Logo

Türkiye’de eğitim sistemi çökmüştür

Kategori: Röportaj
Çarşamba, 18 Mart 2015 14:00 tarihinde oluşturuldu



CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fatma Nur Serter:  “Türkiye’de Eğitim Sistemi çökmüştür, her alanda çökmüştür. Eğitim siyasete kurban edilmiş, siyasi kadrolaşma hezeyanları ile nitelikli, birikimli eğitimciler kızağa çekilmiş, her merkezi sınav yeni skandallara kapı açmış, nitelik göz ardı edilmiştir.”

Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz? Nasıl bir öğrenciydiniz?

Eğitim hayatım boyunca her zaman iyi bir öğrenciydim. İlkokul eğitimine, babamın görevi nedeniyle Erzurum’da başladım, Ankara, Atina (Yunanistan) ve Ankara’da farklı okul ve koşullarda tamamladım. Ortaokula Yunanistan’daki bir Amerikan okulunda başladım, Üsküdar Amerikan Lisesi’nde devam edip, tamamladım. Eğitim yaşamımın en güzel dönemiydi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdim. 4 yılda mezun oldum ve doktora çalışmalarına başladım. “Pekiyi” derecesi ile doktora diplomamı aldım. Ondan sonraki yıllarda ise üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmalarım devam etti. Yaşamım boyunca girdiğim en zor sınav doçentlik sınavıydı. O günü hiçbir zaman unutmadım.

İktisat alanında akademik kariyer yapmışsınız. Bu alana yönelmenizin sebepleri neydi?

İlgi duyduğum alan her zaman sosyal bilimler oldu. Önce Hukuk Fakültesine kaydımı yaptırdım. Ancak babamın yönlendirmesi ve dünyadaki gelişimlerin ekonomiyi öne çıkarması konusundaki değerlendirmeleri nedeniyle, kaydımı sildirip, İktisat Fakültesi’ne geçtim. O dönemde çift ana dal uygulaması vardı. Ben iktisadın yanında “sosyal politika” ve “siyaset bilimi” ana dallarını seçtim ve akademik yaşamımda da sosyal politika alanına odaklanarak “Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde” öğretim üyesi oldum.

Çocukken kariyer planlarınız nasıldı? Hangi mesleği yapmak isterdiniz?

Çocukken, çok küçük yaşlardan beri “Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne” giderek, diplomat olmak istedim. Diplomasi ve siyasete çok ilgim vardı. Çok erken yaşlarda bile, siyasete ilgi duyardım ve bu konularda kendime özgü düşüncelerim vardı. Eve gelen konuklar, siyasetle ilgili tartışma yaparlarken benim de söz hakkım olurdu. Lafa karışır, konuşurdum. Şimdi geriye bakınca, bunu gerçekten de çok ilginç buluyorum. İki yönü ile çok ilginç: Ailemin bu konuda bana aşıladığı özgüven ve bugünün gençliğinde siyasete karşı gelişen duyarsızlığa karşın, bizlerin bu konulara o dönemlerde ilgi duyuyor olması…

KADINA ÖNEM VE DEĞER VEREN BİR PARTİDE SİYASET YAPIYORUM

Uzun yıllar akademisyenlik yaptıktan sonra siyasete atıldınız. Siyaset arenasında yer almaya nasıl karar verdiniz? Ayrıca bir kadın olarak siyaset alanında ne gibi engellerle karşılaştınız? Bu engelleri aşmayı nasıl başardınız?

Siyasete atılmam, CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın daveti sonucu oldu. Ancak ben de buna hazırdım. Siyaseti her zaman bir hizmet alanı gördüm. Kendi birikimlerimi siyasetle buluşturacak bir teklif geldiğinde bunu olumlu karşıladım. Ben CHP’de yani kadına önem ve değer veren bir partide siyaset yapıyorum. Belki bu nedenle hiçbir zorlukla karşılaşmadım. Bunda çok samimiyim. Kadın olmaktan dolayı yaşadığım hiçbir olumsuzluk olmadı.

Türkiye’de siyaset sahnesinde kadınları daha az görmemizin sebebi sizce nedir? Siyasette kadınların daha fazla yer alması için neler yapılması gerekiyor?

Kadınların siyasette daha çok yer alması için kadının erkekten daha başarılı, kendisini daha fazla kanıtlamış, daha yüksek düzeyde eğitim görmüş ve siyasetin basamaklarında daha fazla zaman geçirmiş olması gerekiyor. Bu kendi içinde bir fırsat eşitsizliğidir. Siyasetin erkek egemen yapısından, kadının herhangi bir destek olmaksızın sıyrılması hiç kolay değil. Bu nedenle CHP % 33’lük bir cinsiyet kotası uyguluyor. Örneğin 7 Haziran Genel seçimlerinde 3 büyük ilde birinci sıra kontenjan adayları kadın olacak. Ancak bu da sorunu çözer mi, bilmiyorum. Özellikle Hakim denetiminde yapılacak olan “önseçim” uygulamasında, yasal olarak, cinsiyet kotası bulunmuyor. Kadının siyasete katılımı, erkeğin kadın siyasetçiye alışması ve ısınması zaman alacak gibi görünüyor. Sorunun temelden çözümü, toplumun kadına bakış açısındaki engellerin kaldırılmasıdır. Bu sosyo-kültürel bir değişimi, eğitimi, özellikle de aile eğitimini gerektiriyor.

Ülkemizde birçok kadın, eğitim-öğretim imkânlarından ve çalışma hakkından yoksun bırakılıyor. İş hayatına girdiğinde ise ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi birçok sorunla karşılaşabiliyor. Türkiye’de kadının toplumdaki ve iş dünyasındaki bu konumunun değişmesi sizce neye bağlı? Bu değişimin gerçekleşmesinde kadınların eğitimi ne derece önemli?

Öncelik eğitimdir. Kadının eğitim düzeyinin yükseltilmesi onun çalışma yaşamında yer alması ve bir gelecek güvencesine kavuşmasının ön koşuludur. Eğitimli ve gelecek güvencesine sahip bulunan kadının şiddet görme eğilimi de azalmaktadır. Ancak AKP döneminde başlatılan Açık Lise uygulaması ile özellikle kızlarımız okulun sosyal ortamından koparılmakta, yapılan bir yönetmelik değişikliği ile okul çağında evlendirilmekte ve evlere hapsedilmektedir.

Kadınının çalışma yaşamında işe en son alınan ve işten ilk çıkartılan konumda olması ve çalışma yaşamındaki kalış sürelerinin kısa oluşu, evlilik ve çocuk sahibi olmakla birlikte işten ayrılmaların artışı, kadını savunmasız kılmaktadır. AKP’nin yeni hazırladığı kadın-istihdamı paketinde de kadının kısmi zamanlı çalışma biçimine yönlendirilerek çok çocuk doğurmasının önünün açılması, çalışan ve çocuk sahibi olan kadınları düşük ücretle çalışmaya yönlendirecek ve zaman içinde istihdamdan kopuşu hızlandıracaktır.

100’den az kadın çalıştıran işyerlerinde kreş açılma zorunluluğunun bulunmaması da kadına yönelik büyük bir fırsat eşitsizliğidir.

Kadın eğitimi, kuşkusuz bu eşitsizlikleri gidermede çok önemlidir, ancak yeterli değildir. Kadının çalışma özgürlüğü, işyerlerinde çocuklu kadınlar için yapılacak düzenlemeleri, devletin açacağı ücretsiz kreşleri, kayıt-dışı kadın istihdamını engelleyici düzenlemeleri, kadın çalıştıran işyerlerine yönelik özendirici yaptırımları gerekli kılmaktadır.

Türkiye’de son dönemde daha da artan kadına yönelik şiddet ve taciz olaylarıyla ile ilgili düşünceleriniz nedir? Sizce Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ve tacizin son bulması için neler yapılmalı?

Bu canavarlığın son bulması için kadın-erkek birlikte bir mücadeleye, toplumsal duyarlılığa ihtiyaç vardır.

Ancak, en önemli konu kadına yönelik yanlış değer yargılarının, yanlış geleneklerin, örflerin, yanlış inançların yok edilmesidir. “Kadının sırtından sopayı eksik etme” diyen bir atasözüne sahip olmak bile, yeterince büyük bir tehdit değil midir? Kadını erkeğin malı gören, onu “saçı uzun, aklı kısa” olarak değerlendiren bir toplumsal algının kırılması için eğitim çok önemlidir.

Ayrıca ben, kadın cinayetlerine “kadın hakim”lerin bakması, caniler için “iyi hal indirimleri”nin kalkması, tehdit alan kadınları koruyamayan emniyet yetkililerinin de sorumlu tutulması gerektiğini düşünüyorum.

TÜRKİYE’DE EĞİTİM SİSTEMİ ÇÖKMÜŞTÜR

Türkiye’de eğitim sisteminin şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yaşanan sorunlar ve bu sorunlara ilişkin sizin çözüm önerileriniz nelerdir?

Türkiye’de Eğitim Sistemi çökmüştür, her alanda çökmüştür. Eğitim siyasete kurban edilmiş, siyasi kadrolaşma hezeyanları ile nitelikli, birikimli eğitimciler kızağa çekilmiş, her merkezi sınav yeni skandallara kapı açmış, nitelik göz ardı edilmiştir. Okullarda inanç özgürlüğüne yapılan baskılar, zorunlu din dersi konusunda AİHM kararlarını uygulama konusundaki ısrarcılık, seçmeli dini derslerin seçilmesine dönük ısrarlar ve zorla İmam Hatipleştirme girişimleri sürmektedir.

Eğitim Bilimcilerinden görüş almayan ve salt siyasetin güdümünde yapılandırılan milli eğitim, kan kaybetme, niteliksizleşmekte ve çocuklarımız, gençlerimiz “AKP tipi gençlik” yaratma hedefine kurban edilmektedir. Sistem, bir “yap-boz” oyununa dönüştürülmüş, çocuklarımız deneme tahtası haline getirilmiştir.

Yapılması gereken; eğitimin eğitim bilimcilerine bırakılması, siyasi rant aracı olmaktan çıkarılması ve laik, çağdaş, bilimsel ve nitelikli eğitime geri dönülmesidir.

İNSAN YEMEK YAPARKEN DE SİYASET DÜŞÜNEBİLİYOR

Aynı zamanda bir annesiniz. Ev ve iş yaşantınızdaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

Her zaman evimin işini kendim yaptım. Kendimi hem işime hem aileme karşı her zaman sorumlu hissettim. Eşimin bu konudaki destek ve anlayışı çok büyük yardımcım oldu. Kızım şimdi evli ve genç bir anne. Yaşamım hep planlı oldu. Gece yatmadan önce, bir sonraki günü planlarım. En küçük ayrıntısına kadar yaptığım planlamaya uyarım. Aynı anda birden çok iş yapmaya, zamanı iyi kullanmaya alışkınım. İnsan yemek yaparken de siyaset düşünebiliyor… Ancak önemli olan yapılan işi, ne olursa olsun sevmek, zevk almak ve yaratıcılığınızı kullanabilmek. İnsan, çok büyük yeteneklere ve kapasiteye sahip bir varlık. Kullanması bilemediğimiz yönlerimizi keşfedebilsek çok daha ağır yükleri de taşıyabildiğimizi görürüz.

 “Kadını erkeğin malı gören, onu “saçı uzun, aklı kısa” olarak değerlendiren bir toplumsal algının kırılması için eğitim çok önemlidir. Ayrıca ben, kadın cinayetlerine “kadın hakim”lerin bakması, caniler için “iyi hal indirimleri”nin kalkması, tehdit alan kadınları koruyamayan emniyet yetkililerinin de sorumlu tutulması gerektiğini düşünüyorum.”

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.