Logo

Sınav sonuçları eğitimin kalitesini yansıtır mı?

Kategori: Alparslan Dartan
Salı, 04 Eylül 2012 15:27 tarihinde oluşturuldu



Her eğitim-öğretim yılında ilköğretim ve ortaöğretimde girilen ulusal sınavların (SBS, YGS/LYS) sonunda uzmanlar değerlendirmelerde bulunurlar. Bakanlık yetkililerinin, eğitim dünyasının ve basının eğitim ile ilgili uzmanların değerlendirmelerinde sınavın ölçmeyi amaçladığı şey ile ölçtüğünü söylediği şey arasında ciddi farklar olduğu yorumunu yaparlar. Bu genelde doğrudur da... Yıllardır sınavlar sonrasında görmek istediğimiz başarı düzeyi ile elde edilen başarı arasındaki fark, herkesi ürkütmektedir. SBS ya da YGS/LYS sınavları sonuçlarına bakıldığında sınavda kazanamayanlar, açık kalan kontenjanlar, sıfır çeken öğrenciler, kazanılamayan puanlar, paylaşılamayan birincilikler, haksız ve adaletli olmayan puanlama sistemleri... Bunların her biri bu ürkütücü tabloyu iyi okuyamadığımızı gosteren sonuçlardır. Bu nedenle eğitim sistemimizin ve eğitim kalitesinin sorgulanmasını sınav sonuçlarına bakarak yapmaktan vazgeçmeliyiz.

Okullarda öğrenci başarısını ölçmek ve değerlendirmek amacıyla kullanılan yöntemlerin belki de en etkili olanı ve en çok kullanılanı sınavlardır. Sınav kavramı, ders programlarında öğrencilere kazandırılması planlanan davranışların ne ölçüde kazanıldığını saptamaya yarayan işlemler dizisi olarak tanımlanabilir. Sınavların öğrencilerin dersten geçer not alıp alamayacağı, bir üst sınıfa gidip gidemeyeceği, diploma alıp alamayacağı, sınavla öğrenci alan üst eğitim kurumlarına girmeye hak kazanıp kazanamayacağı gibi durumları belirleyici özellikleri yanında, öğretmenlere ve okullara başarı konusunda önemli bir geri bildirim sağlama özelliği de bulunmaktadır.

Yapılan araştırmaların pek çoğunda okul başarısı ile sınav başarısı arasında pozitif yönde yakın bir ilişki bulunduğu bilinmektedir. Okul başarısının, tek başına sınav başarısının belirleyicisi olmadığına ilişkin araştırma bulguları da oldukça fazladır.

Ülkemizde gerçekleştirilen ulusal sınavlarda öğrencilerin elde ettiği başarı ya da başarısızlıklar hem sınavları hem de eğitim sistemini sorgulamak için bir fırsat olarak görülmektedir. Sınavlar elbette bir sonuç vermektedir ama başarı kavramınin tek bileşeni değildir, bu nedenle de bütünü görmemizi sağlamamaktadır.

Ulusal sınavlarımız;

• Eğitim müfredatlarının tüm temel ve önemli hedeflerini ölçmemektedir.

• Bir sıralama sınavı  niteliğindedir. Bu tür sınavlar da çoktan seçmeli olduğundan, açık uçlu sorularla, üst düzey zihinsel becerileri ölçen sorular sorulamıyor.

• Bu sınavlarla öğrencinin test sorularını belirli zaman aralığında çözme becerisine bakılıyor ama bilgi-beceri ilişkisi ve yorum yeteneği ölçülemiyor.

• Sınavlar şimdiki haliyle ezberi ölçüyor, eleştirel düşünme ve akıl yürütmeyi becerisini ölçmüyor.

• Müfredatın bitirilmesi koşulu öğretmeni ve öğrenciyi zorluyor. Bu da okulda öğrenmeyi değil, dershanelerde sınava yönelik hızlandırılmış eğitimi ortaya çıkarıyor.

• Okullar, müfredatın yanında genel olarak öğrencinin bütün yönleriyle eğitilmesi ilkesine eğilirken, sınavlar belirli derslerdeki performansı dar kapsamda ölçüyor.

• Sınavlara ilişkin akademisyenlerin görüşleri de bu sınavların gerekliliği ile sonuçlarının nasıl yorumlanması gerektiğine ilişkin ipuçları da vermektedir.

• Prof. Dr. Ali Baykal’a göre, seviye belirleme sınavları daha geniş kapsamlı ve süreç içinde öğrenciyi düzeyinden haberdar ederek, daha iyi bir seviyeye getirmek için yapılır ve  SBS gibi seçme amacıyla da kullanılmaz. Her yıl sınava giren öğrenci sayısı 1 milyonun üzerindeyken ve yerleştirme sonucu için kontenjanlar yeterli değilse yapılacak en iyi şey, sıralama sınavı yapılmasıdır.

Prof . Dr. Ziya Selçuk da YGS ve LYS ye ilişkin değerlendirmelerinde hem sınavın yapısını ve içeriğini sorguluyor,  hem de sınav sonuçlarının nasıl okunması gerektiğine ilişkin görüşlerinde şöyle diyor:

• Bu sınavlar, matematik, Türkçe, sosyal ve fen konularını öğrenmiş olan öğrencileri değil, 1 dakikada soru çözebilenleri seçiyor.

• Türkiye'deki 24 ayrı lise türünün de aynı sınav sistemi içinde rekabet etmek durumuna sokulmaktadır.

• Özel imkânlar hariç, hiç öğretmeni olmayan öğrencilerle, tüm öğretmenleri seçilerek atanmış olan öğrenciler aynı sınava giriyor.

• Bu sınavlar çocukluğu, yeteneği ve umudu öldürüyor. Araçlar amaç haline gelmiş durumda. Eğitim sistemi, sınavların şantajına boyun eğiyor.

Son dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM’nin açıklamalarına baktığımızda, öğrenciler bir süre daha ortaöğretime ve üniversite yerleştirme sınavlarına girmeye devam edecekler. Bu kapsamda hem SBS hem de YGS/LYS sınavlarına ilişkin bazı değerlendirmelerde de bulunmak isterim. SBS de YBP’lerin ortaöğretime geçişte kullanılması, bazı okullar ve öğretmenlerin YBP’yi haksız bir silah olarak kullanmasına yol açmaktadır. Öğrencisine adil davranan okul ile daha ılımlı davranan okullar arasında ciddi OYP farklılıkları oluşabilmektedir. Benzer bir sorun, sınavın kapsamı ve ek puan uygulamasında da ortaya çıkmaktadır. Özellikle, sosyal bilgiler ile fen ve teknoloji derslerinin program yapısı nedeniyle belli konular sınavda yoklanamamaktadır.

Bireysel ya da takım halinde uluslararası yarışmalara katılan öğrencilere ek puan verilmektedir. Her okulun tüm öğrencilerinin bu tür uluslararası yarışmalara katılması mümkün değildir. Adaylar arasında eşitsizlik yaratan bu uygulama, bu yılın SBS sonuçlarına da yansımıştır. Bir yarışmada elde ettiği dereceyle SBS birincisi olan öğrenci ile gerçekleştirilen son üç yıldaki sınavlarda tam puan almış 18 öğrenci ikincilikle yetinmek durumunda kalmışlardır.

Özel okullardaki dil eğitimi ile devlet okullarındaki dil eğitimi arasında çok büyük farklar olması nedeniyle bu uygulamayla küçük bir azınlık lehine ciddi bir eşitsizlik yaratılmaktadır. SBS tercih dönemi ve yerleştirme sistemindeki aksaklıklar nedeniyle de pek çok Anadolu lisesinin kontenjanları boş kalmaktadır. Sınav sonuçlarına ilişkin sayısal veriler ve istatistikler, ÖSYM de olduğu gibi internet ortamında ve basılı olarak her yıl yayınlanabilir ve okullar ciddi bir geri bildirim alabilirler.

Benzer sıkıntılar yükseköğretime geçişte de yaşanmaktadır. İlk kez geçen yıl uygulanan lişiye özel kitapçık uygulaması, sınavın güvenirliğine ilişkin kaygılara neden olmuştur. Bu uygulama aynı zamanda ölçme değerlendirme ilke ve teknikleriyle de örtüşmemektedir. YGS’nin 12. sınıfta ve nisan ayında yapılıyor olması da 12’nci sınıf öğrenmelerini ve LYS sürecini olumsuz etkilemektedir.

Ortaöğretim programlarında yapılandırmacı eğitim sistemi gereğince devam eden değişiklikler doğrultusunda YGS ve LYS’de sınav soru yapıları yeterince güncellenmemektedir. Programda yer almayan konulardan sorular sorulabilmektedir. Bu yıl son kez uygulanan Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı (AOBP) uygulamasının yarattığı sıkıntılar ortada iken, gelecek yıldan itibaren uygulanacak olan OBP ve buna bağlı puanlama sistemi de başlı başına öğrenciye ve okullara puan baskısı oluşturacaktır.

Aynı program adında farklı puan türleri ile öğrenci alan bölümler bulunmaktadır. İç mimarlık gibi özel yetenek ile öğrenci alması gereken programlara, merkezi sistemle de öğrenci alınmaktadır. Ek yerleştirmeye sadece bir yere yerleşmemiş adaylara açıktır. Bu durum kontenjan açıklarının olmasına, tercih değiştirmek isteyen öğrencilerin seçim hakkının bulunmamasına neden olmaktadır. Programlara yerleştirmekte kullanılan puan türleri gözden geçirilmeli ve ek yerleştirme, tüm adaylara açık olabilmelidir.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.