Logo

Pandemi eğitimi nasıl dönüştürecek?

Kategori: Gündem
Cuma, 20 Kasım 2020 11:25 tarihinde oluşturuldu



İstanbul Eğitim Zirvesi'nde TÖDER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ali Akdoğan moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Uzaktan eğitim özel okulları nasıl dönüştürecek? Kurumlar bu süreçte hangi uygulamaları geliştirdiler? Eğitimde yeni paradigma nasıl şekillenecek?” oturumunda Eğitim Girişimcisi Ümit Kalko, Oğuzkaan Okulları Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz, İELEV Genel Müdürü Burak Kılanç ve Bil Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ayfer Batı yeni dönemin parametrelerini anlattılar. 

iez_oturum_2Oturumun açılış konuşmasını yapan Dr. Ali Akdoğan COVID 19 yüzünden belirsizliğin çok yoğun olduğu bir dönemden geçildiğini, Türk toplumunun belirsizliğe olan toleransının çok düşük olduğunu belirterek, “Ben bu dönemi ‘Eğer ile meğeri evlendirmişler. Keşke adında çocukları olmuş’ şeklindeki İran atasözüne benzetiyorum. Eğerlerimiz ve meğerlerimiz oldukça fazla. Bu bağlamda bakalım nasıl bir sonuca doğru evrileceğiz? Başlığından da anlaşılacağı üzere oturumumuzda eğitimin geleceği nasıl şekilleneceği, okulların nasıl dönüşeceği, uygulamalara bu değişim ve dönüşümün nasıl yansıyacağı konularında konuşmacılarımızın değerli görüşlerini dinleyeceğiz” dedi. 

ÜMİT KALKO
EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ İHTİYAÇ HALİNE DÖNÜŞTÜ

Oturumda ilk sözü alan Eğitim Girişimcisi Ümit Kalko yaptığı konuşmada, değişimlerin ihtiyaçlardan kaynaklandığını, öğretmenlerin okullarda kritik bir rolünün olduğunu ve formasyonlarına eğitim teknolojisinin de eklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Dünyanın ve Türkiye’nin daha önce deneyimlemediği bir dönemden geçtiğini ifade eden Kalko, eğitim sektörünün de doğal olarak pandemiye hazırlıksız yakalandığını söyledi. Bu tarz sıkıntılı dönemlerin aynı zamanda yeni fırsatlar sunduğuna işaret eden Kalko, “Dünya tarihine baktığımızda her icatın bir ihtiyaç yüzünden ortaya çıktığını görebiliriz. Uzaktan eğitim ve eğitim teknolojilerinin ya da yapay zeka dediğimiz konuların hiçbir zaman olmadığı kadar bu denli ihtiyaç haline geldiği bir döneme girdik. Dolayısıyla daha derinlemesine çalışmalar yapıyoruz. Örneğin ben 9 yıl önce sahip olduğum kurumda Turkcell ile bir anlaşma yapmış ve onların pilot okulu olmuştum. Bu okulda akıllı eğitim uygulaması yapmıştık. Özel bir yazılım programı ile öğrencinin evinden öğretmeniyle tabletleri aracılığıyla iletişim kurabilmesi söz konusuydu. Ama bu proje bir türlü yürümüyordu, çünkü öğretmenlerimizden bir direnç vardı. Velilere bu uygulamaların gerekli olmadığını anlatıyorlardı. Bunun üzerine bir araştırma yaptık ve öğretmenlerin büyük çoğunluğunun bilgisayar okur-yazarlığının olmadığını farkettik. Öğretmenlerimizi bu konuda eğitmek istedik ama belirli yaştaki öğretmenleri eğitmenin dünyanın en zor işlerinden biri olduğunu gördük. 3 yıl uğraşmamıza rağmen bu önemli projeyi layıkıyla hayata geçiremedik. Eğitimde yapılacak bütün değişikliklerin öğretmenin ikna olmasından geçtiğini anladık” diye konuştu. 

FAKÜLTELERDE EĞİTİM TEKNOLOĞU YETİŞTİRMELİYİZ

Milyarlarca lira para harcanan FATİH Projesi’nin uygulamasını yapacak öğretmenlerin bu projenin arkasında durmasıyla ilgili hizmet içi eğitimlerine, yatkınlıklarının artırılmasına yönelik projenin yüzde 10’u kadar kaynak aktarılmadığı anlatan Kalko, “Bu sebeple FATİH Projesi ilk baştaki amacına yüzde 100 ulaşamadı. Artık 2020 yılındayız ve uzaktan eğitim ana gündemimizi oluşturuyor. Ancak gerek kamu okullarında gerek özel okullarda gerçek manada uzaktan eğitimin alt yapısını yapabilmemiz için öğretmenlerimizle ilgili çalışmalar yapmamız, bunun için de eğitim fakültelerine girmemiz lazım. Dolayısıyla bizlerin eğitim fakültelerinde hangi branştan mezun olursa olsun tüm öğretmenlerimizin birer eğitim teknoloğu olarak da mezun olmalarını sağlamamız gerekmektedir. Daha önce öğrencileri geliştirebilirsek dünyayı da değiştireceğimize inanıyorduk, artık yeni dönemde öğrencileri yetiştiren öğretmenlerimizi de geliştirmeli ve bakış açılarını değiştirmeliyiz” diye konuştu.

Uzaktan eğitimin sadece okulların kapalı olduğu dönemlerde değil, önümüzdeki süreçte yüz yüze eğitimle birlikte eğitim sisteminin önemli bir parçası olacağını kaydeden Ümit Kalko, “Yarın aşı bulunsa ve pandemi sona erse emin olun öğrenciler akşamları ders tekrarını uzaktan eğitimle almak isteyecekler. Yani sistem kalıcı bir model olarak varlığını sürdürecek. Belki bizim yaş grubumuz bu durumu tam olarak anlamakta zorlanabilir ama özellikle Z kuşağı dediğimiz çocuklar farklı bir nesil. Her şeylerini dijital olarak yaşıyorlar. Dolayısıyla bakış açılarımızı değiştirerek bu neslin yatkınlıklarına uygun çözümler üzerinde çalışmamız önem teşkil ediyor” ifadelerini kullandı. 

AYFER BATI
HİPER KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİMİ KONUŞACAĞIZ

Bil Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ayfer Batı ise konuşmasında, küçük yaşlarda yaşanan öğrenme kayıplarının ileri yaşlarda büyük bir boşluk yarattığına dikkat çekerek okurların dijital ortamda eşitlendiğini anlattı. Yapılan bir araştırmaya göre, pandemi döneminde eksik eğitim gören bir 3. sınıf öğrencisi 10. sınıfa geldiğinde yüzde 72 oranında eğitim kaybı riskiyle karşı karşıya olabileceğini ortaya koyduğunu açıklayan Batı, öğrenme kaybının tedbirinin alınmaması durumunda bunun ülkelerin ekonomilerini, toplumsal yapılarını hatta gıda israflarını artırabileceğini vurguladı.    

Pandemi günlerinde okulların kapandığını ve öğrencilerin dijital ortamda eğitimlerini sürdürdüğünü belirten Batı, “En lüks okullarla daha mütevazı okullar arasında bir fark kalmadı, aynı seviyeye geldiler. Biz aynı zamanda şunu net net anladık ki dünyada ne değişirse değişsin öğretmen inovasyondur. Yani öğrenci bir bilgisayar ekranından öğretmenini izliyordu. Bundan dolayı öğretmenlerin inovasyon olduğunu unutmadan bundan sonraki süreçlere devam etmemiz gerekiyor. Peki ekranın karşısındaki öğretmen kimdi? Özel okulların yaptığı çalışmalara baktığımızda, öğretmen kendi duygusal iyi olma halini önemsemeden ekranın karşısına geçti ve velilerin ve öğrencilerin iyi olma halinden başlayarak eğitim ve öğretime başladı. Online çevrimiçi eğitim bir tasarım gerektiriyordu. Öğretmenler bunu yüz yüze eğitimde bir şekilde çözebiliyorlar ama çevrimiçi eğitimde bir tasarım ihtiyacı ortaya çıktı. Çünkü bir öğretmen ve onu izleyen 20 öğrencinin dikkatini 30-35 dakika boyunca canlı tutmak zorunda. İşte pandemi dünya genelinde yüksek öğretimde ve yüksek lisans programlarında kullanılan çevrimiçi online eğitimin hepimizin hayatına girmesine yol açtı” diye konuştu.

Günümüz eğitim sektöründe 21. yüzyılın öğrenme dinamiği olan merak ve hiper kişiselleştirilmiş eğitim kavramlarının daha fazla gündeme geleceğini ifade eden Ayfer Batı, “Biz okullarımızda son 20 yıldır kişiselleştirilmiş çocuğa özel eğitim vadediyoruz. Ne var ki yüz yüze eğitimle bunun mümkün olmadığını çok iyi biliyoruz. Kişiselleştirilmiş eğitim okulun dışında ekstra birlikteliğe, kendini tamamlamaya, iyi olduğu alanı çok daha fazla geliştirmeye yönelik bireysel programlara ihtiyaç duyuyor. Önümüzdeki süreçte hibrit bir eğitim yani yüz yüze ve çevrimiçi bir eğitimin dengede verildiği bir model bizlerin öğrencilere vadettiği kişiselleştirilmiş eğitimde hedeflere ulaşılmasına vesile olabilecek. Bunun yanı sıra yeni jenerasyonun özelliklerine uygun olarak 7/24 eğitimleri konuşacağız. Bizler sadece çevrimiçi dersleri ve bunların tasarımlarını değil, aynı zamanda çevrimdışı derslerde asenkron taraftaki içeriklerin kalitesini ve çocuğu tamamlayıcı olup olmadığını konuşacağız” değerlendirmesinde bulundu.    

BURAK KILAÇ
SÜRECİ VELİLERİ KATARAK YÖNETTİK

İELEV Genel Müdürü Burak Kılanç ise, eğitim kurumu olarak pandemi sürecindeki tecrübelerini ve tespitlerini paylaştı. Geçmiş yıllarda yaptıkları çalışmalar sonucunda online eğitime nispeten yatkın öğretmenler ve öğrencilerinin olduğunu anlatan Kılanç, bu sebeple ilk başlarda büyük bir sıkıntı yaşamadıklarını söyledi. Özel eğitim kurumlarından velilerin büyük beklentileri olduğuna atıfta bulunan Kılanç, “Çünkü veliler ciddi miktarda para ödeyerek çocuklarının özel eğitim kurumlarında okumalarını sağlıyorlar. Örneğin bizim okullarımızda okuyan öğrencilerin velileri genellikle akademik eğitim almış beyaz yakalılardan oluşuyor. Dolayısıyla bizlerin almış olduğu her türlü tedbiri sorgulama hakkını kendilerinde görüyorlar. Bu yüzden sürece velileri de katmaya çalıştık. Onlarla yaptığımız bütün toplantılarımızda, pandemi döneminden geçtiğimiz için verilen eğitimlerin kalitesinde mutlaka kayıplar olacağını ama bunu en aza indirebilmek için elimizden ne geliyorsa önlemlerini alacağımızı anlattık. Açıkçası son 10 aydır İELEV Okuları’nda olmadığı kadar velilerimizle iletişim halindeyiz. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. İyi de bir denge tutturduğumuza inanıyorum. Birinci COVID döneminde yani online eğitime geçtiğimiz 13 Mart tarihinden sonra velilere yönelik 2 haftada bir anketler yaptık ve düşüncelerini aldık ve gelen bütün geri bildirimlere göre aksiyon almaya çalıştık ” dedi.

Birinci COVID dönemiyle ikinci COVID dönemi arasında çok büyük farklılıklar olduğunu anlatan Burak Kılanç şöyle devam etti: “Birinci COVID döneminde elimizdeki tüm imkanları online olarak seferber edebiliyorduk. Şu anda hibrit bir modele geçtik. Öğretmenlerimizi hem online hem de yüz yüze eğitimde kullanabiliyoruz. Doğal olarak bu durum öğretmenlerimiz üzerindeki ders yükünü ve sorumlulukları fazlasıyla artırdı. Bu anlamda öğretmenlerin iyi bulunulmuşluk durumları çok önemli hale geldi. Şu anda insan kaynakları departmanımız öğretmenlerimizin durumlarıyla ilgili özel olarak çalışıyor. Çünkü günümüzde ve bundan sonraki dönemde öğretmenlerin sadece eğitim teknolojilerini öğrenmeleri tek başına yeterli olmayacak, ruh durumlarının da sağlıklı olması gerekiyor” diye konuştu.  

Eğitim teknolojileri alanında velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin yeterliliklerini artırmak amacıyla kurum olarak Eğitim Teknolojileri ve Materyalleri adında bir ofis kurduklarını açıklayan Kılanç, çalışmalarını bu alana da kaydırdıklarını sözlerine ekledi. 

HATİCE YILMAZ
EN BÜYÜK KIRILMAYI EĞİTİM SETÖRÜ YAŞADI

Oğuzkaan Okulları Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz ise yaptığı konuşmada, Covid-19 salgınının dijital çağı 5-10 yıl öne çektiğini ve pek çok değişimin yaşandığını belirtti. Bu dönemde e-ticaretin büyük bir hızla yaygınlaştığını hatırlatan Yılmaz, online gıda alışverişlerinin yüzde 400 oranında arttığını dile getirdi. Sadece gıda alanında değil pek çok sektörde iş yapış biçiminin değişmeye başladığını kaydeden Yılmaz, insanların fiziksel ve psikolojik özelliklerinin etkilendiğini ve obezitenin arttığına dikkat çekti. Pandemide en büyük kırılmanın eğitim sektöründe yaşandığının altını çizen Yılmaz, “Normal koşullarda eğitim döneminde ancak 10-15 yılda geleceğimizi düşündüğümüz süreçlere sadece 3 ayda ulaşmış olduk. Pek çok değişiklik oldu, bazı programları bu dönemde tanımaya ve kullanmaya başladık. Daha önce bazı üniversitelerin kullandığı uzaktan eğitim anaokulundan itibaren K12’nin tüm düzeylerinde kullanılmaya başladı. Kısa bir süre önce çocuklarımızı bilgisayarlardan uzaklaştırmayı düşünürken şu anda bilgisayar ekranlarının içine düştüler” şeklinde konuştu.

Uzaktan eğitimin ilk günlerinde özel okulların farklı dijital platformları araştırdığını ve ilerleyen süreçle birlikte her okulun kendisine uygun bir sistem bulduğunu anlatan Hatice Yılmaz, “Öğretmenlerimiz gündüz kendileri eğitim yaptılar, akşama doğru ise kendileri öğrenci oldu. Eğitim teknolojilerini öğrenmeye başladılar. Öğretmen yüz yüze eğitimde kendi donanımıyla verdiği eğitimde başarılı olabiliyordu ama web 2.0 araçları kullanmayı bilmiyorsa uzaktan eğitimde başarılı olması mümkün değil” şeklinde açıklamalarda bulundu. Pandemiyle birlikte hayatımıza giren uzaktan öğretimin zaman ve mekan kavramlarını ortadan kaldırdığına işaret eden Yılmaz, “Uzaktan eğitim eğitim sistemimizin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bunun yanı sıra öğretmenlerin kendi aralarında ve okul yöneticileriyle toplanarak görüş alışverişinde bulunmalarına vesile oldu. Öğrenci-öğretmen – veli ilişkileri arttı ve öğrencilere verilen özel destek hizmetleri çok kolaylaştı. Kısacası bizler toplum olarak başka bir öğrenme biçiminin var olduğunu görmüş olduk” diye konuştu.        

  

 

 

 

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.