Logo

AKP’nin 13 yıllık eğitim icraatında neler yaşandı?

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Perşembe, 23 Temmuz 2015 14:08 tarihinde oluşturuldu



Eyyüp Kılcı / Güvender Başkan Yardımcısı

eyyup_kilciAKP eğitim adına yaptığı her değişiklikte laik kesimlerce uzun dönem kuşkuyla karşılandı. İlk yıllarda hem kuşkular elini kolunu bağladı hem de eğitim adına ortaya koyabileceği bir hazırlığı yoktu. AKP döneminde yapılanların çoğu bina ve donanımla ilgilidir bunların da istenen düzeyde olduğunu söylemek zordur. Bu yüzden Hüseyin Çelik döneminde yapılan müfredat değişikliği, ücretsiz kitap verilmesi ve diğer bakanlar döneminde AKP ye rağmen bakanların bireysel gayretleriyle yapılan bazı olumlu adımları hariç tutacak olursak. AKP’nin eğitimde kayda değer bir politikasının olmadığı, hukuki düzenlemelerle eğitim sistemini kendi lehine değiştirme gayretlerini reform gibi sunduğu, orta öğretime girişte olduğu gibi bir bakan döneminde getirilen bir düzenlemenin diğer bakan döneminde kaldırıldığı görülecektir. 12 yıllık icraatı boyunca öğretmen kalitesini artırma konusunda “performans yönetim sistemi” eğitimde kalite güvencesi için getirilen “toplam kalite sistemi” gibi geliştirilen her politika bir sonraki dönemde kaldırılmış ve süreklilik sağlanamamıştır. Politika geliştirmek üzere atılan sınırlı sayıdaki her olumlu adımın içine ise siyasi sonuç elde etmeyle ilgili hususlar eklendiği görülmektedir. Örneğin ülkede eğitim düzeyini yükseltmek için 8 yıllık zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılmış bu olumlu düzenlemenin içine partinin gençlik yapılanmasına hizmet edeceği düşüncesiyle İHL ile ilgili şeyler eklenmiştir.  Her ile bir üniversite kurulması gibi gelişmenin önünü açacak olumlu bir düzenlemenin içine üniversite yönetimlerini istedikleri gibi belirleme iliştirilmiştir. Bakanlığın daha verimli hizmet üretmesi için teşkilat kanunu değiştirilirken kolay kadrolaşmayla ilgili hükümler eklenmiştir.

Bakanların icraatlarının değerlendirilmesi

AKP’de ilk dönemde AB birliğine üyelik öne çıkararak batının güvenini sağlayıp kuşkuları üzerinden atmaya meşrulaşma krizinden çıkmaya çalışıyordu. Bu ve benzeri amaçlarla ülkede birçok yeniliği başlatan ANAP’tan transfer edilen Erkan Mumcu büyük iddialarla başladığı Bakanlığı çok kısa sürdü ve belki de dönemin şartları gereği hafızalarda kalan bir icraatı olamadı. 28 Şubat sürecinin hassasiyetleri üzerine göreve gelen Bakan için bir eğitim sendikası kadrolaşmak dışında başka bir icraatının olmadığını ifade edecekti, ancak o günkü şartlardan dolayı bunda da başarılı olamadı. Ücretsiz kitap, özerk demokratik üniversite gibi vaatler yerine getirilemedi.

Hüseyin Çelik 6 yıl görevde kaldı Hasan Ali Yücel’den sonra en uzun süre bakanlık yaptı. Hüseyin Çelik döneminde, öğretmenlere laptop verilmesi, ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması, müfredatın yenilenmesi, OKS’nin kaldırılıp yerine üç yıla yayılmış SBS’nin getirilmesi, okullara internet bağlanması gibi öne çıkan icraatlar oldu. Bu dönemde AKP’nin eğitimde yaptığı tek kalıcı icraatı olan yapılandırıcı eğitime göre hazırlanan oldukça başarılı müfredat projesi sonraki süreçte öğretmen eğitimleri ayağı ihmal edildiği için havada kaldı. Hüseyin Çelik’te bazı sendikalarca kadrolaşma konusunda suçlamalara muhatap oldu.

Hüseyin Çelik Doğru yol partisinden gelmesine rağmen dünya görüşünden dolayı AKP hakkında kuşkulardan o da nasibini aldı ikinci bir gündemleri var kanaati silinmedi. Bu yüzden AKP’nin eğitimde ikinci gündemi olmadığına inandıracağı bir bakana ihtiyacı vardı. Hem dünya görüşü hem de bayan olması sebebiyle en uygun isim 2009 yılında göreve gelen Nimet Baş oldu. Baş kendini şöyle tanımlıyordu “28 Şubat’ta hak ve özgürlüklerde yana tavır aldım, inançlarını samimi olarak yaşamak isteyenlerin yanındaydım” diyerektüm görüşlerine katılmasa bile AKP’nin avukatlığını yapmış kuruluşunda bulunmuş tüzüğünü hazırlayan ekipte yer almıştı. Budönemde üç yıla yayılmış SBS henüz üçüncüsü yapılmadan kaldırıldı ve sınav sayısı tekrar bire düşürüldüğü için AKP eğitimi yapboz tahtasına çevirdi suçlamasına muhatap oldu.

Ömer Dinçer partide her kademede görev yapmış başbakanın en yakınında bulunmuş biriydi. Partinin bakanlıklarda teşkilatlanmasını kurgusunu o yaptı, meclis çoğunluğu ile kanun çıkarma gücünü kullanarak teşkilat yasasının değiştirdi. AKP’nin önceki bakanları döneminde göreve getirdikleri dâhil tüm kadroları değiştirme yetkisi aldı. Yeni kadro seçiminde akademik kariyer ve dil şartını öne çıkarmaya ve parti tabanından olmasa bile akademik birikiminden yaralanabilecekleri göreve getirmeye çalıştı bu yönüyle bilhassa partiye yakın sendikayla uyuşamadı.  Birikimli kadroları görevden alıp bakanlığın kültürüne zarar vermekle eleştirildi.

Nabi Avcı partinin farklı görüşlerden olanların çoğu ile yollarını ayırdığı herkesimi kucaklama anlayışından uzaklaşıp kendi tabanına dönük mesajların öne çıkarmaya başladığı bir dönemde göreve geldi. Oldukça demokrat olduğu bilinen bakan partinin son dönem sadece siyasi hedeflerini gerçekleştirme yönündeki politikalarına uymayı tercih etti. AKP bu dönemde her alanda olduğu gibi eğitimde de ilk yıllardaki kucaklayıcı yaklaşımından giderek uzaklaştı. Sadece kendi politikalarının doğruluğuna inanan meclis çoğunluğunu kullanarak kimseyle uzlaşma gereği bile duymadan kendi politikalarını tüm topluma dayatmaya çalışan bir anlayışa büründü. Bu yolla tüm ülke insanını mutlu edecek politikalar üretmekten hızla uzaklaşıldı. AKP bu dönemde ikinci kez teşkilat yasasını değiştirdi ve Ömer Dinçer’in getirdiği kadrolarla çalışma bile yeterli görülmedi. Partinin hukuk normlarını zorlayan politikalarını uygulamak içinbirikimli kadroların çoğunu görevden alıp yeterli tecrübeye sahip olmayanları getirecek tüm üst bürokrasiyi değiştirecek şekilde yetkialındı.

AKP döneminde eğitimde olumlu gelişmeler neler

Üniversite sayısının artırılması, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, ilk yıllarda eğitim yatırımlarının artmasıyla sınıf bazında öğrenci sayısının bir nebze azaltılması, uygulanmasa bile yapılandırmacı eğitime göre müfredat hazırlanması, ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması, büyük iddialarla başlatılan ancak her projede olduğu gibi içeriği doldurulamayan fatih projesiyle bazı okul donanımlarının geliştirilmesi sayılabilir.            

Bu dönemde ülkemizde dünya ortalamalarının gerisinde bırakan hususlardan bazıları

Bazı sendikalar bu dönemde; fiziki mekân ve alt yapı yetersizliklerinin giderilemediği, sınıf mevcutlarının istenen düzeye çekilemediği,  300 bin öğretmen atama beklerken öğretmen açığının karşılanamadığı, sözleşmeli öğretmenlerin mağduriyetinin giderilemediği, okul öncesi eğitime katılımın düşük düzede kaldığı, yatırımlara ayrılan payın her yıl giderek azaldığı, ARGE ye yeterli kaynak ayrılmadığı, harcamaların %70’inin personel giderlerine harcandığı yönünde eleştiriler yaptılar.  

Doğu ve güneydoğuda imkansızlıktan mevsimlik işçi olarak çalışanların eğitime alınamadığı, bölgede eğitimde yetersizliklerin önlenemediği, birleştirilmiş sınıfların kaldırılamadığı, eğitime katılım oranı oldukça düşük düzeyde olduğu, okula devamın sağlanamadığı, ortak dilin öğretilemediği yönünde eleştiriler geldi.

Özel öğretim alanında ise: DPT’nin bölgeler okullar ve öğretmenler arasındaki farktan dolayı ortaya çıkan eğitimdeki noksanları kapatmak üzere tampon kurum gibi görev yaptığı belirttiği dershaneleri kapatan kanun meclis çoğunluğu kullanılarak çıkarılmıştır. AYM de açılan iptal kararı gecikmiş ve binden fazla kurum iflas ederek kapanmış, eğitim yatırımları hurdaya gitmiş, birçoğu da istemediği halde dönüşüme başvurmak zorunda bırakılmıştır. Dönüşüme başvuranların işlemleri uzatılarak 6 aydan bu yana kayıt yapmaları engellenmiş ve giderlerini banka kredisiyle karşılamak zorunda kalmıştır. Şimdi de tüm hukuk normları hiçe sayılarak AYM iptal kararına rağmen dershanelere izin vermeyecekleri bakan tarafından seslendirilmektedir.  Belediyelerin ve İŞKUR’un ihale yoluyla açtığı kurslardan dolayı özel kurslar bitme noktasına gelmiş, özel okullar dönüşenlerin ücret politikalarına kurban edilmiş ve tüm özel öğretim ciddi kan kaybetmeye başlamıştır.

Eğitimciler, başlangıçta tüm taraflardan yararlanarak politika geliştiren iktidar partisinin şimdilerde tüm görüşlere kapalı hale geldiğini, meclis çoğunluğuyla kanun çıkarma gücünü kullanarak sadece kendi parti görüşlerini topluma dayatan bir görüntü çizdiğini belirtmektedir. Bakanlık dışında konuyu bilmeyen birimlerce yapılan düzenlemelerde tüm etik ve hukuki normların göz ardı edildiği, kişi ve kurumların kazanılmış haklarını elinden alındığı görülmektedir. Okul müdürlerinin görevden alınmasında yaşananlar okul yönetimlerini zayıflatmış, il teşkilatlarında yapılan sık değişikliklerle uzmanlığı olanlar uzaklaştırılmış konuyu bilmeyenler getirilmiştir. Talim terbiye ve teftiş gibi bakanlığın beyni olarak kabul edilen tüm otokontrol birimleri teşkilat yasası değişiklikleri ile eğitim siyasete daha fazla bağımlı hale getirilmiştir.  

Özetle: Şu anda bakanlığın iyi yönetildiğini söylemek mümkün değildir. Her bakanlıkta olduğu gibi bakanlığımızın da görevde yükselmeden, devletin verdiği hizmetlerde ayrımcılık yapılmamasına kadar her konuda demokratik toplumlardaki hukuk normlarına çekilmeye ihtiyacı vardır. İleri ülkelerde olduğu gibi herkesin devlet imkanlarından eşit yararlanması için yeni göreve başlayacak hükumetin devletin sunduğu hizmetlerde eşitlik ilkesini kuracak hukuk normlarını geliştirmesi şarttır.  

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.