Logo

Yaratıcılığın Doğru ve Kalıcı Adresi: Yaratıcı Drama

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Perşembe, 25 Şubat 2016 11:54 tarihinde oluşturuldu



Doç. Dr. Ömer Adıgüzel / Çağdaş Drama Derneği Genel Başkanı
omer_adiguzelİnsan davranışlarının değişmesi ve geliştirilmesinde yaşantıların önemli bir yeri vardır. Yaşantı, kişinin tüm algıları ve etkinlikleri ile kazandığı bilgi ve becerilerdir. Bu nedenle eğitim ve kültürlenme arasında yakın bir ilişki vardır. İnsanın yaşadığı çevre ile etkileşim sürecine girmesi onu olgunlaşma sürecine götürür. Bu süreç ile birlikte insan, kendi kültürel çevresini oluşturma çabası içerisinde olur. Bu çaba, yaşamı devam ettirmek, geliştirmek, sağlıklı, dengeli, uyumlu olmak, kendini tanımak ve gerçekleştirmek gibi gereksinimleri karşılamaya dönük olmak durumundadır. Bu nedenlerle bir toplumda yeni ürünleri ortaya koyabilecek ve her alanda etkinliğini sürdürebilecek yaratıcı bireylere gereksinim bulunmaktadır. Bilinçlenme ve kültürlenme süreci olan eğitim, teknolojik ilerleme karşısında bireylerin bu gereksinimlerini karşılayabilecek ve yaşama ayak uydurmasını kolaylaştırabilecek olanakları da sağlamak durumundadır. Bu durum bireyin yaratıcılığının gelişmesi ile doğru orantılı olup; eğitime uygun ortamları hazırlamak gibi bir sorumluluğu yüklemektedir.
Nermi Uygur (1996, s. 28), çağımızın eğitimciden yepyeni davranış beklediğini; ancak bu beklentiye çoğu eğitimcinin edinmiş olduğu yetişme donanımı nedeniyle yanıt bulunamadığını vurgular. Ona göre bir eğitimci; biricik, geçerli tek bir kültürün olmadığını açık seçik bilmek zorundadır. Eğitimcinin görevi; resmen kendisine buyurulanları yerine getirmek değil, aksine onun bir kültür eleştirmeni, toplum onarıcısı, toplum düzelticisi, çağdaş bir toplum değiştiricisi olması gerekliliği yönündedir. Eğitimci, içinde yaşadığı zamanın iç atılımını elden geldiğince erken sezmeli, zamanı dokumalı, örtük-değerli kımıltıları geliştirmek amacını taşımalı, tüm çabasını zamanına yaraşan yaşam ereklerini çağdaşlarına göstermede ve bu ereklere varmayı olanaklı kılmada yoğunlaştırılmalıdır. Niçin Eğitimde Yaratıcı Drama?
San (1990) , aşırı ussal, ezbere yönelik, aşırı bilgi yüklü, okul yaşamından zevk almaya yöneltmeyen, öğrenmenin duyuşsal, sezgisel yanını savsaklayan, öğrencinin yaşayarak öğrenip kendi sentezlerine varamadığı bir eğitim anlayışının, yetiştirmek durumunda olduğu çağdaş insanın gereksinimlerini karşılayamayacağını vurgular.
Bunun belirgin nedeni, eğitim anlayışının ya da felsefesinin geleneksel yapısını koruması, toplumsal uygu (conformism) ve ortalamadan sapma korkusunu yaşamasıdır. Doğal olarak aynı korku bu sistem içerisinde yetişen bireye de yansımakta, birey içinde yaşadığı yenileri yakalayamamakta, eğitimin uygucu sınırları içinde sıkışmaktadır. Bu sıkışıklık bireyde çözmesi gereken ikilemi yaratmakta ve yaşatmaktadır. Birey ya içinde yaşadığı grubun yargılarıyla hemfikir olacak, yani uygucu olacak ya da kendini bir an önce tanıyacak, kendi görüş ve düşüncelerini savunacak, böylece grubun fikir birliğine karşı kendi bağımsızlığını, özerkliğini koruyabilecektir.
1980’li yıllar Türkiye’de eğitimde yaratıcı drama alanındaki yeni bilimsel bakış ve araştırmaların yoğunlaştığı, eğitimde yaratıcı dramanın bir yöntem, başlı başına bir ders ve bir estetik eğitim alanı olarak eğitim sistemde yer aramaya başladığı dönem olarak anılmaktadır. Bu başlangıçta Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İnci San ile Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Tamer Levent’in yaratıcı drama adına buluşmaları ve birlikte yaptığı çalışmaların önemi büyüktür.
Türkiye açısından bu iki önemli insanın yanı sıra, akademik düzeyde, o dönemde Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nın ve demokratik bir kitle örgütü de olan Çağdaş Drama Derneği’nin Ankara’da yürüttüğü akademik, etik ve bilimsel çalışmaların etkisi önemlidir. İngiltere’de 1910’lu yıllardan sonra gelişmeye başlayan eğitimde drama alanı, Türkiye’de yaygın kullanımı ile yaratıcı drama kavramı adı altında 1985 yılında düzenlenen 1. Uluslararası Eğitimde Dramatizasyon Semineri’nden sonra önemli bir hareket kazanmış ve hızla eğitim sistemi içerisinde yer almıştır. Bu tarih Türkiye’de yaratıcı dramanın akademik anlamda tartışılmaya başlandığı yıl olarak da değerlendirilir.
Türkiye’de gelinen nokta, yaratıcı dramanın sadece özel okullarda ya da yine değişik kurumlarda (Dernek, Vakıf, Kurumların hizmet içi eğitim birimleri vd.) verilen bir ders, kullanılan yöntem olmadığı yönündedir. Aksine yaratıcı drama, Milli Eğitim Bakanlığı’nın değişik kademelerinde zorunlu-seçimlik olarak yer alan bir ders olmuştur.
Yaratıcı Drama bilimsel çalışma disiplini olarak çok yeni bir alan olmasına karşın, çağdaş insanın gereksinimini karşılamada ve yaratıcı bireyi yetiştirmede etkili olabilecek bir alandır. Daha çok herhangi bir dersin ünitesinin ya da konusunun araç olarak işlendiği durumlarda, canlandırmanın, doğaçlamanın, rolün, yaparak, yaşayarak ve oynayarak öğretimin esas olduğu bu tür yaklaşımlar, genellikle geleneksel yöntemlerin karşısında daha aktif yer almıştır. Bu aktif anlayışın eğitim sistemi içerisinde daha erken yaşama geçirilmesi, gerek öğretmenin yetişmesi açısından gerekse mevcut eğitim politikasının geleneksel yapısını koruma direnci nedeniyle kolay olamamıştır.
Yaratıcı drama alanı özellikle tiyatro alanından farklı ancak ilişkili olarak çeşitli bileşenlerden oluşmaktadır. Eğitimde dramanın temel amaçlarından biri yaratıcılıktır. Yaratıcılık süreci, tüm duyuşsal ve düşünsel etkinliklerde, her türlü çalışma ve uğraşın içerisinde vardır. Yaratıcılık yalnız sanatsal süreçlerde değil, insan yaşamının tüm yönlerinde yer alan temel bir yetidir. İnsan tarafından tamamlanmış her işte yaratıcılık temel bir öğe olarak bulunmaktadır (San, 1985 ).
Genel olarak yaratıcılık, daha önceden kurulmamış ilişkiler arasındaki ilişkileri kurabilme, böylece yeni bir düşünce şeması içinde, yeni yaşantılar, deneyimler, yeni düşünüler ve yeni ürünler ortaya koyma yetisidir (Landau’dan Akt. San, 1985).
Yaratıcılık doğuştan gelen bir yetidir ve insana özgüdür. Her insan yaratıcı olabilme şansına sahiptir. Yaratıcı sayılmak için bir dahi olmak gerekli değildir. Bireyde bulunan yaratıcı yön çeşitli nedenlerle yok edilmiş, geriletilmiş olsa bile eğitimde drama çalışmalarındaki yaşam deneyimleri ve özel programlarla yeniden kazanılabilir. Eğitimde drama insanlara kendilerini tanıma ve yaratıcı yönlerini keşfetmelerini sağlayabilir. Sözgelimi bu eğitimden geçen bireyler yaratıcı yönlerini sözlü ya da sözsüz olarak ifade edebilirler, beden dili gelişebilir, yazılı ifade biçimi ya da sözlü aktarım gücü de eğitimde drama ile geliştirilebilir. Kökeninde yaratıcılığın olacağı bu ifade biçimleri çeşitli sanatsal ürünlere de dönüşebilir.
Drama sözcüğünün önünde kullanılan “yaratıcı” sözcüğünün özellikle eklenmesinin ardında Drama’nın daha çok tiyatro ile karşılık bulduğu, tiyatrodaki metin odaklı çalışmalarında da(günümüzdeki metinsiz yapılan çağdaş tiyatro örnekleri dışında) oyuncuların canlandırmalarının kendilerine verilen metin ile sınırlı oldukları, bu canlandırmalarda kendi yaşantılarından doğrudan bir müdahele, katkının olamayacağı yönündedir.
Yaratıcı drama herhangi bir konuyu, doğaçlama, rol oynama gibi tekniklerden yararlanarak, bir grupla ve grup üyelerinin birikimlerinden, yaşantılarından yola çıkarak canlandırmalar yapmaktır. Bu canlandırma süreçlerinde oyunun genel özelliklerinden yararlanılır ve bir lider, drama öğretmeni/eğitmeni eşliğinde ve yapılacak çalışmanın amacına, grubun yapısına göre önceden belirlenmiş mekanda eğitimde drama süreci gerçekleştirilir.
Eğitimde Yaratıcı Drama bilimsel çalışma disiplini olarak çok yeni bir alan olmasına karşın, yaratıcılığı ve yaratıcı bireyi yetiştirmede etkili olabilecek bir alandır.

1 Uygur, Nermi (1996), “Dil, Kültür ve Eğitim” Kültür Kuramı (2. Baskı), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ss.11-31.
2 San, İ. (1990). Eğitimde Yaratıcı Drama. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 23 (2), 573-582.
3 San, İ. (1985) Sanat ve Eğitim. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.