Logo

Ful Akıngüç: Z kuşağı geleceğin eğitimini yeniden kurgulayacak

Kategori: Öne Çıkanlar
Perşembe, 20 May 2021 15:21 tarihinde oluşturuldu



2011 yılında hayata geçirdikleri dijital ders yönetim sistemi CATS ile pandemide uzaktan eğitim sürecini en optimal şekilde yönettiklerini belirten İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı ve Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkan Yardımcısı Ful Akıngüç, “Kültür Eğitim Kurumları için geçmiş deneyimlerin ve doğru yatırımların çıktılarından azami düzeyde yararlandığımız ve kriz reflekslerimizi geliştirdiğimiz bir dönem oldu.” Diye konuştu. Akıngüç ile, pandemi sürecinin eğitime etkilerini, Z Kuşağının yarattığı dönüşümü ve kurumun gelecek planlarını konuştuk.

ful_akinguc_ikekFUL AKINGÜÇ’TEN…

* Dijital eşitsizliği ortadan kaldıracak politikalar doğru yapılandırılabilirse, hibrit ya da uzaktan eğitim güçlendirici bir unsur olacaktır.
* Bir yandan dijital eğitim yatırımlarımıza ağırlık verirken, öğretmen eğitimlerinin de içeriğini dönüştüreceğiz. Ek olarak eğitim, yönetim ve öğrenci tabanında kriz ve risk okuryazarlığını artıracak, yaygınlaştıracak çalışmalar gündemimizde.
* Özel okulların en büyük açmazlarından biri uzaktan eğitim-fiyat politikasını ilişkilendiren yorumları yönetmek. Bu dönemde özel okulların rakip değil refik olduklarını her daim göz önünde bulundurmaları çok önemli.
* Z Kuşağı kriz toleransı ve risk bilinci yüksek bir kuşak. Pandemiyle birlikte ikinci bir dönüşüm daha yaşadılar. Kriz ve risk deneyimleriyle Z Kuşağı geleceğin eğitimini yeniden kurgulayacak kuşak olacak.

Pandemi ile birlikte uzaktan eğitim süreçleri de eğitim sistemimizin bir parçası haline dönüştü. İstanbul Kültür Eğitim Kurumları açısından bu süreci değerlendirebilir misiniz?
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları olarak 60 yıllık kurumsal tarihimizde ulusal ve küresel çapta pek çok tanıklığımız oldu. Kriz ve risk yönetimine ilişkin önemli deneyimler edindik. Geçmiş deneyimlerimiz değerli bir rehber olsa da pandemi diğer eğitim kurumları gibi bizim için de dikkatle yönetmeye çalıştığımız, zorlayıcı bir deneyimdi. Uzaktan eğitim konusunda hem teknik hem de alışkanlıklar bağlamında görece kolay ve yumuşak bir geçiş yaptığımızı söyleyebilirim, çünkü 2011 yılından bu yana kullandığımız bir dijital ders yönetim sistemimiz var. CATS adı verdiğimiz bu platform uzun yıllardır, hem öğrencilerimiz hem de eğitim kadromuz ve aileler tarafından bilinen ve tecrübe edilmiş bir sistemdi. Dolayısıyla dijitalleşme sürecine yumuşak bir geçiş yaptık.
İletişim, süreç yönetiminde bizim için en önemli başlıklardan biriydi. “Kültür Ailesi” olarak öğrenci ve ailelerimiz başta olmak üzere tüm paydaşlarımıza en güncel ve doğru bilgiyi vermek için tüm yönetim ekibimiz ve “Korona Komisyonumuzla” birlikte çalıştık. Kampüslerimizin her açıdan sağlıklı ve güvenli olması için kurduğumuz AR-GE komisyonumuz dünyanın pek çok yerindeki örnekleri yakından takip ederek süreci yönetti. CATS ve K12 Net üzerinden Kültür Koleji ve Kültür2000 Kolejinin her kademesinde öğrencilerimiz, öğretmenleriyle online derslerini gerçekleştirdiler. Binaların kullanımından servislere, yemekten açık sınıflara, bahçeden kütüphaneye, koridorlardan asansörlere, bahçe revirlerinden klimalara kadar onlarca detayın konu edildiği tüm düzenlemeleri sağladık. Özetle pandemi dönemi Kültür Eğitim Kurumları için geçmiş deneyimlerin ve doğru yatırımların çıktılarından azami düzeyde yararlandığımız ve kriz reflekslerimizi geliştirdiğimiz bir dönem oldu.

HİBRİT - UZAKTAN EĞİTİM BU ÇAĞIN BİR GEREĞİ ve GERÇEĞİ
Uzaktan ve hibrit eğitim yeni dönemin paradigması olarak ortaya çıktı. Bu sürecin eğitim dünyasına etkilerini değerlendirebilir misiniz? Bu kapsamda İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarının gelecek planlarında neler öne çıkıyor?
Uzaktan eğitim ya da hibrit eğitim özellikle verimlilik anlamında yüz yüze eğitimle kıyaslanıyor. Bir eğitimci olarak meseleyi pandemi özelinden çıkarıp, dijitalleşen dünyanın ölçeğinde ele alırsak, hibrit ya da uzaktan eğitim bu çağın bir gereği ve gerçeği. Bilginin bu kadar hızlı erişilebildiği ve dolaşıma açıldığı bir dünyada, eğitimin zaman ve mekânın sınırları içinde kalması mümkün değil. Ancak dünya hibrit eğitimi pandemiyle tecrübe etti ve bir zorunluluk olarak yaşadı. Özellikle öğrenci ve aileler, uzaktan eğitimi bir kriz döneminde deneyimledikleri için yargılar da bu çerçevede şekillendi. Yüz yüze eğitimin önemi, verimi elbette tartışılmaz. Ancak dijital eşitsizliği ortadan kaldıracak politikalar doğru yapılandırılabilirse, hibrit ya da uzaktan eğitim güçlendirici bir unsur olacaktır. Gelecek planlarımız içinde de eğitimcinin eğitimine çok daha fazla kaynak ayırmak var. Öğrencilerin radikal değişimlerle yetiştiği bir çağdayız. Öğretmenlik mesleğinin de profili, öğretmenliğin gerektirdiği donanım ve yetenek setleri de yeniden tanımlanacak. Bu noktada dijital eğitim yatırımlarımıza ağırlık verirken, öğretmen eğitimlerinin de içeriğini dönüştüreceğiz. Ek olarak eğitim, yönetim ve öğrenci tabanında kriz ve risk okuryazarlığını artıracak, yaygınlaştıracak çalışmalar gündemimizde.

ÖĞRETMENLER DİJİTAL EŞİTSİZLİKLE MÜCADELE EDİYOR
Öğretmenler eğitim süreçlerinin en önemli bileşeni olarak öne çıkıyor. Pandemi ile başlayan yeni dönemde öğretmenler nasıl bir değişim süreci ile karşı karşıya kaldı? Kültür Eğitim Kurumları olarak öğretmenlerin yeni döneme uyumu konusunda hangi çalışmaları gerçekleştiriyorsunuz? Öğretmenlerin bu sürece uyumu için neler öneriyorsunuz?
Her ülkenin pandemiyle başetme stratejisi farklıydı. Bu stratejiler eğitim ve eğitimcinin duruşunu da belirledi. Türkiye ölçeğinde öğretmenlerin, pandemi sürecinde sağlıkçılarla birlikte en fazla emek veren kesim olduğunu söyleyebiliriz. İş ve yaşam dengeleri içiçe geçti. Evlerin içinde ebeveyn-öğretmen rolünü içiçe yaşadılar. Eğitime dair tüm pratikleri de bir anda değişti. Yeni teknolojilere uyum sürecinde ise öğrenci ve öğretmen kimliklerini birlikte taşıdılar. Öğretmenlik eğitimi ve deneyimi süresince edindikleri tüm deneyimi yeni bir alana, dijital dünyaya transfer ettiler. Beraberinde eğitim alanında yaşanan dijital eşitsizlikle mücadele vermeye çalıştılar ki bu çok ayrı bir efor, çok ciddi bir sorumluluktu. Özetle yönetilmesi, içselleştirilmesi ciddi emek isteyen bir değişim sürecinden geçtiler. Kültür Eğitim Kurumlarında öğretmenlerimizin bu döneme uyum süreçlerinde önceliğimiz sağlık ve güvenlikleriydi. Bu konuda okul müdürlerimiz ve öğretmelerimiz arasında sıkı bir diyalog ve iletişim ağı kurduk. Öğretmenlerin, bu dönemi duygusal, mental ve fiziksel olarak sağlıklı geçirebilmeleri eğitim verimliliği için de çok önemli. Bu nedenle tüm öğretmenlere bir eğitim yöneticisi olarak önerim, iş-özel yaşam dengesini mümkün olduğunca iyi kurabilmeleri, bu konuda eğitim yöneticileriyle beklenti ve talep noktasında iletişimde kalmaları. Öğrenci ve ailelerin belirsizlik baskısı yaşadıkları şu dönemde çatışma yönetimi, geri bildirim verme, kriz yönetiminde etkili iletişim, farkındalık gibi kişisel gelişim eğitimlerine de olabildiğince zaman ayırmalarını önerebilirim.

ÖZELOKULLAR RAKİP DEĞİL REFİK OLMALI
Pandemi sürecinden en çok etkilenen sektör özel okulculuk oldu. Türkiye’de özel okul sektörünün bundan sonraki gelişimi hakkında değerlendirmeleriniz nelerdir? Sektörde yaşanan zorlukların aşılması konusunda neler önerebilirsiniz?
Dünya bir krizden geçiyor. Özel okulların en büyük açmazlarından biri uzaktan eğitim-fiyat politikasını ilişkilendiren yorumları yönetmek. Bu dönemde özel okulların rakip değil refik olduklarını her daim göz önünde bulundurmaları çok önemli. Kriz döneminde eğitimin ve eğitim emekçisinin evrensel değerine ilişkin algı ancak okullar arası dayanışmayla mümkün olabilir. Bunun yanı sıra eğitim hizmetinin sürdürülebilirliğini sağlayacak teknolojik, ekonomik, sosyal politikalara daha fazla ağırlık verilmesi bu sürecin çok daha yönetilebilir olmasını sağlayacak.

MİSYONUMUZ GENÇLİĞE EĞİTİM KÜLTÜRÜNÜ KAZANDIRMAK
Kültür Eğitim Kurumları 61. Yılında köklü bir eğitim kurumu olarak sektörde önemli bir konumda bulunuyor. Bu denli köklü bir kurumun tepe yöneticisi olmak size nasıl bir sorumluluk yüklüyor? Bu çerçevede kurumun misyonunda öne çıkan noktalar nelerdir?
Kültür eğitim alanında hizmet veren bir aile işletmesi. İşimiz ve kimliğimizin temellerini duygusal yönü ağır basan iki başlık oluşturuyor ki bu da aile ve insan. Eğitim alanında hizmet veren bir aile işletmesinin yöneticisi olarak kendimi hem geçmişe hem de geleceğe karşı sorumlu hissediyorum. Aile işletmemizin kök değerlerinin korunmasını sağlamak, eğitim kurumlarımızı geleceğe taşımak misyonunu tüm iş süreçlerimizde hissediyorum. Kurucumuz ve Onursal Başkanımız İnş. Yük. Müh. FahamettinAkıngüç’ün Kültür Koleji’nin kuruluşunda kullandığı ‘Öğrencilerin Hizmetinde’ mesajı aslında Kurumumuzun misyonunu tarif eden en güçlü ifade. Bu misyon, kurumsal anayasamızın da kaynağını, temel dayanağını oluşturur. Bu noktada misyonumuz, öğrenciye bir diğer ifadeyle gençliğe, geleceğe eğitim kültürünü kazandırabilmek. Öğrenciye, gençliğe hizmet, özünde ülkenin ve dünyanın geleceğine hizmet etmektir. Bu bakış açısıyla her öğrencimize, eğitim, araştırma, toplumsal sorumluluk, bilim ve düşüncede yetkinlik, etik değerleri kazandırabilecek, çağdaş evrensel bir eğitim sunmak bizim temel misyonumuz.

KOLEJ-ÜNİVERSİTE SİNERJİSİ
İstanbul Kültür Üniversitesi Kültür ailesinin bir parçası olarak yer alıyor. Kültür Eğitim Kurumları programlarını oluştururken İstanbul Kültür Üniversitesi ile nasıl bir işbirliği yapıyor? Kurumlar arasındaki sinerjinin eğitimin süreçlerinizin kalitesine etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Kolej-Üniversite sinerjisi bizim en çok ağırlık verdiğimiz alanlardan biri. Eğitim, araştırma ve toplumsal sorumluluk olmak üzere tüm başlıklarda fikir, bilgi ve deneyim transferi yıl boyunca eğitim kademelerimizde devam ediyor. Biz Kültür olarak öğrenen bir organizasyonuz, kolej-üniversite sinerjisi de bu yönümüzü çok güçlendiren bir unsur. Üniversitemizin 2 Meslek Yüksekokulu, 8 Fakültesi, Uygulama ve Araştırma Merkezlerimizin akademik kadrosu, anaokulundan liseye tüm kademelerde, Kültür Koleji öğretmenleri ve öğrencileri için birer mentor. Bununla birlikte Kültür Koleji ve Kültür2000 Kolejimiz, üniversitemizin eğitim fakültesinde yetişmekte olan öğretmenler için bir deneyim sahası. Bu çift yönlü akış, anaokulundan üniversiteye uzanan kültür bağının etkisi eğitim, iletişim ve yönetişim süreçlerimizin tamamında hissediliyor.

Z KUŞAĞI GELECEĞİN EĞİTİMİNİ YENİDEN KURGULAYACAK
Günümüzde kurumlar Z Kuşağı olarak adlandırılan öğrencilere yönelik olarak eğitim süreçlerini yönetiyorlar. Bu sürece Kültür Eğitim Kurumları nasıl uyum sağlıyor? Z Kuşağının eğitimde yarattığı dönüşümün kodları hakkında neler düşünüyorsunuz?
Kültür Koleji’nde ilk öğrencilerimiz X kuşağıydı. Türkiye’nin X ve Y Kuşağını yetiştirirken edindiğimiz deneyimler, yeni kuşaklarla yolculuğumuzda bizim için en önemli rehber oldu. Kültür, kuruluşundan bu yana öğrenci ihtiyaçlarını ve eğitimin evrensel ilkelerini merkeze alan bir eğitim kurumu. Bununla birlikte yerel değerlerin, coğrafyanın ve kültürel kodların nesiller üzerindeki değiştirici ve dönüştürücü gücünü de önemsiyor ve eğitim hamlelerimizi bu gerçekler doğrultusunda tasarlıyoruz. Bu da kuşaklararası geçişleri daha kolay yönetmemizi sağlıyor. Z kuşağının eğitimde yarattığı dönüşüm kodlarına gelince… Z kuşağı pandemiye kadar bilgi ve iletişim teknolojilerinin şekillendirdiği bir kuşaktı. Davranışlarını, ihtiyaçlarını daha çok bu bağlamda anlamaya ve karşılamaya çalışıyorduk. Bunun yanı sıra ifade özgürlüğüne verdikleri önem, topluma ve çevreye karşı duyarlılıkları, katılımcı yapılarıyla eğitim pratiklerini ciddi ölçüde şekillendirdiler. Ancak Z Kuşağının şimdi çok önemli ve beklenmedik bir donanımı daha var ki bu yönleri yalnızca eğitimi değil iş dünyasını, bilim ve araştırma geleneğini de etkileyecek. Z Kuşağı kriz toleransı ve risk bilinci yüksek bir kuşak. Pandemiyle birlikte ikinci bir dönüşüm daha yaşadılar. Kriz ve risk deneyimleriyle Z Kuşağı geleceğin eğitimini yeniden kurgulayacak kuşak olacak.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.