banner

MAHALLE BASKISI!




Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

Okulun taşıdığı anlam, ifade ettiği değer tanımından çok daha büyüktür. 

alpaslan dartanArtı Eğitimin Temmuz sayısında yer alan “okulların açılmasını hem isterim hem istemem” başlıklı yazıma Ağustos sayısında da biraz devam etmek istiyorum. Ulusal basında bir gazetemizin eğitim editörü olan bir arkadaşım bu yazıyla ilgili düşüncelerini paylaşırken Türkiye’de eğitim gören öğrenci sayısını yanlışlıkla 14 milyon olarak yazdığımı oysa yaklaşık 18 milyon öğrencimiz bulunduğunu hatırlatarak beni uyarmıştı. Evet, sehven yapılmış bir yazım hatası idi ama dile getirmek istediğim eğitime olan ilginin neden bu denli büyük olduğunu idi. Evet, bir milyonu aşkın öğretmen ve 18 milyona yakın öğrenci sayısıyla büyük bir aileden söz ediyoruz. Sadece öğrencilerin anne ve babalarını bu sayıya dâhil etsek toplumun en az ¾’ ü eğitim ile ilgili doğrudan ilgili görünüyor. Doğal olarak okulların açılıp açılmaması meselesi hepimizin ilgi odağı olmuş ve alınacak kararlar da merkezimize oturmuştur.
Eğitim öyle bir kavram ki yüzyıllar boyu insanlar üzerinde fikir yürütmüş ve yürütmeye devam ediyor. Eğitimin nasıl olması gerektiği üzerine ünlü filozoflar, eğitim bilimciler, sosyal bilimciler, memuru, işçisi, bürokratı, sporcusu, sanatçısı yani halkın bizatihi kendisinin her zaman söyleyecek bir sözü olmuştur. Yani bizler için hayatın kendisi olmuştur eğitim, şimdi birileri çıkmış fikri olan da olmayan da eğitim ile ilgili konuşuyor diyor. Okullar açılsın diyenler için de bu böyle, korku ve kaygıları nedeniyle ertelensin diyenler için de kullanılıyor bu söz. Elbette insani ve medeni sınırlar içerisinde herkes konuşacak ve fikrini söyleyecek. Size, bana ya da bir başkasına nerede durmamız gerektiği, nerede oturmamız gerektiği ya da ne söyleyip ne söyleyemeyeceğimiz bile dikte edilir hale geldik.
Lise ve üniversite hayatını 1980’li yıllara sığdıranlardanım. Bu dönem politik ve a-politik yaşam biçimlerinin ve çatışmalarının dayatıldığı yıllardı. Üniversitede okurken iyi birkaç insanın-akademisyenin etkisi ile kendime ve mesleğime yönelik pozitif bir tutum geliştirebildim. Bu nedenle görüşünüz ne olursa olsun bu görüşünüzü dile getirme özgürlüğüne sahip olmanızın size tanınan bir ayrıcalık olmadığını hayatın, bir birey olmanın ve demokrasinin doğal bir sonucu olduğunu biliyorum.
Bugün okulların açılması ile ilgili hemen herkesin bir fikri var ve her konuşan kendi adına öznel ve kişisel görüşlerini ifade ediyor. Okulların açılması gerekir diyenler ile açılmasın diyenlerin arasında son zamanlardaki fikir ayrılığı neredeyse toplumsal bir ayrışmaya dönüşüverdi.

Mahalle baskısı
Mahalle baskısı da burada devreye girmeye başladı. Anne-babalar, öğrenciler, devlette çalışan ya da özelde çalışan öğretmenler, dernekler, sendikalar, otorite gördüğümüz bilim kurulu üyeleri, sağlık bakanı, milli eğitim bakanı, özel okul sahipleri yani hemen hemen herkes kendi temsil ettiği grubun çıkarına uygun olanı savunur hale geldi ve toplumsal yarar ve fayda göz ardı edilir oldu. Siz de hangi mahallede iseniz mahallenizin çıkarına uyanı savunur olmaya başlıyorsunuz. Toplumun tüm renklerine, aynı toplumda farklı düşüncelere sahip olsak da ortak değerlerimiz ve çıkarlarımız için birlikte hareket etmeyi başarabilmeliyiz.
Sağlık, eğitim ve ulaşım gibi üç temel konuda devletlerin halkına sunduğu olanakların eşit ve adaletli dağıtımı önemlidir, bu da bir bütünsellik içerisinde ele alınabilirse başarabilir. Okullar ve eğitimin geleceği ile ilgili alınacak her karar küçük bir grubu ilgilendirmiyor, doğrudan ya da dolaylı tüm ülke insanını ilgilendiriyor. Olaya sadece özel okullar ayakta kalsın diye okulların açılması isteniyor savı da bü düşüncelerden biri. Sayıca fazla olmak sayıca az olanın hak ve hürriyetini yok saymak onlar adına konuşmak veya yarattıkları katma değeri görmezden gelmek anlamına gelmiyor elbette. Adında Milli kelimesi geçen Milli Eğitim Bakanlığın da diğer tüm paydaşların da görmesi ve bilmesi gereken hizmet edilen 18 milyona yakın öğrencinin ve 1 milyon civarındaki öğretmenin nerede okuduklarına ve çalıştıklarına bakılmaksızın sunulan hizmetin niteliğinin ve kalitesinin artırılması uğraşısı olmalıdır.
Toplumun bir kesimince devlette çalışan öğretmen ve eğitim gören öğrenci ile özel sektörde eğitim gören ve çalışan öğrenci ve öğretmenler arasında yaratılan suni ayrımlar ve mevcut sorunları özel okulların mevcudiyeti ile ilişkilendirmeler okulların açılıp açılmaması tartışmaları ile gündemi daha da bir meşgul etmeye başladı.

Hepimize iyi gelecek olan nedir?
Bugün kime sorsanız uzaktan eğitimin örgün eğitimin yerini tutmadığını, öğrenci ile öğretmen arasında güçlü bir bağ kurulamadığını ve iletişimin zayıfladığını, uzaktan eğitim için herkesin eşit olanaklara/imkânlara sahip olmadığını, okuldan ayrı kalınan zamanda her sınıf düzeyinde müfredatın tümüyle verilemediğini, okul öncesi ve küçük yaş gruplarında eğitimin daha zor yapılabildiğini söyleyecektir. Aynı zamanda özel okullarda uzaktan eğitimin daha verimli olduğunu, özel okulların daha hazırlıklı göründüğünü, ama sınava hazırlık gruplarında MEB’in EBA destek programı ile öne çıktığını da söyleyecektir.
Peki, tüm bunlara rağmen okulların açılması konusunda neden daha çok ortak bir fikre sahip değiliz? Elbette temel endişe Covid19 salgınının halen devam ediyor olması, yaşanan belirsizlikler ve okullarda alınacak önlemlerin hem yetersiz kalabileceği hem de öğrenci ve öğretmenlerin alınacak önlemlere ne ölçüde riayet edeceklerinin bilinmemesidir.
Okulların açılmaması durumunda ise çocuklarımızın eğitim ve öğretim olanaklarından geri kalmaları, bu yıl gerçekleştirilen LGS ve YKS sınavlarında karşımıza çıkan tablolar öğrencilerin sınava hazırlanma süreçlerinin yeterli olamayacağı, okul öncesi ve ilkokul çocuklarının hem bilişsel gelişimlerinin hem de sosyalleşme ve akran ilişkilerini geliştirebilmelerinin güçleşeceği gibi kaygılarımızın varlığı olacaktır.
Her alanda normalleşme adımları ile hızla yeni bir normal hayata adım atarken, çocuklarımızın geleceğinin sağlık mı? eğitim mi? ikileminden kurtarılması gerekiyor. Okulların açılması ya da bir süre daha kapalı kalması konusunda doğru, akılcı ve bilimin ışığında bir çözüm bulunamazsa korkarım ki eğitimden daha fazlasını kaybeden bir gençlikle karşı karşıya kalacağız.
Dünyada, özel istisnaları bir kenarda bırakırsak gelecek nesillerin, ekonomilerin, sivil insiyatiflerin, sosyal ve ekonomik anlamda gelişmesinin en önemli aracı eğitimdir. Bireylerin kendilerini geleceğe taşıyacak hedeflerine ulaştıracak bir araç olarak gördükleri eğitim sisteminin geleceği kişilerin bireysel ve keyfi kararlarına bırakılamayacak kadar önemlidir.

Okulun taşıdığı anlam, ifade ettiği değer tanımından çok daha büyüktür.
Hal böyleyken pandemi nedeniyle ev ile iş arasına sıkıştırılmış yetişkinlerden oluşan bir toplum ile ev ile sokak arasına sıkıştırılmış 4-18 yaş arası sayısı da oldukça çok genç/öğrenci kesimi bugün olmasa da gelecekte sosyal patlamaların odağında hedef bir kitle haline dönüşebilir. Okul, her ne kadar akademik öğrenmelerin asıl hedef olarak konduğu bir yaşamsal alan olsa da taşıdığı anlam ifade ettiği değer çok daha büyüktür.
İleride yapılandırılmış bir okul yaşamından uzakta, doğal halinden yapay hale evrilmiş bir evrene sıkıştırılmış eğitim ile sosyal ilişkilerinden koparılmış yalnızlığa itilmiş, a-sosyal bir gençlikten fazlasını göremeyiz. Bugünün tartışmalarında hedeflenen okul öncesinden üniversiteye, uzaktan eğitimle ya da sertifika programlarıyla baş başa bırakacağımız gençliğin sorununa nasıl çözüm bulunacağı olmalıdır.
Son zamanlarda okulların açılması ve 4-18 yaş grubunun bulaş olma özellikleri ile ilgili bilgiler, gençlerle yapılan araştırmalarla ve mevcut durum analizi içeren çalışmalarıyla hızla artmaya başladı. Burada amaç özellikle veriye dayalı bilgiler ile alınacak kararlara yol gösterici olabilmektir. Bakanlık da salgın nedeniyle okullarda alınması gerekli tedbirleri içeren kılavuzlar yayımlamakta, üniversiteler kendi çözümlerini üretmeye çalışmaktadırlar.
Bu çerçevede tüm paydaşlar okula dönmek konusunda istekli olsalar da endişelidirler. Bu endişelerin temelinde okullar açıldığında pandemi sürecinin nasıl kontrol altına alınacağı konusundaki kaygılardır. Bu kaygıyı yaşayan büyük çoğunluk haksız değildir. Ama her gün açıklama yapan bilim insanlarının yanında periyodik bilgilendirmeler yapması gereken bakanlığın suskunluğu sürecin yönetilmesini bana göre zorlaştırmaktadır.
Okulların açılması yönünde hazırlıklar yapan resmi-özel tüm eğitim kurumlarının, öğrencilerin, veli ve öğretmenlerin beklentisi “gerekli her koşula göre hazırlıklarımız var” cümlesinden daha fazlasıdır ve Milli Eğitim Bakanımızın da teşkilatın buna gücü vardır. Ancak bilgi eksikliğinin ve belirsizliklerin olduğu bir yerde kaygı artar. Toplumun beklentisi eğitim kurumlarının açılmasına yönelik bilgilendirici ve tatmin edici açıklamalar yapılmasıdır. “Bakanlık da bilmiyor gelişmelere bakıyor” sokaktaki benim sizin cümleleriniz olabilir ama bakanlığın olamaz.
Okula dönüş tüm dünyada istenen ama içerisinde pek çok belirsizliği de barındıran bir durumdur. Buna rağmen hepimize iyi gelecek olanın A-B-C-D-E senaryolarının da açıklandığı, tartışıldığı daha şeffaf bir iletişimin tercih edildiği bir okula dönüş senaryosunun güçlü bir şekilde konuşulduğu ortamdır. Zaman daralıyor, okulların açılmasına az bir zaman kaldı. Vatandaşlarımız bakanlığımızdan daha somut ve gerçekçi açıklamalar bekliyor.

 

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.


Alparslan Dartan İstanbul PDR Şube Başkanı

27.Şub.2024

Özel okul velisi, öğretmeni ve okul sahipleri: Sesimizi duyan var mı?

 Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Türkiye’de temel becerilerden yoksun, performans göstergelerine özellikle de sınava ve sonuçlarına odaklı bir eğitim anlayışı sürdürülürken eğitimde niceliksel...

06.Şub.2024

MEB’in ortak sınavlarının sonuçları hakkında neyi, ne kadar biliyoruz?

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Millî Eğitim Bakanlığı, geçen yıl Eylül ayında öğrencilerin gelişimini takip etmek, müfredatın işlenmesinde okullar arasında bütünlük sağlamak ve...

06.Kas.2023

Cumhuriyetin 100. Yılında Eğitim: Toplumcu mu, Bireyci mi?

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR UzmanıMerak, kendi kendine öğrenme, deneysellik, keşif ve sorgulama, modern eğitimin ayar damgası olmalıdır. Bu tür bir eğitim yaratıcılığı...

24.Eyl.2023

Yeni dönem başlarken; Öğrenciler, Ebeveynler ve Öğretmenler

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Okullar açılırken öğrenciler, öğretmenler ve anne babalar için heyecanlı, endişeli bir süreç de başlamış oldu. Türkiye’de farklı yaş...

01.Eyl.2023

Hayat hep seçimlerden / tercihlerden ibaret midir?

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı  İnsanoğlu normal koşullarda doğar, büyür, gelişir, gençleşir, olgunlaşır, yaşlanır ve nihayetinde ölür, doğanın yasası böyle, elbette buna diyecek...

21.Tem.2023

LGS ve YKS: Ulusal Sınavlar ve Sonuçları Üzerine

Alpaslan Dartan – PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi Haziran ayında gerçekleştirilen ve ulusal sınavlarımız dediğimiz LGS ve YKS’nin bu yıl deprem gibi yaşanan acı deneyime ve...

03.Tem.2023

Yeni Bakan Yeni Umut olacak mı?

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Milli Eğitim Bakanlığına atanan Prof. Dr. Yusuf Tekin, aslında Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü alanından bir profesör....

27.May.2023

Liseler Neden 4 Yıl?

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Eğitim sistemimizdeki belirli dönemlerdekisistem değişikliklerinin genel hayat üzerinde olumlu/olumsuz etkilerini ve uzun yıllar silinmeyecek izleri görebiliyoruz. Son yıllarda Liselerde...

27.Nis.2023

YÖK değişir mi ya da üniversiteler nicelikten niteliğe doğru değişir mi?

Alpaslan Dartan / Eğitim Yöneticisi - PDR Uzmanı Uzunca bir süre seçimlerin tarihine endeksli olarak ne zaman yapılacağı belirsiz olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı seçim tarihinin öne...

31.Mar.2023

Eğitim ülkemizde ‘Bir Ülke Meselesi’ olamadı!

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı 1920 yılından bugüne geçen 98 yılda 66. Milli Eğitim Bakanı olarak görevini sürdüren Prof. Dr. Mahmut Özer de...

27.Şub.2023

Deprem / Büyük Felaket Travmaların Nedeni

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Türkiye, yüzyılın felaketi olarak adlandırılan Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsıldı. İlki 7,7 ikincisi 7,6 büyüklüğündeki deprem; Kahramanmaraş,...

28.Ara.2022

Yükseköğretim Kurulunda Girdi Esaslı Düzenlemelerin Yansımaları

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Yükseköğretim Kurulu (YÖK), yükseköğretimdeki eğitim kalitesini yükseltmek için “süreç odaklı düzenlemeler ve çıktı esaslı düzenlemeler" olmak üzere üç...

22.Kas.2022

Eğitimde kurumsal hafıza ve sürdürülebilir politikalar özlemi

Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Evet, ana başlıkları ile çok değil son üç Milli Eğitim Bakanı’nın öğretmen yetiştirme politikalarından, öğretmenlerin özlük haklarına ve öğretmenlik mesleğinin...

28.Eki.2022

Cumhuriyetin 99. Yılında Tarihi Okullar

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Okullar, bir toplumun sosyalleşmesinde ve değerlerinin bireylere aktarımında en önemli kurumlardan birisidir. Puzzle’ın her bir parçası toplumun tüm...

26.Eyl.2022

EĞİTİMİN PANORAMASI

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı   Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022 verileri ışığında   EĞİTİMİN PANORAMASI 2022 -2023 eğitim ve öğretim yılı, 12 Eylül 2022 Pazartesi günü...

22.Ağu.2022

Öğretmenler ayrıştırılıyor mu?

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Son zamanlarda öğretmenler arasında Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı “Uzman Öğretmenlik / Başöğretmenlik Eğitim Programı ve Yazılı Sınav Takvimi”ne...

18.Tem.2022

Üniversite Yaşamı ve Çoklu Kariyer Fırsatları

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Çocukken büyüklerimiz hepimize “Büyüdüğünde ne olmak istersin?” sorusunu sorardı. Bizler o zamanlar neredeyse ezberlemiş gibi hep aynı cevapları...

25.May.2022

Eğitimde Demokratik ve Katılımcı Bir Yönetim

Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Günümüzde teknolojik gelişmelere ve dijitalleşen dünya düzenine rağmen eğitim ve öğretim faaliyetleri ve eğitim liderliği etkileşim ve psikolojiye...

06.May.2022

Dondurulmuş gençliğin YKS Sınavı

Alpaslan Dartan - PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi artı eğitim dergisinin bundan önceki sayısında eğitimin gündemini oluşturan Yükseköğretim Kurulu’nun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı TYT...

14.Mar.2022

Yükseköğretimin Nicelik değil Nitelik sorunu var!

Alpaslan Dartan - PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi Yükseköğretim Kurulu’nun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırılması son yıllarda yapılan...


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.