Logo

Veli merkezli özel okullar ve eğitimin geleceği

Kategori: Gündem
Pazartesi, 31 Ekim 2022 16:10 tarihinde oluşturuldu



Hami Koç - Eğitimci / Sosyolog 

hami_kocEğitime dair gündemimiz o kadar dolu ki “Önümüzdeki dönemde hangi konuya daha çok vakit ve enerji harcanmalı?” sorusuna cevap vermek zor. Ancak özel okulların son birkaç yıl içinde geçirdikleri değişim ve önümüzdeki yıllarda bu değişimin hangi noktalara kadar uzanabileceği ihtimali üzerinde düşünmemiz şart. Çünkü veli profili ve tipi değiştikçe okullar da değişiyor. Ve bu değişim artık çoğu insanı korkutmaya başlıyor.

Yıllar önce İngiltere’de yaşayan Türk akademisyen Dr. Yasemin Allsop’la bir görüşmemiz olmuştu. Yasemin Hanım sohbet sırasında, “İngiltere’de 100 yıl önceki pedagojik yaklaşımlar hâlâ geçerli ve etkin bir şekilde kullanılıyor. Ama Türkiye’de sanki eğitimde her yıl yeni yaklaşımlar bulunuyormuş gibi bir hava var. Hâlbuki eğitim sistemleri ve yöntemler bu kadar sık güncellenemez” demişti.

Yasemin Hanım elbette çok haklı. Gerçekten de bazı özel okulların reklam ve pazarlama süreçlerinde rekabeti merkeze alarak attığı bazı adımlar, dışarıdan halimizin bu şekilde gözükmesine yol açıyor. Farklı olmak uğruna, eğitimle ilgili kavramların sağını solunu boyayıp oluşturulan reklam tasarımları, eğitimin sanki teknolojik bir ürünmüş gibi algılanmasıyla sonuçlanıyor.

Peki, özel okullarda yaşanan bu telaşın sebebi ne?

Modern dünyada tercih listelerinin kalabalıklaşması, yeni orta sınıfın düşünme biçimini ve gündelik alışkanlıklarını da değiştirmiş, bu arada eğitime ilişkin düşünceler de bu süreçte ciddi bir dönüşüme uğramıştır. “En iyi okul, eve en yakın okuldur” anlayışının kırılmasıyla birlikte çocuklarının geleceği için doğru karar verebilmek için onlarca farklı seçenek arasında kalan ebeveynlerde bir tercih yorgunluğu baş göstermiştir. Ekonomik açıdan rahatlayan bireyler, çocuklarının iyi bir gelecek kazanması için hiçbir masraftan kaçınmamış ama bu arada iyi bir geleceğin satın alınamayacağı gerçeği gözlerden kaçmıştır. Çünkü eğitimi özünde devasa bir süpermarket olan dünyada alınıp satılan ekmek, araba, televizyon gibi mallardan biri olarak ele alması ve bir tüketim tercihine dönüştürmesi, eğitimin niteliğini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir.

Orta sınıfın ekonomik açıdan zenginleşmesiyle birlikte eğitim tercihinde özel okullara yönelmesi Türkiye’de özel okulculuğun hızını bir anda artırmış ve sonuç olarak kalite yerine sadece slogan üreten, halkla ilişkiler ve pazarlama birimlerinin merkeze alındığı eğitim kurumlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştır. Neoliberalizmle birlikte sınıflara giren akademik kapitalizm, eğitimle ilgili süreçleri yeniden şekillendirmiş ve okullardan ekonomik amaçlara uygun mezunlar yetişmesi için kendi kurallarını müfredatın içine yerleştirmiştir. 

Teknolojinin hızına ayak uydurmaya çalışan pedagoji biliminin de dönüşmesi sayesinde, okulun içinde tartışılması ve kararlaştırılması gereken öğretim yöntemleri bir anlamda velilerin onayına sunulmakta ve veli talepleri doğrultusunda oluşturulan öğretim politikaları bir kısır döngü oluşturmaktadır. 

Son on yılda özel okulların kayıt ofislerinde yaşanan diyalogların bir özeti çıkarılması durumunda çok net olarak görülebilecek bu yeni eğitim anlayışı, velilerin talepleri doğrultusunda yapılanan özel okulları da farklı bir kulvara itmiştir. Yeni orta sınıfın yoğun olarak bulunduğu bölgelerde birbiri ardına açılan özel okullar rekabet edebilmek için her gün yeni kavramlar üretmiş, pedagoji bilimini neredeyse teknolojiyle aynı hızda koşturarak daha çok vitrine yöneltmiştir. Kayıt görüşmelerinde öğretmen kadrosu, akademik başarılar ve öğretim programından çok yüzme havuzları, kulüpler ve yemek menüleri sorgulanmaya başlanmış, kırsaldan göç eden bireylerin eğitimi parayla satın alabilme hazzıyla birlikte, olumsuz sonuçları çok sonra görülecek bir “sonradan görme” etkisi özel okulların yapısını değiştirmiştir. Ama aşırı bilinçli velilerin verdikleri paranın karşılığında en iyi hizmeti almak için giriştikleri mücadelede kaybeden çocuklar olmuştur.

Hiçbir talebin geri çevrilmediği bu esnek yapılanma neticesinde de özel okullar lezzetten yoksun onlarca çeşit yemeğin sunulduğu bir sofraya, öğretmenler sipariş alan garsonlara, okul yöneticileri de hesabı kesen patronlara dönüşmektedir. Öğretim programını oluştururken bilim ağırlıklı bir bakış açısı yerine ticari bakış açısını tercih ederek “nabza göre şerbet veren” özel okullar, eğitimde ulaşılmak istenen hedefi giderek daha da geriye çekmektedir. 

Okulların eğitim şirketlerine dönüşümünde eğitim ve işletme alanları karşı karşıya gelmiş, ancak zarar gören taraf eğitim olmuştur. Eğitim yöneticileri işin özünden uzaklaştıkça alanla ilgili kullanılan kavramlar da değişmeye başlamış, insanı ilgilendiren terimler yerini şirketlere ait kelimelere bırakmıştır. 

Özel okullar elbette veli taleplerini göz önüne almalı ve değerlendirmelidir. Hizmet sektörünün başarıya ulaşması, müşteri odaklı olmasına bağladır. Ama eğitim sektöründe her ne kadar parayı ödeyen ebeveynler olsa da okulda asıl müşteri veli değil, öğrencidir. Yani öğretim programları oluşturulurken merkeze öğrencilerin ihtiyaçları alınmalı, özel okulları sadece “Çocuklarının geleceğini güvence altına alma ve iyi bir statü kazandırma” merkezi olarak gören velilerin taleplerinin, nitelikli bir eğitim ortamı oluşturmak için yeterli olmayacağı ve hatta zarar vereceği fark edilmelidir.

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.