Logo

Fatih Projesi Yeniden Değerlendirilmeli

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Salı, 29 Eylül 2015 17:41 tarihinde oluşturuldu



Ahmet Akça / ÖZDER Genel Başkanı 

Yeni bir eğitim-öğretim yılına başlıyoruz. Öncelikle yeni yılın başta öğretmenlerimiz olmak üzere tüm eğitim camiasına hayırlı olmasını temenni ediyorum. Yeni döneme dair umutlarımız, hedeflerimiz ve beklentilerimiz var. Elbette bir de gerçeklerimiz var!

Özel okullar açısından bu yıl ilk defa eğitimde yeni bir olgu ile karşı karşıyayız: “Dönüşüm okulları/temel liseler”. Bu yılın sonunda bu okulların gerçekten işe yarayıp yaramadığını hep birlikte tecrübe edeceğiz. Kanaatim odur ki bu okullar uzun yıllar adından söz ettirecek yeni bir okul türü olarak eğitim hayatımızda varlığını sürdürecek. Özellikle temel liselerin, dershanelerin dönüşümü sonrası ortaya çıkan dershane-okul karışımı üçüncü bir form olduğunu düşünüyorum.

Eğitimde sınavlar giderek hayatımızın kâbusu olmaktan çıkıyor. Geçen yıl hayatımıza giren “TEOG Sistemi”, ortaokulda öğrencilerin daha okul merkezli bir eğitim alma imkânını sağlarken okul dışı yardımcı eğitim kurumlarına ihtiyacı azalttı. Bu sistemin devamı olarak benzer bir uygulamanın üniversiteye girişte de olması  gerektiğini düşünüyorum. Okullara devlet, ücretsiz kitap dağıtımı yapıyor ancak okullara yardımcı kaynak girişinin geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yasaklanma yoluna gidilmesinin okullarda takviye kurslarındaki kaliteyi düşüreceği bir gerçek. Dolayısıyla bu yasaklama kararının tekrar düşünülmesi gerektiği kanaatindeyim hatta yasaklamak yerine öğrencinin doğru kaynağa ulaşması için rehberlik edilmeli.

Okullarda bu yıl da öğretmen açığı olduğu gibi norm fazlası öğretmen gerçeği ile de karşı karşıyayız. Bizim önerimiz şu: MEB’de norm fazlası öğretmenlerin özlük hakları devlette kalmak kaydı ile bu öğretmenlerin tam zamanlı özel okullarda çalışabilmelerinin önü açılmalı. Bu hem devleti norm fazlası öğretmene maaş verme yükünden kurtaracağı gibi özel okullardaki öğretmen ihtiyacının giderilmesine de büyük katkı sağlayacaktır.

Dershanelerin kapanması ile birlikte meslek liseliler, üniversite giriş sınavlarına hazırlıkla ilgili ciddi bir problemle karşı karşıyalar, zira meslek liselerinde üniversite giriş sınavında sorulan sorulara dair işlenen dersler diğer liselere nazaran daha az. Ayrıca fen ve Anadolu liselerinde okuyan öğrenciler, üniversite sınavlarına diğer okullara nazaran daha iyi hazırladığını düşündüğü temel liseye geçiş yaptıklarında herhangi bir maddi kayıp yaşamaz iken; meslek liseliler son sınıfta temel liseye geçiş yaptıklarında meslek lisesi mezunu olma hakkını yitirmiş olacaklardır. Dolayısıyla bu durum, muhtemelen ilerleyen zamanlarda meslek liselerine yönelimi azaltacaktır. Bu durumun ilerleyen süreçte mutlaka açıklığa kavuşturulması lazım. Şu ana kadar MEB’in bütün politikası, eğitimde meslek liselerinin payının artırılmasına yönelikti. Yeni oluşan bu durumun genel politikaya aykırı olduğunu düşünüyorum. Buna çözüm olarak da önerim, meslek liselerinin sadece kültür derslerini temel liselerden almasını sağlayacak bir formül geliştirilmesidir.

Fatih Projesi’nin yeniden bir değerlendirmeye ihtiyacı olduğu kanaatindeyim; zira eğitimde bilişim materyallerinin kullanılması her ne kadar cazip olsa da eğitimin tamamen bilgisayarın, tabletin, etkileşimli tahtaların üzerine bina edilmesinin henüz erken olduğunu düşünüyorum. Bu materyaller yardımcı eğitim unsurları olarak kullanılabilir ancak kitabı ve kalemi erken dönemde bırakmanın farklı sıkıntıları da beraberinde getireceğini düşünüyorum.

Eğitimin içeriğine dönük beklentilere dair en önemli unsurun öğretmen faktörü olduğu bilinen bir gerçektir. Bu anlamda öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerinin, mesleki yeterliliklerinin artırılmasına dair çalışmaların çoğalarak devam etmesi gerekir.

Tabii burada bir hatırlatmayı da velilere yapmakta yarar var: Okul, anne baba değildir; okul aile değildir. Dolayısıyla okul, onların yapması gerekenleri yapamaz.  Ebeveynlik görevi aslen, öğrencimizi okula kaydettirdiğimiz andan itibaren başlıyor. Velilerimizin okullarıyla bağlarını güçlü tutmasını, öğrencilerinin hem akademik hem sosyo-kültürel gelişimlerini vs. yakından takip etmelerini tavsiye ediyorum.

Eğitim dönemi geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl için de büyük fırsatlar barındırıyor, eğitim destek teşvikinin bu yılda 235 bin yeni öğrenciye verilecek olması, temel liselerin hemen hemen  her semte açılması çok önemli sonuçlar doğuracak. Öncelikle Devlet okullarındaki kalabalık sınıf ortamları eriyecek ve eğitimin kalitesi artacak, okulların öğrenci mevcudunun azalması güvenlikli okul ortamlarını oluşturacak.Özel okulların sahadaki mevcudiyetleri rekabeti artıracak, istihdamı artıracak. Son cümle olarak şunu söylemekte yarar var: Okullar, özeliyle resmisiyle hepsi bu devletindir ve hepsi MEB’e bağlı okullardır. Eğitimde kalitenin artması özel sektörün bu alana teşvik edilmesi ile mümkündür. Bizim devletimizden beklentimiz eğitim reformlarının geliştirilerek sürdürülmesi ve özel öğretim sektörünün desteklenmesidir.

Bu vesile ile tekrar 2015-2016 eğitim ve öğretim yılının ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.