ve bunun yanında kullanılmayan hizmetlerden olan yemek ve servis ücretlerinin iadesi talepleri gündemde uzun süre kaldı. Özel okullar için eğitim ücretlerinin iadesinin önü Milli Eğitim Bakanının “uzaktan eğitim de bir telafi eğitimidir” açıklaması nedeniyle gündemden düşer gibi olmuştu. Buna rağmen özellikle yine bakanın açıklamalarıyla en az 3 hafta telafi eğitiminin gerçekleştirileceği bilgisi ve özel okullarda 15 Ağustos, devlet okullarında da 31 Ağustos tarihinin deklere edilmesi ücret iadesi beklentisini gündemden düşürdü. Tüm özel okulların temsilcisi dernekler de yemek ve servis ücretlerinin iade edileceği ya da gelecek yıldan mahsup edileceğini açıklamasıyla bu konu da arka plana itilmiş oldu. Burada en büyük sorun erken yapılması gereken bu açıklamaların olabildiğince geç yapılması olmuştur, daha erken ve kararlı bir biçimde yapılması velilerle okul yönetici ve sahiplerini karşı karşıya gelmesi engellenebilirdi. Ama ülke yönetiminde olduğu gibi Milli Eğitimde de merkeziyetçi yapımız gereken açıklamaların erkenden yapılmasına maalesef engel oldu.
Türk Eğitim Derneği çalışma grubu TEDMEM’in “Okulları Yeniden Açmak Ne Zaman Kim İçin Nasıl?” başlıklı çalışmasında okulların açılma kararının pek çok veriye dayalı olması gerektiği hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uyulmasının, eğitim hizmeti sunan ve alan tüm paydaşların sosyal duygusal ve psikolojik yönleriyle hazıroluşluklarının gerektiği paylaşılmıştır. Okullar ne zaman ve hangi koşullar altında yeniden açılabilir? Sorusu aşağıda yer alan alt başlıklarla ele alınmıştır.
• Okulların açılması ile öğrencilere virüs bulaşması ve öğrencilerin virüsü okulda, ailede ve toplumda diğerlerine bulaştırma riski nedir?
• Okulların kapalı kalmasının ekonomik faaliyetlere etkisi hangi boyuttadır, Okulların kapalı kaldığı süre içinde ne kadar öğrenme kaybı oluşuyor?
• Okullar öğrencilerin ve çalışanların güvenliğini sağlamaya ne kadar hazır?
• Okulların güvenli bir şekilde faaliyetlerine devam edebilmesi için neler yapmalıyız?
• Öğrenmenin geliştirilmesi için neler yapmalıyız?
• Öğretmenlerin ve öğrencilerin iyi olma halinin desteklenmesi için neler yapmalıyız?
• Eğitime adil erişimin sağlanması için neler yapmalıyız?
İster resmi ister özel kurumlar olsun hizmet verdikleri grubun 4/17-18 yaşlarında ülkenin genç nüfusu olduğunu unutmadan ve içinde bulunulan pandemi koşullarını dikkate alarak planlamalarını titizlikle yapmalı ve uygulamalıdırlar. 13 Milyon öğrenci ve 1 milyonu aşkın öğretmeni ile büyük bir topluluğun önce sağlık hizmetlerinden eksiksiz yararlanmaları gözetilmeli ardından da eğitim eksikliklerinin tespit edilerek süreçlerin ona göre tamamlaması sağlanmalıdır.
Bugün örgün eğitim çağında bulunan tüm öğrenci ve öğretmenlerin birincil isteği bu beklentilerin öncelikle karşılanmasıdır. Okulların açılması veya kısıtların kaldırılması belirsizliklerle dolu, faydaları kadar riskleri de olan bir karar. Bu kararın öğrencilerin sağlık ve güvenliğini riske atmadan öğrenme ihtiyacını karşılaması gerekiyor.

SON SÖZ
Merak edilen okulların açılmasıyla birlikte öğrencileri ve öğretmenleri bekleyen koşulların ve bu belirsizliklerin ne ölçüde giderebildiği olacaktır. Salgın nedeniyle 28 Mayıs itibarıyla 150 ülkede yaklaşık 1 milyar 190 milyon öğrenci için okullar hala kapalı görünüyor. Okulların açılmasıyla birlikte, sosyal mesafe kadar oluşturulan hijyen koşulları, öğretmen ve öğrencilerin psikolojileri eğitim ve öğretim eksikliklerinin giderilmesinden daha önemlidir. Öğretmen ve öğrencilerin, ailelerin ve hatta diğer tüm çalışanların iyi olma hallerinin sosyal ve psikolojik hazıroluşluklarının desteklenmesi de ayrıca önemlidir. Bu da okul yöneticilerine, okulların PDR servislerine ve görev yapan psikolojik danışmanlara önemli görevler yüklemektedir.

Kaynaklar
https://tegv.org/dosyalar/covid-19-donemi-uzaktan-egitim-durum-degerlendirme-raporu.pdf
https://www.sozcu.com.tr/2020/egitim/uzaktan-egitime-uzak-kaliyoruz-5772994/
https://tedmem.org/download/okullari-yeniden-acmak-ne-zaman-kim-icin nasil?wpdmdl=3342&refresh=5edb9cacd68db1591450796

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.