Logo

Cumhuriyet ve eğitim

Kategori: Gündem
Pazartesi, 28 Ekim 2013 20:27 tarihinde oluşturuldu



cumhuriyet ve eğitimAtatürk döneminde eğitimdeki gelişmeler Cumhuriyet öncesiyle boy ölçüşülemeyecek düzeyde gerçekleşmiş, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin çağdaş bir düzeye erişmesi için pek çok inkılâp yapılmıştır. Bunların arasında eğitimdeki düzensizliğe son verecek Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilk aşamalardandır. İlk olarak 1923 yılından itibaren öğretimin birleştirilmesi konusunda yapılmaya başlanan tartışmalar, 1 Mart 1924’te Atatürk’ün TBMM’yi açış konuşması sırasındaki beyanatı ile bir sonuç vermiştir. Böylece 3 Mart’ta Meclise getirilerek kesinlik kazanan 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu 6 Mart 1924’de yürürlüğe girmiştir. Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak Maarif Vekili Vasıf Bey görevlendirilmiştir.

Cumhuriyet hükümeti Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan sonra kendi sıbyan okullarını ve medreselerini kapatma kararı almış ve aynı tutumu ülkedeki yabancı okullara karşı da gösterme yoluna gitmiştir. Bu nedenle, Türk okulları gibi azınlık okulları da Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış, dinsel ve siyasal amaçla eğitim yasaklanmıştır. Bunlardan başka 2 Mart 1926’da Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun uygulanması için “Maârif Teşkilatı Hakkında Kanun” kabul edilmiştir. Bu kanun ile ilkokul parasız ve zorunlu hâle getirilirken, bir Dil Heyeti, Maârif Eminlikleri ve Millî Talim ve Terbiye Dairesi kurulmuştur. Tevhid-i Tedrisat Kanununa göre askerî idadiler “liseye” çevrilmiş, buradaki öğretmen subaylardan bazılarının da lise öğretmeni olarak istihdamları gerçekleştirilmiştir. Ama askerî okullar 22 Nisan 1925 tarih ve 637 sayılı bir kanunla tekrar Milli Savunma Bakanlığına bağlanmıştır.

Yeni rejimin ülkede kabulü ile birlikte eğitimde gerçekleştirilen inkılâp hareketlerinden bir diğeri Harf İnkılâbı olmuştur. Türk inkılâbının dayandığı millîleşmek ve çağdaş uygarlık düzeyine çıkmak düşüncesinin ürünü olan ve Cumhuriyet’in en köklü atılımlarından olan dil meselesinin çözümü amacıyla atılan ilk adım 28 Mayıs 1928’de sadece alfabeyle ilgilenecek ilk Dil Encümeni’nin kurulması olmuştur.  Nihayet Atatürk, 8/9 Ağustos 1928’de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Sarayburnu Parkı’nda tertip ettiği toplantıda Harf İnkılâbının başladığını açıklamıştır. 3 Kasım 1928 tarihli “Türk Harfleri Hakkındaki Kanun”un yürürlüğe girmesiyle, 1928 yılı Aralık ayından itibaren, resmî ve özel bütün Türkçe gazeteler ve dergiler yeni Türk harfleriyle çıkmaya başlamıştır. Yeni kanun, 1 Ocak 1929’dan itibaren devlet yazışmalarının da bu harflerle yapılmasını sağlamıştır. 

Yeni Türk Harflerinin kabulünden sonra Türkiye’de geniş anlamıyla bir eğitim seferberliği başlatılmıştır. Bu seferberlikle yeni alfabenin okul dışında kalanlara da öğretilmesi ve halk arasında yaygınlaştırılması için Millet Mektepleri oluşturulmuştur.  1 Ocak 1929’da açılan bu okullar 1935-1950 yılları arasında “Ulus Okulları” olarak işlevini sürdürmüştür.

Tablo 1. Millet Mekteplerinden Mezun Olan Öğrenci Miktarı

(1928-1937)

Seneler

Erkek

Kadın

Toplam

%

1928-1929

397.476

199.534

597.010

41.13

1929-1930

180.255

82.168

262.423

18.08

1930-1931

144.446

43.865

188.311

12.97

1931-1932

85.120

23.350

108.470

7.47

1932-1933

75.793

15.142

90.935

6.26

1933-1934

35.183

5.668

40.851

2.81

1934-1935

58.809

7.446

66.255

4.56

1935-1936

35.679

4.550

40.229

2.77

1936-1937

49.168

8.107

57.275

3.95

Toplam

1.061.929

389.830

1.451.759

100.00

Tevhid-i Tedrisat, Türk harflerinin kabulü ve Millet Mekteplerinden sonraki aşama temelinde yine millî vasıflar taşıyan tarih ve dil çalışmaları olmuştur. Millî tarih çalışmalarına önem veren Atatürk, ileri sürdüğü Türk Tarih Tezi ile Anadolu Türklüğünün tarihî gerçekler ışığında incelenmesini önermiştir. Tarihi, geçmişle gelecek arasında bir köprü olarak gören Atatürk, 1930 yılında “Türk Tarihinin Ana Hatları” isimli bir kitabı yayınlatmıştır. Ayrıca Afet İnan’a yazdırılan “Medeni Bilgiler” kitabına kendisinin de katkısı olmuştur.

23 Nisan 1930’da yapılan Türk Ocakları Kurultayında ise Türk tarihi ve uygarlığının bilimsel olarak incelenmesi amacıyla bir “Türk Tarih Heyeti”nin kurulması kararlaştırılmış ve bu heyet 4 Haziran 1930’da ilk toplantısını yapmıştır. Türk Ocakları’nın 1931 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası Kurultayı’nda alınan kararla kapatılmasından sonra bağımsız kalan bu örgüt Türklerin kökeni hakkındaki yanlış bilgilerin giderilmesi ve Türk tarihinin bilinmeyen dönemlerinin bilimsel olarak araştırılması için 12 Nisan 1931’de “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” adıyla yeniden yapılanmıştır. İlk kongresini 2 Temmuz 1932’de Ankara’da gerçekleştiren cemiyet, 1935 yılında “Türk Tarih Kurumu” adını almıştır.

Atatürk’ün tarihin yanı sıra dil üzerinde durduğu iki dönem olmuştur. İlki 11 Temmuz 1932’de, Türk Tarih Kongresi’nin sonuçlarının konuşulması sırasında başlamıştır. Burada alınan kararla 12 Temmuz 1932’de “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” kurulmuş, 26 Eylül’de bir Dil Kurultayı toplanması kararlaştırılmıştır. Bu dönem kurultay sonuçlarının uygulanmaya başladığı Ekim 1932’de sona ermiştir. İkinci dönem ise, Atatürk’ün Güneş Dil Teorisi ile meşgul olduğu 1935 yılının son aylarında başlamıştır.

Atatürk döneminde kültür sahasında gerçekleştirilen çalışmalardan biride Halkevleri olmuştur. Bu evler, cumhuriyetin, cumhuriyet ideolojisinin ve özellikle 1930’lu yıllardaki ekonomik ve toplumsal koşulların bir ürünü olmuştur. Nitekim Türk Ocakları’nın kapatılmasıyla onların yerini Halkevlerinin alması planlanmıştır.  Ülkenin sosyal ve kültürel kalkınmasında, Cumhuriyetin getirdiği değerlerin geniş halk kitlelerine ulaşmasında son derece önemli bir işlevi yerine getiren ve 19 Şubat 1932’de kurulan Halkevlerinin sayısı 1950 yılında 478’e, halk odalarının sayısı ise 4.322’ye varmıştır. Bu gelişmeler sayesinde Anadolu’nun kent, kasaba hattâ köylerine kadar çağdaş bilimin ışığı sızabilmiş, yurdun her köşesinde çıkan halkevi dergileri de bu ışığın taşıyıcıları olmuşlardır.

Eğitimin bir başka gelişmesi ise yükseköğretimde gerçekleşmiştir. Bu amaçla 1925’te Ankara’da Hukuk Mektebi’nin açılışını, 1926’da Gazi Eğitim Enstitüsü’nün, 1930’da Yüksek Ziraat Okulu’nun ve 1933’de Osmanlı döneminde ismi Darü’l-fünûn olan İstanbul Üniversitesi’nin açılışı takip etmiştir. 1934’te Ankara Millî Musiki ve Temsil Akademisi açılırken, 1935’te İstanbul’da bulunan Mülkiye Mektebinin adı Siyasal Bilgiler okullarına çevrilerek Ankara’ya taşınmıştır. Atatürk’ün öncülüğünde 1933’ten itibaren yapılan üniversite reformu, 9 Ocak 1936’da Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin açılışı ile devam etmiştir.

Tablo 2.Yıllara Göre Üniversite ve Yüksekokul Sayısı ve Bunların Öğretmen ve Öğrenci Miktarı (1923-1938)

Seneler

Üniversite ve Yüksekokul

Öğretmen

Öğrenci

Sayısı

%

Sayısı

%

Sayısı

%

1923-1924

9

100

307

100

2.914

100

1924-1925

9

100

349

114

3.483

120

1925-1926

11

122

420

137

3.930

135

1926-1927

9

100

328

107

3.551

122

1927-1928

12

133

450

147

4.282

147

1928-1929

12

133

515

168

4.204

144

1929-1930

11

122

502

164

3.899

134

1930-1931

11

122

526

171

4.443

152

1931-1932

12

133

526

171

4.853

166

1932-1933

12

133

502

164

5.497

189

1933-1934

15

167

574

187

6.050

208

1934-1935

15

167

691

225

6.666

229

1935-1936

16

178

743

242

7.478

257

1936-1937

17

189

796

259

8.544

293

1937-1938

17

189

837

272

9.558

328

Atatürk’ün eğitim politikasında izlenecek yol ile ilgili olarak üzerinde durduğu diğer nokta, yabancı ülkelerden Türkiye’ye eğitim uzmanı ve öğretim üyesi getirilmesi olduğu kadar yabancı ülkelere Türk öğrencilerin gönderilmesi olmuştur. 1924’te çıkarılan yasa gereğince ilk olarak 1927-1928 eğitim-öğretim yılında sekiz değişik ülkeye toplam 42 öğrenci gönderilmiştir. Bu sayı yıllar geçtikçe artmıştır. 1929-1930 eğitim-öğretim yılında, yabancı ülkeler de öğrenim gören öğrenci sayısı 288’e ulaşmıştır. 1937-1938 eğitim-öğretim yılına gelindiğinde bu sayı 204’tür. Bu öğrencilerin 97’si Almanya, 44’ü Fransa, 21’i Belçika, 15’i Amerika, 13’ü İsviçre, 14’ü Avusturya, İtalya, İngiltere, Macaristan ve Rusya’ya gönderilmiştir.  

Eğitim ve kültür alanında yukarıda anlatılan inkılâp hareketlerinden sonra Türkiye’de eğitim ile kalkınmanın nasıl olduğu dünyaya gösterilmiştir. Nitekim 1923-1938 arasında Türkiye nüfusu % 38 oranında artarken, ilköğretimdeki öğretmen sayısı da % 154’lik bir artış göstermiştir. Özellikle kadın öğretmen sayısındaki % 352’lik artış ile kız öğrencilerdeki % 323’lük ortaokullardaki öğrencilerde %1.255 ve liselerdeki öğrenci sayısındaki % 1.692’lik artış dikkat çekici olmuştur. Diğer taraftan yeni açılan ilkokul sayısı % 137, ortaokul sayısı % 194 ve lise sayısı % 296’lık bir artış göstermiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yüksek öğretimde hiçbir kadın öğretim üyesi olmamasına rağmen, 1938 yılında üniversitelerde 99 kadın öğretim üyesi bulunmaktadır. Ayrıca % 189’luk bir artış gösteren bu kurumlardaki öğrenci sayısı da % 328 artmıştır.

Tablo 3.Yıllara Göre Bütün Okulların Sayısı ve Bunların Öğretmen ve Öğrenci Miktarı

(1923-1937)

Seneler

Okul

Öğretmen

Öğrenci

Sayısı

%

Sayısı

%

Sayısı

%

1923-1924

5.062

100

12.734

100

358.548

100

1924-1925

6.149

121

16.420

132

413.284

115

1925-1926

6.134

121

17.089

137

431.923

120

1926-1927

6.156

122

18.019

145

466.192

130

1927-1928

6.192

122

17.728

143

497.298

139

1928-1929

6.754

133

18.273

147

517.286

144

1929-1930

6.720

133

18.259

147

511.223

143

1930-1931

6.775

134 indigenerics.com

19.383

156

535.830

149

1931-1932

6.894

136

19.842

160

575.068

160

1932-1933

6.973

138

19.707

158

623.283

174

1933-1934

6.602

130

18.806

151

656.732

183

1934-1935

6.653

131

19.890

160

717.917

200

1935-1936

6.523

129

19.879

160

770.527

215

1936-1937

6.386

126

20.061

161

810.199

226

Yrd. Doç. Dr. Bahattin Demirtaş

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.