Logo

Mesleki Gelişimin sınıflara ve öğrenci başarısına yansıması

Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Perşembe, 15 Kasım 2012 09:22 tarihinde oluşturuldu



Son yıllarda okullarda meslektaşlarımızla yaptığımız çalışmalarda sıklıkla gözlemlediğim konu, öğretmenler için uygulanan mesleki gelişim programlarının sınıfa, öğrenme ortamlarına yeterince yansımadığı. Bu konuda iş dünyası çalışanlarının iş başında geliştirilmesi konusunda yaptıkları harcamanın işe ve/veya karlılığa dönüşmesi konusunda üzerinde durdukları kavram ise ROI (Return on Investment), yani yatırımın geri dönüşü. Aynı şekilde biz eğitimcilerde bu kavramı eğitim ortamları için düşünürsek görebiliyoruz ki, harcanan zaman, emek ve para oranında öğrencilerin öğrenmesinde geri dönüş almıyoruz. Bu noktada iş dünyası ile eğitim dünyası arasında karşımıza çıkan en önemli fark, iş dünyasında mesleki gelişim, kariyer gelişiminin de bir parçası, oysa eğitim dünyasında bu ilişki ya hiç kurulmamış ya da çok belirsiz. Biz öğretmenler, çoğunlukla ego durumlarımız nedeniyle yeni öğrendiğimiz beceri veya kavramları öğrenciler karşısında deneyimlemekte çekingen kalıyoruz. Sonuç olarak da öğrendiğimizi düşünsek dahi yeni becerilerimiz sınıfa yansımıyor. Dünyada son yıllarda eğitimcilerin iş başında mesleki gelişimi için ve bu becerilerin sınıfa yansıması için üzerinde çokça araştırma ve uygulama yapılan koçluk-mentörlük deneyimleridir. ÖRAV olarak biz de özellikle eğitici eğitimlerimizden başlayarak, sürecimizi bu yaklaşımı temel alarak tasarladık. Bu yaklaşımın etkili sonuçlarını da alıyoruz. Ayrıca bizim kültürümüzdeki öğeleri alarak oluşturduğum öğrenme yoldaşlığı yaklaşımın okul uygulamalarında gözlemlediğim en somut gerçek ise öğretmenlerimizin değerlendirme/performans kaygısı yaşatılmadan bu konuda eğitim aldıkları durumda mesleki gelişimlerinin inanılmaz bir şekilde sınıfa yansıdığıdır.

Genel olarak çoğumuz başkalarıyla çalışmaktan hoşlanırız ve bu şekilde daha çok şey ortaya çıkardığımızı düşünürüz. Bilişsel öğrenme kuramı buna bir açıklama getiriyor. 1900’lerin başında yapılan ama son yıllarda daha çok dikkat ve destek kazanan Lev S. Vygotsky’nin çalışması, öğrenme için sosyal ortamın çok önemli olduğunu savunuyor. Vygotsky’nin kuramının temelinde “yakınsal gelişim alanı” olarak bilinen bir kavram var ve bu, bir mentor tarafından bize rehberlik edildiğinde veya daha deneyimli bir arkadaşımızla çalıştığımızda daha iyi öğrendiğimizin altını çizer (Schunk, 2000). Öğrenme ortamında işbirliğinin önemi, geçmiş yıllarda ABD-Ulusal Araştırma Konseyi Yönetim Kurulu’nun yürüttüğü bir çalışmada da ortaya çıktı. Proje, öğrenmenin nasıl oluştuğuna dair son araştırmaların bir meta-analizini yaptı ve bu bulguları sınıf ortamında uygulamak için önerilerde bulundu. 2000 yılında yayınlanan kapsamlı raporun adı, İnsanlar Nasıl Öğrenir: Beyin, Akıl, Deneyim (Bransford, Brown, & Cocking, 2000) ve etkin öğrenme hakkında bilinenlerin öğrenciler için olduğu kadar öğretmenler için de uygulanabileceğini savunuyor. Çalışma çok etkin öğrenme ortamlarının dört özelliğini saptıyor: 

•             Tümü öğrenicinin güçlü yönleri, ilgi alanları ve gereksinimlerinden yola çıkarak öğrenici-merkezlidir.

•             Anlamayı destekleyen iyi organize edilmiş bilgi sunarlar ve bilgi merkezlidirler.

•             Öğrenicilere her şeyi deneyerek ve geri bildirim alarak anlamalarını sınama fırsatı verirler ve ölçme merkezlidirler.

•             Kültürel normları geliştirerek ve öğrenmeyi desteklemek için işbirliğini yüreklendirerek toplum merkezlidirler.

Son yıllarda Hattie (2009) meta analizinde de besleyici-tanılayıcı geribildirimin öğrenenin kalıcı öğrenmesine olan etkisini öne çıkardı. Benzer şekilde Wiggins ve McTighe 2007 yılında yayınladıkları öğrenmenin nasıl gerçekleştiği hakkında araştırma sonuçlarında şu bulguları paylaşıyorlar;

Başarılı öğrenme üst düzey bilişsel beceriler gerektirir: Nasıl öz değerlendirme yapacağını, yansıtacağını ve kendisini geliştirmek için geribildirim kullanmayı öğrenir. Öğrenmeyi maksimum düzeye çıkarabilmek için öğrenenlere güvenli ortamlarda, farklı uygulama fırsatları verilmeli, düzenli, besleyici geribildirim alabilmeleri ve doğru zamanda geri bildirimi gelişime dönüştürecek uygulama fırsatları oluşturmak gereklidir. Bir öğrenenler topluluğu olarak okul her paydaşın birbirinden öğrendiği, bir ortamı yansıtmalıdır çünkü sürekli öğrenme hem kurumsal hem de kişisel başarı için esastır.

Öğretmen kalitesini geliştirmek ve sürdürmek konusundaki mesleki literatür, aynı zamanda öğretim ortamlarını geliştirme önerileriyle doludur. Bu önerilerdeki mantık, iş yerlerinin mesleki gayretlerini desteklediğini ve işbirliği içindeki çabalarını geliştirdiğini hisseden öğretmenler yetkinliklerini artarak sürdürürler ve bu da öğrencilerin öğrenmesi üzerinde olumlu bir etki yaratır (Hall & Hord, 2001). Literatürde sıklıkla tartışılan işbirlikçi mesleki ortam türü öğretmen-öğretmen işbirliğidir. Meslektaş koçluğu-öğrenme yoldaşlığı, eylem araştırma projeleri, ekip halinde öğretmenlik, ilkokul-ortaokul-lise ekipleri ve diğer benzerleri öğretmenleri birbirlerinin çalışmalarını desteklemek ve geliştirmek için bir araya getirir. Öğretmen-öğretmen işbirliğinin bir başka iyi bilinen uzantısı, bir okulu tüm üyelerinin ortak bir misyona doğru işbirliği yaptıkları mesleki öğrenme toplum modelidir (Meslektaş Çemberleri): öğrenicinin öğrenmesi yani herkesin öğrenen olduğu yaşam boyu öğrenenler topluluğu (DuFour & Eaker, 1998; Glickman, Gordon, & Ross-Gordon, 2004; Hord, 1997).

Bu nedenle okullarımızda mesleki gelişim programlarının sınıflara yansıması, yani sosyal ve akademik olarak öğrenci başarısını sağlaması için okula özgü bir kültür geliştirmek gerekmekte. Bu kültürün en önemli öğesinin de okul içi ilişkilerde eğitimciler arasındaki ilişkinin türünün arkadaşlık/dostluk ilişkisinden meslektaşlık boyutuna taşınması olduğunun altını çizmek isterim. Meslektaşlık ilişkisi oluşturabilmek içinde önce ekip olmayı becerebilmeli sonrasında da mesleki gelişime odaklanabilmek için bir öğrenme yoldaşlığı yaklaşımı oturtulmalı. Biz yetişkinler de öğrencilerimiz gibi yaptığımız işlerle ilgili tanılayıcı, besleyici geribildirim aldığımızda beceri geliştiriyor ve daha iyisini yapıyoruz. Feedback that feeds forward yani ileri besleyen geribildirim. Bir diğer söylemle sorun odaklı değil çözüm odaklı olmak diyebiliriz. Burada odak noktasının değerlendirme değil mesleki gelişim olması ve bununda öğrenci başarısını sağladığını görmek olması gerektiğinin tekrar altını çizmeliyim. İşbirliğinin bu daha geniş olan şekli, öğrenme yoldaşlığı ile her meslektaşın güçlü yönlerini anlamak ve geliştirmek için uygun bir kapsam sunar; bunun öncelikli işbirliği öğretmen ve öğretmen arasında değil, öğretmen ve süpervizör arasındadır. Öğrenme Yoldaşlığı’nda bir idareci ile bir öğretmen arasındaki işbirliği bilişsek koçluğa benzese de (Costa & Garmston, 1985), ortaklıkları iki ek amaca hizmet eder: Öğrenci çalışmaları hakkında daha analitik olabilmesi için öğretmene yol arkadaşlığı yapmak ve öğretmeni bir mesleki gelişim planı yapmaya hazırlamak.

Sonuç olarak okulu yeniden tanımladığımız bu çağda yaşam boyu öğrenen profesyoneller olarak biz eğitimciler öğrenenlerin başarısına yansıyan mesleki gelişim için etkili bir okul kültürü, arkadaşlık yerine meslektaşlık ilişkisi, ve bunları geliştirecek bir araç olarak da öğrenme yoldaşlarımızı bulmalıyız.

Eğitimtercihi

Kayhan Karlı

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.