Logo

“İlkokuldayken Dünya Tarihi kitabı yazdım”

Kategori: Rektörün Odası
Salı, 20 Ekim 2015 16:05 tarihinde oluşturuldu



43 yaşında İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin rektörlük koltuğuna oturan, Türkiye’nin en geç rektörlerinden biri olan Prof. Dr. Çağrı Erhan, tam bir tarih ve kitap aşığı. Çocukluğunun tarih kitapları okuyarak, büyüklerinden savaş hikâyeleri dinleyerek geçtiğini dile getiren Prof. Dr. Erhan, daha ilkokuldayken Dünya Tarihi kitabı yazdığını söylüyor.

cagri erhanÖncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? 

1972 İstanbul doğumluyum. 1989 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü kazanarak Ankara’ya gittim. 1993 yılında üniversiteden mezun oldum. Akabinde de Tercüman ve Günaydın gazetelerinde dış politika muhabirliği yaptım. 1993 yılının sonunda Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde asistan olarak göreve başladım. 1996’da yüksek lisansımı, 2000 yılında doktoramı bitirdim. 2003’te de doçent, 2008’de ise profesör oldum. Öğrenim hayatım hep Ankara’da geçti. Hem Ankara Üniversitesi hem de Hacettepe Üniversitesi’nde eğitim aldım.

Amerika ve İsrail’deki üniversitelerde çalışmalar yaptım. Japonya’da Tokyo Chuo Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bir süre görev aldım.  Üniversitede Avrupa Toplulukları Araştırma Uygulama Merkezi’nin (ATAUM) 2000 yılından itibaren müdürlüğünü yürüttüm. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde hoca olarak derslere girdim. Aynı zamanda Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Askeri Tarih Etüt Merkezi, ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin Yönetim Kurulu üyeliklerini yaptım, bilim kurullarında bulundum. Bir kısmında ise halen bulunuyorum.

Geçen yıl Dış İşleri Bakanlığı Arşivi İstişare Heyeti’ne atandım. Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin kurucularındanım. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi’nin editörüyüm. Çok sayıdaki derginin yayın grubunda bulunuyorum. 2002’den beri merkezi Strazburg’da bulunan Avrupa Konseyi Tarih Eğitimi Programı’nın yönetim kurulu üyesiyim.

Üniversiteye kadar İstanbul’da okumuşsunuz. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarınız hangi okullarda geçti?

Fatih Gazi İlkokulu, Oruç Gazi Ortaokulu ve Akasya Lisesi’nde okudum. 

Eğitim hayatınızda en sevdiğiniz ve en sevmediğiniz dersler hangileriydi?

Tarih, Türkçe ve Kimya derslerini çok severdim. Diğer çocukların aksine Beden Eğitimi dersinden pek hoşlanmazdım. Mesela, takla atmak hoşuma gitmiyordu, futbol veya basketbol oynamak daha çok ilgimi çekiyordu.

Nasıl bir aileden geliyorsunuz?

Annem çocuk doktoru, babam ise kardiyolog. Bir dönem babam, Vakıf Gureba Hastanesi’nin başhekimliğini de yaptı. 5 yıl kadar önce ikisi de emekli oldular. Bir erkek kardeşim var, mühendislik ve İngilizce okudu o da. Şu an bir firmada ticaret müdürlüğü yapıyor.

LİSEDEYKEN KİTAP VE KÖFTE KARŞILIĞI ÇALIŞTIM

Çocukluğunuz nasıl ve nerede geçti?

İstanbul Fatih’te geçti çocukluğum. Dedem, anneannem, dedemin babası ve dayımla aynı apartmanda otururduk. Kuzenlerim ve ben, okuldan döndüğümüzde dedemin babasının yanına uğrar, onun 1. Dünya Savaşı hatıralarını dinlerdik. O hatıraları dinleyerek geçti çocukluğum. Tarihe ilgim de bu zamanlarda başladı.

Ayrıca babam tarih kitapları okumayı çok severdi, kütüphanesi tarih kitaplarıyla doluydu. Ben de onun kütüphanesindeki birçok tarih kitabını okuma fırsatı buldum. Mesela, Yılmaz Öztuna’nın “Türkiye Tarihi” kitabını ilkokuldayken okumuştum. Hatta ilkokuldayken “Dünya Tarihi” kitabı bile yazdım. Kısa, üç sayfalık bir kitap ama 3. sınıfa giden, yazıyı yeni öğrenen bir çocuk için gayet başarılı sayılabilir.

Lise yıllarımda ise her yaz Cağaloğlu’ndaki bir yayınevinde redaktör olarak çalışırdım. Orada çalışırken kitaba sempatim daha da arttı. Para vermiyorlardı. Sadece bir kitap hediye ederlerdi. Bir de her öğlen köfte ısmarlarlardı. Orada çalışmanın çok faydası oldu bana. Şimdi çok hızlı okuyabiliyorum, daha iyi yazı yazabiliyorum. Para vermediler ama yetenek sahibi olmamı sağladılar.

Bunun dışında Sultanahmet’te bir mağazada çalıştım birkaç yaz. Bir dönem turist rehberliği de yaptım. Bu çalışma deneyimlerim  yabancı dilimi geliştirmeme katkı sağladı.

Hangi dilleri biliyorsunuz?

İngilizce ve Fransızca biliyorum. Eski yazı okuyorum.

PİLOTLUK HAYALİM SUYA DÜŞTÜ

Çocukken hangi mesleğin hayalini kuruyordunuz?

Pilot olmak istiyordum. Üniversite giriş sınavında iyi bir derece yaptım. Sonrasında Hava Harp Okulu’ndan bana davet kağıdı geldi. Ben de formu doldurup gönderdim. Geçtim bütün aşamalarını, fakat son aşamasında Yalova’daki Hava Harp Okulu’nun eğitim alanında gerçek uçakla bir eğitime katılmamız gerekiyordu. 18 yaşından küçük olduğum için ancak velimin muvafakati gerekiyordu.  Babam  yurtdışındaydı o sıralar. Annemin muvafakatini alabilirdim. Ancak annem, pilotluğun tehlikeli bir meslek olduğundan korkarak o muvafakati imzalamadı. Böylece pilotluk hayalim suya düştü.

Zaten o yıl üniversite tercihlerimi yapmıştım. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkileri tercihlerime yazmıştım. Çünkü bir diğer hayalim de diplomat olmaktı. Bu hayalim gerçek oldu ve Mülkiyeye girdim.

Akademik kariyer yapmaya nasıl karar verdiniz?

Üniversite son sınıftayken bir hocam asistan olmam için ısrar etti. Benim de ‘üniversitede kalma’ fikri hiç aklımda yoktu. Arkadaşlarım gibi diplomat ya da kaymakam olmak istiyordum. O yıllarda Tercüman Gazetesi’nde birlikte çalıştığım profesör bir köşe yazarı, Prof. Dr. Fahir Armaoğlu bir gün beni çağırdı ve dedi ki: “Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistanlık sınavı açılmış, oraya başvurman senin için daha iyi olur...”

Ben de müracaat ettim ve kabul oldu. Üstünden yıllar geçti ama gazetecilikten kopamadım. Bir gazetede köşem oldu, bir gazeteciyle evlendim, yıllarca radyoda program yaptım, televizyonda programlar yapıyorum.

Türkiye’nin en genç rektörüsünüz. Sizden daha genç rektör var mı?

Şu an herhalde en genç rektörlerden biriyim. Ama benden daha genç yaşta atanan kişileri tanıyorum.

Rektörlüğü bıraktıktan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?

Muhtemelen akademik çalışmalara devam ederim. Ama geçmişte yarım kalan bir siyaset deneyimim oldu. Bu anlamda Ankara’ya geri dönerek siyasetle uğraşmak da cazip geliyor. Ama daha göreve yeni başladım. Bunları düşünmek için erken.

İLETİŞİM FAKÜLTESİ KURMA PLANIMIZ VAR

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi hakkında bilgi alabilir miyiz? Fakülte, öğrenci ve öğretim üyesi sayısı ne kadar?

Üniversitemiz 4. eğitim yılında… 8 fakülte, 5.500 öğrenci ve 400 öğretim elemanımız var. Hukuk, eczacılık, diş hekimliği, mühendislik, iktisadi ve idari bilimler, güzel sanatlar, fen-edebiyat ve tıp fakültelerimiz bulunuyor. Bunun yanında sağlık bilimleri fakültemizi yakında açmayı planlıyoruz.. İleride ise iletişim fakültesi kurma planımız var. 

İletişim Fakültesi’ni ne zaman açmayı planlıyorsunuz?

Bu yıl yetişmez ama orta vadeli planlarımız arasında var.

Bildiğiniz gibi iletişim fakültesi mezunlarının iş bulma olanakları kısıtlı. Fakülteyi kurmadan önce mezunlarınızın iş bulma imkanlarını sağlayacak çalışmaları da planlıyor musunuz?

Aslında tam tersi çok geniş imkanlar sunan bir alan. Yeni iletişim teknikleri ve medya diye bir olgu var. Yeni medyaya yatırım yaparsanız, bölümlerinizi ona göre kurarsanız sizin mezunlarınızı havada kaparlar. Dolayısıyla iletişim fakültesini sadece yazılı ve görsel medyaya eleman yetiştiren bir yer olarak görmemek lazım.

Üniversitemiz öğrencilerine İngilizceyi çok iyi öğrenme ve Erasmus’ta en az bir dönem eğitim görme vaadinde bulunuyoruz. CO-OP diye başlattığımız bir staj programı var. O çerçevede daha öğrenciyken gidip 3 ay bir firmada çalışmayı vaat ediyoruz ki bu CO-OP sayesinde bazı öğrencilerimiz kalıcı işlere de girebiliyorlar.  Bu sadece iletişim alanı için geçerli değil. Diğer tüm alanlarımızda da böyle...

Kısa ve orta vadede üniversitenizde gerçekleştirmek istediğiniz hedefler nelerdir?

Öncelikle kısa vadedeki hedeflerimiz arasında üniversitemizin kuruluş sürecini tamamlamak var.  Bu kuruluş aşaması bazı mevzuat eksikliklerini de beraberinde getiriyor. Çünkü süratle kurulmuş olan bir üniversite. Bazı hukuki metinlerimizin revize edilmesi gerekiyor. Bu yaz bunu büyük ölçüde tamamladık ama önümüzdeki dönemde yapacağımız bazı yönerge, yönetmelik değişikliklerimiz var. Ayrıca üniversitemizin kampüsünde bir takım revizyonlar yapmamız gerekiyor, o revizyonları gerçekleştireceğiz. Ve en önemlisi de son sınıflarımız bu sene mezun vermeye başlayacak. Onlar mezun olmadan bir kariyer merkezi oluşturacağız.

Orta vadede hedeflerimiz arasında ise kendi kampüs alanımıza geçmek var. Şu an Bakırköy, Mahmutbey ve Şişli’de olmak üzere üç yerleşkemiz var. 5 yıl içerisinde ise Arnavutköy civarındaki arazimizde ana kampüsümüzü kuracağız. Bir diğer hedefimiz de lisansta 10 bin öğrenci rakamını yakalamak.

Rektörlük göreviniz dışında TRT Haber’de Perşembe günleri yayınlanan Açı programının moderatörlüğünü de yapıyorsunuz. Ayrıca Türkiye Gazetesi‘nde Pazar günleri Diplomatik Muhakeme köşesinde yazıyorsunuz. Boş zamanınız çok olmuyordur gerçi ama olduğunda neler yaparsınız?

Ankara’ya gidiyorum ailem hâlâ orada. Evimizin önünde bir bahçemiz var, orada sebze meyve yetiştiriyorum. Bu yıl çilek ve domatesten çok iyi verim aldık. Bir kızım, bir oğlum var. Bazı zamanlar ata biniyorum kızımla. Oğlum da bu yıl binicilik derslerine başladı. İstanbul’u ya da başka şehirleri fırsat buldukça geziyorum. Eşimle en çok sevdiğimiz şey çocuklarımızla başbaşa vakit geçirebilmek.

LATİN HARFLERİNİN GETİRİLMESİ RADİKAL BİR KARARDI

Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte eğitimde gerçekleştirilen devrimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? O dönemde getirilen değişikliklerden sizce en önemlileri hangileriydi, neden?

Cumhuriyeti birden bire ortaya çıkan insanlar kurmadılar. Atatürk başta olmak üzere cumhuriyeti kuran kişiler, daha önce var olan ama çeşitli nedenlerle gerçekleşemeyen girişimler dizisini devam ettirdiler. 19. yüzyıl, Osmanlı modernleşmesinin adımlarının atıldığı yüzyıl oldu. Mesela 1839’daki Tanzimat Fermanı ile beraber Türkiye’de eğitim alanında çok önemli yatırımlar yapıldı. İlk defa Batı tarzı okullar açıldı. Bu süreç içerisinde hem askeri hem de sivil eğitimi Osmanlı, modernleştirmeye çalıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında açılan modern okullar da Türk milli eğitimini tetikledi ve cumhuriyetle beraber bunlar bir adım öteye taşındı. Atatürk’ün farklılığı, yenilikçi ve devrimci yönüyle, daha önce başarılamamış bir çok hedefe ulaşmış olmasında yatar. Bu anlamda büyük bir liderdir. Cumhuriyetin kuruluş zamanlarında eğitim alanında Atatürk’ün iki tane hedefi vardı. Birincisi Türkiye’deki insanların cehaletten kurtulması, ikincisi ise Türkiye’nin dünya bilimi içerisinde yükseltilmesi, muasır medeniyet seviyesine çıkarılması. Bunun için ülke genelinde okuma-yazma kampanyası başlatıldı. Latin harfleri getirildi. Ancak bu oldukça radikal bir karardı. Çünkü bir milletin hafızasını sıfırlıyorsunuz bu yenilikle. 20 yüzyıldaki tüm devrimler arasında, Atatürk döneminde Türkiye’de eğitim alanında gerçekleştirilen dönüşüm başarı sıralamasında en önde gelenlerdendir.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.