Logo

Montessori eğitiminin Türkiye’de öncüsü YETEV Okulları çocukların yarınına ışık tutuyor

Kategori: Öne Çıkanlar
Pazartesi, 26 May 2025 11:07 tarihinde oluşturuldu



Hayati OKTAY
YETEV Okulları Genel Müdürü

hayati_oktay_mayis_2025* Montessori felsefesi sadece bir eğitim metodu değil, çocuğa ve onun doğal gelişim sürecine saygı duyan bir yaşam biçimi. Bu felsefeyi benimsemiş bir okul, çocuğunuzun sadece bugününe değil, yarınına da ışık tutacaktır.
* Sağlıklı nesiller yetiştirmek, ancak teknolojiyi bilinçli kullanmak ve çocuklara güvenli sınırlar çizmekle mümkündür. 
* YETEV Okulları olarak velilerimizle tam bir ekip ruhu içinde çalışıyoruz çünkü biliyoruz ki çocukların gelişimi ancak okul-aile iş birliğiyle mükemmel sonuçlar verebilir.
* Palet Montessori Akademisi bünyesinde MACTE (Montessori Accreditation Council for Teacher Education) onaylı eğitmenler yetiştirerek uluslararası standartları yakalıyoruz.

Okul öncesi eğitiminde Türkiye’de Montessori programının öncüsü bir kurum olarak uyguladığınız programlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
YETEV Okulları olarak, Montessori eğitiminin Türkiye'deki en yetkin ve nitelikli uygulayıcılarından biri olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Palet Montessori Akademisi bünyesinde MACTE (Montessori Accreditation Council for Teacher Education) onaylı eğitmenler yetiştirerek uluslararası standartları yakalıyoruz. Programımızın temelinde; çocuğun doğal gelişim sürecine saygı duyan, bireysel öğrenme hızını merkeze alan ve keşif odaklı bir yaklaşım bulunuyor.
Montessori eğitimimiz sadece sınıf içi uygulamalarla sınırlı kalmıyor; okul öncesi sınıflarımızda çocukların tüm gelişim alanlarını desteklemek için özel olarak tasarlanmış bir ekosistem sunuyoruz. Örneğin, günlük yaşam becerileri köşelerimizde çocuklar kendi kendilerine yetme becerileri kazanırken, duyusal materyallerle matematik ve dil becerilerinin temellerini atıyorlar.
21. yüzyıl becerilerini desteklemek amacıyla bilingual (çift dilli) eğitim modelimizde İngilizceyi günlük yaşamın doğal bir parçası haline getiriyoruz. Bunun yanı sıra drama, ahşap atölyesi, görsel sanatlar ve müzik gibi atölyelerle çocukların yaratıcılıklarını ve problem çözme becerilerini geliştiriyoruz. Özel olarak tasarlanmış bahçe alanlarımızda ise doğayla iç içe öğrenme fırsatları sunuyoruz.
Okul öncesi eğitimdeki bu bütüncül yaklaşımımız, Palet Türk Müziği İlkokulu Anasınıfı’nda kendini benzersiz bir şekilde gösteriyor. Burada, çocuklarımız sanat müfredatı artırılmış özel bir program ile müzikle erken yaşta tanışıyor; ritim, melodi ve müziksel ifade biçimleri hakkında derin bir farkındalık kazanıyorlar. Bu müzik temelli eğitim, onların duygusal zekalarını, yaratıcılıklarını ve grup içinde iş birliği becerilerini pekiştiriyor.


OYUN ÇOCUĞUN İŞİDİR
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız nelerdir?
Maria Montessori'nin dediği gibi, “Oyun çocuğun işidir” ve biz bu işi ciddiyetle ele alıyoruz. Montessori felsefesinde oyun, çocuğun kendini ve çevresini keşfetme sürecinin en doğal ifadesidir. Ancak burada önemli bir ayrım yapmak gerekir: Geleneksel oyun anlayışından farklı olarak Montessori'de 'amaçlı aktivite' kavramı öne çıkar. Çocuklarözel olarak tasarlanmış materyallerle çalışırken aslında hem oyun oynar hem de temel beceriler kazanırlar.
Okullarımızda bu yaklaşımı şu şekilde uyguluyoruz: Öncelikle sınıflarımız çocukların bağımsızca hareket edebileceği, materyallere kolayca ulaşabileceği şekilde düzenlenmiştir. Öğretmenlerimiz, çocukların ilgi alanlarını gözlemleyerek uygun materyalleri sunar ve rehberlik eder. Örneğin, bir çocuk “pembe kule” materyaliyle çalışırken aslında matematiksel kavramların temelini atar, boyut algısını geliştirir ve ince motor becerilerini güçlendirir.
Oyunun öğrenmedeki rolünü en iyi şekilde desteklemek için:

1.Özgür seçim ilkesini benimsiyoruz: Çocuk hangi materyalle çalışacağını kendisi seçer.
2.Kesintisiz çalışma döngüleri sunuyoruz: Çocuk istediği sürece aynı aktiviteye devam edebilir.
3.Gerçek yaşam becerilerini içeren aktiviteler sunuyoruz: Düğme ilikleme, su dökme gibi.
4.Yaş gruplarını karma olarak düzenliyoruz: Küçük çocuklar büyüklerden, büyükler küçüklere rehberlik ederek öğrenir.
Bu sistemin en güzel yanı, çocukların öğrenirken aynı zamanda mutlu olmaları ve bu mutluluğun öğrenme motivasyonlarını artırmasıdır. Oyun yoluyla edindikleri beceriler onlara hayat boyu eşlik edecek temeller oluşturur.

SAĞLIKLI SINIRLAR BELİRLENMELİ
Okul öncesi çocukların eğitiminde en çok hangi sorunlarla karşılaşılıyor? Bu sorunların çözümünde nelere dikkat edilmeli?
Günümüzde okul öncesi eğitimde karşılaştığımız en önemli sorunlardan biri, aşırı ekran maruziyetinin neden olduğu dikkat dağınıklığı ve davranış problemleridir. Bu nedenle velilerimize 'ekransız zaman' önerisinde bulunuyor ve teknolojinin kontrollü kullanımını teşvik ediyoruz. III. Uluslararası Montessori Zirvesi'nde bu konuyu detaylı şekilde ele alarak uluslararası deneyimlerle pekiştirdik.
Montessori sistemi, özel olarak geliştirilmiş materyalleriyle 0-6 yaş aralığındaki çocuklara zaten her alanda zengin somut deneyimler sunmaktadır. Ancak teknolojiyi sisteme entegre etmek istediğimizde, bilinçli kullanımı şart koşuyoruz. Bu anlamda okul politikamız doğrultusunda:

* Sınıflarımızda teknoloji kullanımını günde maksimum 20 dakika ile sınırlandırıyoruz.
* Kullandığımız dijital içerikleri özenle seçiyor ve mutlaka eğitmen eşliğinde sunuyoruz.
* Pasif izleyicilikten kaçınarak, etkileşimli uygulamaları tercih ediyoruz.
* Diğer önemli bir sorun ise sınırların belirsizliğidir. Çok katı sınırlarla yetişmiş olan şimdiki ebeveyn nesli, kendi yaşadığı deneyimler nedeniyle çocuklarına sınır koyma konusunda zorluk yaşayabiliyor. Biz bu noktada velilerimizi ve öğretmenlerimizi sağlıklı sınırlar konusunda bilinçlendirmeye özen gösteriyoruz. Bu kapsamda:

* Çocuklara hayatın doğal sınırlarını öğretmenin önemini vurguluyoruz.
* '3C Kuralı’ olarak tanımladığımız Clarity (Belirlilik), Consistency (Tutarlılık), Compassion (Şefkat) uygulamalarını öğretiyoruz.
* Sınır koyarken kullanılacak iletişim tekniklerini uygulamalı olarak gösteriyoruz.
* Velilerimize her fırsatta şunu hatırlatıyoruz: “Çocuklarınıza sınırları sevgiyle öğretmezseniz, hayat bu dersleri çok daha sert yöntemlerle öğretecektir.” Bu nedenle okul-aile iş birliğine büyük önem veriyor ve aylık veli atölyeleri düzenliyoruz.
Unutmamalıyız ki sağlıklı nesiller yetiştirmek, ancak teknolojiyi bilinçli kullanmak ve çocuklara güvenli sınırlar çizmekle mümkündür. YETEV Okulları olarak bu iki kritik konuda da öncü çalışmalar yürütmeye devam edeceğiz.

ÖĞRETMEN SEÇİMİNDE TİTİZ DAVRANIYORUZ
Okul öncesi eğitim kurumlarını seçerken öncelikli olarak neler göz önünde bulundurulmalı?
Okul öncesi kurum seçimi, çocuğun geleceğini şekillendiren en önemli kararlardan biri aslında. Bu nedenle ebeveynlerin çok yönlü ve bilinçli bir değerlendirme yapması gerekiyor. Öncelikle şunu unutmamalıyız ki bir okulun kalitesi, öğretmenlerinin niteliğiyle doğrudan ilişkilidir. Biz YETEV Okulları olarak, öğretmen seçiminde son derece titiz davranıyoruz. Eğitimcilerimize Palet Montessori Akademisi'nden uluslararası geçerliliği olan sertifikalara sahip olmaları için destek sağlıyoruz ve sonrasında da YETEV Akademi'nin sürekli eğitim programlarıyla kendilerini geliştirmeye devam ediyorlar. Çünkü biliyoruz ki iyi bir öğretmen, çocuğun hayatına dokunduğu her an onun gelişimine katkı sağlayabilmeli.
Bir diğer kritik başlık ise kurumun eğitim felsefesidir. Kurumun eğitim felsefesi de en az öğretmen kalitesi kadar önemlidir. Seçeceğiniz okulun pedagojik yaklaşımının bilimsel temellere dayandığından emin olmalısınız. Bizim için Montessori felsefesi sadece bir eğitim metodu değil, çocuğa ve onun doğal gelişim sürecine saygı duyan bir yaşam biçimi. Bu felsefeyi benimsemiş bir okul, çocuğunuzun sadece bugününe değil, yarınına da ışık tutacaktır.
Tabii ki fiziksel koşullar da göz ardı edilmemeli. Güvenlik önlemleri, hijyen standartları ve beslenme programı çocuğunuzun temel ihtiyaçları arasında. Biz her sınıfımızda doğal malzemelerden üretilmiş mobilyalar kullanıyor, yemeklerimizde organik ürünlere öncelik veriyor ve tüm alanlarımızı çocukların güvenliğini sağlayacak şekilde tasarlıyoruz.
Ama belki de en önemlisi, çocuğunuzun mutlu olacağı bir ortam sunulup sunulmadığı. Atölyelerin çeşitliliği, bahçe etkinlikleri, sanat ve müzik çalışmaları çocuğunuzun sadece öğrenmesini değil, keyif almasını da sağlayacaktır. Unutmayın ki doğru okul, çocuğunuzun kapıdan içeri girer girmez yüzünün güldüğü, kendini rahat ve güvende hissettiği yerdir. Biz YETEV Okulları olarak, çocuklarımızın burada geçirdikleri her anın hem öğretici hem de mutluluk dolu olması için özenle çalışıyoruz.

Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynlerin, çocuğun okula başlama ve eğitim süreçlerinde karşılaştıkları sorunlar neler? Bu kapsamda velilere neler öneriyorsunuz?
Okul öncesi dönemde ailelerin rolü gerçekten çok özel ve önemli. Biz YETEV Okulları olarak velilerimizle tam bir ekip ruhu içinde çalışıyoruz çünkü biliyoruz ki çocukların gelişimi ancak okul-aile iş birliğiyle mükemmel sonuçlar verebilir.
Öncelikle ev ortamının çocuğun gelişimini destekleyecek şekilde düzenlenmesi çok önemlidir. Velilerimize, çocukların bağımsız hareket edebileceği, özgürce keşif yapabilecekleri alanlar oluşturmalarını öneriyoruz. Montessori felsefesine uygun olarak çocuğun boyuna uygun raflar, kolay erişilebilir materyaller ve kendi işini kendisinin yapabileceği düzenlemeler, özgüven gelişimini ciddi anlamda destekliyor.
Okula uyum sürecine gelince... Bu genellikle hem çocuklar hem de ebeveynler için duygusal bir süreç. Burada en önemli tavsiyemiz; vedalaşmaların kısa ve net olması. Uzun vedalaşmalar çocuklardaki kaygıyı artırabiliyor. Ayrıca okul hakkında evde yapılan sohbetlerde hep olumlu bir dil kullanmak, çocuğun okula karşı merakını ve heyecanını canlı tutuyor.
Günlük rutinler konusunda ise şunu söyleyebilirim: Çocuklar düzenli bir hayatı severler. Uyku saatlerinin belirli olması, beslenme düzeninin okulla paralel ilerlemesi gibi küçük detaylar, çocukların kendilerini güvende hissetmelerini sağlıyor. Aynı şekilde evde küçük sorumluluklar vermek -mesela oyuncaklarını toplamak- onların öz disiplin geliştirmelerine yardımcı oluyor.
İletişim her şeyin anahtarı tabii ki. Çocuğunuzu gerçekten dinlemek, okulda neler yaptığını samimiyetle sormak ve öğretmenlerle sürekli diyalog halinde olmak, sürecin en sağlıklı şekilde ilerlemesini sağlıyor. Biz de düzenli olarak düzenlediğimiz veli bilgilendirme seminerlerimizle velilerimize destek oluyor, evde uygulanabilecek pratik öneriler paylaşıyoruz. Çünkü biliyoruz ki okulda başlayan bu güzel yolculuk, ancak evde devam ettirildiğinde gerçek anlamda başarıya ulaşıyor.

Okul öncesi eğitiminde eğitici oyun ve araçlar ile teknolojiden nasıl yararlanıyorsunuz? Bu yaş çocukların teknoloji kullanımında sınırlamalar neler olmalı?
Günümüz dijital çağında teknoloji, eğitimin vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Ancak okul öncesi dönemde teknoloji kullanımı konusunda oldukça özenli ve bilinçli bir yaklaşım benimsiyoruz. Montessori felsefesinin temelinde yer alan 'somut öğrenme deneyimleri' ilkesi, bizim teknoloji politikamızın da temelini oluşturuyor.
Teknolojinin eğitimdeki yerini belirlerken şu prensipleri göz önünde bulunduruyoruz:

1.Yaşa Uygunluk: 0-6 yaş grubunda somut deneyimler esastır. Bu nedenle ekran süresini günde maksimum 20 dakika ile sınırlı tutuyoruz.
2.Kaliteli İçerik: Kullandığımız dijital araçlar ve uygulamalar, eğitim ekibimiz tarafından titizlikle seçiliyor. Örneğin:
oDijital hikâye kitapları (ancak mutlaka öğretmen eşliğinde)
oDoğa belgeselleri (keşif ve merak duygusunu tetiklemek için)
oBasit kodlama etkinlikleri (robotik materyallerle somutlaştırılarak)
3.Aktif Katılım: Pasif izleyicilikten kaçınıyoruz. Çocukların etkileşimde bulunabileceği, dokunmatik ekranlarla kontrol edebileceği uygulamaları tercih ediyoruz.
4.Ebeveyn İş birliği: Velilerimize yönelik düzenlediğimiz seminerlerde sağlıklı teknoloji kullanımı konusunda rehberlik ediyoruz.
Buradaki en önemli hassasiyetimiz şu: Teknolojiyi asla geleneksel Montessori materyallerinin yerine koymuyoruz. Ancak doğru şekilde kullanıldığında, çocuklarımıza birçok değerli kazanım sağlayabileceğini de unutmuyoruz. Unutmamalıyız ki 0-6 yaş döneminde çocukların gerçek dünya deneyimleri, sosyal etkileşimleri ve fiziksel aktiviteleri her şeyden önce gelmelidir. Teknoloji bu deneyimleri destekleyici bir araç olarak kullanılmalı, asla ana öğrenme yöntemi haline getirilmemelidir.

ÖĞRETMENLERİMİZ SADECE BİLGİ AKTARAN DEĞİL
ÇOCUKLARIN İÇİNDEKİ CEVHERİ ORTAYA ÇIKARAN REHBERLERDİR
Montessori programının uygulayıcısı olan öğretmenlerin hangi özelliklere sahip olması gerekiyor? Bu kapsamda öğretmen eğitimlerine yönelik çalışmalarınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Montessori eğitiminin sihirli dokunuşu, büyük ölçüde öğretmenlerimizin niteliğinde saklı aslında. Biz YETEV Okulları'nda öğretmen seçimine çok özel bir önem veriyoruz; çünkü biliyoruz ki gerçek bir Montessori eğitmeni olmak sadece sertifikalardan ibaret değil. Öncelikle aradığımız en temel özellik, çocuklara karşı derin bir sevgi ve sabırla yaklaşabilme becerisi. Çünkü her çocuğun öğrenme hızı ve yolu birbirinden farklı, iyi bir Montessori öğretmeni bu farklılıklara saygı duyabilmeli.
Bir diğer kritik özellik ise keskin bir gözlem yeteneği. Sınıftaki her çocuğun ilgi alanlarını, ihtiyaçlarını ve gelişim aşamalarını adeta bir dedektif titizliğiyle fark edebilmek, Montessori eğitiminin olmazsa olmazı. Tabii bunun yanında, metodolojinin arkasındaki bilimsel temelleri kavrayabilen ve sürekli öğrenmeye açık bir zihin yapısı da aranan özellikler arasında.
Palet Montessori Akademisi'nde verdiğimiz eğitimler gerçekten kapsamlı bir süreç. 360 saatlik MACTE onaylı eğitimimizde adaylar, Montessori felsefesinin temellerinden materyallerin incelikli kullanımına, çocuk psikolojisinden sınıf yönetimine kadar her konuda derinlemesine bilgi sahibi oluyorlar. 400 saatlik staj uygulaması ise bu bilgileri sahada deneyimleme fırsatı sunuyor.
Ama asıl önemli olan, bu eğitimlerin mezuniyetle bitmemesi. YETEV Akademi, öğretmenlerimize hizmet içi eğitimlerle destek olmaya devam ediyor. Çocuk nörolojisindeki yeni gelişmelerden dijital çağın getirdiği eğitim yeniliklerine kadar pek çok konuda onları sürekli güncel tutuyoruz.
Ancak şunu özellikle vurgulamak isterim ki, tüm bu teknik bilgilerin ötesinde, gerçek bir Montessori öğretmeninin bu felsefeyi içselleştirmiş olması gerekiyor. Çünkü bizim öğretmenlerimiz sadece bilgi aktaran kişiler değil, çocukların içindeki cevheri ortaya çıkaran rehberler. Onların görevi öğretmek değil, çocukların kendi kendilerine keşfetmelerine olanak sağlamak. İşte bu yüzden öğretmen seçiminde hem mesleki yeterliliklere hem de kişilik özelliklerine eşit derecede önem veriyoruz.

‘YABANCI DİLDE BILINGUAL SİSTEM UYGULUYORUZ’
Okul öncesinde yabancı dil eğitim programınızdan bahsedebilir misiniz? Bu yaş grubunda yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?

0-6 yaş, dil öğrenme becerisinin en yüksek olduğu 'emici zihin' (absorbend mind) dönemidir. Bu nedenle bilingual sistemimizde, çocuklar İngilizceyi sınıf içinde doğal etkileşimlerle (şarkılar, hikayeler, günlük diyaloglar) ediniyor. Program ve Yayın Geliştirme (PROGEL) birimimiz tarafından geliştirilen Montessori materyalleri ve özel ders içerikleriyle dil eğitimini somutlaştırıyoruz. Kritik olan, dili 'öğretmek' değil, ‘yaşamın bir parçası’ haline getirmektir. İngilizce öğretmenlerimiz sınıflarda sürekli iletişim kurarak çocukların pasif değil, aktif öğrenmesini sağlar.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.