Logo

Salim Ünsal: Üniversite tercihleri ve tuzaklar

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Salı, 23 Temmuz 2019 13:01 tarihinde oluşturuldu



Salim Ünsal – Eğitim Uzmanı
salim_unsalHer yıl üniversite tercihleri başladığında teknik tercih kavramları üzerinden adayların şanslarını azaltıp artırmalarını konuşuruz. Aslında belirlenen resmi tercih bildirim sürecine gelinceye kadar adayların ilgi, yetenek ve kişilik özelliklerine uygun meslekler konusunda kararlarını verdiklerini varsayarız.
Peki! Gerçeklik böyle mi? Tercih bildirimleri başladığında tüm adaylar için işin sadece teknik kısmı mı kalıyor?
Tabi ki hayır!
Aday zihninde tercih dendiğinde en net şekillenen şey puanlar ve sıralar ile bu puan ve sıralarla erişebilecekleri programların neler olduğunu bilmeleridir. Kusurlu bir tercih algısıdır bu aslında. Zira kişilik özellikleri ile kesişmemiş, örtüşmemiş tercihler adayları hatalı adreslere yolcu etmeye adaydır. Her yıl 500 bin üzerinde adayın üniversitede okuyorken yeniden sınava girmesinde bilinçsizce yapılan ve sadece tekniğe dayanan tercihin en büyük paya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Aday, puanının yettiği, sırasının kafi geldiği her programda başarılı olabilme şansını yakalayamayabilir.
İşte bu nedenle teknik tercihe geçmeden tercihin elzem olan psikolojik, sosyolojik, epistemolojik süreçlerinin çok iyi tanzim edilmesi, incelenmesi, aday açısından yeterliliklerin tespit edilmesi çok önem arz ediyor.
Bu yazıda biz, sizleri işbu süreci başarıyla tamamlamış bir aday olarak kabul edip, hangi teknik ayrıntılara dikkat ederek tercihlerinizi yapmanız gerektiğini konuşacağız. Bunu konuşurken de içinde bulunduğumuz yılın nev-i şahsına münhasır ayrıntılarını da dikkate alacağız.
Sistem değişiminin olduğu yıllar tercihin sancılı olduğu yıllardır. Bunu 2018 yılında yaşadık. Bu yıl gerek sınav sisteminde, gerekse tercih sisteminde kayda değer bir değişim yaşanmadı. 2018’de kurgulanan sistem ile 2019 yılının süreçleri işliyor. Hakeza sınav yaşandı, bitti ve gördük ki sistemin sınav ayağında geçen yıldan bu yıla sadece soru zorluk kolaylığı açısından bir farklılık yaşanmış, onun dışında bütün parametreler aynı. Tercih işlemleri açısından da yıl içinde farklı bir karar ile karşılaşmadık. Hatta yargı reformu ile hukuk barajlarının düşürülmesi ve kontenjanların azaltılması gündeme gelmişti. Bu bile kılavuza ve tercihe yetişmedi.
Tercih sürecinde kurallar değişmeyip bir önceki yılın verileri de sağlamca elimizde duruyorsa o yılın teknik tercihi aday ve tercih uzmanları açısından çok daha kolay olur. Sağlam referanstır bir önceki yılın verileri. Çok kayda değer değişimler de olmaz. Üç aşağı, beş yukarı önceki yılın değerlerine yakın sonuçlar çıkar. O halde teknik tercihin ilk kuralı geçen yılın verilerini önüne koymak, işe oradan başlamaktır.
İkinci olarak her ne kadar önceki yılın verileri sağlam bir referans olsa bile her yılın kendi gerçekliği sonuçlara damgasını vurur. Bazı programlara ilgi artar, bazı programlara ilgi azalır, bazı programların kontenjanı artar, bazılarınınki azalır. Yani özetle her yılın arz talep dengesi birbirinden farklı olabilir. İşte bu nedenle önceki yılın verilerini noktasal olarak değil düzlemsel olarak ele almak gerekir. Webden bir ürün ararken nasıl ki bir alt ve üst limit belirliyorsanız tercihleri de bu alt ve üst limitler arasından oluşturmanız gerekir. Buna biz mesleki jargonda geniş yelpazeden seçim yapmak deriz.
Bir adayın en fazla 24 tercih bildirim hakkı var ve bu az bir tercih sayısı değil. ÖSYM’nin her yıl yayınlanan tercih istatistiklerinde adayların ortalama 14-15 tercihle süreci noktaladıklarını, diğer bir ifade ile ancak 14-15 tane yazacak yer bulabildiklerini gösteriyor. Tavsiyemiz elbette verilen hakkın tamamını adayın kullanması yönünde ama eğer daha az tercihle süreç noktalanacaksa her bir programın sıra ve puan gibi teknik değerleri birbirine yakın olan yerlerden değil belli bir ritmik uzaklıkla seçilmeli. Bütün tercihlerin aynı sırlama değeri etrafında toplanması şans faktörünü son derece azaltır.
Her yılın klasik sorusu, puan mı yoksa sıralama mı?
Üniversiteye yerleşmede kullanılan sistem bize puanın göreceli bir değer olduğunu ve adayın referans alınacak gerçek gücünü yansıtmayacağını gösteriyor. Sıralamanın ise yine sistem gereği daha güvenilir bir referans değeri olduğu biliyoruz. Neden? Çünkü YKS aslında bir sıralama sınavı. Puan yeterliliğini sadece baraj puanları itibariyle sorgulayan bir sistem… Puan büyük görünürken değersiz olabilen ya da küçük görünürken daha değerli olabilen bir rakam. Sıralama ise her koşulda değerini koruyabilen bir rakam. Bu nedenle teknik tercihi puanla değil sıralama ile yapmanızı şiddetle öneriyoruz.
Teknik tercihin bir diğer filtresini ise üniversite türlerini belirlerken koymalısınız. Kılavuzda devlet, vakıf, Kıbrıs ve yabancı üniversiteler bulunuyor. Devlet dışındaki üniversiteler burslu programları değilse zaman ve emek dışında bir de ayrıca bütçe gerektiriyor. Bu bütçenin tercih listesini oluşturmada önemli bir gündem olması gerekiyor. Bütçe yeterliliği olmayan programların elenmesi, yetenlerin ise tercih havuzunuzda toplanması gerekiyor. Bu bütçeyi ikametiniz dışındaki bir yerde ücretsiz bir okula yerleştiğinizde yapacağınız yaşamsal harcamalar ile kıyaslayarak belirlemenizde yarar var.
Teknik tercihin bir diğer ayrıntısı eğitim hayatınızı hangi il, ilçe veya kasabada sürdüreceğinize karar vermek. Metropollerdeki programlara daha yüksek puanla, küçük kent ve kasabalardaki programlara ise daha düşük puanlarla girilebiliyor. Ancak o lokasyonda sadece okulda yaşamınızı sürdürmeyeceğinizi, gideceğiniz kentin yaşamına ne ölçüde ayak uyduracağınızı da dikkate almanız gerekiyor. Ayrıca o kent veya kasabada öğrenciye sunulan olanakların neler olduğu da bu belirlemede önemli bir rol oynaması gerekiyor.
Tercih listesinin 1. Sırasındaki program sizin için ne denli önemliyse son sırasındaki program da bir o kadar önemlidir. Adayların en yaygın hatalarından biri ilk birkaç tercihi çok özenle yapıp, son sıralardaki tercihleri özensiz bir şekilde yerleştirmeleri. Son sıradaki tercihleri de çok dikkatli ele almanız ve onayınızdan geçmeyen hiçbir programın listeye alınmaması gerekiyor. Kısaca o listede yer alan hiçbir program sizi mutsuz etmemeli.
Tercih aynı zamanda bir şans işidir de. Kesin yerleşirim hükmü ile seçim yapmak bazen hayal kırıklığı ile de noktalanabilmektedir. Yaptığınız her tercihin, bildirdiğiniz her listenin bir miktar risk barındırdığını da unutmamak gerekiyor.
Yeni açılan programlar geçmişte adayların ilgisini çok çekmediğinden ilk yıl daha düşük puanlarla öğrenci alabilirlerdi. Oysa günümüzde adaylar ilk kez öğrenci alacak programlara da mutlaka tercih listelerinde yer veriyorlar ve bu programların puan veya sıraları da beklenenden daha yüksek çıkabiliyor. Yeni programları seçerken eşdeğer üniversitelerdeki eşdeğer programları referans alarak listeye almakta ve konumunu tayin etmekte yarar var.
Önceki yıl beklenenden çok düşük puanı oluşan programlar da adayların fazlaca ilgisine mazhar olabiliyor. Bu nedenle geçen yıl muadilleri ile fazlaca puan farkı oluşmuş programların bu yıl o farkı kapatabileceği riskini dikkate alarak seçim yapmanız gerekiyor. Buna Hitit Tıp sendromu diye bir isim de verebiliriz mesela…
Tercihlerde adayların salt program kontenjanlarına da baktığını biliyor, kontenjanı yüksek olanı yazayım ki şansım artsın deyip düşük kontenjanlı yerleri daha az adayın seçtiğini görüyoruz. Çoğu aday bu mantıkla düşünüp listesini bu referans ile oluşturunca kontenjanı yüksek olan yerlerde bir tercih yığılması yaşanabiliyor. Bunun sonucunda da bu programlar beklenenden daha yüksek bir puana son öğrencisini alıyor ve taban puanını yüksek bir puanla noktalıyor.
Üniversitelerin ve programların bir önceki yıl oluşan taban puan ve sıraları o üniversitenin niteliği açısından yegane bir ölçüt değil. Özellikle metropollerde sosyal yaşamın zenginliği, öğrenciye sunulan eğitim dışı olanaklar bu puanların oluşmasında önemli etkenlerden biri. Salt puan veya sıraya bakarak üniversitenin niteliğine ilişkin bir önyargıdan uzak durmanız gerekiyor.
Adayların tercih derealizasyonu da yaşamamasını arzu ediyoruz. Aynı tercih listesinde birbiriyle uyumlu olmayan, aynı yetenekleri gerektirmeyen farklı tercihlerin olması adayın henüz karar veremediğinin de bir göstergesi. Bir milyon shop gibi bir tercih listesi sunmak adayın ileride eğitimi yarıda bırakabileceğinin de bir işareti. Listenizin bir karakteri olması gerekiyor.
Üniversite denince ülkemizde akla ilk gelen programlar lisans programları. Adaylar sanki lisansları tercih listesinde bitirmeden önlisans programlarına gitmemeleri gerektiğini düşünüyor ve böyle bir önyargı ile 2 yıllık meslek yüksekokullarına yaklaşıyorlar. Bu da önemli hatalardan birisi. Bazı 2 yıllık programların 4 yıllık lisans programlarından istihdam olanakları bakımından daha iyi durumda olduğunu biliyoruz. Adayın iş hayatına daha kısa yoldan erişmesine de olanak sunuyor bu meslek programları. Ayrıca lisans programlarına göre daha uygun bir bütçe ile okunabiliyor.
Adayların düştüğü en önemli tuzaklardan biri de kazanmış gözükmek adına kendini ifade etmeyen, ilgisini çekmeyen bir programa yerleşmek. Ailesine, arkadaşlarına ve yakın çevresine “bu yıl da yerleşemedi” dedirtmemek için düşünülmeden tartışılmadan yapılan tercihler hiç de gelecek vadeden tercihler değil. Her adayın tercihi öncelikle kendisi için yapması, başkalarını mutlu etmek adına tercih yapmaması gerekiyor. Mezuna kalmak da bu sistemin bir parçası. Yeter ki aday sonraki yıl doğru bir hazırlık süreci geçirebilsin…
Teknik tercihin ayrıntıları bunlarla da sınırlı değil. Pek çok tuzaklar var. Neler mi?
• Puan ve sırası yeterli olsa dahi tek tercih yapmak
• Daha alt başarı düzeyinde tercih edebileceği programlar olmasına rağmen tercihi kendi sınırında kesmek!
• Farklı puan türlerinden yapılan tercihleri teknik olarak doğru sıraya koyamamak
• Vakıf üniversitelerinin burs oranları ile yetinip, reel değerleri hakkında fikri bulunmamak !
• UOLP programlarını ücretsiz bir devlet üniversitesi programı sanmak!
• Üniversiteye bağlı meslek yüksekokullarının hepsinin kent merkezinde olduğunu düşünmek,
• Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan programları tercih tablolarında aramak
• Sadece kız veya sadece erkek öğrenciye açık programları seçerken cinsiyet faktörüne dikkat etmemek
• MTOK mühendisliklerini seçebilme hakkı olmayanların bu mühendislik dallarını tercih listesine alması
• Kontenjanı sadece KKTC uyruklu öğrencilere açık programları tercih listesinde bulundurmak
• Bölümlerin eğitim, iş ve istihdam gibi faktörlerine tav olup, akademik yetenekleri ve becerileri sorgulamamak
• Önlisans programlarının akademik kariyer kazandırma becerisine karşı önyargılı yaklaşmak.
• Açıköğretim programlarına yerleştiğinde bir sonraki yıl OBP kaybına uğramayacağını düşünmek
• Meslek yüksekokulu tercihini sadece ileride dikey geçiş yapabilme umuduna bağlamak
• Fiziki yeterlilik ve sağlık koşulları uygunluğu gerektiren dalları incelemeden tercih etmek
• Akademik tercihleri aile baskısından özgürlüğe kaçış gibi algılayıp daha uzak yerlere öncelik vermek
Bunları çoğaltmak mümkün…
İşte tüm bu yazdıklarımız ışığında hiç de kolay olmayacak yoğun, meşakkatli, stresli ve bir o kadar da bitsin artık şu tercihler diyeceğimiz bir sürece giriyor olacak tüm adaylar. Doğru kararlar vermeye ve doğru kararlar almaya muhtaç bir süreç…

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.