Logo

Oyun ve çocuk için oyunun önemi

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Salı, 08 Mart 2016 17:43 tarihinde oluşturuldu



Prof. Dr. Handan Asûde Başal / Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanı

 

oyun_makaleGenellikle yetişkinler çocuk oyunlarını, çocuklarının hoşça vakit geçirmelerine yardımcı olan, eğlenceli, ancak, amacı olmayan etkinlikler olarak düşünürler. Oysa oyun, çocuğun yaşamında önemli işlevi olan bir olgu ve çocuğun önemli bir görevidir. Oyun, kendiliğinden ortaya çıkan, hedefi olmayan ve mutluluk getiren serbest bir etkinliktir. Oyun, çocuğun iç dünyasını dıştaki sosyal dünya ile birleştirmesine yardım eder. Gander ve Gardiner’e (1998) göre, oyun sırasında çocuklar; duyu-hareket ve biliş becerilerinin birçoğunu vurgulamakta ve denetlemekte, ayrıca kavramları, toplumsal farkındalık ve toplumsal davranışları geliştirmektedir. Kısaca oyun, çocukları eğlendirirken aynı zamanda onların sosyal, psikolojik ve fiziksel gelişimine etki etmekte ve grup içinde karşılıklı anlayış, hoşgörü ve birbirine saygı göstererek yaşama duygularının temellerinin atılmasını sağlamaktadır.
Oyun ve bazen de oyunda kullanılan oyuncaklar, çocuğun fiziksel becerilerini geliştirdiği gibi, düşünme ve keşfetme aracılığı ile zihinsel gelişimine de katkıda bulunur.
Oyun, çocuğun dili kullanmasına, iletişim kurmasına ve dolayısıyla sosyalleşmesine yardım eder. Çocuğun yaşamında yer alan oyun ve oyunlarında kullandıkları oyuncaklar, onların yaşıtlarıyla ve diğer çocuklarla paylaşma duygusunu geliştirir. Ayrıca elindekini verme ve “kurallara uygun bir şekilde” alma davranışlarını öğrenir.
Ayrıca, çocuklar duygularını oynadıkları oyunlarında yaşarlar. Nasıl ki yetişkinler, kendilerini rahatsız eden yaşantılarını, tekrar tekrar düşünürler, hatta rüyalarında görerek, yaşadıkları ve geçmiş yaşantıları arasında uygun bir çözüm yolu buluncaya kadar ilgilenirlerse, çocuklar da oynadıkları oyun ve oyuncaklar aracılığı ile kendilerine özgü yaşadıkları zor duygusal yaşantılarını oyun esnasında tekrar yaşayarak korkularının ve acılarının üstesinden gelmeye çalışırlar. Örneğin; yasak olan bir şeyi yaptığı için annesi tarafından cezalandırılan bir kız çocuğu, oynadığı evcilik oyununda kendisi anne olur ve bebeğini azarlar. Çünkü burada artık kendisi suçlu değil, cezalandırıcıdır. Böylece, çocuk duyduğu suçluluk ve kızgınlık duygusunun üstesinden gelmeye çalışır. Çocuğun duygularını oyunlarında yaşadığı konusu üzerinde ilk defa Freud durmuştur. Freud, fantezi davranışlarla oyun arasındaki ilişkiyi görmüş ve çocukların oyunlarında bilinç dışı istek ve zorlukları yaşadıklarını belirtmiştir. Erikson da psikanalitik teori ile çocuğun kişilik gelişimi arasında ilişki kurmaya çalışmış ve oyunların çocuğun psiko-sosyal gelişimi üzerindeki önemi üzerinde durmuştur (Özdoğan, 2000).
Çocuğun neredeyse doğumdan itibaren oyun oynamaya başladığı ve ilk çocukluk yıllarında kendini, çevresini ve dünyayı oyun oynayarak tanıdığı bir gerçektir. Modern eğitim anlayışında oyunun önemli bir yeri vardır. “Oyun oynama dürtüsü, eğer teşvik edilirse, okul yıllarında, hatta yaşam boyunca eğlenceli ve etkin bir öğrenme yolu olabilir” düşüncesi modern eğitim anlayışının temellerinden birisidir. Ayrıca, modern eğitim anlayışında önemli olan bir başka ilke de; eğitimin merkezine çocuğu koymak ve eğitime onun bulunduğu yerden başlamaktır. Bu düşüncenin hayata geçirilmesinin en önemli koşulu çocuğu gerektiği gibi tanımaktır. Çocuğu tanımak ve onu oyun yoluyla eğiterek kendini geliştirebilmesine izin vermek için kullanılabilecek en elverişli araçlardan biri çocuğun oynadığı oyunlardır. Toplumsal özellikler taşıyan çocuk oyunları; bir yandan çocuğun kendini ve içinde yaşadığı toplumu tanıması ve o toplumda kendine verilen yeri anlayabilmesine yardımcı olurken, bir yandan da çocuğu dramatik nitelikteki bir eylem yoluyla etkin kılmaya çalışır (Sağlam, 1997). Günümüzde oyun, ders programlarında bir eğitim aracı olarak kullanılmaktadır. Özellikle, küçük çocukların öğrenmeleri yaşantı ve deneyimleri aracılığı ile gerçekleşmektedir. Akandere’ye (2004) göre, gerçek hayattan alınan örnekler, çocukların ileriki hayatlarında ne yapmaları gerektiğini gösteren bir eğitim yoludur.
Oyun, insan hayatının hemen her evresinde var olan bir etkinlik olmakla birlikte, özellikle hayatın ilk yıllarında çocuğun içinde yaşadığı dünyayı tanıması, sevgilerini, kıskançlıklarını, mutluluk ve hayal kırıklıklarını, düşmanlıklarını, iç çatışmalarını, hayallerini, düşüncelerini ifade edebilmesi için en uygun dil olarak görülebilir. Yetişkin için eğlence ve boş zaman değerlendirmesi olarak kabul edilen oyun, çocuk için işle eş değer sayılabilecek ciddi bir faaliyettir.
Oyun oynayan çocuk sürekli olarak bir şeylerin içindedir. Doğal olaylar, canlılar, eşyalar hakkında bilgi edinmek isteyen çocuk, etrafını çevreleyen varlıklar, eşyalar ve olaylar hakkında bir yandan sorular sorar, bir yandan da öğrenmesini pekiştirmek için onlarla doğrudan temas etmenin, başka bir deyiş ile oynamanın yolunu arar durur. Bu deneyimlerini gerçekleştirirken kendisine ve çevresine verebileceği zararların farkında olmadığı için de bu konuda ona yardımcı olabilecek, yol gösterebilecek bir yetişkinin yardımına ve desteğine de ihtiyacı bulunmaktadır. Çocuk oyun aracılığıyla;
1. İçinde yaşadığı dünyayı ve çevresindeki insanları tanır ve anlar.
2. Düşünür ve deneyim kazanır.
3. Maddelerin özelliklerini, kavrar.
4. Kendi gücünün sınırlarını keşfeder ve deneme fırsatını bulabilir.
5. İnsanlar arasındaki ilişkileri öğrenir ve kavrar.
6. Paylaşmayı, arkadaşlarının isteklerini kabul etmeyi veya onlara kendi isteklerini en kolaylıkla nasıl kabul ettirebileceğini yaşadığı çatışmalarla öğrenir.
7. Çeşitli fikirler geliştirmeyi, bunları uygun bir şekilde ifade edebilmeyi öğrenir. Ayrıca farklı fikirlere de saygı duymayı öğrenir.
8. Duygularını daha rahat ifade edebilir.
9. Fikirlerini geliştirdiği gibi, iç itilimlerini de geliştirir. Örneğin; Saldırgan davranışlara sahip olan bir çocuk, oyunlar aracılığı ile saldırganlık duygularını kimseye zarar vermeksizin ifade etmeyi öğrenir.
10. Endişelerini kontrol altına alır.
11. Zaman zaman içine düştüğü çaresizlik duygularından ve korkularından kurtulur.
12. Suçluluk duygusundan kaynaklanan davranış ve düşüncelerini açığa çıkarır.
13. Deneyimlerini geliştirir ve öğrendiklerini pekiştirir. Yaşıtları ile birlikte olmanın zevkini tadarken, onlarla geçinmenin de yollarını keşfetmeyi öğrenir.

 

Çocukların oyun etkinlikleri ve kullandıkları oyuncaklar, onların çocukluğunun önemli bir parçasıdır. And’a (1974) göre; çocuğun en önemli işi oyun, en önemli aracı ise oyuncaklarıdır. Ancak, çocuğun yaşamında son derece önemli olan oyun ve oyuncaklar; teknolojik gelişmeler sonucunda, günümüzde şekil, biçim, oynanan ortam, oynanılacak kişi sayısı ve gerekli araç ve gereçler bakımından değişmeye başlamıştır (Başal,. 2007).

 

Eskiden oynanan oyun ve oyuncaklar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de şekil değiştirmiş ve eski oyuncakların yerini bugün yap-bozlar, legolar, uzaktan kumandalı oyuncaklar, Barbie bebekler, robotlar, atari ve bilgisayar oyunları almıştır. Bu oyuncakların bazı zihinsel yararlarının olmasının yanı sıra, çocuğun sosyal gelişimini olumsuz da etkileyebilmektedir (Yavuzer, 1993).

 

Bugün birçok ülkede, teknolojinin gelişimine bağlı olarak yeni oyuncaklar geliştirilirken, eski oyuncaklar ve dolayısıyla da oyunlar koruma altına alınmaya çalışılmaktadır. Böylece, o kültüre özgü oyun ve oyuncaklar nesilden nesle aktarılarak somut olmayan kültürel miras korunmuş olmakta ve gelecekteki çocuk kültürü araştırmacıları, çocuk eğitimcileri ve akademisyenleri çocukluk tarihi araştırmalarında bu birikimlerden yararlanmış olacaklardır. Cengiz’e (1997) göre, oyunlar, içinde yaşanan kültürün yapısının ve özelliklerinin yorumlanabilmesini sağlayan bir pencere açtığı için, kültür çözümleme çalışmalarının en önemli malzemelerindendir ve bu nedenle araştırmacılar için bu konu özellikle araştırmaya değerdir. Zengin bir kültürel miras olarak karşımızda duran ve özellikle eğitsel amaçlarla kullanılabilecek bu oyunları yaratıcı bir biçimde değerlendirmek, bunlardan ulusal bir eğitim malzemesi oluşturacak yolları araştırıp bulmak bizlere düşen en önemli görevdir.

 

KAYNAKÇA
Akandere. M. Eğitici Okul Oyunları. Ankara Nobel Yayınları, 2004. And, M. Oyun ve Bügü. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 1974.
Başal, H.A. “Geçmiş Yıllarda Türkiye’de Çocuk Oyunları”. Bursa: Eğitim Fakültesi Dergisi, XX (2), 2007, ss.243- 247.
Başal, H.A. Geçmişten Günümüze Türkiye’de Geleneksel Çocuk Oyunları. İstanbul: Morpa Yayınları, 2010.
Cengiz, S.A. “Karadeniz Ereğli Örneğinde Çocuk Oyunlarının Halk Bilim Açısından Değerlendirilmesi”, Çocuk Kültürü, I. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi Bildirileri. Ankara: Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, 1997, ss. 441-476.
Gander M. J. ve H. W. Gardiner. Çocuk ve Ergen Gelişimi. Üçüncü Baskı. Yayıma Hazırlayan: B. Onur. Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 1998.
Özdoğan, B. Çocuk ve Oyun. Genişletilmiş Üçüncü Baskı. Ankara: Anı Yayıncılık, 2000.
Sağlam, T. “Türk Çocuk Oyunlarında Ritüel Ögeler”, I. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi Bildirileri. Ankara: Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, 1997, ss. 416-441.
Yavuzer, H. Anababa ve Çocuk. Yedinci Baskı. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1993.
Yavuzer, H. “Doğal Harika Bir Tedavi: Oyun”. Evde ve Okulda Mutlu Çocuk Yetiştirmenin Temelleri. Dördüncü Baskı. İstanbul: Çocuk ve Aile Kitapları, 2003.


YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.