Logo

PISA İyi Oluş (Well-Being) Sonuçlarının Değerlendirilmesi ve Okullar İçin Öneriler

Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Cumartesi, 20 Mart 2021 13:31 tarihinde oluşturuldu



Neriman Öztürk / Okan Üniversitesi Eğitim Yönetimi Doktora Öğrencisi / Eğitim Uzmanı

neriman_ozturk“Uluslararası Öğrenci Değerlerndirme Programı” (Programme for Inernational Student Assessment) PISA, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir 15 yaş grubunda yer alan öğrencilerin başarılarını sınayan bir sınavdır. Şu anda sınav 3 yılda bir 80 ülkede uygulanmaktadır. Yaklaşık 2 saatlik bir sürede öğrenciler fen, matematik ve okuma sorularını cevaplamakta ve bir öğrenci anketini yanıtlamaktadırlar.

2015 yılında ise akademik başarıyı ölçmenin yanı sıra well-being (iyioluş) göstergeleri de değerlendirmeye dahil edilmiş, öğrencilerin öznel iyi oluşlarını akademik başarıları ile birlikte analiz edilmiştir. Sonuçlar ise oldukça çarpıcı ve vahim. 2015 PISA sonuçlarına göre Türkiye 72 ülke arasında öğrencilerin öznel iyi oluş göstergeli bakımından son sırada yer aldı.

pisa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



2018 yılında ise 79 ülke arasında yine son sırada yer aldı.

pisa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Peki iyi oluş nedir? Mutlulukla bir ilişkisi var mıdır? Nasıl ölçülmektedir? Akademik başarı ile ilişkisi nedir ve nasıl geliştirilebilir? Bu soruların yanıtlarını bulmak üzere hem iyi oluş literatürünü hem de mutluluk üzerine yapılan bilimsel çalışmalara göz attım. Okulların iyi oluş geliştirme stratejileri ve yol haritalarını inceledim ve aslında biraz göz ardı edilmiş, beki de yeterince önemsenmemiş bir konu olan eğitimde iyi oluş konusunu masaya yatırmaya karar verdim.

İYİ OLUŞ (WELL-BEING) NEDİR?

Öncelikle iyi oluş (well- being) kavramı ile mutluluk kavramlarının birbirinden farklı olduğunu belirtmekte yarar var. İyi oluş, tek bir alanda tek bir gösterge ile doğru şekilde ölçülemeyen karmaşık, çok boyutlu bir yapıdır.Mutluluk, daha kısa vadeli ve mantıksal olarak sürdürülemeyen bir durumu ifade ederken, iyi oluş, daha dayanıklı ve istikrarlı bir kavramdır. Mutluluk, çevreye ve koşullara bağımlı ve tepkiselken, iyi oluş tepkisel değildir, başarıya ve iyi işleve neden olmaktadır.

İyioluşun temelleri son on yılda ortaya çıkan “Pozitif Psikoloji” alanındaki çalışmalarla atılmıştır.“Pozitif psikoloji” kavramı ilk kez 1950’lerde Abraham Maslow tarafından kullanılmıştır. Antik Yunanda Aristotales iki tür iyi oluştan bahsetmektedir. İlki kısa süreli hedonikiyi oluş, diğeri ise uzun süreli eudaimonic iyi oluştur. Günümüze geldiğimizde Martin Selingman’ın iyi oluş modeli karşımıza çıkmaktadır. Selingman, üç yaşam şekli tanımlamıştır: Tatmin edici yaşam (hedonik yaşamla benzer), engaged yaşam (akışta olma) ve anlamlı yaşam (Aristo’nun tanımladığı uzun süreli iyi oluşa benzer). Selingman kısaca PERMA olarak ifade edilen iyi oluş modelinde iyi oluşun şu boyutlarını tanımlamıştır: P (Positive Emotion: Olumlu duygular); E (Engagement: etkileşim); R (Relationship: İlişki); M (Meaning: Anlam) ve A (Accomplishment: Başarı)

pisa

                                                                                                       











 

 




İyi oluşu ölçmeye yönelik OECD’nin “How’s Life?” (Hayat Nasıl Gidiyor) çerçevesi2 başlık altında 11 iyi oluş boyutu tanımlamaktadır.Bunlardan ilki “Yaşam Kalitesi” diğeri ise “Maddi Koşullar” dır. “Yaşam Kalitesi” başlığı altında sağlık durumu, iş-yaşam dengesi, eğitim ve beceriler, sosyal bağlantılar, sivil katılım ve yönetişim, çevresel kalite, kişisel güvenlik ve öznel iyi oluş yer alırken, “Maddi Koşullar” başlığı altında gelir ve servet, işler ve kazançlar ve barınma yer almaktadır. Bu çerçeve yetişkin yaşamına odaklanmaktadır. Sonuçlar içerisinde dikkat çeken konulardan biri “başkalarına güven” boyutunda Türkiye’nin en alt sırada yer almasıdır.

pisa











 

 pisa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 




2020 yılında yayımlanan Dünya Mutluluk Raporu’na baktığımızda Türkiye’nin 153 ülke arasında 93. sırada yer aldığını görüyoruz. Mutluluk göstergeleri ise GSYH, yenidoğan yaşama oranı, sosyal destek, yaşam seçimleri yapma özgürlüğü, cömertlik, yolsuzluk algısı, olumlu duygular, olumsuz duygulardır.

Ergenlerin, iyi oluşlarını tanımlamada, yetişkinlerinkiyle çakışmayan farklı boyutlar vardır. Örneğin 2015 yılında 14 ve 15 yaşındaki büyük bir örneklem grubuna iyi bir yaşamın onlar için ne anlama geldiği sorulduğunda , en yaygın kullanılan beş terim "arkadaşlar", "aile", "zorbalık", "ebeveynler" ve "okul” olmuştur (The Children's Society, 2015).

Bu noktada “öğrenci iyi oluşu” kavramını tanımlamak yerinde olur. Öğrenci iyi oluşu, kendisi, ilişkileri ve okul deneyimine dair sürdürülebilir bir pozitif ruh hali, tutum ve dayanıklılığı içermektedir. Öğrenci iyi oluşu, öğrencilerin mutlu ve doyurucu bir yaşam sürmek için ihtiyaç duydukları psikolojik, bilişsel, sosyal ve fiziksel işlerlik ve becerileri ifade etmektedir.Tanımda dikkat çekici olan, iyi oluşun, mutluluk gibi bir “olma” halinden ziyade, işlerlik ve beceriler olarak tanımlanmasıdır. Bu da bize iyi olşun öğrenilebilir ve öğretilebilir bir beceri seti olduğunu söylüyor.

Peki bu beceri seti neleri kapsamaktadır? Öncelikle öğrencilere iyi oluşun ne olduğu ve ne olmadığına dair bir farkındalık eğitiminin verilmesi yararlı olabilir. İyi oluş durumunun genel olarak ilişkilendirildiği faktörler incelendiğinde (çok paraya sahip olma, iyi bir ilişkiye sahip olma, iyi bir iş, mükemmel bir bedene sahip, lüks eşyaya sahip olma gibi) bunların sandığımız oranda iyi oluşumuzu belirlemediği bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur. Bunun nedenlerine baktığımızda ise ilk olarak “Hedonik Uyum” faktörü karşımıza çıkmaktadır. Hedonik uyum, istediğimiz bir şeye sahip olduktan kısa bir süre sonra ilk andaki kadar bizi mutlu etmemesini ifade etmektedir. Bir diğer faktör “gerçekçi olmayan referans noktaları”dır. Kendimizi sürekli başkalarıyla kıyaslamamız, bu sosyal kıyaslama çoğunlukla gerçekçi olmayan temellere dayanmaktadır. Son olarak “etki yanılgısı” faktöründen bahsetmek yararlı olabilir. Buna göre araştırmacılar, katılımcılardan öncelikle çok arzu ettikleri bir şey olduğunda ne kadar mutlu olacaklarına veya korktukları, istemedikleri bir durumla karşılaştıklarında ne kadar kötü hissedeceklerine dair öngörülerini puanlamalarını istemişlerdir. Araştırma sonucunda ise katılımcıların ne sandıkları kadar “mutlu” ne de sandıkları kadar “mutsuz” olmadıklarını, etki faktörünün abartılan bir faktör olduğunu ortaya koymuşlardır.

Peki iyi oluşumuza etki eden gerçek faktörler bunlar değilse, iyi oluşumuzu ne belirler? Berkeley Üniversitesi bünyesinde yer alan Greater Good Science Center’da yıllardır iyi oluş çalışmaları yürütülmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalar neticesinde iyi oluşumuzu belirleyen temel bileşenlerin özgecilik, farklılıkları kabul etme, merhamet, empati, bağışlama, şükran duygusu, sosyal bağlantılar, yaşam amacına ve anlamına sahip olma ve bilinçli farkındalık (mindfullness) olduğunu bulmuşlardır. Uzmanlar, iyi oluşumuzu geliştirmek için sosyal kıyaslamalardan uzak durmak, zihnin yanlış şeyler isteyebileceğinin farkında olmak, meditasyon yapmak, şükran günlüğü tutmak, anıntadını çıkarmayı öğrenmek, iyimser düşünmeyi öğrenmek ve eşyadan çok deneyime yatırım yapmamızı öneriyorlar. Okullarda yıllardır çok sağlıklı bir şekilde yürütülemeyen “Değerler Eğitimi” nin yerini belki de “İyi oluş Eğitimi” almalı ve öğrencilerin yaşam boyu sürdürebilecekleri alışkanlıkların temelleri atılmalıdır.

pisa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



PISA sonuçlarına geri dönelim. 2015 yılında ilk kez ölçülen Öğrenci İyi Oluşu, 4 temel boyut çerçevesinde ele alınmıştır:

* Öğrenci iyi oluşunun sosyal boyutu, sosyal yaşamlarının kalitesi ile ilgilidir. Öğrencilerin aileleri, akranları ve öğretmenleri ile olan ilişkilerini ve öğrencilerin okul içi ve dışındaki sosyal yaşamları hakkındaki duygularını içerir. PISA 2015'te, öğrencilerin sosyal refahının ana ölçüsü, okula kendilerinin bildirdiği aidiyet duygusudur. Öğrencilerin okuldaki sosyal ilişkilerinin kalitesi, öğrencilerin kendi bildirdikleri zorbalığa maruz kalmaları ve öğretmenlerin adalet anlayışları aracılığıyla da ölçülür.

* Öğrenci iyi oluşununbilişsel boyutu, öğrencilerin yaşam boyu öğrenenler, etkili çalışanlar ve bağlı vatandaşlar olarak günümüz toplumuna tam olarak katılmaları için ihtiyaç duydukları bilişsel temelleri ifade eder. Öğrencilerin, problemleri tek başına veya başkalarıyla işbirliği içinde çözmek için akademik bilgiyi kullanma yeterliliğini ve eleştirel düşünme ve çeşitli bakış açılarından fikirlerle yüzleşebilme gibi üst düzey muhakeme becerilerini içerir.

* Öğrenci iyi oluşunun fiziksel boyutu, öğrencilerin sağlığı ve sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi ile ilgilidir. PISA, öğrencilerin sağlık durumunu bu şekilde ölçmez. Ancak öğrencilerin ne kadar fiziksel aktivite ve düzenli beslenme alışkanlıklarına dair sorular içerir.

* Psikolojik boyut, öğrencilerin yaşamlarıyla ilgili değerlendirmelerini ve görüşlerini, okulla olan ilişkilerini ve gelecekleri için sahip oldukları hedef ve istekleri içeren psikolojik iyi oluşu ifade etmektedir.

PISA 2018’de ölçülen öğrenci iyi oluş boyutları ise şunlardır:

* Öğrencilerin yaşamlarına ilişkin genel değerlendirmesini ifade eden yaşam doyumu, öğrencilerin yaşamlarındaki anlam ve amaç;

* Öğrencilerin duyguları: öğrencilerin öznel iyi oluşlarını ortaya koymaktadır. Öznel iyi oluş, “insanların yaşamları hakkında yaptıkları olumlu ve olumsuz tüm değerlendirmeler ve insanların deneyimlerine duyuşsal tepkileri dahil olmak üzere iyi zihinsel durumlar” olarak tanımlanmaktadır.

* Öz yeterlik: bireylerin, özellikle zorlu koşullarla karşılaştıklarında, belirli faaliyetlerde bulunma ve belirli görevleri yerine getirme yeteneklerine ne ölçüde inandıkları anlamına gelir. Madalyonun öteki yüzü olan başarısızlık korkusu ie öz- yeterlik ile birlikte analiz edilmektedir.

 

pisa                             
















* Büyüme zihniyeti, bir kişinin yeteneğinin ve zekasının zaman içinde gelişebileceği inancıdır. Büyüme zihniyeti, geleneksel bir refah boyutu olan kişisel gelişim (yani sürekli kendini geliştirme hissi) ile yakından ilgilidir.

Öğrenci iyi oluşu ile ilgili değerlendirmelerde üzerinde durulması geeken bir diğer önemli konu, önemli olan şeyin öğrencilerin şu andaki iyi oluşuna dikkat etmektir. Genellikle çocukluk ve gençlik dönemi geleceğe hazırlık olarak görülmektedir. Bu da tüm zamanlarını dersler ve sosyal faaliyetlerle doldurmak anlamına gelebilmektedir. Oysa ki unutulmamalıdır ki çocukluk ve ergenlik, kendi içlerinde yaşanacak ve zevk alınacak önemli aşamalardır.Öte yandan ise öğrenci iyi oluşunun sürdürülebilirliği, şu anda ve gelecekte iyi işlev görmek için gerekli olan akademik, bilişsel olmayan ve işle ilgili becerileri edinmeye yatırım yapılmasını gerektirir.Becerilerin geliştirilmesi diğer temel sosyal etkinlikler ve boş zaman etkinlikleri ile iyi dengelenmişse ve bu tür bir gelişme destekleyici ve şefkatli bir ortamda gerçekleşirse, şu anda "iyi olmak" ile geleceğe "hazır olmak"arasında seçim yapmak gerekli değildir.


İYİ OLUŞ NEDEN ÖNEMLİDİR?

ÖĞRENCİ İYİ OLUŞUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Öğrencilerin iyi oluşlarında fak yaratan başlıca unsurlar öğretmenler, ebeveynler ve okullardır. PISA sonuçlarına göreöğrencilerin okula aidiyet hissetmelerinin önündeki en büyük engel öğretmenleriyle olumusuz ilişki algılarıdır.Daha mutlu öğrenciler, öğretmenleriyle olumlu ilişkiler bildirmişlerdir. "Mutlu" okullardaki öğrenciler (öğrencilerin yaşam doyumunun ülke ortalamasının üzerinde olduğu okullar) öğretmenlerinden "mutsuz" okullardaki öğrencilere göre daha yüksek düzeyde öğretmen desteği algıladıklarını ifade etmişlerdir. Bu önemli. Gençler güçlü sosyal bağlar ararlar ve başkalarının kabulüne, ilgisine ve desteğine değer verirler.

Çoğu öğretmen, öğrencileriyle olumlu ilişkiler kurmayı önemsiyor; ancak bazı öğretmenler zor öğrenciler ve sınıf ortamlarıyla başa çıkmak için yeterince hazırlıklı olmayabilir. Mesleki gelişimde sınıf ve ilişki yönetimine daha güçlü bir odaklanma, öğretmenlere öğrencileriyle bağlantı kurmaları için daha iyi araçlar sağlayabilir.Öğretmenlerin, öğrencilerin güçlü ve zayıf yönlerini iyi bir şekilde anlamalarına ve bu zayıflıkları hafifletmek için neler yapabileceklerine dair farkındalık geliştirmelerine nasıl yardımcı olacaklarını bilmeleri gerekir.

Değerlendirmelerin tasarımı da önemlidir. Daha kolay hedeflerle başlayan ve giderek zorlaşan daha sık değerlendirmeler, öğrencilerin önemli bir değerlendirmeye girmeden önce düşük riskli testlerde becerilerini gösterme fırsatları gibi, öğrencilerin kontrol duygusunu geliştirmelerine de yardımcı olabilir.

Öğrencilerin, ebeveynlerinin kendileriyle ve okul yaşamlarıyla ne kadar ilgilendiklerine ilişkin algıları, eğitime yönelik kendi tutumları ve çalışma motivasyonları ile de ilgilidir. Bu ilişkiler özellikle düşük performans gösteren öğrenciler arasında güçlüdür ve çoğu okul faktörünün ve PISA tarafından ölçülen diğer faktörlerin etkisinden daha güçlüdür.

Hem öğretmenlerin hem de ebeveynlerin, öğrencilerin motivasyonunu aşırı bir başarısızlık korkusu yaratmadan öğrenmeye ve başarmaya teşvik etmenin yollarını bulmaları gerekir. Sonuç olarak, öğrencilerin iyioluşunu artırmanın açık bir yolu, okulların tüm ebeveynleri çocuklarının okul hayatına daha fazla dahil olmaya teşvik etmeleridir. Ebeveynler ve öğretmenler güvene dayalı ilişkiler kurarlarsa, okullar, öğrencilerinin bilişsel ve sosyo-duygusal eğitiminde değerli ortaklar olarak ebeveynlere güvenebilirler. Planlanmış telefon veya video görüşmeleri gibi esnek iletişim kanalları açabilirler.

Öğrencilerin iyi oluşunu etkileyen bir diğer faktör internette geçirilen zamandır. OECD ülkelerinde çoğu öğrenci "İnternetin bilgi edinmek için harika bir kaynak" (% 88) ve "İnternette sosyal ağlara sahip olmanın çok yararlı" (% 84) olduğu konusunda hemfikir. Veriler aynı zamanda çoğu öğrencinin çeşitli dijital cihazları ve interneti kullanmaktan zevk aldığını, ancak bazı öğrencilerin aşırı internet kullanımının riski faktörü oluşturduğunu göstermektedir. Ortalama olarak, öğrencilerin% 26'sı hafta sonları internette günde altı saatten fazla zaman geçirdiklerini ve% 16'sı hafta içi benzer bir süreyi geçirdiklerini bildirmiştir. Katılımcı ülkelerin çoğunda, aşırı internet kullanımı - günde altı saatten fazla - öğrencilerin yaşam doyumu ve okuldaki katılımı ile olumsuz bir ilişkiye sahiptir. Siber zorbalığın artmasıyla birlikte internet, bir öğrenme aracı olduğu kadar taciz kaynağı da olabilir.

OKULLAR İÇİN İYİ OLUŞU GELİŞTİRME STRATEJİLERİ

* Okullarda iyi oluş programları aracılığıyla öğrencilere bilimsel araştırma bulguları ile desteklenerek, iyi oluşu belirleyen temel faktörlerle ilgili eğitim programlarının başlatılması;

* Olumlu bir disiplin iklimini yaratılması;

* Okulda rekabet-işbirliği dengesinin kurulması;

* İyi oluş ölçeklerinin uygulanarak öğrencilerin iyi oluşlarının akademik başarıları gibi yakından takip edilmesi;

Stres eğitiminin verilmesi, stresin biyolojik bir olgu olarak anlatılması ve bir zayıflık olarak görülmemesi; * Molalar vermenin öneminin anlatılması;

* İyi bir uyku için nelerin gerekli olduğunun öğretilmesi;

* Gevşemenin ve rahatlamanın bir lüks olarak görülmemesi, nefes tekniklerinin öğretilmesi;

* Zevk için egzersiz yapmanın öneminin anlatılması;

* Sadece keyif almak için okumanın teşvik edilmesi;

İçedönüklüğün dışadönüklük gibi doğal olduğunu iki kişiliğin de eşit değerde olduğunun benimsetilmesi;

* Aynı anda pek çok görevi birlikte yapmaya çalışmann olumsuz sonuçlarının anlatılması;

İyi oluşumuzun uyku, doğru bir beslenme şekli ve fiziksel egzersizle kontrol edilebilir olduğunu öğretmek;

* Başarısızlıkları öğrenme fırsatları olarak görmeyi öğretmek;

* Başarısızlıkla başa çıkma mekanizmaları geliştirmeleri için dışsal ödüle bağımlı olmayan esnek ve bağımsız öğrenenler olmalarını öğretmek;

Aşırı koruyucu ebeveynlere karşı stratejiler geliştirmek;

* Öğrencilerin notlardan ziyade, iyi öğrenme alışkanlıkları, azim ve cesaret gösterdikleri için övüldüğü bir okul iklimi yaratmak ;

* Öğrencileri kendi çalışmaları için sorumlu tutmak, çalıntı veya eksik bırakılmış çalışmalar için hesap sormak;

* Bilinçli farkındalık (mindfullness) eğitimi vermek;

* Zorbalık karşıtı stratejiler ve eylem planları hazırlamak;

* Sınıf ve okul etkinlikleri ile ilgili öğrencilere söz hakkı vermek;

* Okul alanlarını öğrenme hedefleriyle uyumlu hale getirmek;

 

KAYNAKLAR

 1.Dr. Martin E. P. Seligman Öğrenilmiş İyimserlik, Eksi Yayınevi, 2020.

2.Good Childhood Report, https://www.childrenssociety.org.uk/good-childhood

3.PISA 2015 Student Wellbeing Report, http://www.oecd.org/education/pisa-2015-results-volume-iii-9789264273856-en.htm

4.What School Life Means For Students Lifes, http://www.oecd.org/education/pisa-2018-results-volume-iii-acd78851-en.htm, 2018.

5.2020 World Happiness Report, https://worldhappiness.report/ed/2020/

6.“How is Life? 2020 Measuring Wel-being, http://www.oecd.org/statistics/how-s-life-23089679.htm

7.Laurie Santos, Yale University “The Science of Well- Being” course, https://www.coursera.org/learn/the-science-of-well-being

8.Keys to Wellbeing, https://greatergood.berkeley.edu/key 

 

 

 

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.