Logo

Eğitim sektörünün kadın yöneticilere çok ihtiyacı var!

Kategori: Spot
Perşembe, 18 Mart 2021 14:55 tarihinde oluşturuldu



"Önsezi ve duyguların yoğunluğuna ihtiyaç çok eğitim sektöründe çünkü duygusal bir iş eğitim" diye konuşan YÖM Okulları Genel Müdürü Göknur Karlı, kadınların detaycı ve işini garantiye almak isteyen özelliklerinin başarı getirdiğini, bu nedenle eğitim sektöründe kadın yöneticilere ihtiyacın arttığını söylüyor.

 

goknur_karliEğitimde kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bu sorunuz iki soruyu aklıma getirdi: Kadın yönetici ile çalışmak mı daha zor, kadın yönetici olmak mı? Kendi işimizi kurana kadar yöneticilerimin büyük çoğunluğu kadın oldu ve çok zorlandığımı hatırlıyorum. Şimdi bulunduğum yerde bu deneyimlerimden neyi yapmayacağımı bilerek hareket ettiğim için kadın yönetici olarak zorlanmıyorum diyebilirim. Elbette belirttiğim gibi benim kadın yöneticilerle çalıştığım dönem ve dönemin getirdiği şartlar nedeniyle onların içinde bulundukları süreci de düşünmek gerek. Bunu az sayıda kadının yönetici kademlerinde yer aldığı koşullara bağlayabiliriz elbette ama yine de zor bir süreçti.
Kendi adıma detaycı ve mükemmeliyetçi bir yapıya sahip olduğum için, tüm boyutlarıyla düşünmeye çalışıyorum yaptıklarımı ve yapacaklarımı. Yaptıklarımı da diyorum çünkü bitirdiğim işlerle ilgili de düşünmeye, sorgulamaya ve daha iyi nasıl yapabilirdim demeye devam ediyorum. Kadın olmaktan öte, yönetici olma halinizde mizacın da önemli olduğunu düşünüyorum. Böyle olunca bazen dezavantaj yaşıyor gibi görünüyorum hayır ya da evet demek konusunda… Öte yandan pek çok farklı mizaca sahip kişilerle çalışıyorsunuz ve günün sonunda çıkardığınız iş, hakkını verdiğiniz bir yerde olmalı, o nedenle böyle bir avantaj da var hepsini duymaya ve birlikte çalışmaya verdiğiniz önem sayesinde…

Eğitim sektöründe kariyer yapmaya nasıl karar verdiniz?
Çocukken bana "Büyüyünce ne olacaksın" diye sorduklarında çiçekçi derdim. 70li yıllardan bahsediyorum☺O zamanlar da çiçekçilik daha çok erkek işi idi ya da benim çevremde bu işle uğraşanlar erkekti. Sonrasında üniversite tercihleri zamanında elektrik elektronik mühendisliği okumak istemiştim yine ağırlıklı erkeklerin seçtiği bir meslek grubuydu. Matematik öğretmenim Erol Altaca, matematiğe olan ilgimi fark etmiş, matematik öğretmenliği bölümünü yazmam konusunda ısrarcı olmuştu. Ben de yazdım, kazandım, okudum ve üzerinden 28 yıl geçti. Hiç pişman olmadım, yine olsa yine öğretmen olurdum. Çocukları, öğrenmeyi ve paylaşmayı çok seviyorum.

ORTAK PAYDAMIZ ÇOCUKLAR
İş
yaşamında hangi zorlukları yaşadınız? Bu engelleri nasıl aştınız?
Öğretmenlik yaptığımyılların büyük çoğunluğunda, sınıfta önemli bir zorluk yaşadım diyemem. Asıl zorluk öğretmen olarak sınıfın dışında yaşadıklarımdı. Sınıfa taşımak istediğiniz ya da çocuklarınız için katkı sağlayacağını düşünmediğiniz bir çalışmanın yöneticiniz tarafından size iletilmesi ve çözüm bulma çabalarınıza karşılık da inisiyatif almak, arkasını doldurabilecek gerekçeleri ile evet ya da hayır diyebilmek yerine böyle olması gerekiyor” cümleleriydi sanırım.
Fikrimi ve ihtiyacımı söylemekten hiçbir zaman vazgeçmedim, gerekçeleriyle savundum. İkna edilmekistedim ya da ikna etmeye çalıştım. Birlikte çalıştığım ve zorlandığımı düşündüğüm insanları anlamaya çalıştım hatta bu ihtiyaçtan kendime döndüm ve pek çok eğitimler aldım. “Zor insanlarla baş etme” diye bir eğitim bile almışlığım var☺Koçluk eğitimi aldım, derdim başkasına değil kendime koçluk yapmaktı. Çünkü bazen bu zor durumlar sizi kilitliyor ve hatta iş yapamaz hale geliyorsunuz. Performansınız düşüyor, sağlık sorunlarınız başlıyor ve dahası öğrenilmiş çaresizliğe dönüşebiliyor. Nasıl olsa değişmez, böyle gelmiş böyle gidecek, ne yapsan faydasız gibi…
Yine baş
a döndüm eğitimci olarak çalışmak çocuklar boyutunda değil yetişkinler boyutunda zorluklar taşıyor. İster yönetici olun, ister yönetilen. Ben uzun yıllar özellikle de kendi bulunduğum sektörde yönetici lafını hiç sevmedim. İsmin kişilere yüklediği ağır bir yük var."Yönetmek". Kimi? Nasıl? Niye? Bu sorulara cevap aradım hep. Eğitim sektöründe öğretmen olursunuz, bir gün gelir müdür yardımcısı ya da müdür olursunuz ama aslında siz öğretmensinizdir. İsim değişir ama yaptığınız iş, ortak pay aynıdır:Çocuklar. O nedenle ben kendimi bugün bulunduğum yerde öğrenme yoldaşı, kolaylaştırıcı olarak nitelendiriyorum ve öyle de olmak için sürekli çevremden geri bildirim almaya çalışıyorum.

EĞİTİM DUYGUSAL BİR İŞ
Eğitim sekt
öründe kadın yönetici sayısının artması için neler önerirsiniz?
Önce kadınların kendi yapabileceklerine olan güvenlerinin tazelenmesine ve - varsa engeller - onları aşmak için inatçı olmasına ihtiyaç var. Cam Tavan sendromu değil mi bizi çoğu zaman yapmak istediklerimizden alıkoyan, önüne pek çok "olmaz, olamaz" için nedenler sıralatan? Kadın olmanın yani kadın beyninin özelliklerini de unutmamak gerekir. Sıralar, öncelik belirler, detaycıdır, önünü - arkasını düşünür, işini garantiye alır. Tüm bu bağlamda kendisine çevresel etkilenmeleri de eklediğinde yönetici olmak konusunda geri durmak ya da durdurulmak kolay hale geliyor.
Bizim evimizde her tür iş bölüşülmüş ve ortak yapılmaya evrilmiştir. Birbirimizin yapmak istedikleri konusunda keşkeler yaşamamak için birbirimize kolaylaştırıcı olmaya çalışırız. Elbette eğitim sektöründe özelliklede özel sektörde kadın yönetici sayısının artmaya devam ettiğini söylemek gerekir. Bazen kadınlar da ek bir sorumluluk almak konusunda istekli olmayabiliyorlar hele ki ev yaşantılarında bir paylaşım ve ortak hareket yoksa… Eğitim sektörünün kadın yöneticilere ihtiyacı çok. Neden mi? Önsezilerin ve duyguların yoğunluğuna ihtiyaç çok çünkü duygusal bir iş eğitim, tabi duygularımızı yönetebildiğimiz ölçüde!

Teknolojinin yarattığı imkânlar kadınların iş yaşamını nasıl etkiliyor?
Eğitim sektöründe çocuklarla geçireceğimiz nitelikli saatler diye bakarsanız elbette ki okulumuzda olduğumuz günleri çok özlüyoruz. Çocukların bireysel ihtiyaçlarını fark etmek, onlara temas edebilmek bu dönemde zor. Benzer şekilde öğretmenlerimizin de bizleri gördüğü yerde sorular sorduğu, yeri gelir dertleşmek ister, bazen iyi yaptığı işleri duymak ister vb süreçleri yaşayamıyoruz. Öğretmenler odası meğerse ne tatlı sohbetlerin edildiği yerlermiş, biz öğretmenler odası halini çevrimiçine taşıdık. Bir araya geliyoruz sohbet edip eğleniyoruz.
Bu dönemden önce de bizler plan yapmak, daha çok araştırmak, dünyayı takip edip sınıflarımıza taşımak üzere teknolojik araçları kullanıyor ve orada oldukça fazla zaman geçiriyorduk, tek farkla bunları okul saatleri dışında yapıyorduk. Şimdi ise okul saatleri günün her saatine yayıldığı için her an aslında içindeyiz. Bu zorlayıcı bir hal de aldı, yeni araçlar keşfetmek ve bunları sınıflara taşımak mesai kavramımızı ortadan kaldırdı, çoğumuzun aile yaşamının düzenini değiştirdi.
Bundan bağımsız olarak teknolojinin bizlere sunduğu olanakları düşündüğümde de yine bu dönemle birlikte fark ettiğimiz ve bizleri kolaylaştıran bir yanı var. Örneğin veli görüşmelerini, öğretmen toplantılarını, farklı şehirde olan okulumuz ile ortak toplantıları, plan - proje üretebilmek için pek çok kolaylaştırıcı ve mekândan bağımsız çalışma olanaklarına sahip hale geldik.

Türkiye'de kadınların öncelikli sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kapsamda neler yapılması gerekiyor?
Çalışma yaşamında özlük hakları ve çalıştıkları alanlarda seslerini duyurmak ile ilgili sorunlar var elbette. Örneğin yeni bir iş yerine başlarken mülakatlarda ilk sorulan sorular arasında evli misiniz? Doğum yapmakla ilgili bir plan var mı? Cevabınız evet ise kim bakacak? Tekrar hemen başlayabilecek misiniz çalışmaya? Arka planda zihinlerde performans düşer mi? gibi… Çalışmıyorsanız bu sefer de ev kadını olmanın da bir meslek grubundan sayılmaması önemli bir sorun bana göre çünkü o durumda beklenti o kadar artıyor ki evdeki her şeyden ve herkesten sorumlu olmak gibi… Kondanın 2018’de yayımladığı bir raporun sonuçlarına göre, çalışan ve evde olan kadınlar için çoğu zaman tüm rollerin karıştığı görülüyor.
Biz eğitimciler öncelikle çocuklarımızla yaptığımız çalışmalarda cinsiyetçi olmayan söylemlerle ilerliyoruz. Etki alanımızda ulaşabildiğimiz ebeveynlerle de bu konuları çalışıyoruz. Evdeki rollerden tutun da sözler, konuşmalar, tavır ve davranışlara kadar… Bazen ileri gidip ebeveynlerin ebeveynlerine de ulaştığımız oluyor. Çünkü pek çok alanda bakıyoruz kültürel bir kodlama var. Çocuklarımızın öncelikle bu geleneksel kadın kodlamalarından etkilenmemesi ve özerk bireyler olabilmesi için çalışıyoruz.

EĞİTİM SEKTÖRÜNDE YÖNETİCİ OLMANIN ZOR VE KOLAY YANLARI NELER?

Daha önce de bahsettiğim gibi eğitim duygusal bir iş. Sürekli iletişim halinde olmanız ve karşılıklı paylaşım yaptığınız, anlamayı ve anlaşılmayı beklediğiniz canlı bir organizma. Eğitim sektöründe ister öğretmen olun, ister yönetici, her yerde ve her zaman çocuklarla birlikte olduğunuzda ve odağınızı, çalışma biçiminizi onlarla geçirdiğiniz zaman olarak tasarladığınızda ki ben öyle yaptığım için kullanmadığım bir müdür odam var; okulda olmak, meslektaşlarınızla çalışmak ve iş üretmek oldukça kolay. Öğretmen olduğumu ve asıl mesleğimin öğretmenlik olduğunu hiç unutmadan bütün süreçlerde yer aldığım için, birlikte çalıştığım arkadaşlarımın benim yönetici yanımı çok hissettiklerini sanmıyorum. Zor olan pandeminin getirdikleri oldu. Çünkü bu dönem hepimizin işi o kadar zor ki ebeveynlerin, öğretmenleri, öğrencilerin, okul çalışanlarının kısacası tüm okul topluluğunun… Birbirimize karşı sorumluluklarımız, haberleşme ve bilgi alma ihtiyacımız daha da önemlisi birlikte, bir arada olamamanın verdiği boşluk hem iletişim anlamında hem de süreci uzaktan yürütmek anlamında zor elbette, kim için kolay ki!

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.