Logo

Dijital teknolojilerin eğitime entegrasyonu hızlanacak

Kategori: Özel Okullar
Çarşamba, 20 Ocak 2021 09:33 tarihinde oluşturuldu



Hibrit eğitimin artık okul yaşantısının bir gerçeği olduğunu belirten İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu, Hibrit modeli sağlıklı uygulayabilmek için öncelikle ciddi bir araştırma-geliştirme faaliyeti yürüttüklerini söyledi. Kutoğlu, uyguladıkları hibrit modelin ayrıntılarını ve dijitalleşmenin eğitime etkilerini artı eğitim’e anlattı.

biriz_kutoglu_44Uzaktan eğitim uygulamaları 2021 planlarınızı nasıl etkileyecek? Bu alanda stratejileriniz neler olacak?
Son 20 yıldır, dünyada dijital bir dönüşümün yaşandığını biliyoruz. Pandemi süreci de, eğitim sisteminde kökten değişiklikleri zorunlu kıldı. Dünya genelinde temel eğitimden, üniversitelere tüm eğitim kurumları eğitimin kesintisiz bir şekilde devam edebilmesi adına ciddi bir mücadele içerisine girdiler. Bu süreç, eğitim sisteminde yeniliklere ihtiyaç duyulduğunu gösterdi. İlerleyen dönemlerde sınıf içi eğitim devam edecek, ancak fiziksel, online ve interaktif eğitimlerle birlikte karma bir eğitim modeli benimsenecek düşüncesindeyim. Yani hibrit eğitim… Pandemi sürecinde hepimiz büyük bir deneyden geçiyoruz. Uzaktan çalışma, uzaktan eğitim… Önümüzdeki dönemde büyük olasılıkla dijital teknolojilerin eğitime entegrasyonu daha da hızlanacak ve online eğitim, sistemin ayrılmaz bir parçası haline gelecek. Bu dönem, bir çok eğitim kurumunun, sınıf içi eğitimlerini online hale getirmek için doğru araçlara yatırım yapması gereken bir süreç. Bu nedenle de eğitim sektörünün dijital dönüşümüne şahit olacağız. Kültür Koleji olarak, uyguladığımız model geçici değil ileride öğrencilere fayda sağlayacak bir deney günlüğü adeta…

KAMPÜSLERİMİZDE BAMBAŞKA BİR YAŞANTI KURGULADIK
Kademeli olarak yüz yüze eğitime geçilmesi halinde hibrit eğitimde hangi programları, nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz? Yüz yüze ve hibrit eğitimde öncelikleriniz neler olacak?
Yüz yüze eğitim ve uzaktan eğitimi aynı anda verebilme ihtiyacı ile ortaya çıkan Hibrit modeli sağlıklı uygulayabilmek için öncelikle ciddi bir araştırma-geliştirme faaliyeti yürüttük. Dünyanın pek çok farklı ülkesindeki uygulamaları mercek altına aldık. Elbette her okulun, öğrenci sayısı, derslik sayısı, öğretmen sayısı ve buna bağlı ihtiyaçları birbirinden farklı… Bir grup öğrenci yüz yüze eğitim alırken bir grup öğrenci uzaktan eğitim alıyor. İşte bu iki gruba nitelikli eğitim vermek aslında temel hedefimiz. Eylül ayında, 2020-2021 ders yılına hibrit eğitim modeli ile başlamıştık. Kampüslerimizde, dersliklerin kullanımından sınav uygulamalarına, ödev ve projelerden psiko-sosyal süreçlere kadar bambaşka bir yaşantı kurguladık. Yüz yüze eğitim yerine uzaktan eğitim almayı tercih eden öğrencilerin, sınıflarına ders sırasında canlı olarak bağlanmasını sağlamak öğrenciler arasında büyük heyecan ve mutluluk yaratmıştı. Sınıflardaki öğrencilerimiz için de aynı durum söz konusu olmuştu. Arkadaşları ile buluşan öğrencilerin öğrenme heyecanının ve derse karşı olan isteğinin arttığı bir gerçek. Bugüne kadar dünyada pek de fazla uygulanmayan hibrit eğitim, artık okul yaşantımızın bir gerçeği. 2.dönemde kademeli olarak yüz yüze eğitime geçilmesi halinde yine aynı kurguda devam edeceğiz. Biz tüm hazırlıklarımızı dönem başında tamamlamıştık.

ÖĞRENCİLER NOBEL ÖDÜLLÜ BİLLİM İNSANLARI İLE BULUŞTU
Öğrencilerinizin akademik ve sosyal olarak daha nitelikli eğitim alması için neleri hayata geçireceksiniz?
Milyonlarca öğrenci, önce pandemi nedeniyle belirsiz süreyle kapatılan okullarının eğitim ve günlük hayatlarında yarattığı ani ve büyük değişikliklerle baş etmeye çalıştı. Ardından, belli kademeler her gün belli kademlerdeki öğrenciler de haftanın birkaç günü okulda yüz yüze eğitime gelmeye başladı. Bir kısmı da halen daha evlerinde online ya da hibrit eğitime katılıyor. Öğrencilerimizin bu yeni düzene ayak uydurmak için, güçlü baş etme becerilerine her zamankinden daha çok ihtiyaçları var. Öğretmenlerimiz, bu süreçte tüm öğrencilerimizin sosyal ve duygusal becerilerinin yanında öz farkındalık, öz yönetim, sosyal farkındalık ve sorumlu karar alma süreçlerini yönetmelerine destek oluyor. Önceden okul içinde yüz yüze yaptığımız pek çok etkinliği artık dijital ortamda yapıyoruz. Video mesajlarla, youtube canlı yayınlarıyla onları rutinlerinden ayırmamaya çalışıyoruz. Örneğin, geleneksel hale getirdiğimiz Nobel etkinliklerimizi pandemi sürecinde de devam ettirdik. Nobel ödüllü bilim insanları ile öğrencilerimizi canlı yayınlarda bir araya getirdik.
Uzaktan/online eğitimde öğrenmek ve öğretmenle ya da diğer öğrencilerle etkileşim kurmaya adapte olmak herkes için farklı bir süre alabiliyor. Öncelikle zorluk yaşayanları tespit etmek ediyoruz. Bunun için velilerimizle sürekli iletişim içindeyiz. Öğrencilerimizin akademik, sosyal ve duygusal durumu ile ilgili düzenli bilgi alıyoruz. Öğretmenlerimiz hazırladıkları ders notlarını asenkron eğitim platformumuz CATS sistemi üzerinden paylaşıyor. Pozitif, geliştirici ve güçlendirici bir okul iklimi oluşturmak için herkesin kendini iyi ve güvende hissetmesi birincil önceliğimiz.

EĞİTİMDE DİJİTAL DEVRİM
Size göre 2020 yılının eğitim dünyası açısından kayıp ve kazançlar neler oldu?
Dijital eğitim, dijitalleşmenin yaşama en çok temas eden ve en çok etkilerinin hissedildiği bir alan. Dijital çağın en büyük devrimlerinden biri, kuşkusuz, “eğitimde dijital devrim”dir. Uzmanlar, eğitimde dijitalleşmenin en etkin yolunun, “sistem yaklaşımı” olduğunu belirtiyor. Bilim insanları geleceğin eğitiminin dijital eğitim, dijital eğitimin geleceğinin de sistem yaklaşımı olduğunu vurguluyor. Eğitimde dijital devrim, konuyla ilgili tüm paydaşlara olağanüstü olanaklar ve fırsatlar sunuyor. Öncelikle, eğitim teknolojileri kişiye özel öğrenim yöntemlerinin hayata geçmesine de olanak tanıyor. Eğitim teknolojilerinin en önemli görevi, , öğretmen ve öğrenciyi serbest hale getirmesi. Öğretmene ve öğrenciye zaman ve mekân yönünden serbestlik sağlaması. Diğer bir taraftan dijital ortam çok sayıda, çeşitte ve kalitede uygulamalar sunuyor. Öğrencilere farklı seçeneklerde öğrenme olanakları sunarak yaratıcılıklarını geliştirmelerini sağlayabiliyoruz. Geniş kitlelere ulaşabilmek, fırsat eşitliğine olanak tanıyor. Bazı nedenlerden dolayı yeterli eğitim alamayan öğrencilere eğitimlerini tamamlama fırsatı verebiliyor. Eğitim teknolojisi öğretimi bireyselleştirebiliyor. Öğrencilerin kendi hızlarına göre öğrenmelerine olanak tanıyor. 2020 yılında, bu pandemi sürecinde yaşadıklarımızın gerçek bir deneyim olduğunu ve bunu dijitalleşme adına bir fırsata çevirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

HEPİMİZ DÖNÜŞÜM İÇİNDEYİZ
Pandemi süreci tüm dünyada eğitimi etkiledi. Bu konuda dünyadaki uygulamalar neler oldu, Türkiye ile karşılaştırdığınızda neler söyleyebilirsiniz? Kısa, orta ve uzun vadede eğitimin ve özel okulların geleceği ile ilgili düşünceleriniz ve önerileriniz nelerdir?
Yeni tip koronavirüs nedeniyle dünya genelinde Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 124 ülkede tüm okullarda, 11 ülkede ise belirli bölgelerdeki okullarda derslere ara verildi. MEB’in uygulamaya başladığı uzaktan eğitim programına ek olarak bir çok özel okul kendi senkron eğitimlerini de devreye soktu. Eğitimciler evlerinde kalan öğrenciler için online eğitimler düzenlemeye başladı. Türkiye dahil pek çok ülke uzun süredir dijital dönüşümün eğitime olan etkisini tartışıyordu. Yeni tip koronavirüs dijital dönüşüm, uzaktan eğitim ve eğitim sisteminde değişim ihtiyacı tartışmalarını hızlandırmış oldu. Kurumların süreçleri, operasyonları artık dijital olarak takip edilecek, yönetilecek. Böyle bir döneme girerken bu dönüşüme tüm personelin de ayak uydurması, bilişim donanımlarını, sistemlerini daha verimli kullanabilmesi gerekiyor. Dijital okur yazarlık konusu daha önemli bir hal almaya başladı. Her gün kendini yenileyen bir teknoloji çağında tabii ki eğitimlerin de sürekli değişime hazır olması gerekiyor. Kendi ihtiyaçlarını iyi belirleyip bu konuda kendi personelini doğru şekilde bilgilendirebilen, bu dönüşüme hazırlık yapan kuruluşların her zaman bir adım önde olacağı kesin. İnternetin hayatımıza girmeye başlamasıyla birlikte alışkanlıklarımızın büyük bir kısmı da değişti. Gün geçtikçe insanlar birbirleriyle olan tüm iletişimlerini internet üzerinden yapmaya ve gelişmeleri internetten takip etmeye başladı. Bugün dünya çapında 3 milyar, Türkiye’de ise 45 milyon kişiye ulaşan internet teknolojisi; kültür ve coğrafyalar arasındaki farklılıkları kaldırıp evrensel yeni bir dil yarattı. Bu değişimin önemli bir kısmı iletişim ve hayatı algılamamızda oldu. Dijital hayat, sadece eğitim alanında değil, iş hayatımızdaki okur-yazarlık kavramını yeni baştan değerlendirmemize sebep oldu. Geleneksel anlamdaki okuryazarlık, yerini bilgisayar okuryazarlığına, bilgisayar okuryazarlığı da yerini internet ve dijital okuryazarlığa bıraktı. 2000 sonrası doğan Z neslinin bilgi işlem teknolojilerine olan yatkınlığı bir avantajken, önümüzdeki 10-15 yıl boyunca şirketleri yönetecek, operasyonlarına, üretimlerine karar verecek ve genellikle X ya da Y kuşağından yöneticilerin de bu konuda geliştirilmeleri gerekiyor. Bizler, bu süreçleri değerlendirip okullarımızda “future kültür” ve eğitim 4.0 uygulamalarını başlatmıştık. Şimdi bu süreçleri, senkron olarak yürüteceğiz. Hepimiz bir dönüşüm içindeyiz…

“Dijital ortam çok sayıda, çeşitte ve kalitede uygulamalar sunuyor. Öğrencilere farklı seçeneklerde öğrenme olanakları sunarak yaratıcılıklarını geliştirmelerini sağlayabiliyoruz. Geniş kitlelere ulaşabilmek, fırsat eşitliğine olanak tanıyor. Bazı nedenlerden dolayı yeterli eğitim alamayan öğrencilere eğitimlerini tamamlama fırsatı verebiliyor. Eğitim teknolojisi öğretimi bireyselleştirebiliyor.”

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.