Logo

Hasan Ali Yücel’in bilinmeyen yönleri

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Pazartesi, 19 Haziran 2017 15:56 tarihinde oluşturuldu



Dr. Sakin ÖNER
sakin_onerHasan Ali Yücel (1897-1961), Türk eğitim hayatının en başarılı Milli Eğitim Bakanıdır. Özellikle döneminin ülke şartlarına göre kırsal kesimin öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere planlanan Köy Enstitülerini hayata geçirerek, eğitim ve toplum hayatımızda büyük etki yapmıştır. Fakat İkinci Dünya Savaşı’nın değişen şartları ve çok partili hayata geçişin sancıları sonucunda oluşan ideolojiler kargaşasından, Yücel de nasibini almıştır. Bu yüzden, maalesef toplumumuzun bir kesimi tarafından komünist ve din düşmanı olarak tanınmış ve tanıtılmıştır. Halbuki Hasan Ali Yücel’in özelini incelediğinizde, orada millî ve dinî hassasiyeti yüksek bir kimliğin gizli olduğunuzu görürsünüz.

hasan_ali_yucel_1MİLLî VE DİNî DUYGULARI YÜKSEKTİ
Milli duyguları yüksek olan Hasan Ali Yücel, Vefa Sultanisi(Lisesi) son sınıf öğrencisi iken askere çağrılmış ve 11 Nisan 1915’te öğrenimine ara vererek Çanakkale Savaşlarına katılmıştır. Bu yüzden 1915-1916 öğretim yılında mezun olmuştur. Yücel, Vefa Lisesi’nde öğrenci iken okulun Tenis takımında spor yapan başarılı bir öğrenciydi. Sınıf arkadaşı şair ve yazar, Akbaba dergisinin kurucusu Yusuf Ziya Ortaç’ın ifadesine göre Yücel, “zeki, çalışkan ve hırslı bir öğrenci”dir.
Yücel, en büyük başarıyı, Ulûm-ı Diniyye(Dinî İlimler) dersinde göstermiştir. Muallim Süleyman Efendi’den 10 (Aliyulâ) almış ve İmtiyaz Belgesi(Takdirname) ile ödüllendirilmiştir. O tarihte sultani öğrencilerine başarısına göre üç ödül verilirdi: Aferin, Tahsin(4 Aferin), İmtiyaz(8 Aferin).
Yücel, özellikle çocuklarımızın milli duygularını güçlendirmek için milli konularda çocuk şiirleri yazmıştır. Bunlara bir örnek olarak 1940’lı yılların İlkokul Türkçe kitabında yer alan “Bayrağım” şiirini gösterebiliriz. Şiir şöyle:
Atalarım, gökten yere
İndirmişler ay yıldızı,
Bir buluta sarmışlar ki
Rengi şafaktan kırmızı

Onun ateş kırmızısı
Ne gelincik, ne de gülden,
Türk oğlunun öz kanıdır
Ona bu al rengi veren

Ay yıldızı, gökyüzünün
Ayla yıldızından yüksek
Türk'ün alın yazısıdır;
Türk'tür onu yükseltecek

Vazifemdir bayrağımı
Üstün tutmak her bayraktan.
Can veririm, kan dökerim
Vazgeçemem ben bu haktan

hasan_ali_yucel_2BAKANLIĞI VE İFTİHAR KİTAPLARI
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü ve Yüksek Muallim Mektebi Mezunu olan Hasan Ali Yücel, 1939-1946 yılları arasında sekiz yıla yakın Milli Eğitim Bakanlığı yapmıştır. Bu kısa sürede; Ankara Fen Fakültesi'nin kuruluşunu, Yüksek Mühendis Okulu'nun İTÜ'ye dönüştürülmesini, Ankara Tıp Fakültesi'nin kurulmasını, Köy Enstitüleri'nin açılmasını, Doğu ve Batı edebiyatlarının en önemli dört yüzü aşkın klasik eserinin Türkçeye çevrilmesini, ilk telifli Türkçe ansiklopedi olan İnönü Ansiklopedisi'nin ön çalışmalarının başlamasını, Devlet Konservatuvarı'nın kurulmasını ve Türkiye'nin UNESCO'ya girişini gerçekleştirmiştir.
Yücel’in eğitimdeki örnek uygulamalarından biri de, bakanlığı süresince her yıl ülkemizdeki tüm ortaokul ve liselerin her sınıfında iftihara geçen öğrencilerin resimleri, baba adı ve mesleği ile kimlik bilgilerini, büyük boy birinci hamur kağıda basılı “İftihar Kitabı”nda toplayarak bu öğrencilere ödül olarak dağıtmasıdır. Ayrıca her kademede arka arkaya üç yıl iftihara geçen öğrencilere ise, hem “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri” kitabını armağan etmiş, hem de bir kutlama mektubu göndermiştir.

Yücel’in arka arkaya üç yıl iftihara geçen öğrencilere gönderdiği mektuplara örnek olarak, Vefa Lisesi’nden 1948-1949 öğretim yılında mezun olan Doğan Şahin’e Karagümrük Ortaokulu öğrencisi iken gönderdiği mektubu gösterebiliriz.

Ankara; 17.12.1945

Doğan Şahin
Karagümrük Ortaokulu öğrencilerinden, No: 25
İstanbul

Ahlakta ve çalışkanlıkta bütün okul arkadaşlarınıza örnek olarak arka arkaya üç yıl iftihar levhalarına ve iftihar kitaplarına girmekle analarınızın, babalarınızın, öğretmenlerinizin ve milletin iftiharlarını kazandığınız için bu yıl size en kıymetli bir varlığı emanet etmiş olan “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri”ni armağan ediyorum.

Bu kitapta bugün bütün dünyanın sevip saydığı Devlet ve Milletimizin nasıl bir felaketten kurtarıldığını ve ne yüksek bir varlığa sahip kılındığını okuyup öğreneceksiniz.

İçimden kuvvetle şunu dilerim ki, sizler de Atatürk’ün çocukları olarak aziz Türk milletine böyle büyük hizmetler göresiniz ve girdiğiniz hayat sahalarında onun gibi büyük insan olasınız.

Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel(İmza)

Karagümrük Ortaokulu’ndan sonra Vefa Lisesi’ne kaydolan Doğan Şahin, burada da her yıl iftihara geçmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni de başarıyla bitirerek İnşaat Yüksek Mühendisi olmuştur. Bir süre İTÜ’de Asistanlık da yapan Şahin, halen başarılı bir iş adamı olup Hacıbekir Lokumları firmasının Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmaktadır. Doğan Şahin 3 Ekim 1961 tarihinde Fransa’dan İngiltere’ye Manş Denizi’ni yüzerek geçen ilk Türktür. Şahin, aynı zamanda Türkiye Maraton Yüzme Şampiyonu olmuştur. Sayın Şahin’in bu başarı grafiğinde, mutlaka Hasan Âli Yücel’in bu özel mektubunun da katkısı olmuştur.

TASAVVUFİ YÖNÜ VE MEVLEVİLİĞİ

Hasan Ali Yücel’in bilinmeyen bir tarafı da, tasavvufi yönü de Mevlevi oluşudur. Babası Ali Rıza Bey Mevlevi Şeyhi idi. Yücel, çocukluk yıllarından itibaren yetiştiği Yenikapı Mevlevîhanesi'nde soluklanan ruhi ve manevi havayı benimsemiş samimi bir Mevlâna hayranıdır. Hasan Âli Yücel’in tasavvufi yönü ve Mevleviliği konusunda daha geniş bilgi için, Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar’ın Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanan “Hasan Ali Yücel’in Tasavvufi Dünyası ve Mevleviliği” isimli kitabı ile TDV İslam Ansiklopedisi’nin 44. Cildindeki (Yücel, Hasan Ali) maddesine bakınız.

Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar’a göre Yücel, "Debussy'yi ve Wagner'i seven, Mahur Beste'yi yaşayan, iki medeniyet arasında gidip gelen, aklıyla Batı’da, gönlüyle Doğu’da olan bir düşünce adamıdır. Kökleri Osmanlılar’a dayanan ve Cumhuriyet’e intikal eden son Osmanlı neslinin temsilcileri arasında yer alan Hasan Âli Yücel, çok yönlü bilgiye ve kültüre sahip bir aydın, deneme yazarı, edebiyat ve maarif tarihçisi olarak temayüz etmiştir. Yenikapı Mevlevîhânesi’nde edindiği tasavvufî terbiyenin “kalb-i selîm”ini süslediğini, yine bu muhitte “zevk-i selîm”inin ilk kıvılcımlarını kazandığını söyler. Hasan Ali, Türkiye’nin çağdaş düşünce tarihinde imanla aklı, metafizikle fiziği, mistisizmle rasyonalizmi dengeleyen bir düşünürdür”.

Yüce Atatürk’ün de, Hz. Mevlâna’nın fikirlerine büyük bir saygı ve hayranlık duyuyordu. Dokuz defa Konya’yı ziyaret etmiş ve her seferinde mutlaka Hz. Mevlâna’nın türbesini ziyaret etmiştir. Bir ziyareti sırasında Hz. Mevlâna'ya sevgi ve saygısını şöyle ifade etmiştir: “-Ne zaman bu şehre gelecek olsam, içimde bir heyecan duyarım. Hz. Mevlâna, düşünceleriyle benliğimi sarar. O çok büyük bir dahi, çağları aşan bir yenilikçi... Mevlâna, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatördür”.

Atatürk, Cumhuriyet'in ilanından sonra, tekke ve türbelerin kapatılması için hazırlıklar yapılırken, Başbakan İsmet İnönü'ye "Mevlâna Dergâhı ve türbesinin kapatılmayarak kendi eşyası ile birlikte müze olarak düzenlenmesi ve ziyarete açılması" emrini vermiştir. Atatürk, 18 Şubat 1931 tarihinde Konya'ya 9'uncu defa geldiği zaman, Konya'da 11 gün oturmuş, bu arada 21 Şubat 1931 Cumartesi gününü tamamen Mevlâna Müzesi'nde geçirmiştir.

Bu ziyaret sırasında Atatürk, müze müdürünün odasına girer girmez, niyaz penceresi üzerindeki rubaiyi görmüş, Farsçayı çok iyi bilen Hasan Ali Yücel'e tercümesini yaptırmıştır. Atatürk tercümedeki: "Ey keremde, yücelikte ve nur saçıcılıkta güneşin, ayın, yıldızların kul olduğu sen. Garip âşıklar, senin kapından başka bir kapıya yol bulmasınlar diye, öteki bütün kapılar kapanmış, yalnız senin kapın açık kalmıştır." ibaresini işitir işitmez şöyle demiş: "Hz. Mevlâna'nın büyüklüğü burada bir kere daha kendini gösterdi... Dergah ve tekkelerin kapatılması kanunu çıkar çıkmaz İsmet Paşa'ya, “Mevlâna dergâhı ve türbesini kendi eşyası ile müze haline getir” emrini vermiştim. Görüyorum ki, şu okuduğumuz rubainin hükmünü yerine getirmişim. Bakınız ne kadar mükemmel bir müze olmuş..."

1950’de aktif siyaseti bırakan Yücel, deneme yazılarıyla memleket meselelerini dile getirmeye devam etmiştir. 1952’den itibaren Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan denemelerini ve Millî Eğitim’le ilgili meseleleri ele aldığı yazılarını kitap haline getirmiştir. 1956’da İş Bankası Kültür Yayınları’nın yönetimiyle görevlendirilmiş ve birçok kitabın yayınını gerçekleştirmiştir.1959-1960’ta Tahran Üniversitesi’nin davetiyle İran’da bulunmuş, 27 Mayıs 1960 İhtilâli’nin ardından Millî Eğitim Planlaması Komisyonu ’nda görev almıştır. 26 Şubat 1961’de İstanbul’da vefat etmiş ve Ankara’da Cebeci Asrî Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Ruhu şâd olsun, nurlar içinde uyusun.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.